Namık ÇINAR
Devletin değişime izin vermeyen “ancien regime” unsurları ile henüz yeterli direnci kazanamamış“yenilikçiler”i arasındaki kavga, bazen tv’lerde izlediğimiz ordu donatım cephaneliklerindeki infilâklar gibi; âdetâ çarkıfeleklerin yalazalarındaki şenlikler ve havaifişek görsellikleriyle ve de sağa sola patırtılı saçılışlarla, karanlıkların gizleri içinde dağılıp gidiyorlar, bir yerlere.
Bu hercümercin hemen yanı başındaki kentin kahvehanelerinden, oyalandıkları pişpiriğin tam orta yerindeyken irkilerek dışarılara uğrayan meraklıları, elde pek bir veri olmadığı hâlde, her zamanki gibi birbirlerinin yalancısı oldukları çokbilmişliklerle, bu seyirlik vukuatlara kendi aralarında olur olmaz açıklıklar getirmeye çalışıyorlar.
Ne ki, “belâları sorumsuzca istifleyip tertipleyerek,toplum hayatını ne cüretle tehlikeye attıklarına dair”, hepsine birden hesap sorar gibi soru sormak, nedense hiç birinin aklına dahi gelmiyor.
Bu durumun asıl müsebbibi olan siyasal iktidar, lüzumlu reformları yapısal olarak gerçekleştirmekten kaçındığından, ya da eğer engelleri varsa da, çıkıp halka açıkça anlatmak yerine, muhataplarıyla cadı kazanı labirentlerinde itişip kakışmayı yeğlediğinden, tıpkı deprem olgusundaki gibi, demokrasi zemininin sıvılaşıp gevşemesine bin türlü vesile oluyor.
Yasamayı, toplumsal yenilikleri yapmak için değil de,meselâ “şike” ya da “MİT yasası”ndaki gibi tadilâtlarla, kendi ekibini güvenli yerlere taşırken, su alıp batmakta olan bir gemideki sızıntıları sanki tenekeden tıkaçlarla giderebileceğini zannettiği bir onarma makinesiymiş gibi görüyor.
Demokrasi kapısını açacak olan anahtarı yanlış paspasın altında aradığından; örneğin tâ başından beri, yakaladığı pislikleri yetkililerin kulakları dibinde bas bas bağırarak bütün çıplaklığıyla kamuoyu önüne sermeye zaten kendiliğinden programlı olan “Taraf’ı dinlemek” gibi garipliklerden; nice bilinmezlere programlı bir MİT’i bağrına basmak suretiyle işlev gören ve o yüzden belki de eskinin sürüsüyle rezilliklerine de kalkan olan bir ucubeliğe doğru savruluyor.
Oysa “devlet sırrı” dedikleri çoğu şey, genellikle halktan saklanmış katakullilerdir.Örneğin MİT, KCK’nın içerisine sızarak ve provoke ederek, Kürtleri suça teşvik etmiş ve böylelikle problemin yargı önüne taşınmasının altyapısını hazırlamışsa, benzer şeyleri yapan darbeci generallerin “AKP’yi Bitirme Plânı” çerçevesindeki eylemlerinden ne farkı kalır ki, şimdi bunun?
Hâlbuki, Kürt Sorunu adam gibi çözülse, bütün bu “ancien regime” unsurlarının hepsi, “shelltox”solumuş karafatmalar gibi öteye beriye kaçışarak, yok olacaklardır. Düşmansı bulutların gölgelediği barışçı güneş, masalsı bir sihirle birdenbire ve pırıl pırıl açarak, hanidir buz tutmuş olan yürekleri ısıtacaktır.
Üstelik, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın, o koltuğa oturduğu ilk günden beri, ortodoks generallerin şıklattığı bir parmakla, tüm oligarşik yapı tarafından dışlanmış olduğu neredeyse görülmemektedir.
O genç adamın etinde o soğuk damga varken, biraz zor durur orada, bana kalırsa. Çünkü buraların statükocu sivil-asker bürokrasisi ve aynı zamanda daha içine nüfuz edilememiş olan MİT’in kadim yapısı, henüz başlarındaki “zenci”yi içlerine sindirecek kadar tekâmül etmemişlerdir.
Zira MİT Müsteşarı, egemenlerin sınıfsallıkları bakımından her zaman için bir astsubaydır ve daima öyle kalacaktır. O ne Harp Okulu, ne Harp Akademisi, Ne Silahlı Kuvvetler ve ne de Milli Güvenlik Akademilerini görmüş birisidir.
Hattı zatında, kışlalarda bölük koğuşlarının hemen girişindeki ranzalarda yatıp kalkarak erbaşlık yaparlarken, şu Allah’ın cezası(!) Menderes yüzünden statüleri yükseltilerek, neredeyse kendilerine“şirk koşarak” benzetilmeleri, subayları ve hele hele generalleri bir hayli öfkelendirmiş, onlara karşı hep mesafeli durmalarına yol açmıştır. Astsubaylığın kasttaki yeri öylesine aşağılayıcıdır ki, birkaç aylık eğitimle yedek subay olan bir üniversite mezunu, o sıradanlığıyla bile yirmi beş senelik bir başçavuşun mesleki kariyerine üstün gelerek, ona amir olabilmektedir.
Her insanın bir biçimde babasıyla övünmesi mümkün iken, örneğin bir subay için astsubay babasıyla dolu dolu övünmek, pek öyle mümkün değildir. Astsubay çocuğu subayların, babalarıyla geçen hatıraları âdetâ yok gibidir. Aynı şey, bir subayın astsubay kızı olan eşi için de geçerlidir. Eş-dostla sohbetlerde, lâf bir suçlu gibi geçiştirilerek, bu konuların derinliğine inilmez. Şimdiki hayat tarzının baba evindekiyle mukayesesine, ne başkaları, ne de kendileri bakımından fırsat tanınır. Meselenin sosyolojik ve patolojik boyutları bir yana, ordunun en temel emekçileri olan astsubayların kendileri de dâhil olmak üzere, taraflar, bu konuyu giysi altında kalmış bir yara gibi saklarlar.
O yüzden, MİT Müsteşarı, “Amerika’da Maryland Üniversitesi’nde Siyaset ve Yönetim Bilimi” okusa ve“Bilkent Üniversitesi’nde yüksek lisans ve doktora” yaparak kendisini en üst düzeyde yetiştirmiş olsa bile, militarizm açısından hiçbir şey değişmeyecek, çıkmayan bir mürekkep lekesi gibi en önde duran astsubaylığından kurtulamayacak, “gök kubbeyi alıp da, tavan diye çatsa başlarına/ yedi kandilli Süreyya’yı uzatsa oradan”, gene de yaranıp gözlerine giremeyecektir; o ortodoks generallerin, üst siyaset bürokrasisinin ve kendisine kapılarını yirmi aydır gönülden açtıklarına asla inanmayacağım MİT hiyerarşisinin.
Kendisine, “muhtar bile olamaz” denen Erdoğan, boşuna seçmedi, onu oraya.
Yazarlar
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.05.2022
24.03.2022
6.02.2016
30.05.2016
24.05.2016
13.05.2016
10.05.2016
8.02.2016
3.02.2016
29.04.2016