Nejat ERDİM

Kürt Petrolü ve Ortadoğu Savaşları
23.08.2013
2147

 Ortadoğu’da büyük bir kaos yaşanıyor ve bu kaosun ileriki dönemlerde tüm bölgeyi etkisi altına alabileceğini ve hatta daha da ötesi tıpkı 1. ve 2. Dünya savaşlarında olduğu gibi batılı sömürgeci güçlerin bizzat bölgede büyük bir savaşın içinde kendilerini bulabileceği ihtimali çokta uzak bir ihtimal değil.

Arap baharı sarmalının bölgeyi hızlı bir çöküş ve kargaşaya sürüklediğini gördükten sonra akıllara:”acaba bu baştan sona bir takım güçlerin sahneye koyduğu bir senaryo mu?” gelmiyor değil.

Bugün Ortadoğu’da yaşanan bu karışıklığın esas gerekçesinin başta ABD ve sonrasında diğer emperyalist güçlerin enerji kaynakları üzerinde yoğunlaşan ihtiraslarının bölge halkları üzerinden sahnelenen bir hesaplaşmanın getirdiği bir sonuç olarak kabul etmek gerekir.

Batılı çıkarcı güçlerin Ortadoğu’nun dizaynı konusunda ne denli yoğun bir mesai harcadıklarını geçmişe; bundan 100. yıl öncesine gittiğimizde çok daha net anlamış oluruz.

Kabul etmek gerekir ki bugün Ortadoğu coğrafyasını iyi analiz ettiğimizde gözden kaçan çok ciddi bir detayı fark etmek mümkün.

Bir önceki makalemizde de dile getirdiğimiz üzere özellikle Osmanlıyı parçalanma ve çöküşe götüren Sevr antlaşmasının 62 ve 64. maddelerinde yer alan şu ifade oldukça önemli olup aslında bugün özellikle Kürtlerin yaşadığı dört farklı ülke’deki bölünmüşlüklerinin altındaki derin gerçeği de bize apaçık gösteriyor.

Sevr antlaşmasının bu mühim maddelerindeki şu ifade açıkçası iyi okunmalı: “Kürt Bölgesi (madde 62-64): İngiliz, Fransız ve İtalyan temsilcilerinden oluşan bir komisyon Fırat'ın doğusundaki Kürt vilayetlerinde bir yerel yönetim düzeni kuracak; bir yıl sonra Kürtler dilerse Milletler Cemiyeti'ne bağımsızlık için başvurabilecek”

Evet batılı güçler, özellikle İngiliz ve Fransızlar bugün Kürtlerin yaşadıkları zengin petrol yataklarının tek bir devletin egemenliğine geçmesini veya burada kurulacak bağımsız bir Kürdistan’ın kendi çıkarları için “risk” teşkil edebileceğini bildikleri için bu zengin toprakları dört farklı ülke arasında bölüşerek ve aynı zamanda bu dört ülkeyi sürekli bir kaosun içinde tutmak adına özellikle ellerinde hep “Kürt kartını” bulundurmayı uygun gördüler.

Hiç şüpheniz olmasın ki bugün Kürtlerin bağımsızlık hayallerinin gecikmesinde bu zengin petrol yatakları yatıyor, eğer Kürtlerin yaşadığı bölge sıradan ve önemsiz olsaydı bu emellerine ulaşmaları ne bu kadar gecikir, ne de kimse tarafından bu denli “sorun” teşkil ederdi.

Bölge geneline baktığımızda bugün Suriye’nin kuzeyinde Kürtlerin; Rojava (Batı Kürdistan) dedikleri bölgede el nursa çeteleri ile PYD militanları arasında yaşanan şiddetli çatışmaların temelinde yine zengin petrol yataklarının varlığı yatmakta.

Suriye petrolünün % 60’nı barındıran Rimela petrol kuyularının Kürtlerin eline geçmesi tıpkı Barzani’nin bugün merkezi Irak hükümeti ile arasında en büyük sorun olarak görülen Kerkük petrollerini ele geçirip bunu işletmesi gibi Rojava’da da aynı durumumun yaşanması açıkçası Ankara, Tahran, Bağdat ve Şam için endişe verici bir durum olarak gözüküyor.

Esas dikkat çekici olan nokta şu gerek Türkiye, gerek İran, gerek Irak ve gerekse Suriye’nin başta petrol olmak üzere çok ciddi ve çok önemli enerji kaynaklarının demografik olarak Kürtlerin hâkim oldukları topraklarda olması ileriki dönemde kurulma ihtimali artık çok yüksek olan ve herkesin beklenen bir doğum gözü ile baktığı “bağımsız Kürdistan” ihtimali sadece bölgenin değil Dünya enerji sektörünün paylaşımını ve bu paylaşımdaki parametreleri şüphesiz ki değiştirmeye aday gözüküyor.

Yoğun olarak an itibari ile Suriye üzerinde yoğunlaşan çatışma ve hesaplaşmaların bölgede çıkar güden güçler adına çok ince hesapların yapıldığını unutmayalım.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar