Pelin CENGİZ
Her yıl 21 Mart Dünya Ormancılık Günü, 22 Martise yıl Dünya Su Günü olarak kutlanıyor. Kutlanıyor diyorum ama gerek orman gerekse su varlığının genel durumuna, kullanım biçimlerine ve mevcut rakamlara bakınca ortada kutlanacak bir şey olmadığı görülüyor. Kutlamadan ziyade, su ve orman varlıklarının bilinçli kullanımını ve korunmasını teşvik etmeye yönelik farkındalık yaratmak çok daha önemli.
Her bireyin temiz suya erişimi temel bir insan hakkı. Su, ekolojik sistemin ayrılmaz bir parçasıdır, ticari bir mal olamaz. Su, tüm canlıların yaşamını sürdürebilmesi için erişim hakkının olduğu doğal bir varlık. Hiçbir canlı kendisinin su ihtiyacının daha önemli ve suya ulaşma hakkının daha öncelikli olduğunu ileri süremez. Su, bulunduğu ortamın asli unsurudur. Yatağı değiştirilemez, bulunduğu yerden başka bir alana taşınamaz. Doğal yaşamla su ilişkisini dikkate almayan hiçbir karar, uygulama ve yasal düzenleme kabul edilemez.
Ancak, suya erişim hakkının tam olarak uygulanmasında çok az ilerleme var. Kapitalizmin bitmez tükenmez açlığı doğayı alınıp satılan, kiralanan bir meta hâline getirdi. Yaşam alanlarını korumaya çalışanlarla, “daha çok üretim, daha çok tüketim” diyenlerin kıyasıya savaşından maalesef rant, talan ve para hırsı galip çıkıyor. Dünyanın bir bölümü suyu hoyratça kullanırken, geri kalanı suya erişimde ciddi sıkıntılar çekiyor.
Su üretilemez bir varlık, dünyadaki su miktarı artmıyor. Küresel ısınma kaynaklı yağış azlığı, aşırı buharlaşma, hızlı tüketim ve kirlilik nedeniyle su kaynakları hızla tükeniyor. Yeraltı sularının seviyeleri düşüyor, göller küçülüyor, sulak alanlar yok oluyor. 1 milyara yakın insan temiz suya erişemiyor, 2,8 milyar insan su kıtlığıyla karşı karşıya. Su varlıkları gün geçtikçe kirleniyor, sağlıklı suya erişim güçleşiyor.
Yılda kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı 8-10 bin metreküp olan ülkeler su zengini, 1000 metreküpün altında olanlar su fakiri olarak nitelendiriliyor. Kişi başına 1500 metreküp su düşen Türkiye’nin 2030’da nüfusunun 100 milyon olacağı ve su kaynaklarındaki bozulmanın da süreceği düşünüldüğünde, Türkiye 2030’da su kıtlığı çeken ülkelerden biri olacak. Kişi başına düşen su miktarı 1120 metreküpe düşecek.
Türkiye’de en fazla su yüzde 73 ile tarımda kullanılıyor ancak suyun verimli kullanımına yönelik yöntemler yaygın değil. Kentsel, endüstriyel ve tarımsal nedenlerle su kalitesinin düşmesi bir başka risk. Mesela,1395 belediyeden sadece 296’sının atık su arıtma tesisi var.
Doğanın dengesinden bihaberlerin, “su artık boşa akmayacak” cehaletiyle HES’ler suyu paraya dönüştürmenin aracı oldu. Hiçbir akarsuyun serbest akmaması üzerine kurulu su politikasıyla Türkiye’de de suya erişim hakkı engelleniyor. Yüzlerce HES projesinin yanında, Su Kullanım Hakkı Anlaşması ile verilen lisans sayısı 2000 civarında.
Kuraklık geçen yıl gündemden düşmedi, barajların doluluğu yüzde 15-20’lere kadar düştü. Yağışlarla birlikte istenen seviyeler yakalandı ancak kuraklığın tekrar etmeyeceğinin garantisi yok. İstanbul’a 185 kilometre ötedeki Melen Çayı’ndan borular içinde su taşımak marifet değil.
Doğa Derneği’ne göre, Türkiye’de 60 yılda 2 milyon hektarlık sulak alan yok oldu. Bu miktar, Marmara Denizi’nden daha büyük bir alana eşdeğer. International Union for Conservation of Nature verilerine göre, sulak alanlarını hızla yitiren Türkiye, en fazla tür yok oluşunun da yaşandığı ülke.
Dünya üzerindeki toplam su akışının yüzde 60’ı dünya karasal alanının yüzde 30’unu oluşturan ormanlardan sağlanıyor. Türkiye’nin son 12 yılda orman kaybı 164 bin 222 hektar, bu Kayseri ili büyüklüğüne denk. Başta Kuzey Ormanları olmak üzere dört bir yanda hektarlarca ormanı “kamu yararı” kılıfı alında yok etmeyi sürdürüyoruz.
Su ve orman varlıklarını kaybetme hızı bu şekilde sürerse, Türkiye kuraklığa bağlı olarak ciddi ekonomik, ekolojik ve sosyolojik risklerle karşı karşıya. Suyun değerini ona sahipken bilmek gerekiyor, bu değerleri kaybettikten sonra tedbir almanın kimseye faydası olmayacak çünkü.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.03.2025
29.12.2024
14.10.2024
27.09.2024
23.08.2024
26.07.2024
21.05.2024
13.02.2023
10.02.2023
15.11.2022