Pelin CENGİZ
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, dün yaptığı konuşmanın odağında yine çevreciler, kömür, HES'ler ve nükleer santral meselesi vardı. Erdoğan, konuşmasında, "Kim gerçekten samimi çevreci kim istismarcı ayırt edemez hale geldik. Mesele gerçekten çevreyse, çevreci sıfatını ben bunlara bırakmam" dedi.
Geçen hafta İstanbul'a hala ihanet ettikleri itirafında bulunurken, Erdoğan'ın bir haftada çevreci kesilivermesine ne sebep oldu bilmiyoruz. Bir hafta önce İstanbul'a nasıl ihanet ettiklerinden dem vurup, "Biz bu şehrin kıymetini bilmedik, biz bu şehre ihanet ettik, hala da ihanet ediyoruz, ben de bundan sorumluyum" demişti.
Kendisinin bu sözlerinin ardından İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclisi'nde yapılan plan tadilatıyla Haliç kenarındaki 10 bin metrekarelik alanda kat sınırı dörtten 10'a çıkarıldı mesela...
Erdoğan bir konuşmasında da, Rize Ayder Yaylası'ndaki çarpık ve kaçak yapılaşmayı eleştirerek, "Kirlettik, rezil ettik" demişti. Daha sonra, TOKİ Ayder Yaylası için kentsel dönüşüm planı çıkardı. Sizin çevrecilikten anladığınız bu mu?
Kömürlü termik santrallerle kentlerin üzerine kül yağıyor, ormanlar yakılıyor, tahrip ediliyor, barajlarla, HES'lerle nehirler, dereler kelepçeleniyor, sulak alanlar, milli parklar, SİT alanları, deniz kenarları kuşatılıyor, dağlar siyanürlü altın madenciliğiyle, taş ocaklarıyla delik deşik ediliyor, tarım arazileri her geçen gün ranta açılıyor.
Yaşam alanları talan edilen insanlar yaşadıkları yerleri terk etmek zorunda kalıyor, buna karşı çıkanlar hizaya getirilmeye çalışılıyor. Seçimlerle ele geçirilememiş yerler, kimi zaman devlet güçlerinin zoruyla kimi zaman yandaş bir şirketin rant ve talan iştahıyla, o da olmazsa hiçbir meşruluğu olmayan yerel yönetimlere atanan kayyumlarla terbiye edilmek isteniyor.
Mega projeler için İstanbul'un Kuzey Ormanları tıraşlanıyor, Artvin Cerattepe'de Doğu Karadeniz'in dağları, ormanları madenler için şirketlere peşkeş çekiliyor, Hasankeyf'te 12 bin yıllık insanlık mirası 50 yıl ömrü olacak bir baraj için dinamitleniyor, Karadeniz'in, Ege'nin, Kaz Dağları'nın, Dersim'in ormanları yakılıyor. Türkiye'nin en verimli tarım topraklarının bulunduğu Konya ve Karaman'a kömür ocakları ve kömürlü termik santraller kurulması planlanıyor.
İstanbul'a ihanet demişken, İstanbul'un yanı başında Trakya'da kömürlü termik santraller için ormanlık alan seçiliyor, en az 250 bin ağaç kesilmesi gündemde.
Türkiye, tarihinin en büyük çevre sorunlarını yaşarken, Antalya Finike'de mermer ocaklarına karşı yaşam alanlarını korumaya çalışan Ali Ulvi ve Ayşin Büyüknohutçu çifti, sizin "çevreci" iktidarınız döneminde cinayete kurban gitti.
Son bir buçuk yıldır OHAL bahanesine sığınılarak çevre ve yaşam alanları mücadelesi sürdürenlerin Çanakkale'de, Bartın'da, Cerattepe'de, Hasankeyf'te, Akkuyu'da, Trakya'da ve Türkiye'nin pek çok yerinde eylem, yürüyüş, protesto, bilgilendirilme hakları ellerinden alınıyor.
Ekolojik olarak sürdürülebilir, sosyal adalete ve eşit haklara sahip, sağlıklı bir dünyada yaşama hakkı, herkes için talep edilen haklardır. Bu haklar sizin iktidarınız döneminde insanların ellerinden alındı.
Erdoğan, ülkelerin büyüme oranlarıyla enerji tüketimleri arasında hatta refah düzeyi ile doğrudan bir ilişki olduğunu da söyledi. Yeri gelmişken bu cümlenin de artık demode ve başka bir çağa ait olduğunu hatırlatmakta fayda var. "En fazla enerji tüketen en fazla refah seviyesine sahiptir" gibi bi argümanı dünya bırakalı çok oldu.
Çünkü, artık günümüzde refah seviyesini etkilemeden enerji tüketiminin azaltılması yani enerji tasarrufunun sağlanması görüşü hakim. Daha güçlü ve rekabet şansı yüksek bir ekonomi ve daha az kirletilen bir çevre için gerekli olan bu.
Koskoca bir ülkenin istikbalini hafriyat kamyonlarıyla, betona ve kömür santrallerine bağladınız. Size kim söylediyse yanlış, bunun adı çevrecilik değil.
Doğanın üzerindeki baskılar rant ve talan hırsıyla yükseldikçe, doğayı korumaya çalışan çevre yaşam savunucuları da hem devletlerin hem de sermayenin saldırılarına çok daha fazla açık hale geliyor. Bu çok normal ancak asla kabul edilebilir bir durum değil.
Yine dönüp dolaşıp toprağın altı mı daha kıymetli yoksa üstü mü tartışmasına dönüyoruz. Ekosistemde geri dönülmez zararlara yol açacaksa, tarım arazileri, ormanlar yok edilecekse, planlanan projelerin maliyetleri hiçbir zaman öngörülen miktarla sınırlı kalmayacaksa, iş cinayetlerine davetiye çıkarılacaksa buna çevrecilik değil memleketin altını üstüne getirmek denir.
Mesele çevrecilikse, çevrecilik önce varolan doğal, kültürel ve tarihi varlıkları korumakla başlar. Tecrübelerimiz korumadan çok kullanmaya meyledilmiş olduğunu gösteriyor.
15 yıldır kurduğu hükümetlerle AKP iktidarda. Siyasette, dış politikada, ekonomide, toplumsal hak ve özgürlükler alanında, hukuksal platformlarda 15 yılda pek çok şey yaşandı, yaşanan zamanın niteliğine, gelişmelerine göre AKP iktidarları iyi ya da kötü her türlü sıfatla anılabilir, ancak tek bir sıfatla anmak mümkün olmayacak, o da çevrecilik. İktidarınızın hiçbir döneminde çevreci olmadınız, hala değilsiniz, bu gidişle de hiç olacak gibi değilsiniz...
Yazarlar
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları





























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.03.2025
29.12.2024
14.10.2024
27.09.2024
23.08.2024
26.07.2024
21.05.2024
13.02.2023
10.02.2023
15.11.2022