Şahin ALPAY

Özgürlüksüz demokrasi modeli Türkiye
21.08.2014
1589

 Tayyip Erdoğan’ın uluslararası düzeydeki baş hayranının, Cumhurbaşkanı seçildiği 10 Ağustos gecesi ona balkondan övgüler düzen, Şanghay İşbirliği Örgütü üyesi Kırgızistan’ın başkanı Almazbek Atambayev olduğunu sanıyorsanız, yanılıyorsunuz.

Erdoğan’ın başta gelen yabancı hayranı, AB üyesi Macaristan’ın başbakanı Viktor Orban! İnanılır gibi değil ama Orban 26 Temmuz’da, Romanya’daki Macar azınlık liderleriyle yaptığı görüşmede, amacının liberal demokrasiyi lağvedip, yerine tıpkı Rusya ve Türkiye’de olduğu gibi liberal olmayan, yani özgürlüklerin olmadığı türden bir demokrasi kurmak olduğunu söyledi. Aynen şöyle dedi: “AB üyeliğimizin, milli temeller üzerine kurulu, yeni, özgürlük tanımayan devlet kurmamıza engel olduğunu sanmıyorum.” İdealindeki devlete örnek olarak da “hiçbiri liberal, özgürlükçü olmayan; bazıları demokrasi bile olmayan” Rusya, Türkiye ve Çin’i örnek gösterdi.

Geçen nisan ayında (şaşırmayın!) parlamenter sistemle yönetilen Macaristan’da 4 yıllık dönem için ikinci kez başbakan seçilen Orban’ın ilginç bir kariyeri var: 1980’lerde özgürlük yanlısı, anti-komünist bir öğrenci lideri olarak ortaya çıktı; 2010’dan bu yana ise Rusya, Çin, Azerbaycan ve Kırgızistan gibi otoriter rejimlerle yakın ilişkileri savunuyor. Özgürlüklerin olmadığı bir demokrasi  / devlet istemesinin gerekçesini de şöyle açıklıyor: 2008 yılında AB’de yaşanan finans krizi “liberal demokratik devletlerin dünya piyasalarında rekabet gücüne sahip olamayacaklarını” gösterdi. “Günümüzde en yaygın fikir, Batılı, liberal hatta demokratik olmayan sistemlerin nasıl olup da ülkelerini başarıya taşıyabildikleri…” ABD geriliyor ve temsil ettiği liberal değerler bugün “yolsuzluk, seks ve şiddet” ile özdeşleşti. Çokuluslu şirketlere karşı durabilmek, “borç köleliğinden” kurtulmak ve Macaristan’ı “AB’nin bir sömürgesi” olmaktan kurtarmak için ekonomide devlet denetimini artırmak gerekiyor.

Orban’ın bu görüşleri, tanınmış Amerikalı yorumcu Fareed Zakaria’yı şaşırttı: “1997’de Foreign Affairs dergisine yazdığım bir yazıda ‘liberal olmayan demokrasi’ kavramını, çok tehlikeli bir eğilimi tasvir amacıyla kullanmıştım. Demokratik yoldan işbaşına gelen kimi hükümetler halktan aldıkları yetkileri temel hakları, yargı bağımsızlığını ve hukuk devletini aşındırmak amacıyla kullanıyorlardı. Ne var ki, hem de AB’li bir liderin, ‘liberal olmayan demokrasi’ kavramını bir onur alameti olarak kullanabileceği aklımın ucundan geçmemişti.” (Washington Post, 31 Temmuz.)

Zakaria, Orban’ın Rusya Başkanı Putin’den esinlendiğinin altını çiziyor ve şöyle yazıyordu: “Dünyaya bir göz atacak olursanız, Putinizmin temel unsurlarını benimseyen başka liderler de göreceksiniz. Türkiye’de Recep Tayyip Erdoğan reformcu gündeminden uzaklaşarak giderek sosyal muhafazakâr, İslamcı ve hayli milliyetçi bir çizgiyi benimsedi.”

Başka yazılarda Erdoğan’dan “İslamcı” olarak söz etmenin anlamsızlığını dile getirdim, ama Erdoğan’ın rol modelinin Putin olduğu teşhisini ilk koyanlardan biri de benim (Bkz. Zaman, 08.02. 2011). Putinizm’in Türkiye’de niçin tutmayacağını da yazdım (Zaman, 04.12.2012). Hâlâ aynı kanıdayım. Macaristan’da tutacağını da hiç sanmıyorum. AB anlaşmasının 7. maddesi, birliğin ortak değerlerinin çiğnenmesi durumunda üye devletin Konsey’deki oy hakkının askıya alınmasını, yararlandığı yapısal fonların dondurulmasını ve o da yetmezse üyelikten ihracını öngörüyor. Orban tuttuğu yolda ısrar ederse, Macaristan AB üyeliğinden atılabilir ve mutlaka atılmalıdır.

Erdoğan, Putinizm yolunda ilerleyecek olursa AB ne yapmalı? O başka bir yazının konusu.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar