Selva Demiralp
COVID-19 krizinde ikinci dalganın gelip gelmeyeceği gündemi meşgul ederken ellerindeki kartların hepsini açan merkez bankalarının krizin uzaması durumunda şapkadan hangi tavşanı çıkarabilecekleri merak ediliyor. TC Merkez Bankası (TCMB) ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) bankaların aktif rasyolarıyla ilgili son düzenlemeleri bu genel eğilimin dışında değil.
Merkez bankaları, sistemdeki para arzını artırmak sureti ile faizleri düşürüp kredi akışını canlandırma kapasitesine sahip. Gelişmiş ülkelerde 2008 krizi sonrası dönemde kısa vadeli politika faizleri zaten çok düşük seviyelere indiği için merkez bankaları geleneksel para politikası araçlarına alternatifler geliştirdiler. Bu araçların bir kısmı daha çok denenme şansına sahip oldu. Mesela miktarsal genişleme (Quantitative Easing, ya da QE) dediğimiz merkez bankalarının büyük miktarlarda varlık alımları yaparak sisteme likidite enjekte ettikleri araç, 2008 sonrasında on yılı aşkın bir süredir büyük merkez bankaları tarafından kullanılıyor.
COVID-19 döneminde QE politikalarına geri dönülmesinde amaç kredi akışının sekteye uğramasını engelleyip ekonomik birimleri ayakta tutabilmek. Şirketler borç alıp finansman ihtiyaçlarını giderdiklerinde daha az insanın işini kaybetmesi ve salgının yarattığı domino etkisinin sınırlanması bekleniyor.
Gelgelelim para politikası araçlarının da sınırları ve çok kullanıldıklarında risk teşkil eden yan etkileri var. QE ile sisteme sokulan yüksek miktarlardaki likidite varlık fiyatlarında bir balon oluşturma riski içeriyor. O nedenle krizin uzaması durumunda alternatif politika araçlarını devreye sokup tek bir aracın yarattığı risklere maruz kalmak yerine farklı araçları gündemde sokup riskleri yaymak düşünülebilir.
Negatif faiz politikası
2008 krizi sonrasında Avrupa Merkez Bankası (ECB) tarafından uygulamaya konulan negatif faiz uygulaması bu alternatif araçlardan bir tanesi. Bankalar kanun gereği ellerinde tuttukları mevduatın belli bir yüzdesini zorunlu karşılık olarak merkez bankasında tutar. Bankalar değişik sebeplerle kanuni zorunluluklarının ötesinde bir miktarı da merkez bankasında tutmak isteyebilir. Bu miktara “aşkın rezerv” denir. Merkez bankası, normal şartlarda bu rezervlere piyasa faizinin altında bir faiz ödeyerek bankaların mağduriyetini engellemeyi amaçlar. Ancak negatif faiz uygulamasında ECB aşkın rezervlere faiz ödemek yerine bu rezervlerden para almaya başladı. Bu şekilde aşkın rezervler için ECB’ye bir nevi vergi vermek zorunda kalan bankaların ellerindeki parayı ECB’de park etmek yerine bir şekilde sisteme geri sokmaları teşvik edilmek istendi.
ABD Merkez Bankası Fed henüz benzer bir uygulamanın ABD için düşünülmediğini söylese de krizin uzaması durumunda fikir değişikliği sözkonusu olabilir.Geçtiğimiz günlerde Harvard Üniversitesi’nden Ken Rogoff, ABD’nin de negatif faiz uygulamasını düşünmesi gerekebileceğini dile getirdi. Rogoff, ECB bünyesinde yapılan farklı çalışmalarda negatif faiz politikasının bankaları kredi vermeye teşvik ettiğine dikkat çekti.
Rogoff’un bahsettiği çalışmalar arasında ECB’den iki ekonomist ile yapmış olduğumuz araştırma da yer alıyor. Sözkonusu çalışmada mevduat tabanı yüksek olan bankaların negatif faiz döneminde daha çok kredi verdiklerini tespit ettik. Bu bankalar içinde aşkın rezervleri yüksek olanlar negatif faiz döneminde kredi vermek konusunda da daha istekli oluyorlar. Bulgularımız negatif faiz uygulamasının bankaları daha riskli varlıklara yönlendirdiğini gösteriyor. Negatif faiz uygulamasının en önemli yan etkisi ise bankaların kâr marjlarını azalttığı için bir noktada geri tepip, kredilerde daralma getirebilmesi. Bizim bulgularımız henüz o noktaya gelinmediğine işaret ediyor.
Aktif rasyosu formülü
Kriz dönemlerinde kredi akışını canlandırmak ve ekonomik büyümeyi desteklemek amacı ile yaratıcı bir takım araçlar geliştirilmesi normal. Ancak geliştirilen yeni ve denenmemiş araçların yaratabileceği yan etkilerin çok iyi düşünülmesi gerekiyor. BDDK’nın Mayıs ayında yürürlüğe koyduğu aktif rasyosu da bu yeni araçlardan biri. BDDK tarafından uygulanan aktif rasyosu formülüne göre, kabaca bankanın aktiflerini paya, pasiflerini ise paydaya koyarak bu rasyonun 1’in altına düşmesi durumunda banka cezalandırılıyor. Aktiflerin ağırlıkları da ayarlanmak sureti ile bankaların öncelikle kredi vermeleri, ikinci tercih olarak bono tutmaları, o da olmazsa TCMB ile swap yapmaları isteniyor. Paydaya baktığımızda ise döviz mevduatların ağırlığı artırılarak bankaların döviz cinsi mevduat tutmaları daha maliyetli hale getiriliyor.
Aktif rasyosu ile kredilerin canlandırılmak istenmesinin sebebi şu: Hükümet tarafından geliştirilen ekonomik paket büyük ölçüde kredi genişlemesine dayalı olsa da özel bankalar kredi verme konusuda oldukça isteksiz.
Şekilde mavi çizgi ile görüldüğü üzere sene başından beri kredi büyümesinde görülen hızlı artış kamu bankaları aracılığı ile gerçekleşiyor. Özel bankalar ise COVID-19 ile artan riskler sebebiyle kredi verme konusunda istekli değiller.
BDDK bankaları zorlayabilir
Aktif rasyosu ile gelen cezalandırma sistemi özel bankaları kredi vermeye zorlayabilir. Çekirdek mevduatlar dışında daha pahalı fon kaynağı arayışları sözkonusu olabilir. Ancak bankalar BDDK uygulamasıyla daha fazla riski tolere edemiyeceklerine karar verip ve bilançolarını küçültme yoluna giderlerse bu durum finansal aracılık faaliyetlerinin artması değil azalması ile de sonuçlanabilir.
Nihai hedef olarak gerek ECB’nin uyguladığı negatif faiz uygulaması gerekse aktif rasyosu bankaların kredi arzını artırmayı hedefleyerek risk iştahını artırıyor. Ancak uzmanlar ECB’nin uygulamasında daha çok teşvik ön planda iken aktif rasyosu uygulamasında ceza unsurunun ön planda olduğunu ve bankalara spesifik ağırlıklar verilerek ne yapacaklarının mikro düzeyde kontrol edilmesinin risk unsurunu artırarak iki uygulamayı birbirinden ayırdığına işaret ediyorlar.
Özellikle COVID-19 gibi şiddetli bir kriz durumunda ekonomiyi kredilerle canlandırmak yerine maliye politikasının devreye sokulması bu sıralarda gelişmiş ülke merkez bankaları başkanları tarafından sıklıkla dile getiriliyor. Kredilerin borçluluğu artıracağı, ancak karantina uygulaması nedeni ile gelir akışı sekteye uğrayan sektörlerin aldıkları kredileri ödemekte zorlanabilecekleri, bu nedenle borç verme kanalına çok yüklenmek yerine kaynak aktarımlarına ağırlık verilmesi gerektiğinin altı çiziliyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.01.2025
2.01.2022
30.07.2021
3.06.2021
28.04.2021
10.04.2021
16.03.2021
2.03.2021
1.02.2021
20.11.2020