Selva Demiralp
Geçtiğimiz haftalarda TCMB cephesinde yaşananların uzun vadede ne anlama gelebileceğini düşünürken Ben Bernanke’nin çok beğendiğim bir sözünü hatırladım: “Para politikası yüzde 98 söz ve sadece yüzde 2 eylemdir.” demişti eski Fed Başkanı. Bernanke’nin bu sözüyle vurguladığı şey şuydu: Güvenilir bir merkez bankası başkanı, para politikasının hedeflerini piyasalara söylemek suretiyle bile fiyatlamaları istenen hedef doğrultusunda yönlendirme kabiliyetine sahiptir. Yani başkan konuşur, piyasalar ikna olur, faiz ayarlama ihtiyacı asgariye iner.
Bernanke’nin ne demek istediğini iyi anlarsak merkez bankası güvenilirliğinin kaybolması durumunda ödenecek faiz bedelini daha iyi kavrayabiliriz. O halde bir örnekle açıklayalım: Merkez bankası başkanının piyasalara yıl sonu enflasyon hedefinin yüzde 5 olacağını söylediğini varsayalım. Piyasalar merkez bankasının sözünü olduğu gibi kabul ederse, yani merkez bankası güvenilirse, ileriye dönük fiyatlandırma kararları, yüzde 5’lik bir fiyat artışı içerir. Bunun karşılığında gerçekleşen enflasyon da yüzde 5 olur. Yani bir başka eski Fed Başkanı olan Janet Yellen’in dediği gibi “para politikasının yapması gereken işi piyasalar yapar”.
Peki piyasalar merkez bankasını dinlemez ve enflasyonist baskılar yüzde 5’i aşarsa? O zaman “eylem” zamanı gelmiş demektir. Bağımsız, güvenilir ve becerikli bir merkez bankası, enflasyonist baskıları ortadan kaldırmak için önleyici bir hamleyle talebi bastırmak için faiz oranlarını yükseltir. Merkez bankasının gerektiğinde faiz aracını kullanacağını bilen piyasalar için, merkez bankasının sunduğu kılavuzluğa göre hareket etmek daha yerinde olacaktır. Nitekim kılavuzdan sapmaları halinde daha yüksek faiz oranlarına maruz kalmakla cezalandırılacaklarını bilirler.
Şimdi de Türkiye’deki duruma daha yakın bir senaryoya bakalım. Diyelim ki piyasalar merkez bankasını dinleyip fiyatlara yüzde 5’lik bir artışı dahil ederken fiili enflasyon oranı yüzde 7 olarak gerçekleşsin. Yani Merkez bankası verdiği sözü tutmamış olsun. Beklenti üzerinde gelen enflasyon gelir dağılımını bozar. Borç alanlar kazançlı çıkarken borç verenler zarar eder. Maaşlar yüzde 5 artarken enflasyon yüzde 7 artarsa toplumun önemli bir kesimi reel ücretlerinde düşüş yaşar. Yoksulluk artar. Tasarruflar düşer. Fiyat istikrarı konusundaki belirsizlik yatırımcıları uzaklaştırır. Bu senaryo Türkiye’de olduğu gibi tekrar tekrar gerçekleşirse, merkez bankası halkın gözünde güvenilirliğini kaybeder. Piyasalar artık fiyatlandırma kararlarını merkez bankasının ileriye dönük yönlendirmesine dayalı olarak çıpalamazlar. Aksine, gerçekleşen enflasyonu ileriye dönük fiyatlama kararlarına dahil ederler. Dolayısıyla enflasyon yapışkan bir hale gelir.
Merkez bankası nasıl güvenilirlik kazanır?
Şimdi en önemli soruyu soralım: İtibarı zayıflamış, geçmişte verdiği sözleri tutamamış bir merkez bankası bu kısır döngüyü nasıl kırabilir ve fiyat istikrarını nasıl yeniden sağlayabilir? Söylenen sözlerin bir hükmünün olmadığı noktada eyleme geçmek gerekir. Yani Bernanke’nin yüzde 98 önem atfettiği sözlü yönlendirme aracının işe yaramadığı durumda çaresiz faiz silahına yüklenirsiniz. Diğer bir deyişle, fiyat istikrarının sağlanmasında samimi olduğunu göstermek için masaya “acı ilacı” getirirsiniz. Yani kredibilite olmamasının bedeli daha yüksek faiz ile ödenir.
Merkez bankasının güvenilirliği zayıflayınca, enflasyonist baskıları yenmek için ihtiyaç duyulan faiz oranı yükselir. Tersine, merkez bankasının güvenilirliği arttıkça, enflasyonist baskıları dengelemek için gerekli olan faiz oranı düşer.
Naci Ağbal’ın görevden alınması
Şimdi yakın zamanda TCMB’nin eski başkanının görevden alınmasını bu çerçevede değerlendirelim. Ağbal, çift haneli enflasyona sahip, döviz rezervleri negatif, dolayısıyla güvenilirliği çok zayıf bir merkez bankasını devraldı. TL’nin değerini güçlendirmek ve enflasyonu kontrol altına alabilmek için dört ay süren görev süresinde faiz oranlarını 875 baz puan artırmak zorunda kaldı. Faiz artışlarıyla, kendisinden önceki dönemdeki hızlı kredi büyümesine dayalı politikalar yüzünden aşırı ısınmış ekonomiyi de soğutacağını kaydetti. İletişimi etkiliydi. Nitekim, görevden alınmadan sadece iki gün önceki 200 baz puanlık faiz artışını takiben, uzun vadeli tahvil getirileri yükselmedi, sabit kaldı. Bu durum, enflasyon beklentileri konusundaki iyileşmenin ve azalan risk priminin bir yansımasıydı. Başka bir deyişle, Ağbal’ın yerinde kararları, çok ihtiyaç duyulan güvenilirliği yavaş yavaş satın almaya başlamıştı.
Geçmişin hataları düzeltmekte kararlı görünen ve güven kazanan bir merkez bankası başkanının bir gecede apar topar görevden alınması doğal olarak piyasaları sarstı. Ağbal’dan önceki dönemdeki ihtiyatsız ve son derece riskli politikalara dönüş olacağı beklentisi, geçtiğimiz iki hafta içinde panik satışlara ve ciddi sermaye çıkışlarına neden oldu. Bu kaos ortamında yeni Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu, para politikası duruşunun değişmeyeceğini belirterek piyasaları yatıştırmaya çalıştı.
Piyasalar bu açıklamalardan ikna olmuşa benzemiyor. Kafalarda hala cevap bulamamış önemli sorular var: Eğer bir şey bozulmadıysa neden tamir edilsin ki? Ağbal’ın politika duruşu hükümet tarafından onaylanıyordu ise neden görevden alındı?
Buradan nereye varıyoruz?
Çok ihtiyaç duyulan ve bedeli yüksek faiz olarak ödenen güvenilirliğin neden aniden bir kenara atıldığını, bundan nasıl bir yarar sağlanabileceğini anlamak güç. Çünkü az önce bahsettiğim gibi, kaybolan kredibilitenin tekrar kazanılabilmesi için tekrar faiz bedeli ödenmesi gerekiyor. Türkiye gibi dış borcun yüksek, makroekonomik temellerin zayıf, ekonomik görünümün oldukça bulanık olduğu ortamlarda bu bedel daha da artıyor. Dolayısıyla, faizleri düşürmek niyeti ile merkez bankası başkanının değiştirilmesi, malesef yüksek faiz oranlarına olan ihtiyacı daha çok artırmış görünüyor.
Peki fiyat istikrarına ulaşmanın maliyetlerini görmezden gelme ve basitçe “fiyat istikrarını bir kenara bırakma” seçeneğimiz var mı? Maalesef, bu uygulanabilir bir seçenek değil. Fiyat istikrarı, sürdürülebilir büyümenin temel dayanaklarından biridir. Fiyat istikrarının göz ardı edildiği enflasyonist bir ortamda, toplam talep azalır ve büyümeyi açağı çeker. Talebi destekleyecek herhangi bir teşvik paketi, yalnızca enflasyonu daha kalıcı hale getirerek sürdürülebilir büyümeyi daha da güçleştirir.
Mart 2021 itibarıyla enflasyon
Yıllık enflasyon oranı 5 Nisan’da yüzde 16 olarak açıklandı. Bu rakam, son çalkantıların enflasyon üzerinde yaratacağı yukarı yönlü baskıları yansıtmıyor bile. Yeni Merkez Bankası yönetimi 15 Nisan’daki para politikası kurulu toplantısında politika faizinde indirim yapabilecek mi? Salt başkan değişikliğinin bile finansal piyasalarda yarattığı çalkantılar göz önünde bulundurulduğunda bu ihtimal pek olası görünmüyor. O halde göreve atanmasının amacı neydi? Kestirebilmek zor. Peki mevcut duruşu sürdürmesi durumunda Merkez Bankası yıl sonundaki yüzde 9’luk enflasyon hedefine ulaşabilecek mi? İki hafta öncesine kıyasla bunun gerçekleşmesi de çok daha zor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.01.2025
2.01.2022
30.07.2021
3.06.2021
28.04.2021
10.04.2021
16.03.2021
2.03.2021
1.02.2021
20.11.2020