Serdar KAYA
684 yılında Emevi tahtını devralan Mervan bin Hakem, Şam-Filistin-Mısır hattındaki Emevi egemenliğini sağlamlaştırmak dışında rakipleri ile çok fazla çatışmaya girmez. Onun ardından tahta çıkan Abdülmelik bin Mervan da, yönetiminin ilk yıllarında aynı doğrultuda hareket eder. [1] Rakipleri ise, başta Irak olmak üzere çeşitli yerlerde birbirlerini zayıflatmakta ve/veya ortadan kaldırmaktadırlar. Bu mücadelelerin önemli ölçüde dışında kalmak, Emevilerin lehine olur. Nihayet, 689 yılında Abdülmelik Şam’dan doğuya doğru ilerlemeye başlar. Ancak, yarı yoldan Şam’a geri dönmesi gerekir. Zira, komutanı Amr bin Said, onun yokluğunda şehri ele geçirmiştir.
Amr bin Said’in sonu
Amr bin Said’in Şam’ı ele geçirmesi nedensiz değildir. 684 yılının Haziran ayında Şam yakınlarındaki Cabiye’de yapılan ve Emevi halifeliğinin Mervan bin Hakem ile devam etmesi kararı alınan toplantıda, Halid bin Yezid ve Amr bin Said yeni halifeye veliaht tayin edilmiştir.
Bu gelişmenin ardından, Amr, ikinci veliaht olarak Mervan’a hizmet etmeye başlar. Başarılı da olur. Örneğin, 684 yılında Mervan’ın Mısır seferine çıkmasını fırsat bilen Abdullah bin Zübeyr kardeşi Mus’ab’ı Filistin üzerine gönderdiğinde, Amr, Mus’ab’ın ordusunun önünü keser ve orduyu yarı yolda mağlup eder. Bu gibi başarılarıyla öne çıkmasına rağmen, Mervan bin Hakem, Halid bin Yezid’i ve onu devreden çıkarır ve oğulları Abdülmelik ve Abdülaziz’i veliaht atar. Mervan bu kararı aldıktan kısa bir süre sonra ölünce, Amr’ın hayatının seyri değişir. Şöyle ki, başlangıçta, Abdülmelik bin Mervan, babasının ilgili kararı doğrultusunda yeni Emevi halifesi olarak tahta çıktığında, Amr ona veliahtı olma kaydı ile biat eder. Ancak, daha sonra, Abdülmelik’in de tıpkı babası Mervan gibi veliahtı konusunda fikrini değiştireceğini sezince, Amr ona isyan eder ve Abdülmelik’in Şam’da bulunmadığı bir anda şehri ve Emevi hazinesini ele geçirir.
Bu gelişmeyi haber alan Abdülmelik, derhal geri döner ve şehri geri alır. Ardından da, Amr’ı evine çağırır. Amr, adamları ile birlikte gelir ve adamları dışarıda beklerken içeri girer. Abdülmelik’in adamları Amr’ı derhal zincire vururlar. Kısa bir süre sonra da Amr öldürülür. [2]
Irak Seferi (691)
Abdülmelik, 691 yılında yeniden Irak üzerine yürür. Irak, 687 yılının Nisan ayından beri Abdullah bin Zübeyr’e bağlıdır. [3] Abdülmelik, ilk olarak (Deyr-i Zor’un hemen güneyindeki) Karkisiye’yi barış yoluyla alır. Ardından, Kufe’ye doğru ilerler. Kufe’nin yönetiminde, Abdullah bin Zübeyr’in kardeşi Mus’ab vardır.
Mus’ab ve Abdülmelik’in orduları, Bağdat’ın kuzeyindeki Meskin adlı şehirde karşı karşıya gelir. Meşhur komutan İbrahim bin Malik El-Eşter de Mus’ab’ın ordusundadır. Ne var ki, İbrahim, savaşın ilk anlarında öldürülür. Bu önemli kayıp üzerine, Kufe ordusu toparlanamaz. [4] Savaşın Şam ordusunun lehine sonuçlanacağı kısa sürede belli olur. Abdülmelik, vakit geçirmeden Mus’ab’a eman verir. Ancak, Mus’ab bunu kabul etmez. Kendi karakterindeki bir insanın savaş meydanını ya muzaffer olarak terk edeceğini, ya da savaşırken öleceğini söyler. Gerçi kaçma imkânı vardır; ama bunu da yapmaz. Kaçmak ya da karşı tarafa sığınmak zorunda kaldığı için arkasından alay edilmesini istemez. [5] Oğlu İsa da yanındadır ve o da babasını yalnız bırakmak istemez. Her ikisi de, savaş meydanında ölürler. [6] Savaşın ardından, Abdülmelik bedenlerinin gömülmesini emreder. (Ekim 691)
Savaştan sonra
Zaferin ardından, Abdülmelik, Kufe’de biat alır. Kısa sürede, civar şehirler de Abdülmelik’e bağlanır. Abdullah bin Zübeyr’in elinde artık sadece Mekke ve Medine şehirleri kalmıştır.
Abdülmelik, (kardeşi) Bişr bin Mervan’ı Kufe’ye vali atar. Sefer öncesinde insanları Abdülmelik’in yanına çekmek için Basra’ya gelen Halid bin Abdullah ise, Basra’ya vali olur. İlgili mücadelede Halid ile birlikte hareket eden Ubeydullah bin Ebi Bekre ise, vali yardımcısı olarak atanır. [7]
Zaferin akşamında, Abdülmelik, (Sasanilerden kalan) Havarnak Sarayı’nda büyük bir ziyafet verir. [8] Yemeğin bir anında, “Hayatımız ne kadar da güzel” dediği rivayet edilir.
––––––
[SONRAKİ YAZI: Kubbetü's-Sahra]
––––––
[1] Abdülmelik bin Mervan, 646 ya da 647 yılında doğar. Babası Mervan bin Hakem’in büyük etki sahibi olduğu Medine’de büyür. 683 yılında, Medinelilerin Emevi ailesi mensuplarını şehir dışına çıkarmalarının ardından yaşanan Harre Savaşı’na katılır. Bir dizi beklenmedik gelişme ve önce Yezid bin Muaviye, ardından da (babası) Mervan bin Hakem’in ani ölümleri sonrasında, 685 yılında Emevi halifesi olur.
[2] Bazı rivayetler, Amr bin Said’i bizzat Abdülmelik bin Mervan’ın öldürdüğü yönünde iken, kimi diğerleri Abdülmelik’in, yanında bulunanlardan birine Amr’ı öldürmesini emrettiğini aktarır. Konunun bir diğer önemi boyutu da, Amr ile Abdülmelik’in kardeş çocukları olmalarıdır. Amr, Abdülmelik’in halasının oğludur.
[3] Irak Seferi öncesinde bazı enteresan olaylar da yaşanır. Halid bin Abdullah, Abdülmelik’e seferden önce Basra’ya gidip insanları onun yanına çekebileceğini söyler ve bu fikrinin kabul görmesi üzerine, küçük bir grupla gizlice Basra’ya gider. Malik bin Misma’nın evinde kalır ve onun himayesi altına girer. Ancak böyle bir himaye kabul görmez ve taraflar arasında çatışma çıkar. Halid’in yakınları onu korumaya gelince, çatışmalar uzar. Basra yakınlarındaki Cufra’da 24 gün süren çarpışmaların ardından bir noktada, Halid’in serbestçe Basra’dan çıkıp gitmesine izin verilmesi karşılığında ateşkes sağlanır. Ne var ki, Mus’ab olanları öğrenince Halid’e destek olan (ve o günden sonra Cufriyye olarak anılacak olan) Emevi yanlılarını derdest ettirir ve herbirine büyük hakaretler eder. (Bu hakaretler, ekseriyetle ilgili kişilerin nesebi, ırki ve mesleki arkaplanlarını küçümseyen ve hatta enteresan sözlerle konuya annelerini de karıştıran türdendir.) Mus’ab, bu kişilerin herbirine 100 kırbaç vurdurur. Saçlarını ve sakallarını traş ettirir ve onları o halleriyle teşhir ettirir. Ardından, onları zorla karılarından boşattırır ve hepsini bir daha hür kadınlarla evlenmeyeceklerine yemin ettirir. Sonra, Şam’dan gelen Halid bin Abdullah’a himaye sunan Malik bin Misma’nın evini yıktırır. Malik’in evindeki eşyalara el koyar. El koyduklarından biri de, Malik’in cariyelerinden biridir. Mus’ab ilgili cariyeyi kendisine alır. Daha sonra, o cariyeden Ömer adında bir oğlu olur.
[4] İbrahim bin Malik El-Eşter, Muhtar 687′de öldüğünden beri, Mus’ab bin Zübeyr ile birlikte hareket etmektedir. Muhtar’ın ölümünün ardından hem Mus’ab hem de Abdülmelik ona mektuplar yazarak kendisini yanlarına davet etmişlerse de, İbrahim, Mus’ab’ı tercih etmiştir. İbrahim, Abdülmelik’in mektup yazarak kendi tarafına geçmeye davet ettiği tek kişi değildir. Aksine, Abdülmelik, Irak’ın fethine dek, bölgenin ilerigelenlerine mektuplar yazarak davetlerde bulunmaya devam etmiştir. Bu davetler, Abdülmelik’in savaşı kazanmasına yardımcı olan faktörlerden biridir.
[5] Dönemin kültürüne göre, savaşarak ölmek, kaçarak kurtulmaya ya da düşmanın verdiği emanı kabul etmeye göre daha şerefli bir durumdur.
[6] Mus’ab’ın ölümünden iki kişi sorumludur: Za’ide bin Kudame ve Ubeydullah bin Ziyad bin Zabyan. Za’ide’nin Mus’ab’ı öldürmekteki amacı, Muhtar’ın intikamını almaktır. Mus’ab’ın başını kesen Ubeydullah ise, kardeşi Nabi’ bin Ziyad’ın intikamını almak istemiştir. Şöyle ki, kardeşi, bir başkası ile birlikte bir soyguna karışmış ve yakalandıktan sonra Mus’ab’ın memurlarından biri tarafından öldürülmüştür. Bunun üzerine, Ubeydullah ilgili memuru öldürmüş, ardından da Abdülmelik’in safına geçmiştir. (Ubeydullah hakkında nakledilen şu anekdot da ilginçtir: Ubeydullah, Mus’ab’ın kafasını Abdülmelik’e götürdüğünde, Abdülmelik onu ödüllendirmek ister. Ancak, Ubeydullah, Mus’ab’ı Abdülmelik için değil, kendi intikamını alma amacıyla öldürdüğünü söyler ve ödülü reddeder.)
[7] Bu konuda bkz.: 3 numaralı dipnot
[8] Havarnak Sarayı, Kufe’nin birkaç kilometre güneyindedir.
–––––-
Yazı arşivi: İslam’ın İlk Asrı konulu diğer yazılar
Yazarlar
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.06.2019
17.06.2018
6.04.2015
23.03.2015
16.03.2015
20.01.2015
15.01.2015
17.11.2014
1.10.2014
12.08.2014