Sezin ÖNEY
Bir süreliğine araştırma için bulunduğum Budapeşte’deki çalışmalarım nedeniyle, Kolombiya barış süreci serisi uzun bir kesintiye uğradı. Ama oradaki süreç gibi, Türkiye için önemli ipuçları taşıyan bu seri de devam ediyor; arada sekteye uğramış olsa da. Bu kopukluk için, Birikim editörleri ve okuyuculardan özür diliyorum.
Serinin bu bölümünde, silahlı örgüt FARC’ın nasıl bir örgüt olduğu ve çeşitli barış süreçlerinde, ne gibi tavırlar takındığını konu edeceğiz. Konu uzun ve gelecek yazıda da devam edecek. Ben, Türkiye’nin bugünlerini, Kolombiya’da 1980’lerdeki ilk barış süreci çöktükten sonraki döneme benzetiyorum. 1980’lerin sonunda, tıpkı Türkiye’de bugün olduğu gibi, siyaseten barışı ve savaş yerine siyasi temsiliyeti savunanlar üzerinde büyük bir baskı oluşmuştu. Tıpkı bugün Türkiye’de olduğu gibi, gözaltılar, tutuklamalar ve hatta suikastlerle sivillerin siyaseti, barışçı söylemler bastırılmıştı. Sonra ne mi oldu? 1990’lar’da FARC’a katılım patladı ve örgüt, “altın çağını” yaşadı. Kolombiya, ağır bedeller ödeyerek, savaşın kimse için “çözüm” olmadığını 1990’ları ve 2000’lerinde çok çok iyi anladı. Türkiye’nin çok daha önce, sonu olmayan yollardan dönmesi arzusuyla, Kolombiya’yı incelemeye devam. İlk yazıya da, şu adresten ulaşabilirsiniz: link
FARC’ın Tavırları ve Rolü
“Dünyanın Batı yarımküresindeki tüm savaşlar bitti; Doğu yarımküre olarak savaşlar bize kaldı”.
Tam da, Kolombiya’daki barış süreci ile ilgili bu yorumları yaparken, birden işler tersine döndü. Barış anlaşması, 2 Ekim 2016’daki referandumda, yüzde 50,2’lik “Hayır” ve yüzde 49,8’lik “Evet” oyuyla reddedildi. Katılımın yüzde 37,4’te kaldığı bu referandumdan sonra, barışın artık mümkün olmayacağı düşüncesi doğdu. Referandumdan yaklaşık bir ay sonra ise, ateşkes bitmiş, barış süreci rafa kalkmış değil. Tersine, barış görüşmeleri sürüyor; taraflar da, çatışmasızlığa olan sadakatlerini vurguluyorlar. “Hayırcıları” da işin için katan daha geniş çaplı bir diyalog zemini oluşturulmaya çalışılıyor.
Önce anlaşmanın “balayı” günlerine dönelim.
26 Eylül 2016 günü, Kolombiya’nın Cartagena kentinde, kurşunlardan yapılmış bir kalemle, silahlı örgüt Fuerzas Armadas Revolucionarias de Colombia—Ejército del Pueblo (FARC-EP) ile barış anlaşması imzalanırken, Devlet Başkanı Juan Manuel Santos, ülkenin ulusal marşından şu dizelere atıfta bulundu: “Cesó la horrible noche/Korkunç gece bitti”.
Anlaşmayı imzalayan kalem kurşundan ve üzerinde, “Las balas escribieron nuestro pasado, la educación escribirá nuestro futuro/Kurşunlar geçmizi yazdı, eğitim geleceğimizi yazacak” sözleri işlenmiş.
İmza törenine katılanların tümü, barışı sembolize eden beyaz giysilere bürünmüş. Kolombita Devlet Başkanı Santos ve FARC lideri “Timochenko” yani, asıl adıyla Rodrigo Londoño’nun simalarını tanımayanlar için birbirinden ayırt edilmesi imkânsız. Aynı, tamamen eşitleyici beyaz gömlekleri giymişler.
İmzaların atıldığı kent bile özellikle seçilmiş; Cartagena, sömürgecilik döneminde esaret ve insan hakları açısından mücadelelere sahne olmuş, sembol bir şehir.
Tüm bu sembolizm, sadece Kolombiya halkı değil, bölgenin bir barış havasına esmesine neden oldu.
Sadece Kolombiya genelinde değil, bölgede de, Kolombiya’nın ulusal birlikteliğine bu kadar vurgu yapılan da bir dönem olmamıştı kanımca. Venezüela’nın başkenti Caracas’tan yayın yapan Latin Amerika geneline yayın yapan televizyon kuruluşu teleSUR’un, bölge genelinde düzenlediği “Canta por la Paz/Barış için Söylüyorum” yarışmasının birincisi “Yo soy Colombia” (Ben Kolombiya’yım) şarkısı aklıma geliyor. Küba’da müzik okuyan ve Venezüella, Kolombiya ve Küba’dan bir ekibin ortak çalışması olan Grupo Cúmbele’nin kazandığı bu yarışma, popüler kültürde, “barış” temasının son dönemde nasıl yaygınlaştığının bir örneği idi.
Gene de, bir ülkenin devlet başkanı ile silahlı örgüt liderinin, tamamen eşitlenmiş biçimde, aynı giysilere bürünüp kucaklaşması, hele de Türkiye penceresinden bakınca hiç de kolay oluşabilecek bir fotoğraf gibi gözükmüyordu. Bir de, Santos’un Twitter’dan paylaştığı şu mesajı ele alalım:
“NO MÁS jóvenes sacrificados por una guerra absurda ¡Ni soldados, ni policías, ni campesinos, ni guerrilleros!” “BİR DAHA ASLA, bu saçma savaş için hiçbir genç kurban edilmesin! Hiçbir asker, hiçbir polis, hiçbir köylü, hiçbir gerilla”.
Siyasi kariyerinde Savunma Bakanlığı yaparak yükselmiş biri için bu sözleri sarf etmek, hiçbir yerde pek de kolay değil; hele Türkiye ölçeğinde, bu durumu akla bile getiremiyoruz.
Santos’un, “şahinden” “güvercine” giden politik duruşundaki dönüşümünde, savaşın anlamsızlığına ve “kazanılamazlığına” kanaat getirmek, kuşkusuz ki çok etkili oldu.
Peki, FARC’ın müzakerelerdeki duruşu nasıldı? Nasıl bir örgütten bahsediyoruz? Bu örgütü, silahsızlanmaya ne ikna etti?
Sadece müzakere sürecinde değil, barışın krize girdiği referandum ertesinde de, FARC’ın tavırları oldukça önemliydi. İlk yazıda, siyasi iktidarın tavırlarını konu ettik; bu ikinci yazıda ise, müzakere masasının diğer tarafındaki FARC’ı konu alıyoruz.
FARC’ı Silahsızlandıran Kilit Politika: Siyasallaşma İmkânı
FARC lideri Timochenko, barış anlaşması töreninde, aslında sürecin örgüt tarafından ifade ettiği anlamı gayet net de ortaya koyan şu ifadeleri kullandı: “Tek silahlarımız, kelimelerimiz olacak”. Benim yorumumla, FARC’ın barış sürecindeki en büyük motivasyonu da, şu imkânlar oldu: silahları bırakmanın karşılığında “sözü” kazandı, silahlı örgütten politik partiye dönüşebilme şansını elde etti. Temel olarak, Türkiye ile Kolombiya’nın “barış süreci” farkları, tam da bu noktadan kaynaklanıyor. Kolombiya barış sürecinin ulaşmaya çalıştığı hedeflerden biri, silahlı örgütün siyasallaşması iken, Türkiye’de silahlı örgütün siyasetten çekilmesi talebi var. Dahası, siyasetin alanı toptan daraltılmaya, tek partiye indirgenmeye çalışılıyor. Sonuçta, FARC, “silahları” ile “sözleri” değiş tokuş yaparken, Türkiye’de siyasette kimin olup olamayacağı konusunda ciddi bir kafa karışıklığı var. Dahası Kolombiya’da, devlet tarafından, toplumsal kutuplaşmanın yok edilmesi yoluyla barış süreci güçlendirilmeye çalışılıyor. Türkiye’de ise, toplumsal kutuplaşma sadece iktidar ve “diğerleri” arasında değil, her kesim arasında sürekli olarak artıyor, arttırılıyor.
FARC Neydi Ne Oldu?
Halen ABD ve Avrupa Birliği’nin “terör örgütleri” listesinde bulunan FARC nasıl bir örgüt peki; ideolojisi nedir, nasıl ortaya çıktı?
Kolombiya’nın Devrimci Silahlı Güçleri (FARC- Fuerzas Armadas Revolucionarias de Colombia), 1964’te kuruldu ve Marksist-Leninist, anti-emperyalist ideolojiye dayandığını söyleyen, ağırlıklı olarak köylülerin katılımına dayalı bir hareket. Öncelikle, FARC’ın ideolojik düşünce ve politik bağlarının gelişimi, dönüşümüne bir bakalım: FARC, 1948’den 1958’e kadar süren iç savaş döneminde, yani La Violencia (Şiddet) adı verilen süreç zarfında ortaya çıktı. Çatışmalar, Kolombiya Partisi (Partido Conservador Colombiano) ve Kolombiya Liberal Partisi (Partido Liberal Colombiano) destekçileri arasında, özellikle kırsal kesimde yaşandı. Zaten ilki 1849’da, diğeri 1848’de kurulmuş bu iki siyasi hareket arasındaki çekişme, günümüze değin Kolombiya politikasının temelindeki siyasi kutuplaşma dinamiğini oluşturuyor.
lar, Güney Amerika’nın 1783-1830’da yaşayan askeri ve siyasi lideri Simón Bolívar’ın çizgisini takip ediyor; tarihsel olarak da, seçme-seçilme hakkında seçkinci kısıtlamaları, güçlü merkezi hükümet ve Katolik Kilisesi ile ittifakı savunuyorlar. Öte yandan Liberaller, gene askeri ve siyasi bir lider olan, 1792-1840’ta yaşayan Francisco José de Paula Santander y Omaña’nın çizgisini izliyor ve âdemi merkeziyetçiliği, eğitim başta olmak üzere daha seküler yönelimin hâkim olmasını ve seçme-seçilme hakkı konusunda eşitlikçiliği destekliyorlar. Bir zamanlar arkadaş ve siyasi ortak da olan Bolívar ve Santander’in çizgilerinde zamanla ortaya çıkan farklar, Kolombiya’nın politik tarihine de damgasını vurdu.
Kökleri 19. yüzyıla dayanan bu kutuplaşmanın bedelinin en ağır ödendiği, yukarıda bahsettiğimiz La Violencia dönemi, yaklaşık 200 bin kişinin (kimi kaynaklara göre de 300 bin kişinin) ölümüne yol açtı. Bu dönem, ayrıca, çok kanlı ve çok ağır siyasi sonuçlara yol açan, FARC örneğinde olduğu gibi ülkede siyasi şiddetin organize hale geldiği bir zaman oldu. Sadece FARC değil, Liberaller veya Muhafazakarlara yakın, ya da diğer partilerle işbirliği/yakınlık içindeki çeşitli gerilla grupları ortaya çıktı. FARC da, Partido Comunista Colombiano (Kolombiya Komünist Partisi) ile ilintili gerilla gruplardan bazı isimlerin, La Violencia ertesi silahsızlanmaması; tersine daha da örgütlü faaliyete girişmesi sonucu doğdu.
FARC’ın, en güçlü olduğu dönemlerde, yani 2000’lerin ilk yarısındaki üye sayısının, yaklaşık 18 bin kadar olduğu söyleniyor. Bugün ise, yaklaşık 7 bin kadar FARC üyesi olduğu belirtiliyor. Örgüte katılım ve ertesinde terk bakımından on binlere ulaşan bir devridaim de mevcut. Bir de, örgütün yaklaşık yüzde 30’una kadarını oluşturan çocuk yaştaki üyeler, yani 18 yaş altındakilerin üyeliği söz konusu. FARC’ın güçlü olduğu bölgeler, Kolombiya’nın Güneydoğusu, Kuzeyi ve Güneybatısı ve Kuzeybatısındaki alanlar. Dönem dönem, kent merkezlerinde de askeri kontrol sağlayan FARC, bugün daha çok ormanlık ve dağlık kesimlere çekilmiş durumda.
Şiddet, Şiddeti Doğurdu
FARC’ın kuruluşu, 1960’ların başında, Kolombiya devletinin La Violencia sonrası denetiminden çıkan topraklarda egemenliğini yeniden sağlamak için girdiği askeri faaliyetlere eş zamanlı olarak meydana geldi. Bu askeri operasyonların gerçekleştiği yerlerden biri olan ufak bir “özerk komün” olan Marquetalia’da, bin kadar köylüye karşılık 48 gerilla bulunuyordu. Bu kadar ufak bir topluluğu, 1964’te gerçekleşen operasyonda, 16 bin kadar Kolombiya Ordusu askeri sarmıştı. Bu 48 gerilla, dağlara kaçtı ve ardından da, çeşitli farklı silahlı gruplarla birleşerek 27 Mayıs 1964’te Bloque Sur/Güney Bloğu’nu oluşturdular. 1966’da da, resmen FARC adını aldılar ve bu ilk 48 kişiden, yüzlerce kişilik bir örgüte dönüştüler. Bu arada, Komünist Parti ile olan bağlar da güçlendi ve FARC’ın, Komünist Parti’nin silahlı kanadı olduğu söylenebilecek bir “kuruluş dönemi” yaşandı. Ancak, 1980’lere gelindiğinde, “kapitalizm” ve “emperyalizme” karşı ortak mücadele söylemi, parti ve silahlı örgütü artık bir arada tutamayacak kadar ayrı yönlere gitmeye başlamıştı. Komünist Parti’nin Sovyetler Birliği’ne olan ideolojik sadakatine karşılık, köylülerin öz savunma birimlerine dayalı yapısıyla FARC giderek farklı ideolojik arayışlara girişti.
1982’de devlet başkanı seçilen Muhafazakar Parti’den Belisario Betancur Cuartas’ın genel af çıkartması ve ertesinde de çeşitli gerilla gruplarıyla görüşmelere başlayarak “barış açılımı” yapması, FARC için de, siyaseten ön plana çıktığı yeni bir dönemin başlamasına neden oldu. Ancak, bu “açılım”, silahsızlanmaya gidecek nitelikli bir proje oluşturacak dinamiklerden uzaktı. Dahası, FARC için de, silahlı kalmak daha kârlı idi. Gene de, bu açılım sürecinde, üç yıllık bir ateşkes süreci de söz konusu olabildi.
O dönemki kısa vadeli ve tedirgin açılımın bir sonucu olduysa, o da FARC’ı, silahsız siyasetle hiç olmadığı kadar yaklaştırmak oldu. Ancak, bu yakınlaşma, silahsızlanmayı da beraberinde getirecek kadar sivil bir tonda da değildi. FARC, bu dönemde daha çok, “silahlı elini” güçlendirmek için siyaseti kullanmayı amaçlıyordu. 1982’de ayrıca, FARC’ın tarihinde bir dönüm noktası olan Yedinci Gerilla Konferansı düzenlendi. Bu konferans sonucu, faaliyet alanı olarak kırsal kesimde kısıtlı kalmaktan sıyrılarak, etkisi kentlere doğru koordineli biçimde arttırmaya karar veren FARC, aynı zamanda “küreselleşme” yoluna da gitti. 1970’lerin Kolombiya genelinde, uyuşturucu ticareti de patlama yapmış durumdaydı. Bu kadar çok silahın olduğu bir yerde, uyuşturucu ticareti gibi yeni ve başlı başına ağır bir sorunun daha da ortaya çıkmasına şaşmamak gerek. Diğer bir deyişle, uyuşturucu ticaretinin kendisine serpilecek böyle bereketli bir alan bulmasını, La Violencia’nın yarattığı sosyal erozyon ve ülkedeki silah bolluğunun doğal bir sonucu olarak niteleyebiliriz. 1970’lerin ortasından 1990’lara kadar dünyanın en büyük uyuşturucu ticaret ağlarından olan ve kokain ticareti konusunda da kuşkusuz “bir numara” olan Medellín Karteli de, Kolombiya’nın La Violencia mirası üzerine doğmuş ve silahların konuştuğu ortamda zirvesine erişmişti. FARC’ın kendisi de, uyuşturucu ticaretinden dolayı zenginleşti ve maddi olarak güçlenmesini de, büyük ölçüde bu ticarete borçlu. Kokain ticareti ile beraber maddi gücü arttı, arttıkça da şehirlerde ve dünya genelindeki etkinlikleri de çoğaldı. Ancak, Kolombiya’nın dünyanın en büyük kokain ihracatçısı haline geldiği süreci tek taraflı açıklayamayız. İşin içine, ABD Başkanı John F. Kennedy’nin “Gelişme için İttifak” (Alliance for Progress) programı çerçevesinde, Kolombiya’da görev alan Amerikalılardan da, uyuşturucu ticaretinin gelişmesine ön ayak olanlar olduğu söyleniyor.
FARC, ilk başlarda, uyuşturucu ticaretinden, askeri olarak hakim oldukları bölgelerdeki marihuana ve koka yetiştiren çiftçilerden vergi alarak başladı. Daha sonraki dönemlerdeyse, FARC, uyuşturucu hammaddelerinin yetiştirilmesinden bunların işlenmesine kadar sürecin her alanında faaliyet göstermeye başladı. Bununla beraber örgütün, insan kaçırma, fidye talepleri, rehin alma, askeri çatışmalar ötesi cinayetler ve bombalamalar gibi şiddet olaylarını içeren faaliyetleri de arttı. 2000’lere gelindiğinde, FARC, Kololmbiya’nın kokain ticaretinin yaklaşık yüzde 60’ına hakimdi.
Türkiye’deki benzer bir dönem: Betancur’un Açılımı
1980’lerdeki ilk açılım sürecinin biraz daha üzerinde duralım-zira, bu dönem Türkiye’de 2009’dan itibaren yaşanan açılım sürecini andıran dinamiklere sahip. Gene de, bu “ikircikli barış” döneminde dahi, Türkiye’deki ile çok daha kapsamlı adımlar atıldığı söylenebilir. 1982’de başlayan bu ilk müzakere sürecinden önce, 1981’de 40 kişilik bir Barış Komisyonu oluşturuldu; bu komisyonun görevi, aralarında silahlı örgüt üyelerinin de bulunduğu toplumun farklı kesimleriyle diyalog kurmak ve siyaset ile kamuya, “çözüm” için önerilerde bulunmaktı. Bu komisyonun niteliği, Türkiye’de 2013’te çalışmalarda bulunan 63 kişilik Âkil İnsanlar Heyetine benziyor. Ancak, Kolombiya’daki Komisyon’da askeri temsilcilerin de bulunduğunu belirtelim. Kololmbiya’daki Komisyonun kurulmasının ertesindeki yıl da, geniş çaplı bir af devreye sokuldu ve ülkenin ortalarındaki La Uribe bölgesindeki askeri faaliyetler duruldu. Böylece bölge, FARC ile müzakereler için “güvenli bölge” haline getirildi. FARC ile yapılan görüşmeleri de, Barış Komisyonu yürüttü. Komisyonun temel beklentisi, FARC’ın şiddetten uzaklaşmasıydı; özellikle de, insan kaçırma ve rehin tutma adetlerini bırakmasıydı. Buna karşılık, FARC’ın beklentisi, tabanının dayandığı köylülere ve kırsal kesim geneline yönelik reformlardı; toprak reformu, bu kesimler için sağlık hizmetleri, eğitim, barınma gibi konularda sorunları çözen politikalar geliştirilmesi ve siyasi sistemin kapsayıcı biçimde yeniden düzenlenmesi idi. Türkiye’dekinin aksine, görüşmeler sonuç verdi de; ilk barış mutabakatı La Uribe Anlaşması, 28 Mart 1984’te imzalandı. Bu anlaşmanın, Türkiye’de karşılaştırılabileceği örnek olan “Dolmabahçe Mutabakatı”ndan farkı, barışın kurumsallaşması yolunda da adım atmasıydı. Dahası, La Uribe Anlaşması, karşılıklı bir ateşkesin de başlamasını da öngörüyordu. Bu anlaşma ile beraber, Başkan Betancur’un atadığı kişilerden oluşan, dokuz bölgesel komisyondan meydana gelen “Ulusal Barış ve Doğrulama Komitesi” oluşturuluyordu. Matematiksel bir işlemi doğrular, “sağlamasını” yapar gibi çalışması öngörülen ve bana kalırsa, asıl işlevi, barışı “sigortalamak” olan bu komite, hem müzakerelerde kararlaştırılan barış adımlarını kontrol edecek, hem de barış sürecini destekleyici tedbirler alınmasına yardımcı olacaktı. Görüldüğü gibi, Kolombiya o dönemde bile Türkiye’dekine nazaran çok daha teşkilatlı ve teferruatlı bir barış süreci mekanizması oluşturmuş.
Bir yandan barış müzakereleri için altyapı oluşturulur ve diyalog kurulurken, bir yandan da FARC, siyasi kanadı olan Unión Patriótica’yı (UP-Yurtseverler Birliği) kurdu. Bu parti, sadece kırsal kesimdeki FARC tabanına değil, sol kanattaki kentli işçiler, orta sınıf ve hatta çalışan her kesime ulaşmayı; tabanını geliştirmeyi de sol ittifaklarla yapmayı hedefliyordu. Bu süreç de, tanıdık gelmiş olabilir; Türkiye’de de, açılım süreci ve ertesinde Halkların Demokratik Partisi (HDP) benzer bir siyasi gelişim süreci gösterdi. Türkiye ile Kolombiya’nın o dönemi arasındaki büyük fark, siyasi lider olan Betancur’un, UP’nin kurulması ve siyasi başarı sağlamasının, ülkedeki barış sürecine ve genel olarak da demokratikleşmeye büyük katkı sunacağını düşünmesiydi.
Ne var ki, bir yandan Betancur hükümetinin kendisi, reformlarını siyasi sistemi demokratikleştirerek dönüştürecek biçimde derinleştiremedi. Öte yandan da, hükümetin kendisi dışındaki kesimler, yani Betancur’un kendi parti tabanı dahi olmak üzere, siyasi partiler, Kongre’nin geneli, iş dünyası ve en önemlisi de ordu, sürecin dışında kaldı ve anti-süreç konumuna geçti. Bu nedenle de, La Uribe Anlaşması kadük kalırken, sürecin asıl lokomotifi Komisyon da, ulusal çapta bir konsensüsü temsil etmez hale geldi. Tam da, sürecin tıkandığı noktada, FARC’ın ardından ülkenin ikinci büyük silahlı örgütü olan Marksist M-19, ülke tarihinin en büyük saldırılarından birini gerçekleştirdi. Başkent Bogota’daki Adalet Sarayı’nı 6 Kasım 1985’te basan M-19 üyeleri, Anayasa Mahkemesi hakimlerini rehin aldılar. Betancur ile görüşmek ve onu “yargılamak” isteyen M-19 üyelerine karşı, ertesi gün, 7 Kasım’da bir kurtarma operasyonu düzenlendi. Ve sonu tam bir felaket oldu; 11 Anayasa Mahkemesi yargıcı, 48 Kolombiya Ordusu askeri ve 38 M-19 militanı çatışmalar sonucu hayatını kaybetti. Olayın, FARC ile bir bağlantısı yoktu ama, bu rehine felaketi ile beraber ülkedeki derin sağ-sol kamplaşması daha da arttı. Buna karşılık, bu travmatik olaydan sadece üç yıl sonra, 1989’da M-19, tamamen siyasi partiye dönüştü; faaliyetlerini bu şekilde sürmeye başladı. Bu açıdan bakılınca, Kolombiya’da zaten silahlı örgütlerin, şiddeti bırakarak siyasi faaliyete geçmesi konusunda zaten bir politik destek ve diyalog anlayışı, son 30 yıldır mevcuttu. 1989’da M-19’un tamamen siyasi bir yönelime kavuşmasında, Betancur hükümetinin (yani örgütün esas mağdurunun) örgütle müzakerelere başlaması çok etkili oldu. 1990’da, gene silahsızlanan bazı gruplar ve sol kanattan bazı politik gruplarla birleşen M-19 siyasi hareketi, ciddi seçmen desteği de aldı. Hatta, ülkenin iki partinin hegemonyası altındaki siyasi sistemini de sarsmaya başladı. Ancak, M-19 üyelerinden siyasete girenlerin bazıları hakkında tutuklama kararı çıkması gibi olaylar, partinin çıkışını da engelledi ve sonunda bu hareket kaybolup gitti.
Öte yandan, FARC ile olan ateşkes, 1987’e kadar sürebildi. Taraflar , ateşkesin bittiğini resmen açıklamasalar da, çatışmalar başladı ve sivilleri de hedef alacak şekilde hızla yayıldı. Hatta, şiddet sarmalı öyle hızlı ve korkunç biçimde tırmandı ki, ortaya çıkan paramiliter güçler, FARC’ın siyasetteki kanadından olan veya sempatizanı 4 bini aşkın kişi öldürüldü. Şimdi biraz, FARC’ın siyasetteki ilk açılımlarını, yani 1984’ten 1987’de ateşkes ilk bozulana kadar olan dönemki politik profilini, aktivitelerini ele alalım.
Demokratik Açılım ve FARC
Barış görüşmelerinin ilk adımlarının atıldığı 1982’de, Yedinci Gerilla Konferansında, FARC’ın adının arkasına, Ejército del Pueblo (EP-Halkın Yönetimi) tanımı da eklendi. EP, kentleri kuşatacak ve şehirlerdeki hücrelerin yardımı ile kitle hareketleri örgütleyerek, FARC’ın siyasi egemenlik alanını genişletecekti. Dönüm noktası olan bu konferans, 1985’te Unión Patriótica’nın kurulmasına gidecek altyapıyı da oluşturuyordu. UP’nin hedef çerçevesi olarak çizdiği, Apertura Democratica (Demokratik Açılım) olarak adlandırılan bir demokratikleşme ve anayasal reform sürecinin hayata geçirilmesiydi. Bu süreçte, aşırı merkeziyetçi politikaların yerine yerelleşmeye gidilmesi ve Liberal ile Muhafazakar partiler arasında bölünen iki kutuplu parti sisteminin yerine çok taraflı, çoğulcu yeni bir sistem oluşturulmasını da talep ediyorlardı.
UP üyeleri, sadece FARC-EP’nin bünyesinde yeralan kimseler değillerdi; çeşitli sol hareketler, işçi sendikaları, öğrenci gruplarından insanlar da, UP’de ağırlıklı olarak yer alıyordu. Bu temel üzerinden, FARC-EP’nin kendisi, Juntas Patrióticas (Dayanışma Hücreleri) diye yapılanmalar kurarak, sivil politikaya geçiş çabalarını kurumsallaştırdı. 1986’da seçimlere ilk girişinde, UP’nin özellikle yerelde ama aynı zamanda da, ulusal çaptaki sandık başarısı, partiyi, ülke tarihindeki en başarılı sol parti konumuna getirdi. Ancak, başarıyla beraber, UP’nin üyelerine yönelik şiddet olayları gerçekleşmeye başladı. 1987’de, bir önceki sene Kolombiya Başkanlığına da aday olan ve yüzde 5’lik oyla fena da olmayan bir çıkış yapan Jaime Pardo’nun öldürülmesi gibi, üst düzey suikastler de yaşandı.
FARC’ın ilk siyasi çıkışının yaşandığı 1980’lerin başındaki dönemde, örgütün üye sayısı yarıya azaldı; 1982’de 6 bin kadar olan örgüt üyeliği 1985-86’da 3 bine kadar düştü. Ancak, siyasi kanada yönelik baskı ve şiddet ile politika yolunun kapanması,1990’lardan 2000’lere kadar olan dönemin silahlı kanat FARC’ın en şahin ve örgüte katılımın tavan yaptığı zamanı olmasına neden oldu. Gelecek yazı da da, FARC’ın ve Kolombiya’nın savaş ve barışı arasında bocaladığı zamanları, yani şimdiki barış sürecinin başladığı 2010’lara kadar olan dönemi ele alacağız.
http://www.birikimdergisi.com/haftalik/7995/kolombiya-neden-ve-nasil-baris-ii#.WBUo8S2LTIU
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtTüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024
20.05.2024