Sezin ÖNEY

Sezin ÖNEY
Sezin ÖNEY
Tüm Yazıları
Yüzde 50 ve Yüzde 50
20.02.2017
1572

 Referandumda, güvenilir seçim anketlerine bakıldığında, tamamen başabaş bir tablo var şu an. Ocak ayında da bu durum böyleydi, Şubat’ta da devam ediyor gibi gözüküyor. “Hayır”ların veya “Evet”lerin ezici biçimde önde gittiğini iddia eden anketlere itibar etmeyin. Tablo net: yüzde 50’ye yüzde 50…

Olağanüstü Hal ortamında yapılan anketler ne kadar sağlıklı bilemiyoruz: Çok kişi yanıt vermiyor. Gerçekten yüzde 50-50 bir tablo da olabilir, saklanan tercihler de söz konusu olabilir. “Gerçeğin” ne olduğu konusunda, en iyi siyaset bilimciler ve öngörüsü en kuvvetli uzmanlar bile sadece tesadüfen doğru çıkabilecek spekülasyonlarda bulunabilir.

O nedenle, şu an için güvenilir ve bilimsel kaidelere riayet edilerek yapılan kamuoyu anketlerini ciddiye almak ve yüzde 50-50 tablosunu “gerçek” olarak olmak zorundayız.

Önümüzdeki yaklaşık 50-60 günlük süreç içinde olacak her olay da çok önemli.

Herhangi bir şekilde, bir terör eylemi, saldırısı yaşanması durumunda, sandık sonucunun ibresi otomatikman “Evet”e evrilecektir. Bu çok çok net. Ne zaman bir terör eylemi gerçekleşse, toplumsal öfke kabarıyor.

Yüzde 50-50 bir sandık tablosu var ve terör bu sürece bir faktör olarak girerse, bu başabaş durumu altüst eder.

17 Şubat gecesi geçen şu haberin benzerlerinin artarak tekrarı, ortamı “Evet” doğru gerer ve yüzde 50’den çok daha fazlasının toplumsal ruh halini değiştirir:

“Şanlıurfa’nın Viranşehir ilçesinde hakim ve savcı lojmanlarının yakınında patlama meydana geldi. Bombalı araçla gerçekleştirildiği belirtilen patlamada 2 kişi yaşamını yitirdi, 15 kişi yaralandı”.

İdam bir referandum vaadi

Akademik olarak liderlerin konuşmalarını inceliyorum. Bir siyasetçi olarak da Erdoğan’ın konuşmalarını yıllardır inceledim, inceliyorum. İlk kez bu kadar sert ve kesin çizilmiş hatlarla konuştuğunu görüyorum. Toplu açılış törenleri ile başlayan referandum kampanyası konuşmaları, ana hatları ile 7 Haziran seçimleri öncesindeki şablona benziyor. “Şimdiye değin yapılanların başarısı, bu başarılara düşman olanlar ve kösteklemek isteyenler, bu düşmanlara karşı birleşmenin gereği” ve konuşulan yere göre, yerel deyişler, yerel tarihe veya kültüre göre şekillenmiş anektodlar…Buna karşılık, idam konusu en öndeki referandum vaatlerinden biri olarak karşımıza çıkıyor.

İdam, ironik biçimde, fiilen, iktidarla bir siyasi koalisyon içinde olan Devlet Bahçeli tarafından politika gündemimize sokulmuştu.

Bahçeli, 30 Haziran 2007 tarihinde Erzurum İstasyon Meydanı’ndaki, seçim kampanyası konuşmasında, dönemin Başbakan’ı Erdoğan’a hitaben: “Tek başına iktidar olan sensin. Neden asmadın? Oğluna gemi alacak kadar paran var da onu asacak kadar ip mi alamıyorsun? Haydi as” diyerek, elinde tuttuğu “idamı” temsil eden ipi, kalabalığa fırlatıyordu.

Erdoğan ise ertesi gün, Mersin’de düzenlenen mitinginde, Bahçeli’ye şu yanıtı vermişti:

“Dün Erzurum’da -gayet de aktörlük yönü var- elinde iple dolaşıyor. Bana ip gönderiyor, ‘al da idam et’ diyor. Bu kadar mahirdin de sana teslim ettikleri zaman yasalar, kanun, yargı ne ise yargı kararını verdiği zaman iktidardaydın, ip yoksa millet sana ip gönderirdi, bu işi halletseydin ya niye etmedin? Şu anda bir hukuk devletinde yaşıyoruz. Artık idamların, ağırlaştırılmış müebbet hapse dönüştürüldüğü bir dönemi yaşıyoruz. Böyle bir dönemde ip atmak, kanunlara ne kadar uzak olduğunun da bir gereğidir. Bunlardan da haberi yok. Ne gelişiyor, ne bitiyor haberi yok.”

Şimdi, idam bir kampanya vaadi olarak Türkiye’nin karşısında…

Taksim’e camii yapılması projesinin hızla gündeme girmesi de, referandumun başka bir sembolik adımı ve vaadi.

Referandumda “Evet” tercihinin çıkması halinde, 17 Nisan sabahı, Ayasofya’da bir “fetih namazı” da beklenebilir mi? Neden olmasın?

“Evet” diyenlerin motivasyonu Erdoğan

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz günlerde Umre ziyaretindeydi. El Riyad gazetesinin yayınladığı ve zaten Türkiye’den siyasi çevrelerce ve tüm medya tarafından paylaşılan fotoğraflarda ilginç bir detay vardı. Bir kere, defalarca Hac ve Umre ziyaretinde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın görüntüleri ilk kez fotoğraflara yansıdı. Buna ek olarak, fotoğraflarda yeni bir imajı vardı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın… 16 Nisan referandumunun kendisini “Başkan” olarak taçlandırması halinde, “olacağı liderin” mesajını veriyordu Erdoğan…İlk kez, liderliğindeki “din” motivasyonunu bu kadar ön plana çıkarıyordu. O fotoğraflardan başka bir detay da, “ikinci” ve hatta “üçüncü” başkan adaylarının da karelerde olmasıydı. Zira, 16 Nisan’da oylanacak sistem değişikliği, öyle bir başkanlık öngörüyor ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan dışında ancak onun ailesinden birileri bayrağı devralabilir. Dolayısıyla, Umre karelerinde Cumhurbaşkanı’nın hemen ardında duran aile bireyleri de en olası halefleri olabilir.

Referandumda “Hayır” diyecek olanların çok çeşitli motivasyonları var: “otoriterleşme korkusu” en sık kayda geçen ve en yüksek oranda endişe edilen kaygı olarak ön plana çıkıyor. Buna karşılık, “Hayır” diyenlerin, ortak bir siyasi profili, yönelimi veya tahayyülü olduğunu söylemek güç. O nedenle, “Hayır” görüşündekilerin “otoriterleşmeden” anladıkları da, birinden farklı muhtemelen. Ortak bir kampanya ve fikir çerçevesinde, “Hayır” diyenleri motive etmek de bu yüzden güç gözüküyor.

Buna karşılık, “Evet” yönünde tercih kullanacağını söyleyenler, bu kararlarının sebebini çok açık ve net biçimde “Erdoğan” olarak gösteriyorlar. Diğer bir deyişle, “Evet” diyenler, “Erdoğan’ı başkan yaptırma” motivasyonu ile bu yönelimi sergiliyorlar.

Bu bilgi, muhakkak ki, “Evet” kampanyasını yürütenlerde de var.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son konuşmalarından birindeki şu sözleri de tesadüfi değil:

“Cumhurbaşkanlığı sistemi, şahsımın projesidir. Belediye başkanlığımdan bu yana savunduğum, ısrar ettiğim bir reformdur. Diğer hizmetler gibi ülkemize ve milletimize faydalı olacağına, yarar getireceğine inandığım için bu sistemin mücadelesini verdim, veriyorum.”

Kesin olan şu: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın giderek daha fazla sahada ve kampanya odağında olduğu bir süreç yaşanacak.

“Hayır” diyenlere yönelik negatif algının güçlenmesine yönelik bir söylem söz konusu olacak ve dozu artacak. Kutuplaşma ve var olan safların sıklaşması, seçmenlerin referandumda, parti tercihlerine göre oy verme yönelimini arttırıyor zira.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar