Uğur Gürses
Yıllık enflasyon yüzde 25.24 ile 2003 bazlı serinin rekorunu kırdı.
Yılbaşından bu yana olan genel fiyat artışı yüzde 22.5
Eğer bir işte çalışıyorsanız ve yılbaşında ücret seviyeniz 100 TL ise bugün 81.5 TL’ye düşmüş durumda. Satın alma gücünüz buraya gerilemiş durumda.
Eğer yılbaşında “enflasyon kadar” bile zam alsanız arada geçen bir yıl içinde “cepten yediniz” demektir.
Yılbaşında ise kimimiz olasılıkla “sıfır zam” ile “işte tutunmak” arasında tercih yapmaya zorlanacak.
“Kur düştü enflasyon düşer” mi?
Önce bugün açıklanan Ekim sonu fiyat artışlarını hatırlatayım;
Tüketici fiyatları yıllık yüzde 25.’te, üretici fiyatları ise yüzde 45’te.
Üretici fiyatlarında aylık artışlar ivme azaltmış, kimi kalemlerde hafif düşüş olmuş. Ama üretim maliyetinde artış ivmesi yüzde 50’lerin üzerinde hala.
Enerji fiyatları aylık yüzde 5.37, yıllık ise yüzde 81 artış en güçlü artan üretim maliyet kalemi.
Önce aşağıdaki Tablo 1’e bakın, sonra alttaki kur tablosuna.
Tablo 1: Üretici enflasyonu

Soru şu: Döviz kurlarındaki düşüş üretici fiyatlarındaki artışı yavaşlatmaz mıydı, hatta geriletmez mi? Bu da perakende fiyatlara yani tüketici enflasyonunda gerilemenin yolunu açmaz mı?

Üreticilerin maliyetleri “bilanço kesimi” gibi ay sonu son nokta kur üzerinden oluşmaz. Bu yüzden bugünkü kura ya da aysonundaki kura bakarak enflasyon tahmini yapıyorsanız yanılırsınız. Maliyetlenme ay içi ortalama kurdan olur.
Ay içi dolar kuru ortalamasına bakarak son bir yıldaki artışın yüzde 60 olduğu görülüyor; işte bu artış üretim maliyetlerine yansıyan artıştır. Ekim ayında dolar kurundaki yıllık artış, Eylüldeki yüzde 70.1’den yüzde 46.4 artışa gerilerken, ortalama kurdaki artış daha sınırlı bir noktada; yüzde 60’ta.
İhracatçı iseniz olasılıkla zarar bile etmiş olmanız mümkün. Ay içi maliyetlenme ile ürettiğiniz malı sattıktan sonra elinize geçen döviz olasılıkla daha düşük kurdan.
Lojistik zincirindeki kırılmalar, ithalatta akreditif yerine peşin ödemek zorunda kalınması gibi faktörler üretim kesiminin maliyetini yükseltti. Tablolar bunun da fiyatlama davranışına yansıdığını düşündürüyor.
Enflasyon davranışındaki bozulmanın hala yüksek bir oranda korunduğu görülüyor.

Ekim ayında da 407 kalem mal ve hizmet içinde 328 kalemin fiyatı artmış. Oranı ise yüzde 80.6
Son 1 yılda yüzde 30 fiyat artışı gösteren gıdada ise durum şöyle:

TÜFE’de yer alan 407 kalem mal ve hizmet, 91 alt TÜFE kaleminde yerini buluyor; “son bir yılda fiyatı yüzde 30 ve üstü artan kaç kalem var?” diye sorguladığınızda sonuç şu: 91 kalemin üçte biri çıkıyor. Oysa bu birkaç ay önce yüzde 1’ini geçmiyordu.
Sonuç: Enflasyon ÜFE içinde kısmen hız kesmiş görünse de TÜFE’nin yüzde 25’e vurması önceki kanıyı güçlendirdi; kur gerilemiş olsa da ÜFE’den TÜFE’ye yansıma devam edecek. Zira fiyatlama davranışı fena bozulmuş durumda.
Bu sayılara bakınca “Enflasyonla topyekün mücadele” kubbede kalan hoş bir sada imiş!
Nihai soru da şu: son bir yılda yüzde 25 artan enflasyona karşı Merkez Bankası’nın durumu oturup izlemiş olduğu nereden anlaşılıyor? Faizi henüz yeni (birkaç ay önce) yüzde 24’e getirip bırakmasından.
Son toplantısında faize dokunmayan Merkez Bankası, 1 Kasım günü açıkladığı yılın son Enflasyon Raporu’nda da şu tahminleri yapmıştı:
“Enflasyonun, yüzde 70 olasılıkla, 2018 yılı sonunda yüzde 21,9 ile yüzde 25,1 aralığında (orta noktası yüzde 23,5),
2019 yılı sonunda yüzde 12,3 ile yüzde 18,1 aralığında (orta noktası yüzde 15,2),
2020 yılı sonunda ise yüzde 6,0 ile yüzde 12,6 aralığında (orta noktası yüzde 9,3) gerçekleşeceği öngörülmektedir.”
Yılsonunda yüzde 23.5’e gelmek için Kasım ve Aralık aylarında toplam binde 8’lik fiyat artışı olması gerekiyor. Bu da pek mümkün görünmüyor. Üst bant tahmini olan yüzde 25.1’e ulaşmak için ise Kasım-Aralık toplamında toplam yüzde 2.1’lik bir fiyat artışı olması gerekiyor. ÜFE’ye ve enerji fiyatlarına bakınca bu da zor.
Türkiye’ye eskisi gibi bol keseden sermaye girişi olmayacağı hesaba katılırsa fiyatlama eğiliminde potansiyel kur riskleri de artık bir unsur olarak yer alacak demektir.
İyi güzel zamanlarda enflasyon sorununu boşlayan bir ülke olarak işimiz çok zor artık.
Uğur Gürses
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları












































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.12.2022
18.07.2022
18.02.2022
13.02.2022
29.01.2022
24.01.2022
17.01.2022
10.01.2022
4.01.2022
2.01.2022