Ümit KARDAŞ
Wade Davis, Kolektif Kitap’tan çıkan ve çevirisini Akın Terzi’nin yaptığı “Yol Bilenler” isimli kitabında sayısız kültürün biraraya gelip yeryüzünü zihinsel ve manevi bir hayat ağıyla kuşattığını belirtir ve bu sosyal hayat ağını “etnosfer” olarak isimlendirir. “Biyosfer” denen biyolojik hayat ağı ne kadar önemliyse, etnosfer de o derecede önemli. Davis, insan bilincinin ortaya çıkışından bu yana insanın yarattığı bütün fikirlerin, sezgilerin, mitlerin, inançların ve esinlerin toplamını “etnosfer” kavramı içinde değerlendirmekte.
Habitatın yıkımı nasıl bitki ve hayvan türlerinin yok olmasına ve dolayısıyla biyosferin bozulmasına neden oluyorsa, etnosfer de daha büyük bir hızla bozulmakta. Bunun en önemli göstergesi de dillerin ölümü. Dil sözcüklerden ve gramerden ibaret değil. Dil adeta insan tininin billurlaştığı her bir kültürün ruhu. Davis’in tanımıyla “Her dil zihindeki bir cangıldır, düşüncenin dönüm noktasıdır, tinsel olasılıkların oluşturduğu bir ekosistemdir”.
Günümüzde konuşulan 7000 dilin yarısı yok olma noktasında. Bunun anlamı birkaç kuşak sonra insanlığın toplumsal, kültürel ve entelektüel mirasının yarısının yok olması. 3500 civarında dil dünya nüfusunun ancak 0,2’si tarafından hayatta tutuluyor. 10 dil en egemen durumunda. Bu 10 dil dünya nüfusunun yarısı tarafından anadil olarak kullanılıyor. Dünya nüfusunun yüzde 80’i 83 dilden bir tanesiyle iletişim kurmakta. Bu durumda dilsel çeşitliliğin yüzde 99’una bağlı kültürlerde dile gelen şiirler, masallar, hikâyeler, şarkılar kaybolacak.
Davis soruyor. Bir kültürün değerini insan sayısıyla ölçmek mümkün mü? Her kültür doğası gereği bilgi ve tecrübe birikimi ve gelecek kuşaklar için bir ilham kaynağı. Dilbilimci Ken Hale’in söylemiyle “Bir dil ölüp gittiğinde, bir kültür, entelektüel bir miras, bir sanat yapıtı da yitip gider. Louvre’a bomba atmak gibidir adeta”. (Davis- a.g.y)
- yüzyılın sonlarında fiziksel antropologlar tarafından dünyanın uzak bölgelerinde cetvellerle kafatasları ölçülüp biçilmeye, kalça şekilleri, meme biçimleri, saç tipleri, ten renkleri üzerinden sınıflandırmalar yapılmaya başlanmıştı. 19. yüzyılda gücün ve çağın ideolojisinin hizmetkârları hâline gelen antropologların uzak bölgelerde yaşayan toplulukların ve kültürlerin itaat altına alınmasında oynadıkları rol önemliydi.
- yüzyılın başlarına gelindiğinde artık daha iyi ve yeni bir toplum yaratma beklentisiyle Darwin’in teorisinin çarpıtılması sonucu “Öjenik” (iyi doğmuş) akımı gelişmeye başlamıştı. Madem seçerek ıslah etme yoluyla gen havuzu iyileştirilebiliyorsa, aynı amaca istenmeyen unsurları havuzdan atarak da ulaşılabilirdi. Nitekim Naziler, bilimsel olarak önerilmiş bu ilkeye uyarak milyonlarca insanı öldürdüler. Soykırımlarına gerekçe olarak genetik ve ırk konusunda çalışmalar yapan sahte bilimleri kullandılar.
Kuşkusuz Marksist- Leninistler de insan doğasının toplumsal bakımından kullanılabilirliği konusundaki sahte bilimsel fantezileriyle aynı ölçüde aşağılayıcı ve yıkıcı soykırımlara heves ettiler. Bu nedenle insanlığa yönelik en büyük tehdit insan haklarını çiğneyen totaliter ideolojilerden gelmekte.
Viktoryen dönemden beri var olan barbar- uygar kavramları, bu kavramların arkasındaki sömürgeci, ırkçı kibir artık bilimsel açıdan dışlandı. İnsan olarak hepimiz hücrelerimize kazınmış bir şekilde evrenden gelen müşterek bir donanımı, ortak bir geçmişi paylaşıyoruz.
Dünyada var olan ve 7000 değişik dile dayanan kültürler modernleşme sürecinde Batı’dan gelen saldırılara, Batılı gibi olmaya yönelik baskıya karşı direnebildiler. Aslında bütün bu kültürler insan hayallerinin ve duygularının benzersiz ifadeleri.
Sürekli sorduğumuz “insan olmak ne demektir” ve “insan olarak anlamımız nedir” sorularına dünyadaki bütün kültürler farklı cevap verirler. Ancak bu cevaplar gelecek kuşakların karşılaşacakları bütün güçlüklerle baş etmesi için aynı ölçüde değerli insani bir birikim oluşturmakta.
Tatil dönüşü buluşmak umuduyla…
www.umitkardas.com
twitter.com/umit_kardas
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Selahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti
4.11.2025 - Trump’ın meşruiyeti var mı ki!
17.10.2025 - “Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi
1.10.2025 - Cassandra Çığlığı*
7.09.2025 - “Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: İtalya-Güney Tirol Özerk Bölgesi
1.09.2025 - “Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: İtalya-Güney Tirol Özerk Bölgesi
27.08.2025 - Ademimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı
7.08.2025 - Bir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP)
4.06.2025 - Bir ülkeyi yaşanılır kılan adalet ve özgürlüktür!
25.05.2025 - Hukuk devletinin temeli: Adil yargılanma hakkı
11.05.2025
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları


































Arzu
Sizi yeni keşf ettim, bu makalenizden çok faydalandım, yazılarınızın hepsini okuyacam. Çok teşekkür ederim.