Ümit KIVANÇ
Olmaz. O kadar çok sebebi var ki, hangisinden başlamalı. Olmaz, çünkü bu dizi aslında onlarda da kolay kolay olmayacak bir şeydi; oldu. Çünkü yaptılar. Çünkü yapmalarına fırsat verildi. Çünkü bazen riziko alıp yenilikler, denemeler yapmaksızın bu işin sürdürülemeyeceğini bilen insanlar var orada. Yaptılar, çünkü yapabildiler. Çünkü senaryo-hikâye geliştirirken ayaklarını bastıkları zemin çok sağlam. Çünkü birileri, "TV dizisi" denen ürünün ve onun üretilme tarzının sınırlarını zorlamadan özgün bir şey yapılamayacağını biliyordu; ama bundan önce, özgün bir şey yapmak istiyorlardı.
Biz ise asla özgün bir şey yapmak istemiyoruz. Bize ortalamanın en ortalaması, daha önce başarılı olmuş formüllerin gelişigüzel, özensiz kopyaları lâzım. "Sopranos'un yerlisi" macerası -Allah'tan- başladığı gibi bittiğinde bu yazıyı yazmaya koyuldum. Sonra, o öfkeyle yazmayayım, diye erteledim. Şimdi bitirdim ve sunuyorum, çünkü o maceranın ortaya koyduğu hakikat de, bu bağlamda lafı edilmesi gerekenler de öyle güncelliği kaçacak cinsten değil.
The Sopranos, televizyon dizisi tarihinin ya en önemli yapımıdır ya da bilemediniz ilk üçe girer. Çok daha fazla tutulmuş, çok daha fazla yayılmış, çok daha fazla para kazandırmış diziler var elbette; ama Sopranos onların hiçbirinin başaramadığını başardı, "TV dizisi"nin pekâlâ günümüzün sanat tarzlarından biri olabileceğini gösterdi.
Sopranos'un "görünen" gücü, şüphesiz oyuncularıydı. Oyuncu seçiminin bu kadar isabetli oluşu bir yana, neredeyse bütün oyuncuların karakterleri böylesine zenginleştirebilmesi... bilmiyorum, belki azıcık şans ve mutlu tesadüfler de vardır işin içinde. Ama daha fazlasının varolduğunu biliyoruz: Oyuncuların çoğu, daha önce mafya filmlerinde yeralmış, ortama ve duyguya aşina kişilerden seçildi. Biraz ötesi de var: Meselâ dizide Tony Soprano'nun en yakın adamlarından Paulie Gaultieri'yi canlandıranTony Sirico, gençliğinde basbayağı mafyozo işlere bulaşmış biri. Rolü, "Oynadığım karakter asla FBI'a muhbirlik yapmayacak!" koşuluyla kabul etmiş; "yoksa mahalleye giremem" demiş. Belli başlı oyuncuların gerçek yaşantılarından pek çok ayrıntı, dizide canlandırdıkları karakterlere bir şekilde "katılmış", eklenmiş ki, bunun karakterlerin ete kemiğe bürünmesine epeyce katkısı olduğunu görebiliyoruz.
James Gandolfini'nin, öngörülmüş Tony Soprano'dan çok daha fazlasına hayat verdiği kesin. Aynı şey muhtemelen karısı Carmela'yı oynayan Edie Falco için de geçerli. Yalnız, bırakın altı sezon ve 86 bölümü, bu görünürdeki güç, oyuncuların gücü, tek başına, bir dizinin anca bir bölümünü sonuna vardırır. The Sopranos'un esas gücünü "TV dizisi" coğrafyasında daha önce karşılaşacağımıza asla ihtimal vermediğimiz derinlik ve incelikler oluşturuyor.
Asıl iş, "arka oda"da dönüyor (-kasap dükkânının arka odasını düşünelim). Dizinin yaratıcısı David Chase'in, ürettikleri "eser"e yaklaşımı, beklentileri ve baştan verdiği kararlar, "TV dizisi" şartlarını, evet, "tanıdığını" ama onlara tâbî kalmaya hiç niyetinin olmadığını ortaya koyuyor. Dizinin sonu, başta Chase, Sopranos yaratıcı ekibinin ürünlerini nereye yerleştirmek istediklerini kanıtlıyordu. (Hayır, sonu burada anlatmayacağım, bana yapıldığında çok sinir olurum!) Altı sezon boyunca değiştirilmeyen jenerik de, aynı şekilde, daha baştan, bize çok net söylüyordu: Bu, alışageldiğiniz türden bir dizi değil. Tony araba kullanıyor ve -New Jersey-New York arasında gidip gelen biri değilseniz size pek bir şey ifade etmeyecek- yerlerden geçerek evine varıyor. Hepsi bu! Arkada muhteşem bir müzik (dizideki müzik seçimi ve kullanımı başlı başına, üstüne inceleme yapılabilecek evsafta), sözleri Tony için yazılmış gibi (ama değil).
Şunu itiraf etmeliyim: Televizyonu anca sabaha karşı açıp oradan oraya zaplayıp doğru dürüst bir şey seyretmeden kapattığım bir dönemde bu jeneriğe rastladım. Tepkim şöyle oldu: Bu da nesi? Böyle TV dizisi olmaz. Dur hele, seyredeyim, bunda bir numara var. Sonra, kim nedir, ne olmaktadır, bilmeksizin bir bölümü izledim. O sırada TV'de dizi izlemeye hiç niyetim yoktu fakat aklım kaldı. Arasıra, rastladıkça takıldım, mafya işlerini, mafyozo tipleri hiç sevmememe rağmen diziye dair takdir duygularım giderek güçlendi. Sonunda, yakın zamanda, 86 bölümü beş günde izledim. Ve TV'den yarım yamalak izlediğimde güya tesbit edebildiğim şeylerin çok daha ötesine geçildiğini gördüm.
Bir anti-kahramanlar geçidi var ortada. Bencilliğin, hainliğin, düşüncesizliğin üst sınırları hakkında, nefreti cisimleştirenlerin haklı ve gayrımeşru güdüleri hakkında yazılmış makaleler okur gibi oluyorsunuz. Dizideki hiçbir karakteri kolay kolay sevemezsiniz. Fakat, bütün sahici sanat eserlerinde olduğu gibi, anlayabilirsiniz. Hattâ zaman zaman anlayış göstermeye meylediyorsunuz, sonra kötülük birden kendini hatırlatıyor.
İzlediğiniz her şeye alelacele hazırlanan bir TV sayfası sorumlusu gibi bakacaksanız, bu dizi, evet, ikinci sınıf bir mafya babasının palazlanma öyküsünü anlatıyor. Biraz dikkatli bakınca, bu öyküyü, aslında epeyce okkalı pek çok konuyu birarada tutan bir "vesile" gibi görmeye başlıyorsunuz. Dizi, Amerikan toplumuna, özellikle o toplumun İtalyan kökenli kesimine özgü psikolojik ve ideolojik handikaplarla uğraşıyor. Para ve statüye bağlı sorunlarla. Ergenlik problemleri, tutkusu kaçmış ilişkiler, evlilikler, "erkek gözünden kadın" gibi, bitmeyecek meseleler, "kadın gözünden güç sahibi erkek" gibi, girmekten pek hoşlanmadığımız alanlar, mafyalı bir hayatın çoğu zaman unuttuğumuz, yokmuş gibi yaptığımız tümsekleri, çukurları... Hepsi, sahiden bunlar üstüne düşünmek istiyorsak mâkûl ve TV dizisinin dinamizmini sekteye uğratmama anlamında meşru bir tarzda sahneye geliyor ve The Sopranos'un zengin âlemini oluşturuyor. Bu âlemde sık sık "para" üzerine düşünme fırsatı buluyoruz.
Başlıktaki soruyu cevaplanmış sayalım mı, devam mı edelim? edeceğiz, mecburen. Hiç utanıp sıkılmadan, "The Sopranos'un yerli versiyonu" diye sunulan şeyi beş-altı dakika kadar izledim. Onlar utanmamıştı, ama ben çok utandım. Tony'nin annesi Livia Soprano karakterini bizdeki muadili ile karşılaştırın; bunca lafa hiç gerek olmadığını hemen teslim edersiniz. The Sopranos'un yerlisini yapma girişiminin sadece tek güdüye dayandığı anlaşılıyor: "Abi, mafya babası psikiyatra gidiyor, süper ya! Biz de yapsak ya bunu!"
Türkiye'de dizi yazma, çekme ve yapma koşulları, gösterilen muazzam teknik gelişmeye, oluşmuş onca vasıflı elemana, yapımcıların elinde biriken onca sermayeye rağmen tek kelimeyle korkunç. Hayır, setlerdeki çalışma koşullarından sözetmiyorum. (O ayrı bir facia, ama toplasan üç-dört bin kişilik bir çalışanlar ordusunun, isteseler iki gün içinde bir yerde toplanabilmelerini sağlayacak bağlantıları, ilişkileri de varken bir türlü örgütlenip durumu düzeltmemeleri, konuyu çetrefilli hale getiriyor.) Ortadaki vahametin birçok yapısal sebebi var; şimdilik sadece burada bizi ilgilendirenleri konu edelim:
Bizim karakterlerimiz, kötü ama bazen merhametli, iyi ama bazen dalaveracı, güçlü ama şu durumda zayıf vs. olamazlar; karmaşık olamazlar. Tek boyutluluk, basitlik esastır. Bütün dizi tarihimizde, azıcık karmaşık ve derin diye niteleyebileceğimiz kaç karakter bulabiliriz, bir düşünelim. Bizim olaylarımız, apaçık, "olay olmak" zorundadır. Birisi dövülecek, birisi kaçırılacak, mutlaka "hayatın olağan akışı" dışında birşeyler olacaktır. Bu mecburiyetin dizi âlemimizi kaçınılmaz olarak getirdiği nokta, heyecanın doruğu olarak, tecavüzlerdir. (Açık baskı ve sansüre dönüşebilen muhafazakâr dalganın belki de tek yararı, yerli dizi sektörünü daha büyük utanca batacağı işler yapmaktan kurtarmak oldu; tecavüz çeşitlemeleri fazla ileri götürülemedi.) Bizim konularımız, hikâyelerimiz, varsayılmış bir çoğunluğa göre, hattâ çoğunluğa göre de değil, o çoğunluğu temsil ettiğine inanılan bir "ortalama insan"a göre şekillendirilir. Dolayısıyla, ortalama insanın hafsalasının alamayacağı şeye bizim dizi âlemimizde yer yoktur. En berbat ve tutucu Amerikan aile dizisinin değerleriyle, en kaba ve kanlı aksiyon filminin "olay" kavrayışıyla çalıştığınızda, Sopranos'un sağlamlığı ve derinliğinden kimsenin haberinin olmadığı, daracık bir âlemdesiniz demektir. Memleketimizde giderek artan saçmasapan baskılar ve bunların yarattığı tedirginlikler, alanı daha da daraltıyor. Öpüşemezler, sevişemezler, evliyse başkasıyla yatamaz, asker, polis, yargıç, savcı üçkağıtçı olamaz, yöneticilerin hicvedildiği bir sahneyi hiçbir yapımcı yaptırmaz, hiçbir kanal yayımlayamaz vs. Bunlar arasında, doğrudan iktidar baskısının sonucu olanlar belki kısa vadede daha etkili görünüyor. Ama sektörün ortalama kafa yapısının -ki burada gayet bariz Yeşilçam geleneğinden sözetmek mümkün- var ettiği ve iktidar değişimiyle de giderilemeyecek yapısal arızalar çok daha kalıcı, etkileri çok daha köklü. (Bazen pek hoş duygularla andığımız Yeşilçam'ın aslında bize neler ettiği, ileride üzerinde durmayı planladığım, leziz bir mevzu!)
The Sopranos'u, James Gandolfini'nin yerine Şafak Sezer'i, Lorraine Bracco'nun yerine Hande Ataizi'ni koyarak, "Altındağlı" adıyla yapmaya kalkışmaları, dizi sektörümüzün hem dünyadan hem kendinden ne kadar bîhaber olduğunu gösteriyor. Bu, ancak şuursuzluk veya cehaletin yaratabileceği bir özgüven yanılsaması değilse, küstahlık sınırlarını çoktan aşmış umursamazlık olmalı.
Medeniyet, şahsiyetimizin şekillendiği yaşlardan itibaren kulağımıza haykırıldığı üzre, tek dişi kalmış canavar değildir. Medeniyet, düpedüz medeniyettir. Ve yokluğu, kendini yayaların üzerine sürülen otomobillerle belli ettiği gibi, başka pek çok beklenmedik yolla da belli eder. Medeniyet, ne yazık ki aç bilaçken zor yaratılıyor; fakat kişi başına millî geliri artırmakla da kendiliğinden elde edilmiyor. The Sopranos'un "yerlisi" macerası, bir bakıma, dizi sektörümüze de yön veren zihniyet âlemimizin medeniyete uzaklığını gösterdi. Bir zahmet kaldırılmayıp üstüne işenen klozet kapakları gibi falan yani.
http://riyatabirleri.blogspot.com.tr/2014/01/sopranosun-yerlisi-neden-olmaz.html
Yazarlar
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel’e saldırı aydınlatıldı mı şimdi? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDış politikada rasyonel zemin 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKomisyon Suriye’yi, Suriye İsrail’i, İsrail Trump’ı…. 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEYargı CHP’ye çalışıyor 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluHerkes sözünden sorumludur; 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBüyük Türkiye hayali böyle bir hayal miydi? 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilFanatizm ve inancın siyasallaşması 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024