Ümit KIVANÇ
Bolu Kartalkaya’da yetmiş sekiz insanın canını kaybetmesine yolaçan yangın, sadece bizim, bu memleketin ortalama insanlarının canının ne kadar kolay harcanabilir olduğunu on bininci defa ispat etmekle kalmadı. Katliamvârî yangın, başka felaketlerde de başlıbaşına ayrı fecaat olarak sahne alan toplumsal özelliklerimizden bazılarına da yeniden parlama fırsatı verdi. Ve bunlar öyle yerleşik, öyle görmezden gelinemez, öyle varlığı yadsınamaz özellikler ki, gerçekte masaya yatırılıp derinlemesine incelenmeleri, sosyal-psikolojik otopsilere konu edilmeleri gerekir. Çünkü bunların kimliğimizin, kişiliğimizin terkibindeki köklerine ancak böyle ulaşılabilir, kaynakları böyle açığa çıkarılabilir.
Bu kökler açık açık tarif edilmeye ve bunlardan yetişen zehirli bitkiler mikroskop altına yatırılmaya başlandığında zihniyetimiz, ahlâkımız, “neden böyle” olduğumuz gibi alengirli mevzularda hayatımızı baştan aşağı değiştirecek sarsıntılar meydana gelecek, sırf kendi kendimizi bu şekilde sarsmakla bile problemli ergenler olmaktan aklı başında yetişkinler olmaya geçebileceğiz, hattâ belki vatandaş bile olabileceğiz.
Yapmazsak da olamayacağız. Olduğumuz gibi kalacağız, gücü ele geçiren üzerimizde gönlünce tepinecek. Otel yapacak, yangın tesisatı kurmayacak, denetim yapmayacak, olay çıkarsa “o yapmadı” diye birilerini suçlayacak, denetimi haliyle kâr dışında amaç gütmeyen özel şirkete verecek, o kimbilir kimlerle ne karşılığında nasıl anlaşacak, hangi belgeler denetimsiz damgalanacak, filan… Sonra yangın çıkacak, bina çökecek, şu olacak, bu olacak, insanlar ölecek, bir yandan ahlanılıp vahlanılırken öbür yandan ezcümle yetkili tayfa birbirini suçlayacak, suç bir elden öbürüne hop hop atılırken biz kafamıza kayalar atılıyor gibi hissedeceğiz, falan… İşte, biliyorsunuz hepsini. En fenası da, bir anda tv ekranlarına üşüştürülen okkalı konuşma uzmanlarının ne olsaydı ne olmazdı veyahut ne olmasaydı ne olurdu gibi mühim mevzularda başlarını sallayarak, kaşlarını oynatarak, aslında “baştan bana sorsalar bunlar olmazdı” anafikrinden ibaret nutuklarını atmaları ve ardından, “ders almalıyız” konulu kompozisyonlarını okumaları.
Bal gibi biliyoruz ki, insan hayatının hiçe sayılması sapına kadar da değil, sapı dahil köküne kadar siyasî meseledir ve devlete tapınan vatandaşlıksız toplumda nerenizi yırtarsanız yırtın, zengin ve ayrıcalıklı kesim bile hiçe sayılmama haline düşmemeyi yüzde yüz garantileyemez. İnsan hayatının hiçe sayılmaması ise sadece siyasî mesele olmayıp aynı zamanda dünya görüşü, hayat tavrı, yani genel olarak zihniyet meselesidir. (Ahkâm kesecekken bile -dir’li, -dır’lı otorite sesli üslûptan kaçınmaya çabaladığının sadık okurlarınca teslim edileceğini uman köşeyazarınız, muhterem okurlar, bu hususta -dir’den, -dır’dan uzak durma gereğini ihmal etmekte beis görmemektedir. Hattâ bu açık meydan okuyucu tavrı pekiştirme maksadıyla, gördüğünüz üzre, -mektedir, -maktadır olayına bile girmiş bulunmaktadır. Zira, lütfen mâzur görünüz, bu böyledir!) Zihniyet meselesi, zihniyet meselesidir ve eğitimle, yetiştirmeyle, toplumsal gelenek-görenekle olduğu kadar, tarihle, yaşanmışlıkla, devletin vatandaşı mecbur kıldığı vatandaşlıksız, haysiyetsiz varoluşla doğrudan ilgilidir, hattâ bunların ürünü, sonucudur.
Kış tatiline çıkabilecek ahalinin görece hali vakti yerinde, en azından bu kadarına imkân bulabilen, eğitimli büyükşehir insanları olduğunu varsayabiliriz, değil mi? Peki bu kimseler arasında, cephesi tamamen ahşap kaplama olan çok katlı binaya gitmeden, gerekli yangın tedbirlerinin bulunup bulunmadığını merak eden, soran, alacağı cevaba göre davranan var mıdır? Muhtemelen yoktur. Zira o pahalı otelde tatil yapma imkânı -ve özgüveni- bulunan insanlarımız bile, bunları sormaya kalksalar doğabilecek tek sonucun baştan keyiflerinin kaçması olacağını kestirebilirler. Hele günümüzün müşteriye, tüketiciye, kullanıcıya pislik muamelesi yapabilen şirketleri tarafından aşağılana aşağılana bir nevi gönüllü kölelik konumuna alıştırılan bizlerin, eğer sırtımızı dayadığımız, karşımızdaki kapitalist işletmenin sahipleri ve yöneticilerinden daha etkili-yetkili birileri yoksa, alacağımız cevapları kestirmemiz hiç zor değildir. Rahatlıkla, “canınız isterse”ye çıkan yollardan birinin kenarında, yoğun kar yağışı altında terk edilmiş bulabiliriz kendimizi.
Bütün bunların, kötülüklerin başkalarının başına geleceği, “bize bişey olmayacağı” yollu millî itikat zemininde cereyan ettiğini unutmayalım. Bu sert zemin, “e, olursa da kader” halısıyla kaplanıp yumuşatılmış, üzerinde yaşanabilir kılınmıştır. Çünkü kendini vatandaş sayabileceği ve daha fenası, saydırmaya kalkabileceği endişesiyle, hak araması hem suç hem günah addedilmiş, vatandaşlık zırhından yoksun, savunmasız, korunmasız memleket bireyi, yaşamaya devam edebilmek için, inananı inanmayanıyla tevekkül hattında buluşmuştur. Dikkatinizi çekerim, güzide memleketimizin birbirine tahammül edemez gözüken başlıca kamplarını birleştiren mevzular, sahipleri sürülmüş mal mülke çökülmesinden mütevellit veyahut kendini çoğunluktan farklı kimlikle tanımlayan azınlıkların varsayılma talebi yüzünden vücut bulan meseleler değil. Vatandaş sayılmayacağını, sayılmayı talep ederse başına iş açılacağını bilmenin çekirdeğinde oturduğu bilinç, bundan doğan içselleştirilmiş aşağılanma, kış tatili yapabilecek seviyede olanın bile otele telefonu açıp “şu şu şu var mı?” demesini engelleyen bir nevi türsel özelliktir.
Öte yandan… Bildiğiniz üzre, her yanın bir ötesi vardır, değerli okurlar. Bizler için, neresi yan, neresi öte, çoğu zaman bellidir, ama bazen ayırması epey zor olacak şekilde birbirine karışır bunlar. Hele dünyanın en zengin insanlarının bizzat siyasete girdiği, üstelik başka ülkelerdeki siyasî işlerin gidişini de belirlemeye cüret ettiği bugünlerde, öyle görünüyor ki, karışıklıklar artacak. Olabildiğince basitleştirerek ele almaya çalışalım: Özel hastane sahibi sağlık bakanı, otel sahibi turizm bakanı olur mu? Olmaz. Ama oluyor? Oluyor, çünkü biz itiraz etmiyoruz. Kabulleniyoruz, gidiyor. İtiraz etmesi, imkânı yok razı olmaması, durumu değiştiremediği sürece birşeylere engel olması, farklı yollar araması gereken muhalif siyaset, -madem basit dedik, basit olsun- yok. Evet, yok. “Otel sahibi turizm bakanı olmaz” lafını, gördüğünüz üzre, ben de edebiliyorum, sualtı petrol araştırmalarından Amerikan basket ligine kadar her mevzuda istediği ahkâmı kesebilme hakkı çarpık basın düzenince tanınmış köşeyazarınız gibi ayrıcalık sahibi olmasanız bile siz de edebilirsiniz. Muhalif siyaset, biz sıradan insanların yapamadığını yapması beklenen bir canlı olmalı değil mi? İşte o yok.
Ötenin ötesine geçelim: “Yolunu bulma”, “işini bilme” deyimlerine olumlu anlam yükleyerek bunları bir tür “kariyer planı” yöntemi gibi benimsettiren duygular, fikirler kendilerine nerede yaşam alanı bulur? Şüphesiz dönüp dolaşıp tekrar sahneye çağırmak zorunda kaldığımız zihniyet âlemimizde.
Tıpkı felaketlerin ardından hep beraber beddualar eşliğinde suçlu arama seferlerine çıkarken yarattığımız yarı kutsal, âyinimsi havanın bileşimindeki maddeler gibi. Her şeyden önce insana saygısız mevcut pragmatik iktidar farkındaysanız kolay yolu buluverdi: Üç gözaltı, yok beş, yetmedi dokuz, iki kişi daha, üç tutuklama, beş daha… böyle gidiyor. Elektrikçi tutuklanıyor, meselâ. Ne kabahati olmuş bu yangında? Bilmiyoruz. Yangının elektrikle ilgisi var mı? Galiba yok. Elektrikçi ne yapmış, yangını mı gizlemiş, birilerinin söndürmesini mi engellemiş? Denetimleri o mu yapmamış? İsteniyor ki, meselenin derin kökleriyle uğraşılmasın. Kim uğraşacak allahaşkına..? Zaten uğraşılsa ne olacak? “Bizde vatandaşlık bilinci yok, çünkü bu millî güvenlik meselesi, olmaması lazım,” falan mı denecek?
Ötelerden öte beğenelim, buyurun: Birileri, daha konforlu yaşam sürmek, şunun en lüksünü, bunun en pahalısını kullanmak, şunu mülk edinmek gibi ihtiraslarıyla, başkalarının hayatını hiçe sayarak güzel yaşıyor. Bunlar iktidarların parçası olabiliyorlar veya iktidarlara şu ya da bu katkıları sağlayarak ayrıcalıklı konumlar elde ediyorlar. Bugün bu işler din ve milliyet bahisleri etrafında koparılan yaygaranın tozu dumanı içerisinde görünmez kılınarak yürütülüyor. Toz duman, üstü başı asla tozlanmayan birilerince çıkarılıyor. Doğrudan çıkar sahiplerinin yanısıra, kaderini bunların hükmünü yürütmesine bağlamış, vatandaşlık nedir bilmeyen insanlar, yine vatandaşlık bilmeyen, ama aslında sahip olmadıkları şeyleri kendilerinin, vatandaşlığı da bu icazetli varoluştan ibaret sanan birilerine değil de kendilerine değer verildiği yanılsamasıyla bugünün çarkını döndürmeye omuz veriyorlar. Esas iktidar sahipleriyse, birey olarak hiç değer taşımadığımız “eski Türkiye” ile rekabeti vatandaşlıksızlık alanına da taşıyor ve, “Değersizlik neymiş, siz görmemişsiniz!” diye göbek hoplatarak gülüyorlar.
Potansiyel vatandaş o arada ne yapıyor peki?
İlkin: Yangın tüpü fiyatlarını iki-üç katına çıkarıyor. (Haberlerin doğruluğundan en ufak şüphemiz yok, çünkü BirGün’den Yeni Akit’e bunları vermeyen kalmadı.) Türk sanayicisi, tüccarı, esnaf ve sanatkârı gerçi yüksek ahlâkın insanı! Ne var ki, içinde eylediği bulanık sıvı, genel toplumsal zihniyetimiz ve ahlâkımızdan mürekkep.
İkinci olarak, yangında yakınlarını kaybetmiş insanlara alaylı küfürlü telefonlar ediyor! Burada da haberler sağlam, ucu devlete, iktidara dokunmadığı halde soruşturma bile açıldı. Düşünün, karşısında yanmış otelin feci görüntüleri, düşenin üzerine basma, yarasını kanırtma, acısını artırma hevesiyle ayağa fırlıyor, telefon numaralarının peşine düşüyor, bunları bulup acılı ailelerle dalga geçerek, onlara küfrederek eğleniyor! Acaba nasıl bu hale geldi bu tip? Kürt yurt arkadaşına “aşağı ırksınız, bize hizmet edeceksiniz” diyerek işkence yapan gençle aynı kaynaktan mı beslendi? Yoksa bunlar için her şey sahiden telefon ekranında cereyan eden birtakım oyunlara dönüştü mü artık?
Tedavi görmemiz lazım. Ve bunu bizden başkası yapamaz. Yangın merdivenini de. Fakat işte, mesele tek başına yangın merdiveni değil…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024