Ümit KIVANÇ
Dışişleri Bakanlığı, 3 Temmuz 2024 tarihiyle bir resmî açıklama yayınladı. Açıklamayı açmak açmak, daha da açılamayacak hale getirmek, dünya meselelerini, dış politikayı takip eden gazeteciler için vazifedir. Evler basıp, üç kuruşa çalışan yurtsuz adamları eşlerinin çocuklarının yanında dövmek, işten dönen delikanlıları sokak ortasında öldürmek gibi meşgalelerimiz olmadığından vaktimiz bol. Bu tür millî girişimlere katılmadığımız için sırtımızı sıvazlaması ihtimali ne yazık ki bulunmayan büyüklerimizin gözünde kıymetsiz mesaimizi bu mühim vazifeye vakfedebiliriz. Açıklamayı ele alacak ve en kısa zamanda yerine bırakacağız. Resmî belgedir, buruşturup çöp kutusuna atamayız. Gerçi atanlar çıkabilir, onlara işaret yaparız. Girişelim.
Açıklamanın doğruluğu tartışılamayacak kısmından başlayalım. Tarih ve numara: “No: 127, 3 Temmuz 2024”. Evet, sahiden böyleydi bunlar.
Başlıksa, doğruluktan başlar başlamaz ayrılınacağının işareti:
“Ortadoğu ve Suriye Politikamız ile Bağlantılı Olarak Ortaya Atılan İddialar Hk.”
Görüşler, eleştiriler falan değil de “ortaya atılan iddialar” hakkında konuşuyoruz! Manipülatif; üzerine açıklama yapılması gereği duyulmuş görüşleri baştan itibarsızlaştırmaya yönelik. Eski usûl uyanıklık.
Ha, burada da doğru bir kısım var: “Hk.” Tek doğru şeyin bir kısaltma oluşu sanırım metin yazarlarına kaderlerinin oyunu.
Esas metne geçelim. Onlar söylesin, biz karşılayalım. Bunu da mektedir’li, maktadır’lı yapalım ki, sesimiz gür çıksın.
“Dış politikamız, devletimizin ve milletimizin çıkarlarını esas almaktadır.”
Hayır. Muktedirlerin iktidarını sürdürmesini esas almaktadır.
“Türkiye, bu anlayış tahtında, güçlü tarihi ve kültürel bağlarının bulunduğu Ortadoğu’da barış, istikrar ve refahın tesisini hedeflemektedir.”
Hayır, böyle bir şey hedeflememektedir. Amaç her dönemde devlete hakim olmayı başaran bir tahakkümcü gücün endişe, hezeyan, hırs ve takıntılarından meydana gelen komplekslerin yatıştırılması, mümkünse tatmini, fırsat bulunan her an tesisine çalışılan birtakım hegemonya konumlarına ulaşılmasıdır. Hele büyük bölümü memleketimiz sınırları içinde yaşayan Kürtlerin TC sınırları dışındaki akrabalarını Türkiye’nin ezelî ebedî düşmanı görerek izlenen agresif politikaların barışla, istikrarla, refahla uzaktan yakından alâkası yoktur. Suriye topraklarına yönelik, halen uygulanmakta olan askerî-siyasî planlar, hem barıştan hem de “bağlar”dan ne anladığınızı gayet güzel ortaya koymaktadır. Ayrıca “bağlar” iki taraf arasında kurulur ve o bağ dedikleriniz, bu bölgede, bağın öbür tarafı için çoğu zaman hiç de hayırlı anılan bir ilişkiyi ifade etmez.
“Bu siyasetin oluşturulmasında uluslararası hukuk, insani değerler ve küresel adalet arayışı temel prensiplerimizdir.”
Değildir, hiç de olmamıştır. Kendi ülkenizde hukukla, insan haklarıyla, adaletle ne ilişkiniz vardır ki, bunların uluslararasısıyla, küreseliyle ilginiz olsun? Pratiğinize bakan, söylediğinizi gülünç bulur.
“Türkiye, Suriye’deki iç kargaşa neticesinde yaşanan insani trajedi karşısında da başlangıçtan bu yana ilkeli bir tutum sergilemiştir.”
Asla böyle bir şey yapmamıştır. Türkiye’de iktidara ve bakanlığınıza hakim olan ekip, Suriye’deki savaşı bizzat körüklemiş, mülteci akınından siyasî fayda ummuş, sinsice kundaklama politikanızın berbat dumanları arşa yükselmiş ve maalesef milyonlarca insanın hayatını söndürmüştür.
“Dış politikasını milli menfaatleri doğrultusunda güncelleyen ülkemiz, ulusal güvenliğimize yönelik tehditlere karşı gerekli önlemleri almaktan da çekinmemektedir.”
Sizden önce kimse “millî menfaat” ve hele “ulusal güvenlik” düşünmüyormuş gibi davranmanız, “ilke” gibi bir kavram bir yana, Allah bir deseniz güvenilemeyeceği konusunda yeni bir işarettir. Güvenlik güvenlik diye hayatı kaydırılmış bir toplumuz biz. Neden bahsediyorsunuz? Sizin ideolojik takıntılarınıza ve çıkar hesaplarınıza göre oraya buraya bulaşıldığında mı millî, ulusal her ne varsa akla geliyor? “Güncelleme” lafı da, askeriye sonrası iktidar memurlarının boy uzatmak için ayakkabı tabanına koyduğu mukavva falan gibi bir şeydir.
“Demokrasilerde yapıcı eleştirilerle dış politikaya katkı sağlamak elbette mümkündür. Bununla birlikte, siyasi rant uğruna gerçeklerin çarpıtılması ve ideolojik bağnazlığa dayalı ithamlarda bulunulması bu kapsamda değerlendirilemez.”
Tabiî değerlendirilemez, nasıl değerlendirilsin! Zaten kapsamı belirlemek sizin ayrıcalığınızdır ve suç işlememiş insanları hapse atıp ömürlerini gasp etme hakkı gibi, neyin “yapıcı eleştiri” olduğuna, neyin “ideolojik bağnazlık” olduğuna hükmetmek de bu ayrıcalıklar cümlesindendir. Eğer “ideolojik bağnazlığa dayalı itham” diye bir şey varsa, bunun baş icracısı bağlı bulunduğunuz iktidar mekanizmasıdır. Söylediğiniz söz sadece, “işimize kimse karışamaz” anlamına gelir; bu memlekette siyaset yapan, yazan çizen kimse de bunu yiyecek kadar hıyar değildir.
Haklı olduğunuz tek husus, “yapıcı eleştiri”nin “dış politikaya katkı” sağlayabileceği yerin “demokrasiler” olduğunu belirttiğiniz cümle başıdır. Evet, bu ancak oralarda olabileceğinden, vatandaş diye bir şey tanımayan bizimki gibi rejimlerde bulunmasını beklemek haliyle şapşallıktır.
“Ortadoğu ve Suriye politikamıza yönelik ortaya atılan iddialar, herhangi bir analitik nitelik taşımadığı gibi temel tarih bilgisinden dahi yoksundur.”
Şahane! Parçası olduğunuz bugünkü iktidarın herhangi bir konuda sahiden analitik herhangi bir düşünce zinciri üretebildiği görülmemiştir. Görülemez de, çünkü zihinleriniz bunu imkânsız kılacak ketler kilitlerle donatılmıştır. Fakat, bu korkunç üstenci ifadede bir defa daha ortaya konduğu gibi, gerçekte düşünmeye yaraması beklenen ufacık organlarınız ancak birilerine hakarete, birilerini ithama, birilerini hakir görmeye, göstermeye sıra geldiğinde verimli çalışabilmektedir.
“Türkiye, yıllardır taammüden ateş çemberine dönüştürülmüş bir coğrafyada huzur ve istikrar adası olmayı başarmıştır.”
Başaramamıştır. Şu anda bu memlekette iktidar sahipleri bile huzur içinde beş dakika geçirememektedir. En başta, herhangi bir yer ateş çemberine dönüşmüşse bunda ya paylarının olmasından ya bundan çıkarlarının zarar görecek olmasından ya da birtakım foyalarının meydana çıkacağı endişesinden. Öte yandan, huzurlu, istikrarlı ülkede hukuk-adalet böyle bizdeki gibi, alıp beğenmediğin herkesin kafasına indireceğin odun muamelesi görmez, vatandaş dediğin kişinin hakları, yönetenlerin ona karşı görevleri olur, insanlar aç-açık, üstüne üstlük aşağılanarak, alay edilerek süründürülmez. Eğer bir yerde huzurlu insan, istikrarlı ev, aile, mahalle hayatı yoksa ama ülkenin huzur ve istikrar içinde bulunduğu iddia ediliyorsa bunun tek anlamı vardır: zorba bir yönetim kimseye göz açtırmıyor, gık diyenin tepesine biniyordur.
“Ülkemiz bölgede yaşanan savaşların dışında kaldığı gibi milletimizin huzur ve güvenliğini perçinlemiş, refahını artırmıştır.”
Yalan. Memleketimizi yönetenler, savaşların dışında mışında kalmamış, tâ içine dalmıştır. Hâlihazırda başka ülke topraklarındaki yerleşim birimlerini buradan gönderilen subaylar, idareciler yönetmektedir. Ordu sürekli başka ülke topraklarındadır. Ankara, mevcudunu hiçbirimizin bilemediği binlerce yabancı savaşçıyı eğitmekte, donatmakta, şurada burada sahaya sürmektedir. Türkiye toplumunun huzur ve güvenliği “perçinlenmiş” falan değildir. Başkentin ortasında patlatılan bomba aslında kafanızda patlamıştır, haydi ölenlere acımıyorsunuz, hiçbir sorumluluk almıyorsunuz, bari sağa sola saçılmış itibarınızın, haysiyetinizin parçalarını toplasaydınız, polis gelip yaralıların ve yardıma koşanların üzerine gaz atmadan. DAİŞ Ankara’nın göbeğinde yüz kişiyi öldürdü -ülkenizde daha da neler yaptı-, dört milyona yakın sığınmacı burada ve siz “savaşın dışında kaldık, huzurumuz refahımız da arttı” diye bir metni kaleme alıp dünya âleme sunabiliyorsunuz. Eksik bıraktığınız cümle, “o arada utanmayı da sınırlarımız dışına sürdük, pek güzel oldu” gibisinden bir şeydir.
“Bu süreçte savunma yeteneklerini de geliştiren ülkemiz, kendi coğrafyasında akamete uğrattığı terörle sınır ötesinde de mücadele edebilir hâle gelmiştir.”
Ee? “Terör” dediğiniz şeyin zeminini toptan ortadan kaldırabilecek bir dış politika, yakın çevre politikası ihtimalini ihtimal olarak bile ele almaya ne çapınız ne kompleksleriniz ne ideolojik takıntılarınız elverirken övündüğünüz şey nedir? O “terör” nereden çıktı? Neden bunca yıldır sürüyor? Sizin hiç mi katkınız, dahliniz, bönlüğünüz, görmezliğiniz, duymazlığınız yok bu işte? Neyle övünüyorsunuz? Muktedirlere iktidar alanı açan savaş ortamını daha yıllarca sürdürebilecek olmakla mı?
“Tüm bu gerçekleri görmezden gelerek salt siyasi rant amacıyla mesnetsiz ithamlarda bulunan kesimlerin, bölgemize nüfuz etmeye çalışan egemen güçlerin vekilleri hâline geldikleri de gözden kaçırılmamalıdır.”
Burada daha analitik olalım ki, bu analitik âlimler bizi ciddîye alsınlar! Ne yapılıyormuş? Bir defa, kendilerine yönelik eleştiri falan yok, “iddialar” varmış. Bunlar “mesnetsiz”miş. “Gerçekler görmezden gelinerek” ortaya sürülüyormuş. Üstelik bu melanet “salt siyasî rant amacıyla” yapılıyormuş. Fakat koca bakanlık bu pespaye şeylerle uğraşma gereği duymuş. Niye? Meçhul. Söylemiyorlar.
Açıklamanın “salt” ne amacıyla yapıldığına böylece ulaşıyoruz: Tehdit. Dış politikaya yönelik eleştiri meleştiri yapan, dış güçlerin ajanı vs. olmakla suçlanacaktır, haberiniz olsun. “Bölgemize nüfuz etmeye çalışan egemen güçler” de kimdir, ayrı mesele. Komik de. Bölgemize nüfuz etmemiş egemen güç mü var? Kim? Çin mi? Türkiye’de dış politikayı eleştirenler Çin ajanı mı meselâ? ABD’yse, zaten onyıllardır burada. Ne yapacak, Pentagon’u mu taşıyacak Ege’de koy kapatıp? Rusya zaten, Ukrayna Savaşı yüzünden mecburen az öteye çekildi, yoksa hâlâ TC’nin güney sınırında zırhlı araçla devriye atmakla meşgûl, Suriye’de DAİŞ biraz daha azıtırsa yine uçakları bombardımana başlar. Kimdir bu henüz nüfuz etmemiş de şimdi edecek “egemen güçler”? Saçma.
Ve son paragraf:
“Dış politikadaki adımlarımızı, devletimizin ve milletimizin çıkarları doğrultusunda atmaya devam edeceğiz.”
Meydan okuyor bakanlık. Yukarıdaki tehditle bu biraraya gelince bütün bu feci açıklama metninin özünü oluşturuyorlar. Yani: “Dış politikaya laf etmeyin, sizi dış güçlerin ajanı ilan ederiz, bildiğimizi de okuruz!” diyorlar. Biz de diyelim ki: Okuyamazsınız, birader. Deniz bitti. Farkında bile değilsiniz hem bizi hem kendinizi ne hale soktuğunuzdan. Acınacak halde de değilsiniz, çünkü memleketine bile bile kötülük yapana acınmaz. Üstelik bu utanmasızlık, özgüven kılığındaki bu kibir, bu tepeden atma tutma… ne ağzınızdan çıkan doğru ne haliniz. Yazık bize.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024