Ümit KIVANÇ
Bütün bunları kodaman kapitalistler kırk-elli yıl öncesinden tek hamlede tasarlayıp yapmadı. Hep adım adım gittiler. Çekinerek, yoklayarak, atmaları halinde iki adım geri sıçramalarına yolaçmayacağına kanaat getirince sonraki adımı atarak. Direniş imkânlarını yok etmenin bazen incelikli yollarını bularak, işin bodoslama halledilebileceğini gözleri kestirdiğinde kaba kuvvetle ilerlediler. Uzun yıllar boyunca tavizlerle kurdukları dengeyi kendi elleriyle bozabileceklerini gördüklerinde, toplumsal mücadeleler tarihinde özel cildi hak etmiş İngiliz işçi sınıfına atlı polislerle saldırabildiler. Küreselleşme aslında kötü şey değildi, aksine. Fakat Stalinizm tarafından eşitlik ve özgürlük hülyası olmaktan çıkarılmış, eti kendi halkından -yoldaşları dahil- milyonlarca insanı katledebilen zorbalarca yenmiş, kemikleri dünya işçi ve emekçilerinin kafasına atılmış, eşitlik ve özgürlükle en ufak alâkası kalmamış rejimlerin sosyalizmin dünyada olabilecek hali gibi sunulduğu onyılların ardından, bütün insanlığı kapsayacak bir tanışmacı, kaynaşmacı kültürü oluşturabilecek potansiyel, kapitalistlerin sömürü ağını yerleşip derinleştirmesine yaradı. 1980’ler, kapitalizmin dünyayı kendine benzetişinin miladıdır. Buna direnilemedi. Çünkü gözü dönmüş, şaha kalkmış bir yeni vahşi kapitalizmle başa çıkabilecek direniş ruhu, bilinci, kültürü, ahlâkı… her ne diyeceksek… hadiselerin dışında kalmıştı. Ve oyunun oynandığı sahada bir türlü yeniden oluşturulamadı. Direniş ruhuna sahip cesur ve kararlı kuvvet eski akla tâbi kalmıştı, yeni kuşaklar, itirazın doğal hak, insan hakkı olduğunu bilemeden yetişti. Ve tabiî… insanlar oyuncağa bayılıyordu.
Halen bu durumdayız. Doğal asla olmayan, insan tarafından kurulmuş, yürütülen, yani insan tarafından bir çırpıda değiştirilebilecek pek çok düzenek, işleyiş, ilişki, kurum, kural… aslında ufak bir azınlığın çıkarına, çoğunluğun zararına dönen çarklar, topluluk halinde yaşamanın olmazsa olmaz koşulları gibi takdim ediliyor. Ve bundan zarar görenlerin çoğunluğunca da böyle kabul ediliyor. İtirazın doğal hak oluşu fark edilmediği gibi, direnme de suç olarak sınıflandırılıyor.
Direnmeye, itiraza böylesine uzaklık, başa gelenlere doğal ilgisizliği beraberinde getiriyor. Fakat tabiî, insan bu, ne edeceği her vakit belli olmuyor. Ve esenliğini umursamadan başına getirilenlere razı olabildiği gibi, bir gün birden haysiyet diye bir şeyin varlığını hatırlayıp bu sefer tehlikeyi umursamadan heyheyleneceği tutabiliyor. Fazla kalabalıklaşıp heyheylenirse de menfaatperest yöneticileri veya utanmaz sıkılmaz sömürgenleri alaşağı edebiliyor. En azından, rahatça kıpırdayamaz hale getirebiliyor. O durumlarda da yönetenler, robokoplaştırdıkları kuvvetleriyle takım elbiseli muhafızlı cezacı personeli düşmanlaştırdıkları ahalinin üzerine sürüyor, gazla, copla, hapisle, dışlamayla ezmeye bastırmaya girişiyorlar.
Şöyle ya da böyle, başımıza geleni karşı konamaz saymamızı sağlayabilmiş görünüyorlar. Oysa fena halde tehlikedeyiz. Özgürlüklerimiz birer birer elimizden alınırken, özgürlüğe hakkımızın olduğu kabûlü tartışmaya açılıyor. Devletlerin gerçekte topluma hizmetle yükümlü, hesap verebilir kurumlar oldukları varsayımıyla kurulmuş dengeler -burjuva hukuku- bile tarihe karışmak üzere.
’80 sonrası dizginsiz kapitalizm devrine geçilmeden evvel, politikacı, egemen tabakaların çıkarlarını kollamak gibi vazgeçilmez bir işlevi genel anlamda yüklenmiş olmasına karşılık, topluma yönelik yükümlülükleri de olan kişiydi. Çünkü egemenlere hizmeti yönetilenlerin tepesini attırmadan yürütmeyi becermesi beklenirdi. Özellikle gelişmiş ülkelerde esas işlevi, emekçi sınıfları gürültüsüz patırtısız düzenle bütünleştirmekti ve bu zaman zaman ezilenlerin hayat standardının yükseltilmesini, yoksulluğun azaltılmasını samimi olarak isteyen, bu yolda çalışan politikacılara da alan açılmasını getiriyordu. Kendileri için ideal devlet yapısında kapitalistler, ortalıkta fazla gözükmeksizin, politikacılara doğrudan birtakım buyruklar vermeleri, dayatmalar yapmaları gerekmeksizin, sahne arkasında işlerini yürüten tiplerdi.
1980’ler ve devamında, politikacıların nitelikleri, rolleri değişti. Politika giderek daha seviyesiz ve kapasitesiz insanların yürüttüğü iş haline geldi. Politika alanını kendi siyasî görüşü ve hedefleri olmayan, adlarına iş yürüttüğü kimselerin çıkarı dışında amaç tanımayan, yani siyasî bakımdan inisiyatifsiz tipler işgal etmeye başladı. Sadık hizmetkârlıktan başka vasıfları -sahici siyasî görüşleri bile- bulunmayan, salt menfaatçi, boş kafa politikacılarla her işin üstesinden gelinemeyeceğini düşünüyor veya gerçekte gerekli bütün işleri başkaları -maaşlı elemanları- zaten yürüttüğü için boşluktan sıkılıyor veya kudretin bir de bu türlüsünü tatmak istiyor olmalılar ki, bir noktadan itibaren kapitalistler ve şirket yöneticileri aktif siyasete girdiler. Dizginsiz kapitalizmin kafa isimlerinden “Neocon” militan Dick Cheney’in ABD Başkan Yardımcısı koltuğuna kurulması 21. yüzyılın insanlık bakımından ne menem bir şey olacağının işaretiydi. Devlet giderek toplumsal sorumluluklarından arındırılmaya, kapitalistlerin çıkarı dışında ölçüt tanımamaya başladı.
Toplumsal yükümlülüklere, büyük şirketlere kazanç getirmeyen her şeye fuzulî masraf gözüyle bakılması başlı başına bir ideoloji yarattı. Ekonominin doğa gibi nesnel bir ortam olduğu -dolayısıyla, tamamen birilerinin çıkarına döndürülen kutsallaştırılmış çark olmadığı- yanılsamasını besleyen ekonomizm ideolojisinin ilişilmez dokunulmaz konumu buna eşlik etti. Devletin -“tabiî ki!”- ekonomi tanrısına hizmet eden -başka kime hizmet edecekti?- kutsal müessese, yöneticilerin de bu dinin ruhban sınıfı sayıldığı ideolojik-kültürel yapı sağlam olmasına sağlamdı da, yıldırım hızıyla gelişen teknoloji, o işle uğraşan ergen oğlanların girişteki güvenlikçilerle danışma görevlilerini atlatıverip bir anda kapitalistlerin, CEO’ların katlarına çıkıvermesini sağlayıvermişti. Babadan kalma servetle değil, birden gelişip dünyaya hakim olan teknoloji alanındaki başarılarını paraya, kârlı işe dönüştürme uyanıklıklarıyla dünyanın en zengin insanları listesinin tepesine yerleşen ergen oğlanların şımarması kaçınılmazdı. Çabuk edinilmiş muazzam zenginlik, dizginsiz kapitalizm devrinde, salt çıkara dayalı, içeriksiz siyasetle elbette uyum içindeydi, kolaylıkla biraraya geldiler.
“Devletin şirket gibi yönetilmesi” düsturu, içinde bulunduğumuz devrin, mâruz kaldığımız kötülüklerden başlıcasının simgesidir. Bu düstur, pek yakın gelecekte adı da konarak, üstünden kazanç elde edilemeyecek, beslenmesi, yaşatılması ekonomik-rasyonel hiçbir bakımdan gerekmeyen nüfus ortalıktan kaldırılırken de sık sık işitilecek.
Şımarık yeni devir zenginlerinin en ünlüsü Elon Musk şu anda ABD politikasına yön verir konumda. Bu zibidilerin ağababası Donald Trump’ın dünyanın en güçlü devletinin başına geçecek -aslında geçmiş- oluşunun anlamı hâlâ layıkıyla kavranmış değil. Hele Trump’ın “liderliği”nin dünyaya yansıması, başka yerde başkasına yaptırabilecekleri… bugünü mumla aratacak muhtemelen.
Trump’ın açtığı alanda at oynatan Musk, daha önce kendisi gönlünce at oynatabilmek için satın alıp içine ettiği sosyal medya platformu X’te (eski Twitter) Almanya’da iktidara yaklaşmasından aklı başında, izan ve vicdan sahibi herkesin dehşete kapıldığı AfD (Alternative for Deutschland = Almanya için Alternatif) partisine dair mesaj attı, şöyle dedi: “Almanya’yı ancak AfD kurtarır.” Bu, siyasî içeriğinden ve bağlamından önce ciddî hadsizlik. ABD Başkanının yanıbaşındaki adam, başka -müttefik- ülkeyi kimin yönetmesi gerektiğini alenen buyuruyor!
Ve tabiî asıl vahim fasıl: AfD düpedüz faşizan bir parti. Almanya’da birçok insan panikte, yasaklanmasını savunan bile var. Musk’ın AfD’yi istemesinin sebebi ne olabilir? Sebep basit görünüyor: Musk faşizan eğilimlere sahip. Bu yöneliminin sırf şuursuzluktan kaynaklanmadığı da ortada.
İngiltere’de, biliyorsunuz, Nigel Farage diye bir bela var. Meşhur Brexit’çi faşizan politikacı. Bunun partisi Reform UK, iklim krizi ve küresel ısınma konusunda “önleyebilecekmişiz gibi yapmak yerine ayak uydurma”yı öneren şu berbat tipik “aşırı sağ” zamâne teşkilatlarından. Elon Musk, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nden çekilmeyi de talep eden bu partiye para yardımı yapmaya karar verdi! İngiliz yasalarına göre başka ülke vatandaşı oradaki partiye doğrudan para veremiyor; işte, Musk’ın Birleşik Krallık’ta kurulu şirketleri verebilirmiş, falan… Bir kısım İngiliz siyasetçi, bunu önlemenin doğru olmayacağını, Farage’a yarayacağını, kendisine engel olan -popülist sağın gözde düşman hayaleti- “kurulu düzen”e çatması için fırsat vereceğini, oylarını artıracağını öne sürerek "ilişmeyelim" demeye getiriyorlar. Musk’la, dolayısıyla Trump’la arayı bozmamayı gözetirken demokrasilerini tehlikeye atıyorlar.
Musk’ın AfD’yi sahiplenmesi, Farage’a destek atması sıradan işler değil. Başkanlığa ilk gelişinde Trump’ın yanıbaşında önemli konuma getirdiği ama -“kurulu düzen” yüzünden!- uzaklaştırmak zorunda kaldığı Steve Bannon, “faşist enternasyonal” demenin hiç mi hiç abartılı kaçmayacağı bir uluslararası organizasyon girişimi için Avrupa’da turlar atmıştı. Elon Musk bu girişimi sürdürüyor. Henüz somut veri yok, ama bu işte çok büyük sermayeleri ve uluslararası ağları yöneten, denetleyen kapitalistlerin, artık ulus-devletlerin kimi demokratik-hukukî mecburiyetlerini de ayakbağı olarak gören bazı dev şirketlerin de dahlinin bulunduğunu düşünmek yanlış olmaz. Böyle bir girişimin küresel kapitalizm için genelleştirilebilir bir yönelimin ürünü sayılıp sayılamayacağını henüz bilmiyoruz. Ancak şu teknoloji zengini şımarık ergen oğlanların bir kısmının gönlünden böyle şeylerin geçtiğini tahmin edebiliriz. Musk gibi biri, bunu belli de ediyor zaten her fırsatta. Ve o şimdi ABD Başkanının yanıbaşında, âhir zaman veziri gibi.
(NOT: Dünya çapındaki gelişmeleri önlemeye birey birey gücümüz yetmez. Ama Musk’ın hâlihazırdaki siyasî etkinliğini sürdürmesini sağlayan propaganda aygıtı Twitter’dan çekilerek, orayı işlevsizleştirerek insanlığa hizmet edebilirsiniz. Haber takibi için mecburen kullanan bizim gibiler de böylece çekilebilecek.)
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024