Ümit KIVANÇ
Propaganda aygıtı amiral gemisi TRT’nin, “fetih medeniyeti” gazlaması Fatih Sultan Mehmet dizisini izlemeye çağıran sosyal medya reklamları mütemadiyen karşımızda. Şöyle bir alıntıyı münasip görmüşler, işitir işitmez ekran başına koşmamız için: “Kan dökmeye gelince biz kutlu bir ülkü için yola çıktık. Bu uğurda değil gafillerin değil hainlerin, cihanın şah damarını keseriz!”
Bütün padişahların bu şekilde konuştuğunu sahiden düşünüyorlar mı, bu işleri yapanlar? İnanmak zor. Padişah, Devlet Tiyatrosu cilasının yanında pastel boya gibi kalacağı TV dizisi nikelaj-kromajıyla kaplı, göğsü din ve millet uğruna kahramanlık ateşiyle harlanan kahraman edâsıyla konuşur ve gerçekte olsa karşısındakilere sultana üç harflilerin musallat olduğunu düşündürüp vüzerâyı telaşa sokacak bu hamasî efelenmelerle askerî sefere, küffarı cehenneme gönderir mi sanılıyor? Manyak mı yahu padişah! Bundan geçtik, yeteneği küçük yaşında çizdiği başarılı desenlerden belli, -gerçi tedbir ve tecziye hususunda şiddetin müsbet tesirini de erken yaşta öğrenmiş, fakat- zamanına göre gayet geniş görüşlü devlet adamı, ağzından çıkmamış sözler Latin harfleriyle soldan sağa dizilirken aralarına konacak virgüllere bile dikkat edilmeyeceğini aklına getirir miydi, getirse tâ o zamandan tedbirini almaz, virgül bilmeyeni her türlü neşriyat merkezinden -ve herhalde şu fânî dünyadan- bir an evvel uzaklaştırmaz mıydı, kellesi bedeninden ayrılmış vaziyette; heyhat!..
Virgülleri boşverelim. Sözler, her gün onlarca, bazen yüzlerce insanın canını alan, bombayla bebek kafaları koparan, bedenler parçalayan, on-yirmi kişilik aileleri topluca ortadan kaldıran saldırgan devlete petrol akıtmaya, mal ihraç etmeye devam eden birilerinin televizyonu için fazla iddialı değil mi?
Sorsan, bunların hem geçmişe ait hem de kurmaca olduğunu öne sürecekler. Ha, tamam o zaman; yersen! Hepimiz biliyoruz ki, ortada geçmişe ait bir durum yok. Bütün bu diziler Türk-İslâmcı, milliyetçi, ırkçı bir ideolojinin pompalanması için yıllardır yürütülen sistematik faaliyetin koçbaşları. Hem tarihi hem bugünün insanlarının ruhlarını, zihinlerini paramparça etmek, eğri büğrü kılmak pahasına. Olabilecek en kötü, en kirli yollarda kullanılan iktidar araçları.
Bu yüzden, sorarlar adama: Kılıcın damarı kesiyor da boruya mı gücü yetmiyor, bre melun?
Neyse, tez geçelim asıl mevzumuza; buralarda eğleşmek bize göre değildir, bre gafiller! (Aslında hepimiz hep böyle konuşsak belki hoş olurdu, bilemedim.)
“Bizimki fetih medeniyeti” sloganında ifadesini bulan, hayırlı hiçbir işe yaramaz, çarpık ideoloji pompalamasıyla uğraşmıyorum şu anda. Burada uyandırılan imajın gerçeklikle ilişkisinden hareketle, en yaygın ve sağlam yerli-millî hasletimiz haline gelen ikiyüzlülüğe lafı getirmeye uğraşıyorum. Riyakârlığın böylesine yerleşik, silinmez erimez, yaygın hale gelişi, kök salışı, dünyayla, hayatla ilişki kurmanın, âdetâ varoluşunu tanımlamanın temel unsuru oluşu, üstüne üstlük, bu durumun neredeyse hiç özel olarak sorun edilmeyişi, bir insan topluluğu hakkında ne gibi fikirler verir? Konuş, melun, söyle!
Köhnemiş laflarla ahlâk söylevleri veren marjinal tarikat vaizi gibi görülmek pahasına konuşacağım. “Ahlâkî”nin sanıldığından kat kat geniş kapsayıcılığını şimdilik hesaba katmasak dahi mesele yalnız ahlâkî değil. Aklı fikri de etkiliyor. Hem içten bozuyor hem şekillendiriyor. Olan bitene yaklaşım ve alınan-alın(a)mayan tavırlar da bu “yaklaşım riyakârlığı”nca şekillendiriliyor.
Yaklaşımın riyakârı olur mu? Oluyor. Tabiî riyakârlık gibi içsel kuvvetler, akılla mantıkla ilgili mevzularda kendi kimlikleriyle sahne alamadıklarından, tutarsızlık, bilinçli idraksizlik (görmezden gelme), çarpıtma, saptırma ve türlü manipülasyon sûretinde geliveriyorlar sahneye. Birileri düpedüz, aç-susuz bırakmak gibi tamamen adice yöntemler de kullanılarak sürdürülen soykırımı “ama Hamas…” kaçamağıyla aklamaya çalışıyor. Birileri, Hamas’ı ayırıp Filistinlileri savunmaya kalkarsa yarın öbür gün başka müsellah örgütlerle başka halkların konumu hakkında da ezberlerini bozması gerekeceğini düşünüp kendini İsrailli ırkçıların yanında buluveriyor. Ve bir bakıyor ki, o korktuklarının bir kısmı da orada! Başkaları, tam yüreklere ferahlık, vicdanlara huzur veren anti-emperyalist cephede, yerinden kıpırmadan bir defa daha haklı çıkmanın keyfini çıkaracakken, “Direniş Cephesi”nin esas oğlanının, kendi ülkesinde mütemadiyen vinçlere insan asan bir zorbalık rejimi olduğunu hatırlayıp duraksıyor, fikrinin sorulmayacağı yere kaçıyor. Beriki, arabasının arka camına Kudüs’lü poster koyup İsrail’in şehit ettiği din kardeşlerimiz için gözyaşı dökmeye gidecekken, son şehitler arasında Suriye’de din kardeşlerini şehit edenlerin de bulunduğunu düşünüp geri dönüyor.
Hepimizin aklının, vicdanının bir köşesine yerleşen, oradan boyuna etrafı tırtıklayan, çimdikleyen, kendini unutturmayan, bizim gibi aktarıcıların gece gündüz takip etmek zorunda kaldığı kötü cin, hayatımıza sadece dehşet ve acılar getirmedi; kişilik bölünmelerimizi derinleştiriyor, yarıklar açıyor, hakikat ve adalet gibi sağlam ölçütlerden yoksun olmanın mânâsını öğretiyor.
Yayılmacı, ırkçı, faşizan bir çetenin hükmettiği İsrail devleti, hiçbir hukukî, insanî sınır ve teamül tanımaksızın, “aşağı ırk” saydığı düşmanlarını yok ederek Lebensraum’unu (Hayat Alanı) güvenli şekilde kurmaya çalışıyor. Bunun için, önceden -çoktan!- hazırlanmış planlarını uygulayarak, kendi dışında herkesin Filistin saydığı toprakları (Gazze, Batı Şeria) ve Lübnan’ın bir kısmını yerleşik sâkinlerinden arındırarak, yani önce insansızlaştırarak, sonra kendi halkını -tercihen saldırgan silahlı faşizan çeteler halinde iş gören “yerleşimci” örgütlerini- oralara yerleştirmeyi planlayarak -hattâ kısmen şimdiden bir yandan yerleştirerek-, yani etnik temizlik yaparak, daha büyük bir İsrail kurmaya uğraşıyor. Bu plan, mevcut ve potansiyel düşmanlarının imhasını, tahribini, iş göremez hale sokulmasını da içerdiğinden, harekâtı yalnız toprak işgali ve ilhakıyla sınırlı değil. Başka ülkelerin içlerinde de cinayetler işlemesi, katliamlar yapması, altyapıyı tahrip etmesi, kendi yerleşmeyecek olsa da oraları yaşanamaz hale getirmesi gerekiyor. Bu bütünlüklü harekât, Gazze’nin, bilahare Batı Şeria’nın ve ardından Güney Lübnan’ın boşaltılması amacıyla, mümkünse tehciri -etnik temizliği-, olamıyorsa, şartlar elverdiği ölçüde soykırımı zorunlu kılıyor.
Bu tarif ve tasvire olguya-veriye dayalı itirazın mümkün olduğunu sanmıyorum (umursamıyorum da, doğrusunu isterseniz).
Durumu daha berbat kılan, İsrail’e engel olabilecek yegâne güç ABD’nin bu süreçte tamamen işbirlikçi, dolayısıyla fiilen teşvikçi konumunu yeğlemesi. Üstelik demokrasi, hak-hukuk vs. dendiğinde haliyle ilk akla gelen -veya yakın zamana kadar böyle olan- gelişmiş Batı ülkelerinde iktidar makamlarını işgal eden siyasetçilerin de soykırım ve etnik temizliğe arka çıkmaktan rahatsız olmayışları, rahatsızlık şöyle dursun, Filistinliler lehine söz söylemeye kalkana dünyayı dar eden gözü dönmüşlük içerisinde neredeyse İsrail’le beraber seferberliğe kalkmaları. Şu anda dünyanın çeşitli yerlerinde, özellikle Afrika’da (Sudan, Etyopya…) süren ve olabildiğince kenarda köşede kalmalarına -“dünya”ca- özen gösterilen katliamlar ve etnik temizlikler gibi, Filistinlilere yönelik imha harekâtının da Batı âleminin muhayyilesinde kendi hayat düzenleri açısından korkutucu “göçmenler” motifiyle (tehlikesiyle, belasıyla) yanyana geldiği -ve bir tür “ikinci sınıf insanlık” anlayışıyla ilişkilendiği- anlaşılıyor.
Öte yanda, “İslâm âlemi” denen hayalet ile “Körfez ülkeleri”, “Arap devletleri” gibi başlıklar altında şahsiyet kazandırılmaya çalışılan birtakım hayalî varlıklar, sahnenin kuytu köşelerinde kıpraşıyorlar. İddia edebilirim ki, istisnasız bütün “bölge” muktedirlerinin gönlünden geçen, bir sabah kalktıklarında Filistinlilerin topluca buhar olup uçmuş bulunduğunu görüp sevinmektir. Filistinli mültecilerin tam anlamıyla eşit yurttaşlar sayıldığı, her bakımdan eşit muamele gördüğü neresi var? Suudi Arabistan’ın fiilî hükümdarı olan katil, hepsinin kafasındakini açık açık söyledi: “Filistinliler şahsen benim umurumda değil,” dedi. “Lâkin halkımın umurunda, o yüzden, işte, bişeyler de yapmamız lazım, falan…” Şunu da eklemeli: Bizim “icabında cihanın şah damarını keseriz”ci riyakârlar gibi, Hamas’ı kan döktüğünde, Hizbullah’ı -özellikle!- şehit olduğunda seven, “kardeşimiz Heniye”ci bir dindaş tayfası var, çeşitli ülkelerde. Bunlar için de “Filistinliler”, birçoğu laik, bazıları Hıristiyan, bir toplumun ruhunu bozup posasını çıkarabilecek o zulme, ezilmeye rağmen dünyaya açık, kendini yetiştirmiş, becerikli insanı bol bir topluluk değil, sanki kendileri adına küffarla dövüşmekle yükümlü Sünni gladyatörler.
Filistinlilere çoluğuyla çocuğuyla onyıllardır zulüm altındaki bir insan topluluğundan değil de attığı her adımı bizim kıstaslarımıza göre doğru kılmakla yükümlü öğrenci derneğinden sözediyormuşuz gibi yaklaşan “Direniş Ekseni” taraftarlığı tavrı da beri tarafta, çok ciddî ayrı mesele.
Bunlara biraz daha yakından bakalım da görelim, derdimiz hakikat ve adalet mücadelesi olmayınca, herkesin işleri nasıl zorlaşıyor…
“Bizimki fetih medeniyeti” ekolünün Fatih gazlamalarıyla uyandırmaya çalıştığı hevesler mazallah sahiden uyanırsa ne olur? Azeri petrolünün hali nic’olur, ulan gafiller! (‘Ulan’ı ben ekledim, padişahın orijinal repliğinde yok.) Kardeşimiz Heniye hakkın rahmetine kavuştu, elinde silahıyla Sinvar her müsamerede tam da kardeşimiz sayılamıyor. Yine de Hamas tamam, fakat Hizbullah’ı ne yapacağız? Bazı kardeşlerimiz bu kardeşlerimiz öldürüldüğünde lokma dağıtıyor!? Peki ya solcu, laik Filistin örgütleri falan çıkarsa yine sahneye, onlar da kardeşimiz mi olacak? Filistinli mülteciler meselesi ayrı bela. Lübnan’dan Suriye’ye geçen ahaliye Suriyeli mi Filistinli mi denecek, ne denecek bu insanlara? Ya şimdi TSK denetimindeki yerlere geçerler de arıza çıkarsa? Bir de bakmışsınız, “Suriyeliler” temalı ırkçılığa “Filistinliler” temalı bir başkası eklenmiş, Türkiye’nin aydınlık karanlık bütün yüzleri peşpeşe dizilivermiş, “siyaseten söylüyoruz, kusura bakmayın” kuyruğunda. (Zaten İsrail de siyaseten öldürüyor, yoksa asil Fars halkıyla problemi yok.) Böyle bir durum gerçekten yerli-millî birlik-beraberliği de pekiştirebilir. Şu görünmeyen ama dipte varolan ittifakı. Çomağı sokun o bir karışlık delikten, bakın ne muazzam bir hacim var içeride, günlük küçük ve bildik büyük faşizmlerin cirit attığı. Meselâ deyin ki: Şu “İsrail’in durdurulması gerek” lafının eksik öznesi kimdir, kimlerdir? Kim(ler) durduracak? Meselâ biz durduralım mı? Düşünsenize: İMTD (iki millet-tek devlet) petrolünden, ihracattan, bazı kardeşlerin öbür kardeş öldürüldü diye dağıttığı lokumlardan, “Mehmetçik Arapları mı kurtaracak!” hezeyanlarına, neye uğradığını anlayamadan aynı safta toplanmış ahali!.. Be hey melunlar!..
(NOT: Muhterem okurlar, bu yazı biraz kapalı oldu. Fakat açık hali insan içine çıkacak gibi değildi, ben kapattım. Mâzur görün.)
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024