Ümit KIVANÇ
Propaganda aygıtı amiral gemisi TRT’nin, “fetih medeniyeti” gazlaması Fatih Sultan Mehmet dizisini izlemeye çağıran sosyal medya reklamları mütemadiyen karşımızda. Şöyle bir alıntıyı münasip görmüşler, işitir işitmez ekran başına koşmamız için: “Kan dökmeye gelince biz kutlu bir ülkü için yola çıktık. Bu uğurda değil gafillerin değil hainlerin, cihanın şah damarını keseriz!”
Bütün padişahların bu şekilde konuştuğunu sahiden düşünüyorlar mı, bu işleri yapanlar? İnanmak zor. Padişah, Devlet Tiyatrosu cilasının yanında pastel boya gibi kalacağı TV dizisi nikelaj-kromajıyla kaplı, göğsü din ve millet uğruna kahramanlık ateşiyle harlanan kahraman edâsıyla konuşur ve gerçekte olsa karşısındakilere sultana üç harflilerin musallat olduğunu düşündürüp vüzerâyı telaşa sokacak bu hamasî efelenmelerle askerî sefere, küffarı cehenneme gönderir mi sanılıyor? Manyak mı yahu padişah! Bundan geçtik, yeteneği küçük yaşında çizdiği başarılı desenlerden belli, -gerçi tedbir ve tecziye hususunda şiddetin müsbet tesirini de erken yaşta öğrenmiş, fakat- zamanına göre gayet geniş görüşlü devlet adamı, ağzından çıkmamış sözler Latin harfleriyle soldan sağa dizilirken aralarına konacak virgüllere bile dikkat edilmeyeceğini aklına getirir miydi, getirse tâ o zamandan tedbirini almaz, virgül bilmeyeni her türlü neşriyat merkezinden -ve herhalde şu fânî dünyadan- bir an evvel uzaklaştırmaz mıydı, kellesi bedeninden ayrılmış vaziyette; heyhat!..
Virgülleri boşverelim. Sözler, her gün onlarca, bazen yüzlerce insanın canını alan, bombayla bebek kafaları koparan, bedenler parçalayan, on-yirmi kişilik aileleri topluca ortadan kaldıran saldırgan devlete petrol akıtmaya, mal ihraç etmeye devam eden birilerinin televizyonu için fazla iddialı değil mi?
Sorsan, bunların hem geçmişe ait hem de kurmaca olduğunu öne sürecekler. Ha, tamam o zaman; yersen! Hepimiz biliyoruz ki, ortada geçmişe ait bir durum yok. Bütün bu diziler Türk-İslâmcı, milliyetçi, ırkçı bir ideolojinin pompalanması için yıllardır yürütülen sistematik faaliyetin koçbaşları. Hem tarihi hem bugünün insanlarının ruhlarını, zihinlerini paramparça etmek, eğri büğrü kılmak pahasına. Olabilecek en kötü, en kirli yollarda kullanılan iktidar araçları.
Bu yüzden, sorarlar adama: Kılıcın damarı kesiyor da boruya mı gücü yetmiyor, bre melun?
Neyse, tez geçelim asıl mevzumuza; buralarda eğleşmek bize göre değildir, bre gafiller! (Aslında hepimiz hep böyle konuşsak belki hoş olurdu, bilemedim.)
“Bizimki fetih medeniyeti” sloganında ifadesini bulan, hayırlı hiçbir işe yaramaz, çarpık ideoloji pompalamasıyla uğraşmıyorum şu anda. Burada uyandırılan imajın gerçeklikle ilişkisinden hareketle, en yaygın ve sağlam yerli-millî hasletimiz haline gelen ikiyüzlülüğe lafı getirmeye uğraşıyorum. Riyakârlığın böylesine yerleşik, silinmez erimez, yaygın hale gelişi, kök salışı, dünyayla, hayatla ilişki kurmanın, âdetâ varoluşunu tanımlamanın temel unsuru oluşu, üstüne üstlük, bu durumun neredeyse hiç özel olarak sorun edilmeyişi, bir insan topluluğu hakkında ne gibi fikirler verir? Konuş, melun, söyle!
Köhnemiş laflarla ahlâk söylevleri veren marjinal tarikat vaizi gibi görülmek pahasına konuşacağım. “Ahlâkî”nin sanıldığından kat kat geniş kapsayıcılığını şimdilik hesaba katmasak dahi mesele yalnız ahlâkî değil. Aklı fikri de etkiliyor. Hem içten bozuyor hem şekillendiriyor. Olan bitene yaklaşım ve alınan-alın(a)mayan tavırlar da bu “yaklaşım riyakârlığı”nca şekillendiriliyor.
Yaklaşımın riyakârı olur mu? Oluyor. Tabiî riyakârlık gibi içsel kuvvetler, akılla mantıkla ilgili mevzularda kendi kimlikleriyle sahne alamadıklarından, tutarsızlık, bilinçli idraksizlik (görmezden gelme), çarpıtma, saptırma ve türlü manipülasyon sûretinde geliveriyorlar sahneye. Birileri düpedüz, aç-susuz bırakmak gibi tamamen adice yöntemler de kullanılarak sürdürülen soykırımı “ama Hamas…” kaçamağıyla aklamaya çalışıyor. Birileri, Hamas’ı ayırıp Filistinlileri savunmaya kalkarsa yarın öbür gün başka müsellah örgütlerle başka halkların konumu hakkında da ezberlerini bozması gerekeceğini düşünüp kendini İsrailli ırkçıların yanında buluveriyor. Ve bir bakıyor ki, o korktuklarının bir kısmı da orada! Başkaları, tam yüreklere ferahlık, vicdanlara huzur veren anti-emperyalist cephede, yerinden kıpırmadan bir defa daha haklı çıkmanın keyfini çıkaracakken, “Direniş Cephesi”nin esas oğlanının, kendi ülkesinde mütemadiyen vinçlere insan asan bir zorbalık rejimi olduğunu hatırlayıp duraksıyor, fikrinin sorulmayacağı yere kaçıyor. Beriki, arabasının arka camına Kudüs’lü poster koyup İsrail’in şehit ettiği din kardeşlerimiz için gözyaşı dökmeye gidecekken, son şehitler arasında Suriye’de din kardeşlerini şehit edenlerin de bulunduğunu düşünüp geri dönüyor.
Hepimizin aklının, vicdanının bir köşesine yerleşen, oradan boyuna etrafı tırtıklayan, çimdikleyen, kendini unutturmayan, bizim gibi aktarıcıların gece gündüz takip etmek zorunda kaldığı kötü cin, hayatımıza sadece dehşet ve acılar getirmedi; kişilik bölünmelerimizi derinleştiriyor, yarıklar açıyor, hakikat ve adalet gibi sağlam ölçütlerden yoksun olmanın mânâsını öğretiyor.
Yayılmacı, ırkçı, faşizan bir çetenin hükmettiği İsrail devleti, hiçbir hukukî, insanî sınır ve teamül tanımaksızın, “aşağı ırk” saydığı düşmanlarını yok ederek Lebensraum’unu (Hayat Alanı) güvenli şekilde kurmaya çalışıyor. Bunun için, önceden -çoktan!- hazırlanmış planlarını uygulayarak, kendi dışında herkesin Filistin saydığı toprakları (Gazze, Batı Şeria) ve Lübnan’ın bir kısmını yerleşik sâkinlerinden arındırarak, yani önce insansızlaştırarak, sonra kendi halkını -tercihen saldırgan silahlı faşizan çeteler halinde iş gören “yerleşimci” örgütlerini- oralara yerleştirmeyi planlayarak -hattâ kısmen şimdiden bir yandan yerleştirerek-, yani etnik temizlik yaparak, daha büyük bir İsrail kurmaya uğraşıyor. Bu plan, mevcut ve potansiyel düşmanlarının imhasını, tahribini, iş göremez hale sokulmasını da içerdiğinden, harekâtı yalnız toprak işgali ve ilhakıyla sınırlı değil. Başka ülkelerin içlerinde de cinayetler işlemesi, katliamlar yapması, altyapıyı tahrip etmesi, kendi yerleşmeyecek olsa da oraları yaşanamaz hale getirmesi gerekiyor. Bu bütünlüklü harekât, Gazze’nin, bilahare Batı Şeria’nın ve ardından Güney Lübnan’ın boşaltılması amacıyla, mümkünse tehciri -etnik temizliği-, olamıyorsa, şartlar elverdiği ölçüde soykırımı zorunlu kılıyor.
Bu tarif ve tasvire olguya-veriye dayalı itirazın mümkün olduğunu sanmıyorum (umursamıyorum da, doğrusunu isterseniz).
Durumu daha berbat kılan, İsrail’e engel olabilecek yegâne güç ABD’nin bu süreçte tamamen işbirlikçi, dolayısıyla fiilen teşvikçi konumunu yeğlemesi. Üstelik demokrasi, hak-hukuk vs. dendiğinde haliyle ilk akla gelen -veya yakın zamana kadar böyle olan- gelişmiş Batı ülkelerinde iktidar makamlarını işgal eden siyasetçilerin de soykırım ve etnik temizliğe arka çıkmaktan rahatsız olmayışları, rahatsızlık şöyle dursun, Filistinliler lehine söz söylemeye kalkana dünyayı dar eden gözü dönmüşlük içerisinde neredeyse İsrail’le beraber seferberliğe kalkmaları. Şu anda dünyanın çeşitli yerlerinde, özellikle Afrika’da (Sudan, Etyopya…) süren ve olabildiğince kenarda köşede kalmalarına -“dünya”ca- özen gösterilen katliamlar ve etnik temizlikler gibi, Filistinlilere yönelik imha harekâtının da Batı âleminin muhayyilesinde kendi hayat düzenleri açısından korkutucu “göçmenler” motifiyle (tehlikesiyle, belasıyla) yanyana geldiği -ve bir tür “ikinci sınıf insanlık” anlayışıyla ilişkilendiği- anlaşılıyor.
Öte yanda, “İslâm âlemi” denen hayalet ile “Körfez ülkeleri”, “Arap devletleri” gibi başlıklar altında şahsiyet kazandırılmaya çalışılan birtakım hayalî varlıklar, sahnenin kuytu köşelerinde kıpraşıyorlar. İddia edebilirim ki, istisnasız bütün “bölge” muktedirlerinin gönlünden geçen, bir sabah kalktıklarında Filistinlilerin topluca buhar olup uçmuş bulunduğunu görüp sevinmektir. Filistinli mültecilerin tam anlamıyla eşit yurttaşlar sayıldığı, her bakımdan eşit muamele gördüğü neresi var? Suudi Arabistan’ın fiilî hükümdarı olan katil, hepsinin kafasındakini açık açık söyledi: “Filistinliler şahsen benim umurumda değil,” dedi. “Lâkin halkımın umurunda, o yüzden, işte, bişeyler de yapmamız lazım, falan…” Şunu da eklemeli: Bizim “icabında cihanın şah damarını keseriz”ci riyakârlar gibi, Hamas’ı kan döktüğünde, Hizbullah’ı -özellikle!- şehit olduğunda seven, “kardeşimiz Heniye”ci bir dindaş tayfası var, çeşitli ülkelerde. Bunlar için de “Filistinliler”, birçoğu laik, bazıları Hıristiyan, bir toplumun ruhunu bozup posasını çıkarabilecek o zulme, ezilmeye rağmen dünyaya açık, kendini yetiştirmiş, becerikli insanı bol bir topluluk değil, sanki kendileri adına küffarla dövüşmekle yükümlü Sünni gladyatörler.
Filistinlilere çoluğuyla çocuğuyla onyıllardır zulüm altındaki bir insan topluluğundan değil de attığı her adımı bizim kıstaslarımıza göre doğru kılmakla yükümlü öğrenci derneğinden sözediyormuşuz gibi yaklaşan “Direniş Ekseni” taraftarlığı tavrı da beri tarafta, çok ciddî ayrı mesele.
Bunlara biraz daha yakından bakalım da görelim, derdimiz hakikat ve adalet mücadelesi olmayınca, herkesin işleri nasıl zorlaşıyor…
“Bizimki fetih medeniyeti” ekolünün Fatih gazlamalarıyla uyandırmaya çalıştığı hevesler mazallah sahiden uyanırsa ne olur? Azeri petrolünün hali nic’olur, ulan gafiller! (‘Ulan’ı ben ekledim, padişahın orijinal repliğinde yok.) Kardeşimiz Heniye hakkın rahmetine kavuştu, elinde silahıyla Sinvar her müsamerede tam da kardeşimiz sayılamıyor. Yine de Hamas tamam, fakat Hizbullah’ı ne yapacağız? Bazı kardeşlerimiz bu kardeşlerimiz öldürüldüğünde lokma dağıtıyor!? Peki ya solcu, laik Filistin örgütleri falan çıkarsa yine sahneye, onlar da kardeşimiz mi olacak? Filistinli mülteciler meselesi ayrı bela. Lübnan’dan Suriye’ye geçen ahaliye Suriyeli mi Filistinli mi denecek, ne denecek bu insanlara? Ya şimdi TSK denetimindeki yerlere geçerler de arıza çıkarsa? Bir de bakmışsınız, “Suriyeliler” temalı ırkçılığa “Filistinliler” temalı bir başkası eklenmiş, Türkiye’nin aydınlık karanlık bütün yüzleri peşpeşe dizilivermiş, “siyaseten söylüyoruz, kusura bakmayın” kuyruğunda. (Zaten İsrail de siyaseten öldürüyor, yoksa asil Fars halkıyla problemi yok.) Böyle bir durum gerçekten yerli-millî birlik-beraberliği de pekiştirebilir. Şu görünmeyen ama dipte varolan ittifakı. Çomağı sokun o bir karışlık delikten, bakın ne muazzam bir hacim var içeride, günlük küçük ve bildik büyük faşizmlerin cirit attığı. Meselâ deyin ki: Şu “İsrail’in durdurulması gerek” lafının eksik öznesi kimdir, kimlerdir? Kim(ler) durduracak? Meselâ biz durduralım mı? Düşünsenize: İMTD (iki millet-tek devlet) petrolünden, ihracattan, bazı kardeşlerin öbür kardeş öldürüldü diye dağıttığı lokumlardan, “Mehmetçik Arapları mı kurtaracak!” hezeyanlarına, neye uğradığını anlayamadan aynı safta toplanmış ahali!.. Be hey melunlar!..
(NOT: Muhterem okurlar, bu yazı biraz kapalı oldu. Fakat açık hali insan içine çıkacak gibi değildi, ben kapattım. Mâzur görün.)
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları







































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024