Ümit KIVANÇ
Suriye’de denge değişiyor, yeni hesaplar ve temaslar yolda, Ankara’nın başrole soyunduğu oyun gündemimizin ortayerine oturmak üzere. Suriye’de cihatçı silahlı örgütlerle ordu arasında dört-beş yıldır büyük can kayıplı çatışmalar yaşanmıyordu. Korkulur ki sınırlı sükûnet son buluyor.
İdlib şehrinin adıyla anılan, Suriye devlet güçlerinden arındırılmış bölgenin silahlı örgütleri, Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) komutası altında Halep’e doğru taarruza geçtiler ve kayda değer dirençle karşılaşmaksızın üç günde 20 km ilerleyerek şehre girdiler. Bu satırlar yazılırken şehrin batısındaki dış semtlerden bazılarını ele geçirmiş, merkeze ilerlemekteydiler. “Düştü düşecek”çilerin yüzü gülüyor.
İdlib şehri ve çevresinde HTŞ yönetiminde kurulan ve Türkiye tarafından yaşatılıp korunan devletçiğin yalnız imha tehdidiyle karşı karşıya kalmış Suriyeli cihatçılara ve Şam’ın denetimi altındaki yerlerden kaçan iç göçmenlere sığınak temin etme işleviyle sınırlı kalmadığı, fırsatı bulunduğu anda Suriye içindeki nüfuz-hakimiyet dengesini değiştirmek üzere harekete geçirilebilecek bir ordu barındırdığı böylece anlaşıldı.
Bu ordu İdlib’den doğuya, Halep’e doğru üç cepheden saldırıya geçti ve bu satırlar yazılırken Halep’in birkaç semtine girmiş, bazı mahalleleri ele geçirmişti.
Cihatçı ordusunun hem de süratle yaklaşması Halep halkı arasında paniğe yol açtı, şehirden göç başladı. Suriye’de yalnız devlet işlerinin ve askerî hareketlerin değil gündelik yaşamın da sürebilmesi için hayatî önemi olan ve biri kabaca kuzeyden güneye, öteki batıdan doğuya ülkeyi kat eden iki karayolu, bir ara adlarını sık duyduğunuz M4 ve M5, çok kritik yerlerinden kesildi. Halep’ten kaçmaya çalışanlar, çölden geçen eski uzun yolu kullanmak zorunda kalıyorlar.
Oysa bu yolların açık tutulması, Moskova ile Ankara’nın vardıkları anlaşmanın gereğiydi, ikisinin ortak sorumluluğundaydı. Öyle ki, M4 karayolunun, İdlib cihatçı bölgesinin güneyinde kalan (Lazkiye’ye uzanan) parçası ve iki yanındaki altışar km’lik güvenlik şeridi, o anlaşmadan bu yana yöre kaynaklı kimi haberlerde “Putin-Erdoğan Bölgesi” diye anılıyordu.
Bileşik cihatçı ordusu, Halep’e şehrin batısından saldırdı, tam da en sıkı korunması beklenecek yerden, neredeyse M5 karayolunun üzerinden ilerledi. İlerleyişin sürati, karşılarındaki savunma hattının çabucak çöktüğünü gösteriyor. Yani Suriye (+Rusya +İran), Halep için üç-beş gün dayanabilecek savunma imkânını bile meğer yitirmiş. İsrail’in Hizbullah ve İran’a verdiği hasarın Suriye’deki askerî dengeyi tepetaklak ettiği anlaşılıyor.
Belli ki sarsılan yalnız askerî denge değil, moral-maneviyat bakımından da İsrail’in Suriyeli cihatçılara büyük katkısı olmuş.
İdlib deyince ne anlıyoruz?
Batman ilinden büyük, Sakarya’dan küçük, Trabzon’a yakın büyüklükte bir yer. Savaştan önceki nüfusu 2 milyonun biraz üzerindeydi. Ne kadarı şu anda orada, ne kadarı yurtdışına göçtü, kesin bilinmiyor. İç göçmenler ve yabancı cihatçılarla hâlihazırdaki nüfusu 5 milyona yaklaşıyor.
Sırf savaşın ağırlaştırdığı geçim şartlarını da gözönüne alarak bütün bu nüfusun buraya sıkışıp kaldığını söylemek isabetli olur. Kaldı ki, silahlı on binlerce militan, şimdilik kısmen güvence altına alınmış bu bölgeden çıktıkları anda imha edileceklerini bilerek yaşayageldiler; ilaveten, Orta Asya, Kafkasya ve Mağrip’ten, kimi aileleriyle birlikte gelip buraya yerleşmiş cihatçıların dönebilecekleri yer de yok. Sırf Alevi nüfusun katliamlarla sürüldüğü Cisr el-Şuğur’a yerleştirilen Uygurların, beş yıl önce, çoluk çocuk 15 bin kişiden fazla olduğu söyleniyordu.
İdlibli cihatçılar, Suriye İçsavaşı’nın başlarında dışarıdan bol yardım alabiliyorlardı. Çatışmanın Rusya-Türkiye-İran anlaşmalarıyla denetim altına alınması ve rejimin silahlı muhaliflerinin -Ankara korumasıyla- geçici de olsa yaşam güvencesine kavuşturulmasıyla, Beşar Esad’ı devirme peşindeki Arap devletlerinin Suriye’ye ilgisi azaldı, yakın zamanda da Esad’ın yeniden benimsenmesiyle, Suriyeli cihatçılar için önemli kapılar kapandı.
Ankara’nın Şam’la anlaşma yolları aramaya başlaması, hoşnutsuzlukların basbayağı isyana yaklaştığı çeşitli protesto gösterilerinin de ortaya koyduğu üzre, İdlibli cihatçılar ve muhalifler için alarm zillerinin çalmaya başlaması anlamı taşıdı. “Savaşları bitirme” iddiasıyla atıp tutan, üstüne üstlük Putin sevdalısı yeni ABD başkanının başlarına açabileceği belaları da düşününce, İdlib cihatçılarının ne yapıp edip acil çıkış yolu araması mâkûl. Ellerine bir nevi hayat garantisi olarak kullanabilecekleri pazarlık kozları geçirmek istemelerinden daha doğal şey yok. Aslına bakarsanız, başka çareleri de yok.
Dolayısıyla, Moskova ve Tahran’a Ankara’nın verdiği, Suriye’deki kocaman saatli bombayı patlatmadan tutma güvencesi geçersiz kaldı. Şu anda yaşanan, muhtemelen tenhada kendini imhaya sürüklenmeden önce bu saatli bombadan Ankara’nın anlık azamî yararı sağlama operasyonu.
Ve saatli bombayı eline alıp bu kadar rahatça oynayabilmenin sırrı da, tıpkı İdlib açmazına herhangi bir inandırıcı çözüm formülünün kimse tarafından bulunamayışındaki acımasızca kesinliğe benzer şekilde, şu an için İdlib’e hükmeden Heyet Tahrir el-Şam devletçiğinin tek hayat kaynağının Cilvegözü (Türkiye-Suriye) sınır kapısından gelen mal ve para oluşunda. Ankara usulca kapıyı çekiverse, HTŞ de, İdlib’deki yapı da çöker.
Esad veya muadili herhangi bir müstakbel Suriye yönetimini, İdlib’deki silahlı elemanların pekâlâ sivil siyasete katılabilecek uyumlu yurttaşlar haline getirilebileceğine ikna etmek herhalde mümkün olmayacaktır. Bu yüzden, İdlib nüfusunun istikbali hayli karanlık. Çaresizsen, birilerinin oyunlarında rol alıyorsun. Oyunları kuranlar içinse “fırsat” kavramı, “açığını bulma”, “zaafını kollama” deyimleriyle birlikte, Ortadoğu sözlüğünün en çok başvurulan sayfalarında yer alıyor olmalı.
Buna, İdlib’deki militan takımından bazısının, eylemsizlikten ve birilerinin oyunlarına alet olmaktan duydukları hoşnutsuzluğu, HTŞ’yi rejime karşı eylemsizlikle suçladıklarını ekleyelim.
Yani on binlerce cihatçının, aylardır şimdiye kadar görülmemiş disiplinle hazırlanıp eyleme geçtiği söylenen son saldırının neden bu kadar geciktiğini sorsak yeridir.
O halde, niye şimdi?
En kısa geçeceğim fasıl bu. Muhtemelen bir-iki gündür, zamanlamanın Suriye rejimine karşı saldırıya geçmek için neden bu kadar uygun olduğuna dair pek çok şey okumuşsunuzdur.
Suriye yönetiminin, bırakın ülkenin bütününü, Şam’ın denetiminden çıkmış birçok parçayı mâkûl zayiatla yeniden ele geçirecek, elde tutacak, düzene sokup yönetecek gücü yok. Rusya’sız, İran’sız kendini ne ölçüde savunabilir, şüpheli.
Ukrayna savaşına odaklanmış Rusya, her ne kadar o savaşta üstünlük sağlamış bulunsa da, meseleyi halledecek ölçüde uçağını, pilotunu, askerini Suriye’ye ayıramıyor. Kuzey Kore’den takviye asker temin etmek zorunda kaldı. Son cihatçı saldırısının hemen başında, Tel Rıfat’tan, Menagh hava üssünden, hattâ bizzat Halep’ten askerlerini çekti. İran’sa, bildiğiniz üzre, zorda. İsrail’in Hizbullah’a vurduğu darbe ile Suriye’deki İran milisleri ve Kudüs Gücü’ne verdiği hasarlar çok ağır. Irak’taki milislerden Halep’e takviye yaptı, ancak Hizbullah’ın kırılan etkinliğini telafi etmesi zor. Ayrıca Suriye’deki İran varlığı her an yeni İsrail saldırılarıyla kan kaybedebilir.
Rusya ile İran’ın etkisizleştirildiği ortamda Esad yönetiminin, bırakın İdlib’deki yapıyı ortadan kaldırmayı, Halep düşerse onu nasıl geri alabileceği bile belirsiz.
Madem öyle…
Yani ortam hamleye elverişli, ama bunu daha da münasip kılan, anlaşılıyor ki, Ankara’nın “madem öyle” tepkisi. Çekilmeyi öngörmeyen “görüşme” arayışına Şam’ın yanaşmayışı, Moskova’nın yardımcı olmayışı, üstüne üstlük, Rusya yetkililerinin ağzından “işgalci güç”, “çekilme” gibi kavramların dökülmeye başlaması, Ankara’da cihatçıların “zayıf bulmuşken saldıralım” hevesini teşvik arzusu yaratmış olmalı.
Elbette, askerî vaziyetin nasıl gelişeceği bu yazı yazılırken belirsizdi. Ancak Halep’in kaderi şimdilik belirlense bile yarın ne olacağı yine belirsiz. Saldırı bugün püskürtülse yarın ne olur? Aksi ihtimalde Şam hangi güçle, nasıl geri alır? Cihatçılar koca Halep’le ne yapar? Yoksa oraya da Urfa valisi mi bakar?
Halep’e saldırı üstüne konuşulurken, daha önce niyetlenildiği ama Ankara’nın -Cilvegözü kozunu kullanarak- HTŞ’yi durdurduğu söyleniyor. Ancak “Esad açılımı” girişimlerinin sonuç vermeyişi üzerine, “madem öyle” tepkisi galiba “yürüyün böyle”ye varmış.
Türkiye’nin bu işteki rolü ne?
HTŞ komutasındaki orduya SİHA’lar vermek gibi doğrudan katılım söz konusu değil anlaşılan. Cihatçıların elindeki SİHA’ları Ukrayna’nın verdiği söyleniyor.
Ancak harekâta en azından meşruiyet kazandırma düzeyinde iştahla sahip çıkıldığı ortada. Resmî görevli olmayıp yönetenler adına temsilî roller oynayan ve düpedüz vazifeli sayılmaları gerekirken nesnel değerlendirmeci muamelesi yapılan “Tink Tonk”çulardan biri, bir uluslararası yayında şunları söyledi, silahlı örgütlerin askerî başarıları kalıcı kılıp kılamayacakları konuşulurken: “… Suriyeli isyancıların henüz oynamadıkları önemli bir kartları daha var: Türkiye’nin dolaylı desteği. 2020’de temelde Türk dronları ve Türk topçusu İdlib’i Esad ve Rusya’nın almasını önledi… Şimdi de isyancılar açısından zor bir durum doğarsa onlar Türkiye’nin desteğine güvenebilecekler… ve Esad birtakım geri adımlar atmak zorunda kalacak.”
Göz yumma ve teşvikten epey ötesinin kastedildiği açık. Resmî düzeyde de yeterli açıklık var. İdlibli cihatçılar, aylardır hazırlandıkları saldırının gerekçesi olarak, denetimleri altındaki bölgenin Rusya uçakları ve Suriye topçusunca sık sık vurulmasını gösterdiler ve Halep taarruzuna “Saldırıları Caydırma” türü bir isim verdiler.
TC Dışişleri de birkaç gün sonra bu gerekçelendirmeye katıldı ve, “İdlib’e saldırılar”ı bugünkü gelişmelerin kaynağına yerleştirdi: “İdlib’e yönelik son dönemdeki saldırıların, Astana mutabakatlarının ruhuna ve işleyişine zarar verecek boyuta ulaştığı ve ciddi sivil kayıplara yol açtığı konusunda gerekli uyarıları çeşitli uluslararası platformlarda yapmış ve bu saldırıların durdurulması gerektiğini kayda geçirmiştik. Nitekim, son günlerde yaşanan çatışmalar, bölgedeki gerginliğin istenmeyen şekilde artmasına sebep olmuştur.”
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Öncü Keçeli’nin sözleriyle, “Türkiye bakımından büyük önem teşkil eden” bir sorunla karşı karşıyayız ve Ankara, “Gelişmeleri, Suriye’nin birliği ve toprak bütünlüğüne atfettiğimiz önem ve terörle mücadeleye verdiğimiz öncelik çerçevesinde çok yakından takip ediyor”.
Burada “terörle mücadele”den kasıt elbette İdlib’in on binlerce silahlı cihatçısı değil, “mevcut istikrarsızlık ortamından istifade etmeye çalışan Tel Rıfat ve Münbiç’teki terör grupları” (YPG). Ve zeytinyağı: “Bu bölgelerdeki terörist varlığının sonlandırılması amacıyla paydaşlarla daha önce varılan mutabakatların gereğinin yerine getirilmemiş olması endişelerimizi artırmakta”.
Sözcü gerçi, Ankara’nın, “2017 yılından bu yana”, “İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi’yle ilgili” olarak “tesis edilen mutabakatlar”ın “gereğini hassasiyetle yerine getirmekte” olduğunu ileri sürüyor, ancak HTŞ öncülüğünde bileşik cihatçı kuvvetinin giriştiği harekât bunun aksini gösteriyor. Zira söz konusu mutabakatlara göre, Ankara’nın, İdlib’deki sayısız askerî mevzisi ile, oradaki silahlı güçleri denetimi altında tutması, oraya buraya saldırmalarını önlemesi gerekiyor. Oysa şu anda yaşananı en kısa yoldan ifade etmemiz gerekirse, “Soçi, Astana, vs. bitti,” diyebiliriz.
Moskova ile Ankara’nın Suriye’deki dansı zaten birlikte uyumlu harekete hiç dönüşmemiş, Ankara açısından, otuz üç askerin katledilmesinin hesabının sorulmayışı ölçüsünde tavizlerle, Moskova açısından, Ankara’nın icabında istediği yere savurabileceği sözkonusu saatli bombayı elinde tutmasını kabullenme eşliğinde sürdürülebilmişti. Uğursuz S-400 macerasının, âdetâ Türkiye’nin NATO üyeliğini Vladimir Putin’in kafasına kakmak üzere yazılmış TV dizisine dönüşmesi ve Ukrayna savaşının doğurduğu pürüzler, Ankara’nın zayıf haliyle yakaladığı Esad’a birşeyler dikte etmekten ibaret görünen “görüşme” ısrarıyla üstüste binince, Rusya’nın yetkili ağızlarından Suriye’deki TSK varlığı için “işgalci güç”, “çekilme” gibi kavramlar döküldü.
Gelsin konuşsun??
HTŞ öncülüğündeki Halep harekâtı, Suriye’deki kanlı savaş dengesinde Tahran’ın -eğer Hizbullah’ın boşluğunu bizzat Devrim Muhafızları’nın özel birlikleriyle falan gidermeye kalkmayacaksa- giderek geri plana sürükleneceğini, Moskova’nın -eğer gücünü Ukrayna’ya hasretmişliği yüzünden burada yeni bir atılıma girişemiyorsa- caydırıcılığının ve olaylar üzerindeki etkisinin azalacağını, Şam’ın -eğer hâlihazırda kimsenin ihtimal vermediği bir silkinişle otoritesini yeniden tesis etmesini sağlayacak mucize yaratamayacaksa- içeride denetimi altında tutabildiği toprakları, uluslararası düzlemde kaale alınırlığını bütünüyle yitireceğini, Ankara karşısında da büyük ölçüde dezavantajlı konuma düşeceğini gösteriyor.
Ya Ankara? Eğer bileşik cihatçı ordusunun şu andaki askerî başarısı sürer ve Halep düşerse, Ankara herhalde Şam’a “n’oldu bizim iş?” diyecek, belki bunu bile yapmayıp Esad’ın kapıyı çalmasını bekleyecek. Şart dayatma konusunda “elde Halep” pozisyonu elbette büyük avantaj. Yani topluca bir defa daha, “Bi top mermisi kaç para, biliyonuz mu siz!” fırçası yememiz ihtimal dahilinde. Yine Devlet Bahçeli’nin çıkış yapması, “Esad gelsin, burada konuşsun, derdi neyse anlatsın,” demesi ihtimali de… neden olmasın?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları








































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024