Ümit KIVANÇ
Yahya Sinvar efsaneleşir mi? Bombalanmış binanın içerisinde, yıkılmamak için son gayretiyle oturduğu belli koltuktan, kopmuş kolunun acısından çok kendisi için yeryüzünde yapılabilecek her şeyin bittiğini anlamış olmanın getirdiği yıkım duygusuyla içten, sessiz kıvranan, o büyük tahribatı belli etmemek için ya da mecalsizlikten tamamen kıpırtısız, fakat son anda kendisini haince izleyen ve kaydeden drona elindeki sopayı fırlatacak gücü buluveren, son sahnesinde, tam da “sessiz sedasız kurban olmama”yı sergileyen bir savaşçı nasıl efsaneleşmez? Haliyle efsaneleşecek.
Birçok gazeteci, yorumcu, gözlemci, Yahya Sinvar’ın son görüntüsüyle birlikte Ortadoğu’nun “yeni bir Che”ye sahip olduğunu ileri sürdü. Sinvar böyle ikonlaşır mı?
Görsellik ve imaj çağında, bir Che Guevara olamayacak elbette. Che’nin yalnız solculara ait bir ikon olmaktan çıkıp bütün dünyaya ait bir adalet mücadelesi simgesi haline gelişinde değme jöne taş çıkartacak yakışıklılığının payını şüphesiz inkâr edemeyiz. Ama bu sadece bir kolaylaştırıcıydı. Daha çok, bugünün yeryüzündeki yaşamı kendi doğumuyla başlatan kuşaklarına hayli uzak bir zamanda ve hem Batı âlemine hem Üçüncü Dünya’nın büyük bölümüne hayli uzak dağlarda, ormanlarda, mistikleştirmeye müsait koşullarda dünyaya veda etmiş oluşu, onun meşhur sûretinin tişörtlere basılıp etrafta rahatlıkla taşınmasını sağladı. Hatırasının Simon Bolivar’ınkiyle birleşebildiği Güney Amerika elbette farklı mevzu. (Aslına bakarsanız, katı olan her şeyin buharlaştığı post-modern yavşaklık dönemine geçilmese, en laylaylom ortamda bile Che tişörtlü birilerine rastlanır hale gelinmese, bizimki gibi ülkelerde, bırakın tişörtü, evinde ufacık Che resmi bulunanın doğruca götürülmesi gibi hoş âdetler sürerdi.) Yıldızlı beresiyle başı ikonlaştırılmaya Che kadar elverişli insan evladı pek azdır, doğru. Ancak temeldekini unutmayalım: adalet ve eşitlik mücadelesinin, tanımlanmayan, tanımlanmadığı için kim ne kadar istiyorsa o genişlikte tasavvur edilebilen özgürlük hayali eşliğinde sürdürülebildiği, başlıbaşına değer sayıldığı bir çağın insanıydı Che. Ve savaştığı asıl düşman, Küba diktatörü, CIA beslemeleri, Bolivya ordusu gibi ete kemiğe bürünmüş, somut yaratıklar değil, eşitsizlik, sömürü, adaletsizlik kavramlarıyla tasvir edilebilen devdi. Che, hem mitleştirilmek hem de ikonlaştırılmak için gerekli bütün özelliklere sahipti.
Sinvar’ın bu şekilde evrensel bir ikon haline gelmesi zor. Şartlara ve olaya bakılırsa, onun bir “Filistin kahramanı” olarak anılması gerekiyor. Oysa bütün Filistinliler onun anısını bağrına basmaya istekli değil. İlkin, Hamas bütün Filistinlileri temsil etmiyor. Ve Hamas’ın Gazze’de tek başına iktidar oluş ve iktidarını sağlama alış sürecinde siyasî muhaliflerine yaptıkları ortada. Sinvar’ın kendi bu nedenle yapamazdı, ama hayaleti sadece Hamas’ı temsil etmenin ötesine kalıcı olarak geçebilir mi, bilemeyiz. İkincisi, Sinvar’ın örgütsel çevrede uzun süre yaptığı işin birçok kişiyi onu sevmeye değil ondan korkmaya sürüklediği tahmin edilebilir. Siyasî örgüt faaliyetinin en kirli kollarından birinin başındaydı Sinvar: “işbirlikçileri”, “ajanları”, “hainleri” ortaya çıkarıp cezalandırma faaliyetlerini yürütüyordu. İddia edildiği gibi işkenceler yaptı mı, birilerini eliyle öldürdü mü, bilmiyoruz. Tezvirat da olabilir sahi de. Fakat efsaneden sözediyorsak, konumuz olan kişinin hakkında böyle iddiaların yüksek inandırıcılık dozuyla ortaya atılabiliyor oluşu bile sorun. Üstelik, siyasî tarih gösteriyor ki, gizli kapaklı işleri çok olan, yoğun baskı altında çalışan silahlı örgütlerde pek çok suçsuz günahsız -sadece siyasî muhalif- insan hainlik benzeri suçlamalarla dışlanır, hapsedilir, öldürülür. Hamas’ın muhalifleriyle mücadelesinde sergilediği şiddet, kendi içine yönelik olarak da aynı tarzda kullanılmıştır; bundan şüphe duyulamaz.
Sinvar’ın dünya çapında efsaneleşmesini zorlaştıran bir de ikilem var. Yahya Sinvar silahlı bir İslâmcı militan-lider. Kimliğini bu sıfatından bağımsız düşünmek -en azından henüz- mümkün değil. Oysa dünya çapında efsaneleşebilmesi için “son ana kadar savaşarak ölen Filistin ulusal kahramanı” olması, din uğruna değil hakları için savaşan biri olarak tanınması gerekiyor. Bu ise baskıcı bir İslâmcı örgütü temsil etme makamından uzaklaştığı oranda mümkün. Fakat kısa vadede onu kahramanlaştıracak olanların İslâmcılar, belki daha geniş anlamda, çeşitli ülkelerin Müslüman halkları ile sınırlı kalacağı belli. Meselâ bizdeki gibi, İsmail Heniye’yi şehit olarak anıp Hasan Nasrallah’ın lafını bile etmeyen mezhepçi tutumlar -ve karşılıkları-, bunu daha da sınırlandıracaktır. Nitekim mezhepçiliğin engel oluşturmamasına rağmen, muhtemelen “eli silahlı”lığı nedeniyle Sinvar’ın hatırasına Heniye’ninki kadar -özellikle diplomatik- hürmet gösterilmediği ortada.
Öbür yandan, şu anda Afrika’da giderek yayılan ve güçlenen silahlı İslâmcı örgütler (DAİŞ, El Kaide ve yerel uzantıları) nezdinde de siyasî nedenlerle Sinvar’ın kültleşmesi sözkonusu olamaz. Belki örgüt tabanları nezdinde bir nevi halk kahramanı gibi anılabilir. Yine de bu örgütlerin liderliklerinin “resmî” düzeyde bir Sinvar mitosunu kaldırabileceklerini düşünmek zor. (Öte yandan İslâmcı siyasetin oportünistlik imkânlarını elbette küçümsememek lazım.)
Yahya Sinvar’ın küresel ikon haline gelmesinin önündeki bütün bu engellere rağmen, özellikle o son görüntünün hangi ülkelerdeki hangi gençleri, gençlik gruplarını, örgütleri etkileyeceğini bilmek imkânsız. Fakat bunların şu ya da bu ölçüde olacağını ve İsrail devletinin, halkının ve dünyanın her yerindeki Yahudilerin başına bela kesileceğini tahmin etmek kolay. Yakın vadede, İsrail katliamlarına her gün yenisini ekler ve etnik temizliği artık kimsenin inkâr edemeyeceği, geçici savaş manevralarına bağlayamayacağı aşamaya yükseltirken doğacak tepkiler, Sinvar’ın drona fırlattığı sopanın ilhamıyla beslenecek. Hâlihazırda sürdürülen dehşetin kimsesiz bıraktığı, sakatladığı çocuklar ellerine silah alabilecek yaşa geldiklerinde, elbette kolu koparılmış savaşçının son andaki direnişinden kuvvet alacaklar.
İsrail’i yöneten ırkçılar, şu son bir yılda, katliamlar yılında elde ettikleri başarılar ve ABD ile öbür büyük Batı devletlerini parmaklarında oynatabilmelerinin getirdiği şımarıklıkla kendilerinden geçtiler. Genel olarak gayet hesaplı kitaplı davranmalarına, bin türlü dolabı el altından aynı anda çevirmelerine alışılmış İsrail liderleri, kolu kopmuş savaşçının hayattaki son anında kendisini görüntüleyen drona sopa fırlatmasının görüntüsünü yayınlarken, ancak gözü dönmüş kibirin ürünü olabilecek gaflete düştüler. Onlar oraya bakınca, kolu kopmuş, ölmek üzere bir çaresiz adam görmüş, zaferlerinin ete kemiğe bürünüşünü izlemiş olmalılar. Egemenin, güçlünün kibiri böyle bir şey. Ötesini görmeye engel.
O görüntünün dünyaya yayılmasının başlarına açacağı işi hesaplayamayacak kadar görmez olmadılarsa, başkalarına yapabileceklerinin sınırsızlığına dair şüphe duymazlıkları, küstahlıkları aklımızın havsalamızın alamayacağı düzeye çıkmış demektir. Belki de bu aymazlığın gerisinde Filistinlileri sahiden insandan saymamak, “insanımsı hayvan” kabul ettikleri yaratıkların müstakbel duygularını önemsememek, “gelsinler, öldürürüz, sıkıntı yok” diye düşünmek vardır.
Böyle olamayacağını, kimi öldürürlerse öldürsünler bundan böyle rahat huzur neymiş tadamayacaklarını, İsrail toplumunun bugüne kadar başardığı ne varsa hepsinin yavaş yavaş yerini koyu, çamurumsu bir insânî yoksunluğa bırakacağını, orada doğup büyüyecek herkesin daha küçük yaştan ruhen arızalı hale geleceğini, aklı başında, vicdan sahibi herkesin oradan kaçacağını, paranoyanın yaşam zevkine yer bırakmayacağını, katillerin iç sarsıntılarının sükûneti ebediyen yok edeceğini veya katilliğin toplumca benimsendiği ve şartlar değiştiğinde ona göre cezalandırılacağı bir başka dehşet ihtimaline kapıların açılacağını… kim hayal etmek ister? İsrail’in artık kimseye hayır getirmesi zor intikam saldırılarına hedef olacağı ya da İsraillilerin, içeri kimsenin giremediği, kendilerinin de dışına çıkamadığı yüksek duvarların arasında yaşamaya mahkûm kalacağı müstakbel gelecekte, belki de, hayattayken işlediği bütün günahlardan arındırılmış bir Sinvar, kopmuş koluyla oturduğu o koltuktan sopa sallıyor olacak.
Yahya Sinvar, kendisiyle yapılan son görüşmede, “Kurban edilirken sessiz sedasız kalmamızı istiyorlar,” diyordu. “Hayır, sessizce kurban edilmeyeceğiz!” Che, geleceğe dair umudu temsil ediyordu. Sinvar geleceği değil bunu temsil ediyor, kurban edilişe sessizce boyun eğmemeyi. Burada artık siyaset değil, bahsettiğimiz.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024