Ümit KIVANÇ

Ümit KIVANÇ
Ümit KIVANÇ
Tüm Yazıları
Müsamerenin yeni temsilinden önce
30.07.2011
4021

Bu yazıyı “Hrant Dink cinayeti davası” adı altında sürdürülen müsamerenin 19. temsilinden önce yazmak zorundayım. Bu yüzden son temsille ilgili söz söyleyemeyeceğim (siz bunu okurken o da geride kaldı). Ama yaptıkları yapacaklarının teminatı sayılabileceğine göre, yapılmayacakları tahmin edebiliriz.

Bu arada biliyorsunuz, Hrant’ın katili 20 bilmemkaç yıl hapse mahkûm oldu. Zaten böylesi bekleniyordu, oldu, üstüne konuşulacak pek fazla laf yok. Sadece şu denebilir belki: Yazık ettiler çocuğa.

Hrant’ın kanı kurumadan onu alıp beraber kahramanlık fotoğrafları çektiren polis ve jandarmalar sanırım hâlâ görevde. Terfi etmiş dahi olabilirler. Önünde fotoğraf çektirdikleri, “Vatan toprağı kutsaldır - kaderine terk edilemez” yazılı, bayraklı, “vatan”lı posteri acaba hangisi saklamıştır, hayatının en değerli hatıra eşyası olarak? Hrant’ın öldürülmesine bir şekilde katılan, yardımcı olan, göz yuman, cinayetten sonra gerçek cinayet şebekesi ortaya çıkmasın diye delil karartan, kamera kayıtları yok eden, soruşturmada ele gelir herhangi bir sonuç çıkmaması için özel çaba harcayan herkes de görevinin başında. Kimi vali oldu, kimi bölge başkanı, kimi milletvekili. Hükümet de yeni bir seçim zaferiyle yeniden başta. Cinayeti “namus meselesi” ilân eden Başbakan, sık sık üzüntülerini açıklayan Cumhurbaşkanı, denetleme kurulları, müfettişler... Kimseye en ufak zarar gelmedi. Sadece katile hapis cezası verdiler.

Gerçi o da mâkûl bir yaşta dışarı çıkacak. Ama belki de kendisine gerek kalmamış bir ortama çıkar. “Terörle mücadele”de yeni yeni resmî silahlı örgütler kurulmuş olur, özel harekât, sınır birlikleri şu bu derken zaten canını sıkanı sokak ortasında vurma yetkisine sahip kılınmış resmî kuvvetler cirit atıyor olur. O zaman kimin ihtiyacı olur ki Ogün Samast gibilerine? Trabzonlu hayranları bile belki başka idol bulmuş olurlar kendilerine o zamana kadar.

Bu adama (artık çocuk değil, cinayeti işlerken çocuktu, biliyorsunuz) hapis cezası kesilirken, onu alıp işleyip eline silah tutuşturanlar Zeytinburnu’nda faaliyetteydi. Hapse atmak yerine çıkarıp oraya salabilirlerdi meselâ. Azıcık havası da olurdu faşistler arasında. Eli herhangi bir iş tutmuyordur muhtemelen, havaya ihtiyacı olacaktır. “Vatan uğruna”, “devlet adına” kisveleri altında Kürtleri kovup evlerine, dükkânlarına elkonduktan sonra bir ekmek kapısı da ona açarlardı belki. Zeytinburnu olmazsa İnegöl’de, Dörtyol’da, Eskişehir’de, artık neresi uygunsa.

“AKP Hükümetinin Ordu Vesayetine Karşı Şanlı Mücadelesinde Hrant Dink Cinayetinin Yeri ve Önemi” başlıklı bir doktora tezi hazırlamak istiyorum. Tezim şu olacak: Hrant Dink cinayeti, iktidar mücadelesi denen zurnanın zırt dediği yeri gösteren hakiki işarettir. Bu hükümet, acaba niye ordu vesayetine karşı bunca cesur adımı attı da, iş Hrant’ın öldürülmesi organizasyonuna gelince apışıp kaldı? Kaldı, çünkü, oradan sonrası devletti. Öyle Ergenekon mergenekon da değil; bal gibi devlet. Ortamı hazırlayan MGK kararıyla, “misyoner faaliyetleri” adlı uyduruk eksende kurulmuş orducu-dindar işbirliğiyle, Ergenekoncuların ön saftaki militan mücadelesinin geriden, yargı tarafından desteklenişiyle, polisiyle, jandarmasıyla, devlet medyasıyla, Türkiye Cumhuriyeti var karşımızda. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gönderilen meşhur savunma ve bu rezaletin ortaya dökülmesinin ardından hükümetin en küçük bir telafi adımı atmayışı, tezimin en büyük kanıtıdır. Ne yazık ki, akademisyen değilim, böyle bir bağlantım yok, tezi yazsam da geçerli sayılmayacak; hem zaten beni kim neden doçent, profesör falan yapsın...

Düşünün, Silvan saldırısından sonra, Genelkurmay, sanki uygar bir ülkenin devletinin parçasıymış gibi, soruşturma yaptı, ordunun açıklarını da gizlemeden rapor hazırladı, kamuoyuna açıkladı. E bu bir devriiim!? Evet, bizim devlet düzenimizin ölçüleri içersinde devrim sayılır. Ve bu şartlarda bile Hrant’ı öldüren şebekeyi açığa çıkarmaya kimse cesaret edemiyor. Toprağa saklanmış “boru”lar, bombalar ortaya çıktı, bilmemkaç general içerde, ordu ile PKK arasında kimi zaman şike yapılmış olabileceğinden artık herkes rahat rahat sözedebiliyor. Fakat Hrant’ı öldüren şebekeye gelinince, durur orada! Neden? Aziz Yıldırım’ı bile içeri atabildiler. Var mı dahası?

Hükümeti destekleyen, ona sempatiyle bakan, bir şekilde umut bağlayan, onda gelecek gören, her neyse, yani esas tutumu eleştirel olmayan herkese soruyorum: Var mı bir cevabınız? Hrant öldürüldüğünde memleket ayağa kalkmadı mı? Şu anda gidip AKP seçmenine sorsanız, yüzde kaçı “bu cinayet aydınlatılmasın” der? Hükümet o şebekeyi ortaya çıkarırsa, içinde kim olursa olsun, yer yerinden mi oynar? AKP seçmeni koşup MHP’ye mi oy verir? Durmadan kendi kalesine gol atmakla meşgul Ermenistan 1-0 öne mi geçer? Ne alâkası var? Neden?

Hrant Dink cinayetiyle ilgili doğru dürüst soruşturma yapılmadı. Doğru dürüst yargılama yapılmadı. Savcılar üzerlerine düşen hiçbir şeyi yapmadılar. Polis ve jandarma, yardım etmek şöyle dursun, örtbas etmek için elinden geleni ardına koymadı.

Şu anda bir tek isteğim var: 29 temmuz duruşmasında öyle şeyler olsun ki, ben bu yazının yeraldığı gazete sayfasını yemek zorunda kalayım. Nerede? Adliye tatile, Meclis tatile, hop, bir yaz daha geçti. Dört sene sallamışlar, beş olsa ne olur. Hem katili yakaladılar ya işte. Başbakan öyle demişti: Katili yakaladık ya hemen! Aferin. Hanefi Avcı da “Ne kurcalıyorsunuz daha, her şey ortaya çıktı” demişti. İkisinin tam da bu konuda biraraya gelişi ne tesadüf ama!

Bir memleketin muhalefeti “iktidar” deyince “AKP” anlayacak kadar hıyarsa ne bekliyoruz ki aslında? Di mi?

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar