Ümit KIVANÇ
Başlığı okuyunca tahmin edebileceğiniz üzre, HDP ile ilgili birşeylerden bahsedeceğim. Siz bu yazıyı okuyana kadar, seçim bildirgesi didik didik edilmiş olacak. Bu yüzden, birçok kimsenin daha ilk anda dile getirdiği bir genel tesbiti tekrarlamakla yetineceğim: Bu, gündelik bir siyasî bildiri, bir seçim dönemi için toparlanmış sözler bütünü falan değil, dört başı mâmur bir siyasî program.
Zaten burada konu edeceğim ayrıntı da her şeyden önce, HDP'nin kalıcılığına işaret ediyor.
HDP, tam da seçim arifesinde, eş genel başkanı Selahattin Demirtaş'ın ağzından, 1915 için “tereddütsüz soykırım” dedi.
1915'te yaşanan toplu kıyım, tehcir, gasp, tecavüz, çocuk ve insan kaçırma silsilesinin hukuken soykırım sayılıp sayılmayacağını tartışmayacağım burada. İsterseniz saymayın. Katilin katil, kurbanın kurban olduğunu inkâr etmeyi içeren herhangi bir tavrı ciddiye almak abes artık. Aslına bakarsanız, yeryüzündeki Ermenilerin büyük çoğunluğu için de meselenin esası bu değildi ve değil. (Hrant yana yakıla bize bunu anlatmaya çalışıyordu.) Çünkü soykırım tanımı, kabul edilmesi halinde olan bitenin insanî boyutunu ortadan kaldırıverecek sihirli bir araç değil. Soykırımı, İttihatçıların bütün “hallolunmuştur” yanılsamasına rağmen bugün hâlâ süren “Ermeni meselesi”nin eksenine oturtan, müthiş bir pişkinlikle, utanmazlıkla, vicdansızlıkla sürdürülen, biraz da çocukça inkâr politikasıdır; arşivleri ayıklayıp edip sonra “tarihçilere bırakalım” ayaklarına yatılması numaralarıdır, bir. İkincisi de, Cumhuriyet tarihi boyunca Hıristiyan azınlıklara yönelik sürme, yerinden etme, malına-mülküne elkoyma, ayrımcılık, aşağılama, hayatını zorlaştırma “tedbir”lerinin aralıksız sürdürülmesi, bunlar yetmiyormuş gibi, Hrant Dink suikastı ve sonrası, tam 24 Nisan günü askerde Sevag Balıkçı'nın öldürülmesi ve sonrası ile âdetâ soykırıma güncel kanıtlar sunulmuş oluşudur.
Karşıdan bakıldığında görünen manzara şudur: 1915'te bir işe başlanmış, bu iş, koskoca imparatorluğun yıkılması, yerine Cumhuriyet'in kurulması gibi köklü bir değişime rağmen, istikrarla sürdürülmüştür. Varlık Vergi'leriyle, toplama-çalışma kamplarıyla, Trakya pogromlarıyla, 6-7 Eylül'lerle, 1964 tehciriyle yapılanı elbette en hafifinden etnik temizlik diye tanımlamak gerekir. Bütün bunlar, şüphesiz, o mesnetsiz, yüzsüzce inkâr tutumu kadar, 1915'e dair değerlendirmeye ışık tutacak olaylardır.
Demek istediğim, bütün bu olan bitenden sonra, hele Ermenilerin, 1915 için soykırımdan daha düşük seviyeli bir tanımı kabul etmelerini beklemek olacak şey değil.
Peki bu nasıl olabiliyor, nasıl beklenebiliyor? Türkiye'de hüküm süren dünyaya kapalılık, cehalet, kuşaklar boyu damardan zerk edilmiş ırkçı şartlandırmalar vs. sayesinde.
Neden ille sürdürülüyor? Çünkü bu devlet genel olarak bu etnik temizlik operasyonlarıyla kuruldu ve kurumlaştı. Zenginlerimizin çoğu, elkonmuş, çalınmış çırpılmış Ermeni ve Rum mallarıyla mülkleriyle zengin oldular.
Aslında bu sorunun cevabı için orayı burayı uzun boylu eşelemeye gerek yok. Avrupa Parlamentosu'nun soykırım kararına tepki amacıyla AKP, CHP ve MHP'nin anında biraraya geliverişi yeterince izah edicidir.
Kaldı ki, henüz Süryani soykırımından sözetmedik bile...
Başta belirttiğim gibi, şu anda amacım Ermeni soykırımı konusunu tartışmak değil. Ne yazık ki hâlâ abuk subuk, bilmiş bilmiş, saçmasapan savunmalarla, ırkçı-milliyetçi tepkilerle, bin türlü üçkağıt ve hilebazlıkla, yüzsüzlükle boğuşmak zorunda olduğumuzdan, bunca lafı etmeden mevzuya dokunulamıyor. Soykırım lafı açılır açılmaz, normal şartlarda birbirinin gırtlağına sarılan ne kadar farklı toplum kesimlerinin biraraya gelebildiğini biliyoruz. Bu durumun, bir seçim öncesi ortamı açısından manasını da tasavvur edebiliyoruzdur sanırım.
Bu yüzden, HDP'nin bu belalı mevzuda derhal ve “tereddütsüz” şekilde kendini öbür partilerden ayırması, Demirtaş'ın “soykırımı tanıyoruz” açıklaması yapması, yakın siyasî tarihimizdeki en cesur adım olarak tanımlanmalı. Buna veanlamına dikkat çekmek istiyorum.
Ermeni soykırımı, meselâ bir Menemen katliamı gibi, devletin askeriyle gelip icra ettiği (o arada, “şeriatçı ayaklanma” yüzünden bir Yahudi esnafı da astığı!?!) bir operasyon değil. Dersim ’38 gibi, bir tarafta halkın, öbür tarafta devletin, net saflar halinde yeraldıkları bir kıyım değil. Soykırım sırasında katliamlara, yağmalara, tecavüzlere, çocuk ve kadın kaçırmalara maalesef halk da katıldı. Bu insanlık suçlarını sırf askerler, (bir kısmı hapishanelerden bu iş için salıverilmiş mahkumlardan meydana gelen) Teşkilatı Mahsusa birlikleri veya yollarda pusuya yatan eşkiya işlemedi. Çoğu yerde eşraf, planlamaya katıldı. Yağmadan pay almak isteyene pek mani olan çıkmadığından, irili ufaklı suç işleyen çok kişi oldu. Sadece Türkler de değil, Kürt yerel egemenleri örgütlü olarak, Kürt halkından kimileri de “özel girişim” halinde katliama, yağmaya, gaspa katıldı.
Bu yüzden, bir partinin Ermeni soykırımı konusunda alacağı tavır, AKP, CHP ve MHP'yi birleştiriverdiği gibi, bir kısım Türklerle Kürtleri de anında yanyana -tabiî o partinin karşısına- geçiriverir.
HDP'nin soykırıma ilişkin tavrına bakınca görmemiz gereken, sadece cesaret mi? Hayır. Cesaret önemli. Adalet duygusuna ve kavramına dayalı parti tavrı bizi (hepimizi değil, biliyorum) elbette memnun eder; ancak burada -seçim bildirgesiyle de şüpheye yer bırakmayacak şekilde pekiştirilmiş olan- bir de önemli siyasî işaret var: Şu an için öngörülemez, beklenmedik bir kaza HDP'nin bu oluşum-gelişim sürecini yolundan saptırmazsa, bu partinin ilk bakışta görünenden, sanılandan daha uzun vadeli, daha kalıcı bir siyasî çizgi oluşturma hedefi güttüğü ortada. Tam da seçim öncesinde Ermeni soykırımını tanımak, geçici-gündelik siyasî hesap mantığıyla bağdaşacak iş değil. Hattâ tam tersi. Bu ancak, geleceğe yönelik, yerleşik siyasetinkinden farklı bir zemin için taş döşeniyorsa anlam ifade eder. Kürtlerin de büyük kısmından tepki görebilecek, bu seferlik kendisine kayabilecek CHP oylarının bir kısmını kaçırtabilecek bu tavır, ancak sahiden çoğulcu ve sahiden demokratik bir hayat isteyen, güçlü bir toplumsal hareket amaçlanıyorsa isabetli ve işlevli sayılır.
Aksi halde, ısrar ve istikrarla her yıl 24 Nisan anmalarında bir “sol” grubun protestoya gelip sessiz anmayı bağırış çağırışıyla kirlettiği ve bunun solcular arasında hiç de garip karşılanmadığı, milliyetçiliğin, ırkçılık dozundaki en zehirli haliyle veya anti-emperyalizm kılığındaki versiyonuyla her türünün herkesin kanında dolaştığı bu ülkede Ermeni soykırımını tanımak, olsa olsa, tam da seçim öncesi yapılmış aptalca bir gaf sayılırdı.
Ermeni soykırımına dair beyanı, HDP'nin oluşturmaya çalıştığı kapsayıcı-yeni sol çizginin uzun vadeli, kalıcı olacağına dair bir işaret ve bu çizgiyi kısa vadeli oportünizmle kirletmeme niyetinin göstergesi sayıyorum.
* * *
Bugün 23, yarın da mâlûm, 24 Nisan. “Çocuk Bayramı” ile Ermenilerin hazin anma gününün ardarda gelişini zamanında Hrant konu -ve dert- etmişti. Bir ara hazırladığımız kısa filmlerden birinde, Hrant'ın bu yazısı seslendirilmişti. Lütfen şu linke tıklayıp Hrant'ın sözlerine kulak verin: https://vimeo.com/8391259. “23 Buçuk Nisan”başlıklı bu yazı, Hrant'ı öldürtenlerin bizi ne muazzam bir değerden yoksun bıraktıklarını bir defa daha ortaya koyacaktır. Tam da bugünlerde Hrant aramızda olsa her şey ne kadar farklı olabilirdi...
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024