Ümit KIVANÇ
Türk Millî Eğitimi, aile içi eğitim, mahalle tedrisatı ve devlet dersi aracılığıyla Millet-i hakimeye kazandırılmış en önemli özelliklerden biri, sıçrama'dır. Bulunulması gereken yerden bir adım öteye, okunması gereken paragrafın bir altına, düşünülmesi gereken konunun hemen ötesine, tartışma konusu tarihin az gerisine, az ilerisine... ama mutlaka sıçrama.
Ermeni soykırımı, meselâ, öncelikle bu yüzden tartışılamaz. Çünkü soykırımın planlayıp yürütüldüğü aşama üzerine konuşmak bir türlü başarılamaz. Hep sonrasına geçilir. Çünkü sonrasında Ermeni intikam eylemleri vardır ve planlı kitlesel kıyım ve tehciri, malın mülkün zorla el değiştirmesini bunlarla meşrulaştırma hamlesi oynanır. Maksat “ama ama!”larla yaratılacak kargaşada esas meselenin gündeme gelmesini önlemektir. Bu, saldırgan, şirretçe bir üslûpla münasip dozda birleştirildiğinde ortaya lezzetine doyum olmayan, bize özgü tavır çıkar. (“İrlandalı alkollüydü”!)
Öncesine sıçramak da sonrasına hoplamak kadar geçerli yoldur, “Ermeni çeteleri”nden, bunların silahlı eylemlerinden sözedilir. Fakat ne olmuş da bu çeteler kurulmuş, acaba birileri mi saldırmış, buna bir türlü gelinemez. Can alıcı konu veya olgular, bir hışımla sabunlanan kaygan yüzeyin üzerinde oradan oraya savrulurken, biz de meseleyi ele almaya imkân vermeyecek noktalara sıçrar dururuz.
Lafa Ermeni soykırımından başladım, çünkü Kürt meselesinin hâkim ele alınış tarzının bundan bağımsız olduğunu düşünmüyorum. Hattâ hiçbir meselenin bu tarzın dışında ele alındığını sanmıyorum. Bu bizim millî tarzımız.
Kürt meselesi der demez, “ama PKK!” önşartıyla karşılaşılıyor, hepimizin bildiği ve bin defa tecrübe ettiği üzre. Bu, meseleyi ele almayı ve tartışmayı önlemenin ilk ve en tesirli yöntemi. Zira PKK de cinayeti siyaset yolu sayıyor, insan öldürüyor, bizzat Kürtlerin her türlü hakkının tanınmasından, eşit yurttaşlıktan yana olan insanların da kabul etmediği eylemler yapıyor; hattâ şu son durumda, bütün ülkeyi topluca demokratikleştirecek sivil siyasetin önünü tıkamaya çalışıp çalışmadığından şüphe edebiliyoruz.
Lâkin “Ama PKK!” şartı dayatanların büyük çoğunluğunun hakkaniyetli bir eleştiri sonucu veya ilkesel nedenlerle bu tavrı almadıkları ortada. Onlar sadece ezberlerini bozmak, gerçekleri kabul etmek istemiyorlar. Kabul ederlerse gereğini yapmaları gerekecek, bunu istemiyorlar. Gereği nedir: Kürtlerle eşit yurttaşlar olarak bu ülkedeki hayatı paylaşmak. Bu fikir onlara batıyor. Millet-i hakimenin kendisini hükmediyor hissedebileceği “ele gelir” tek “öteki”, Kürtler kaldı; bunu yitirmek istemiyorlar.
Peki, kabul etmek istemedikleri, ortaya getirildiği anda üzerinden alâkasız yerlere sıçradıkları gerçekler nelerdir? Birkaçına göz atalım.
İlki, yukarıda değindiğim, bu ülkede Kürtlerin ezildiği gerçeği. Niye ezilmek zorundalarmış? Bu niye değiştirilemez bir durumdur? Millet-i hakimenin buna cevabı yok. Devletinin de yok. “Öyle, ezileceksiniz, çünkü siz de olmazsanız biz kimi ezeceğiz?” Denen budur. Kürtlerin eşit yurttaşlık sahibi olmayışının mâkûl, hele insanca bir gerekçesi yok ki!
İkinci gerçek, istediğimiz kadar eleştirelim, Kürtlerin büyük çoğunluğu, evet, HDP'ye oy vermeyenler, PKK'nin şusundan busundan, meselâ fazla silahlı külahlı oluşundan hoşlanmayanlar, siyasî çizgi olarak örgüte doğal yakınlık duymayacak olanlar, meselâ işadamları, son seçimde görüldüğü üzre, tam da kimliğini “halklara” açmışken yüzünü ona dönen dindar insanlar, PKK'yi “Kürtlerin silahlı örgütü” kabul ediyor. PKK'nin suçlarını, kabahatlerini sayıp dökerek kopartılamayacak bir bağ oluştu bu örgütle Kürt halkının çoğunluğu arasında. Örgüte yönelik eleştirilerin, eleştiri ne kadar haklı olursa olsun, bu bağa tesiri yok. Millet-i hakime ile devlet Kürtlere, “Örgütünüzü reddedin!” diyor. Bu yöndeki her buyruk, Kürt halk çoğunluğunu, silahlı bir örgütünün olması gereğine daha çok inandırıyor.
Aşırı bir çıkarsama mı? Kusura bakmazsanız, yine Ermeni soykırımı diyeceğim. O zamanın anıları, baskı ve zulüm altındaki, tehdit altındaki bir halkı öncelikle kendini nasıl koruyacağını düşünmeye iter, itiyor, itecektir. Sağ kalıp kaçabilen Ermenilerin çoğu, silahlanıp kendilerini savunabildikleri yerlerdendi; bu bilgiyi o zaman denklemin zalimler tarafında yeralan Kürtlerin unutması mümkün mü? Ayrıca bizzat Kürtler, Cumhuriyet tarihi boyunca kaç defa isyan ettiler ve ezildiler? “38'de Dersim'de gerillamız olsaydı...” Geçmemiş midir insanların kafalarından? O kadar gerilere gitmeye gerek yok; herhalde, “şu silahları atalım gitsin” diyebilecek son Kürt de o acımasız Kobanê kumpasından sonra bu fikrinden vazgeçmiştir. Devlet ve Millet-i hakime Kobanê'de Kürtlere dedi ki: “Sizi kendi hesaplarımız için öldürtebiliriz, kadınlarınızı kızlarınızı kaçırıp köle etmelerine, satmalarına göz yumabiliriz, toprağınızı elinizden alabiliriz”. Kobanê'de mesajı almayan iyi niyetliler olduysa, Tel Abyad ve şimdi de Carablus maceralarıyla birlikte her şeyi bütünüyle idrak etmişlerdir. Anlamayan kaldıysa diye de Kandil bombalandı işte.
Kürtlerde, “silahımız olmazsa bizi ezerler” duygusunu yaratan, bizzat devlet ve Millet-i hakimedir. Çünkü silaha başvurmadan siyaset yapmaya çalışan Kürtleri hapsederek, faili meçhul cinayetlerle katlederek, hayatını karartıp kahrederek, Kürt sorununu kabul ettirme payesini bir silahlı örgütün kazanmasına zemini hazırlamıştır. Bu onuru kitlesel, barışçı, çoğulcu-demokratik bir Kürt partisinin edinmiş olmasını şahsen ben de çok isterdim, ancak bu paye artık o silahlı örgütün elinden alınamaz. Geçmiş olsun.
Köy yakma, orman yakma, '90'larda devletin kontrgerilla mücadelesinin önemli araçlarındandı. Sırf bu eylemler muhtemelen PKK'ye birkaç bin gerilla kazandırmıştır. Köy yakmalar ve boşaltmalar, ayrıca, şehirlerde de yüreği çok haklı bir öfkeyle dolu yoksul gençlik kitleleri oluşmasına yolaçtı. Devlet ve Millet-i hakime, “Köyünüzü de yakarım, ağaçlarınızı, hayvanlarınızı da telef ederim, çıtınızı çıkarmayacaksınız, gelip şehir varoşlarına sığınacak, dilencilik, seyyar satıcılık, hamallık yapacaksınız,” dedi yani. Onlar çıtlarını çıkarmayı tercih ettiler. Fakat devlet ile Millet-i hakimenin uygun gördüğü şekilde değil başka şekilde çıkartıyorlar. Pek mi beklenmedik? Pek mi tuhaf? Devlet, Kürtlerin hak mücadelesini aynı zamanda bir haysiyet savaşı haline getirdi. Vazgeçmelerini nasıl bekleyebiliyorsunuz?
Gelelim pek yakın zamana. Devlet ile Millet-i hakime dedi ki: Türkiyelileşmenizin önemi yok, seçim barajı aşıp Meclis'e girmenizin anlamı yok, bu yola girilmesinin memlekete barışçı bir gelecek vaat etmesinin kıymeti yok; velhâsıl, size barışçı siyaset yolu, insanlarınıza, köylerinize şehirlerinize huzur yok! Diz çökmedikçe hayat hakkınız yok! Burada diz çökmekten kasıt, sadece şu dönemde iktidarı ele geçirmiş İslâmcıların liderini başkan yapma oyunları değil; bütün olarak devlet, Millet-i hakimeden alacağı desteğe güvenerek, inanarak, Kürtlerin kimlik (haysiyet) mücadelesinden vazgeçmesini dayatıyor.
Her şeye rağmen, var denmesi bile bu topraklarda anlam taşıyan, bunca eza cefa çekmiş Kürt halkında umut yaratan Barış Süreci esnasında devlet, mütemadiyen kalekol inşa ederek, insanlara mesaj vermekteydi zaten. Demekteydi ki: Bakmayın şu anda sizinle savaşmadığımıza, ilk fırsatta tepenize bineceğiz. Kalekol inşaatları, bu cümlenin koskocaman yazıldığı devasa açık hava duyuru panoları gibi görünüyordu Kürt illerinde insanların gözüne. Bu, barışa niyeti olmayanın yapacağı işti. Devlet, “Barışa niyetim yok”u bu şekilde tekrarlayıp duruyordu. PKK'lilerin bulunduğu tepelere askerî helikopterlerden günde beş defa “Sakın silah bırakmayın!” anonsu yapılsa anca bu kadar etkili olurdu. Nitekim, 7 Haziran seçim sonuçlarının fiilen ortadan kaldırılması, saklı niyetin açığa vurulması olarak algılandı. Savaş teklifini çarçabuk ve coşkuyla kabul eden PKK önderliği, seksen milletvekiliyle Meclis'e girilmesinin ışığında belki de ilk defa Kürt halkının genel huzur-barış isteğinden ayrı düşecek ve eleştirilebilecekken, böylelikle, bir defa daha kendini doğrulamış, doğrulatmış oldu. Devlet Kürtlere bir defa daha dedi ki: “Anca elinize silah alıp karşımıza çıkarsanız sizi tanıyoruz. Aksi halde, yoksunuz!” Şu anda devlet BDP'nin seçilmiş siyasetçilerini beşer onar hapse atmakla meşgûl.
Son olarak, biraz daha geri saralım ve bu saatten sonra sormanın aptalca görünebileceği ama sormamanın daha büyük, hem de yaygın ve yerleşik aptallık olduğu şu soruyu hatırlayalım: PKK diye bir şey niye var? Kürt halkı neden çocuklarını, kendini, evini barkını, köyünü, hayatını ateşe atmayı göze alabiliyor?
Otuz beş sene ve kırk bin kurbanın ardından, 2015'in Eylül ayında bunun hâlâ sorulabilmesi sosyolojik bir sorun mudur, psikolojik midir, patolojik midir..?
Yazarlar
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları





































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024