Ümit KIVANÇ
Mevcut iktidar, eksik olmasın, bize yeni yeni rüyalar, gözümüzün önünden asla silinmeyen tablolar, manzaralar armağan ediyor.
Son olarak, üstü çıplak bir gencin, ne yaptığı anlaşılmaz halde, polislerin arasında bulunduğu, sonra koştuğu, sonra vurulduğu, sonra, bu dünyadan bu kadar erken gidiyor oluşuna şaşarak, ölümün ne kadar yakın, ne kadar kolay olduğuna hayret ederek, çıplak sırtı çıplak toprağa düşerek, bileti bir ülkenin bir bölgesinde doğanların eline daha ilk ağlamada tutuşturulan yolculuğa çıkışı… Bu rüyalara insanın insan yerine konduğu yerlerde kâbus deniyor.
Nasıl da şaşırmış şu rezil dünyadan kopup gitmeden önce… Kapıldığı cinnet halinden bir anlığına, son defa, uyanmış, anlamış. İstememiş belli ki. Çok genç.
Duvarına Çarşı (Beşiktaş) atkısıyla Ahmet Kaya resmi asıp elinde kemanıyla poz vermiş, yürek yakar cinsinden yakışıklı bir genci, üzeri çıplak, ölüme koştuğunu bilmeden ölüme koşarken gördük; yere düşmüş, zulmün böylesine ihtimal veremezken, şaşırırken öldü, ölürken gördük; fotoğrafları görüldü, olay bilindi. Yetkili, önce yalan söyledi, sonra dedi ki: “böyle olsun istemezdik”.
Ne isterdiniz? Nasıl olsun isterdiniz?
Olay öylesine basit, öylesine utandırıcı ve bıkkınlık verici ki, anlatmaya kalkanın dili yanar.
Olay dediğim, gencin silahlı devlet görevlisince vurulup ölmesi değil. Bizim burada bunu olay saymazlar.
Gencin vurulması değil olay, bunun olay sayılmayışı.
Aslına bakarsanız bu bile olay değil. Kim olay sayar Diyarbakır’da devletin “şüpheli gördük” dediği bir Kürt gencinin öldürülmesini?
LGBT bireylere laf eden, bir örtünen bir açılan Niran Ünsal’ın gay bar’da sahne alması kadar olay değil bu, sosyal medyada dile gelen duygulara, hırslara, öfkelere, arzulara bakarsanız. Paul Auster’ın Orhan Pamuk’a sitem etmesi, dolayısıyla hem Niran Ünsal hem Orhan Pamuk üzerinden birilerimizin yine haklı, hep haklı, hep doğru ve en doğru çıkması kadar olay değil.
Öyledir. Burada da esas unsur, oğlanın öldürülmesi değil. Bu kadar kolay öldürülmesi. Polis amiri “silahı bırakın, gaz sıkın” derken herhangi bir polisin bu kadar kolay çekip vuruvermesi. Ayağından bacağından vurabilecekken sırtından vurması. Vuruvermesi. Bunu bu kadar kolay yapması. Yapıvermesi. Ve tabiî, daha ilk andan başlanarak bize yalan söylenmesi.
Bunlara, yine, bir defa daha, bir defa bir defa bir defa daha gösterilmeyen tepkiyi, adı anılmayan duygudaşlığı eklemeli miyim? O kadar salak mıyım? Evet.
Ayrıntıları bilsek bir türlü, bilmesek başka...
Canlı bomba olmasından şüphelenmişler. Alandaki yurttaşların can güvenliği… imiş. İkisi de yalan. Ayrıntıları dihaber’den Nuri Akman’ın haberinden veya onu aktaran Gazete Karınca’dan okuyabilirsiniz; lütfen okuyun.
Evet. Bir çanta var işin içinde. Ama polisler Kemal Korkut’u köşeye çekip azarladıktan, oğlan sinir krizi geçirip oradaki kasaba dalıp bıçak kapıp geri geldikten, şuursuzca bağırıp çağırıp koşmaya başladıktan sonra silahlar patlıyor. Bu sırada ortada çanta falan yok. Çanta çıkmış sahneden. Sırtında sırt çantası yok, elinde çanta yok. Bir bıçak var, ne işe yarayacağı belirsiz; bir de pet su şişesi. Öyle koşuyor. Ortada onlarca polis var. Meydanda ise pek kimse yok. Çünkü henüz Newroz kutlamasına birkaç saat var, kalabalık toplanmamış, alanda polis bomba araması yapıyor.
Evet, baştan Kemal’in elinde çanta var, üstünde de gömlek, tişört, her neyse. Polis çantasını aramak istemiş, üstünü çıkarttırmış. O da az direnmiş, isteneni yapmış. Çantadan kitap ve giysi çıktı. “Üstü” dediğin de, az sonra kana boyanacak teni.
‘Değerlendirdik’ dediler mi korkacaksın
Bakın Diyarbakır Valiliği olayı nasıl takdim ediyor:
“[Alana gelen sırt çantalı kişi] ‘çantamda bomba var hepinizi öldüreceğim’ diyerek güvenlik güçlerine bıçaklı saldırıda bulunmuş ve etkinliğin yapılacağı yöne doğru koşmaya başlamıştır. Şahıs, güvenlik güçlerinin tüm uyarılarına rağmen elindeki bıçağı atmamış ve alana doğru koşmaya devam etmiştir. Sözkonusu şahsın canlı bomba olma ihtimali değerlendirildiğinden ve alanda bulunan katılımcıların can güvenliği göz önünde bulundurulduğundan dolayı, arama noktasında görevli güvenlik güçlerince müdahale edilmiştir.”
İşte gazetecileri bu yüzden sevmiyorlar, gazeteciliği bu yüzden yok etmeye çalışıyorlar: Gencin polisle bir şekilde bir mesele yaşadığı, kaçmaya koşmaya başladığı, vurulduğu ve can verdiği anlar görüntülendi, biz de gördük. İnsanlığın, bütün rezilliğine rağmen bunları gören bir gözü vardır, o da gördü.
Valilik ne diyor: “Güvenlik güçlerine bıçaklı saldırıda bulunmuş…”
Fotoğraflardan böyle bir izlenim çıkmadığı gibi, kimse de bu yönde tanıklık yapmıyor. Diyelim ki gördüğümüz karelerde yok, tanıklar da fark etmedi, delikanlı hakikaten tehditkâr hareketler yaptı. “Bölge” tecrübesine sahip onca polis, onu etkisiz hale getirip yakalayamaz olabilirler mi? Böylesine aciz olabilirler mi?
Fotoğraflara bakılırsa buna kalkışmamışlar. Delikanlı aralarından geçip koşmaya başlıyor.
Polisler ne yapıyor? Bir-ikisi havaya ateş ediyor, belli; biri de delikanlıyı sırtından vuruyor. Niye? Polis bu, nişan almayı, tabanca kullanmayı biliyor. Pekâlâ bacağından vurabilir. Hayır. Sırtından vuruyor. Niye? Hırsından mı? Hıncından mı? “Bıçaklı saldırı”da yaralanan polis mi olmuş? Olsa şu ana kadar boy boy fotoğraflarını görmez miydik?
Üstelik, dihaber’den öğreniyoruz ki, bir polis amiri, “silahları indirin, gaz sıkın” derken bunlar oluyor.
Sorunun cevabı şudur: Olay Diyarbakır’da geçmekte. (İstanbul’da bile gencecik kızı kendi evinin içinde vurup öldürüyorsun, devlet seni harcatmıyor. Ne olacak alt tarafı…)
Valilik ne diyor: “şahsın canlı bomba olma ihtimali değerlendirildiğinden … dolayı, arama noktasında görevli güvenlik güçlerince müdahale edilmiştir”.
Üstü çıplak bir adamın “canlı bomba olma ihtimali”ni güvenlik güçlerine düşündüren nedir? Çanta diyecekseniz, çanta çoktan yerlerde. Polis bıçaklı genci etkisiz hale getirir, çantaya da bakılır, biter. Ama hayır! Vurup öldürüyorsun. Vurulup öldürülmeye yolaçan, gencin elinde bıçakla koşması!?
Peki o sırada canlı bomba olma şüphesi yaratabilecek herhangi bir unsur var mı ortada? Çanta zaten yok. O halde? Hangi bomba? Nerede bomba? Elinde pet su şişesi ve bıçak ile koşan üstü çıplak genç adam nasıl intihar bombacısı olarak “değerlendiriliyor”?
Müdahale deyince de korkacaksın
Genç adam hedefsizce koşuyor. Gazetecilik çok zararlı bir şey, videosu da çekilmiş, herkes izledi. Nereye koşuyor? Yüzlerce polis var orada, nereye gidebilecek?
“Alandaki katılımcıların can güvenliği”. Hangi katılımcılar, henüz kimse bir şeye katılmış değil.
Valilik şöyle anlatıyor: Bıçakla geldi, polise saldırdı, alana doğru koşmaya başladı, canlı bombadır, dendi, vuruldu. Yok: “müdahale edildi”.
Müdahale edilir. Müdahale edilince birileri erken ölür.
Bıçakla gelmemiş, polise saldırmamış, nereye koştuğu belli değil, canlı bombadır denmesi için sebep yok, neden ölümcül olmayan bir yerinden vurulmadığının izahı yok.
Af edersiniz, var: Olay Diyarbakır’da geçmekte, İstanbul’da bile gencecik kızı kendi evinde…
Ümit Kıvanç
(Gazete Duvar)
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024