Ümit KIVANÇ
Öylesine çıplak bir gerçek var ki, 24 Haziran seçimlerinde dizginsiz diktatörlük ihtimalinden kurtulmak isteyen herkesin başka herhangi bir etkeni dikkate alması bile gerekmiyor: HDP barajı aşarsa AKP+Erdoğan iktidarının devamı mümkün olmayacak, HDP barajı aşamazsa muhalefet ne yapsa boş.
“Değişime öncülük” iddiası taşıyan cumhurbaşkanı adaylarından Meral Akşener, geçmiş siyasî icraatı ve görüşleriyle ilgili tek söz söylemiyor. Oysa hem icraat hem görüşler bakımından, sahici bir demokrasinin kaldıramayacağı sabıkaları var. Akşener’in bilinçli ve kararlı suskunluğu, tıpkı zamanında Tayyip Erdoğan’ın meşhur “gömlek değiştirme” konusuna kamuoyu önünde hiç girmeyişini hatırlatıyor. Erdoğan, “millî görüş gömleğini çıkarma” hadisesine dair, özeleştirel sayılabilecek tek laf etmemişti; sonucu mâlûm. Akşener de, herhangi bir makam değil, içişleri bakanı koltuğunda oturduğu korkunç zulüm dönemine dair özeleştiri yapmıyor, Türkiye toplumunun bir bölümünü imha etmeyi öngören ve kısmen deneyen bir siyasî kültürün içinde yoğurulmuş olmasının, âdetâ, sorun edilmemesini bekliyor. İlaveten, “yönetim boşluğunu doldurmaya geliyoruz” gibi beyanlarıyla, sanki toplumdan çok devlete seslenir gibi. Bildik milliyetçi hamasetin dışına çıkmıyor: “Güçlenen devlete sahip olmalıyız”. Memleketin en ağır sorununa dair telaffuz edebildiği, şu terâne: “devlet hiçbir terör örgütüyle pazarlık yapmaz”.
CHP VE İKİ ÖNEMLİ KONU
CHP’nin, görülüyor ki isabetli bir manevrayla Muharrem İnce’yi meydanlara sürmesi, galiba en çok Akşener’in zararına oldu. Kılıçdaroğlu’nun, Adalet Yürüyüşü’ndeki azmi ve gayreti dışında, “ensesine vur, lokmasını al” görüntüsü vermesi başlı başına etkenmiş. Tacize, hakarete pabuç bırakmayacak, altta kalmayacak, ‘kavgaya da dalar’ siyasetçi tutumuyla İnce, muhalif saflarda belirgin dalgalanma yarattı. Silkinme demek belki daha doğru. Partisinden umudu kesip Akşener’e yönelen CHP’li için çekim gücü fazla. İnce’ye rağmen Akşener’e oy atacak CHP’li çıkar mı? Çıkarsa, muhtemelen Kürt antipatisi ağır basan milliyetçi kimseler arasından çıkar.
Bir süre önce, Akşener ve henüz adı konmamış “muhtemel partisi” ile Kılıçdaroğlu ve CHP karşı karşıya konduğunda, ilkinin ağır basabileceği ihtimalinden rahatça söz ediliyordu. Şimdi terazinin öbür kefesi bariz şekilde aşağıda.
Muharrem İnce CHP ve yakın çevresinde rüzgâr estirdi, icraatı her iki seçimin sonucunu da doğrudan etkileyecek. Lâkin CHP’nin bu vesileyle adını koymadan yaptığı önemli politika değişikliği -anlık değilse, geçici değilse- esas olarak daha uzun vadeli etkiler yaratmaya aday. CHP, hâlihazırdaki siyasî söylemiyle, iki alanda değişim yaratabilir.
Bunlardan ilki, siyasetin zeminine, rejimin niteliğine ilişkin: Parti liderlerinin birbirleriyle el sıkışabildiği, görüşebildiği, tartışabildiği, seçimler için doğru dürüst yarışılabilen, parlamentonun kıymeti harbiyesinin olacağı bir rejimin teminatı kimliği kazanabilir CHP. Tabiî bunu daha açık, net, bu ülkede sıradan vatandaşın her şeye rağmen tamamen yoksun olmadığı seçim-temsil duygusuna seslenerek yapabilmesi gerekiyor.
İkincisi, dön dolaş gelip saplanılan yer: Kürt politikası. İnce’nin Selahattin Demirtaş’ı ziyareti ve HDP’ye yönelik “düşmanlaştırmayıcı” tutumu şüphesiz CHP âleminin bu takıntısında bazı değişikliklere yol açacaktır. Bu da tabiî, her şeyin sırf seçim-oy uğruna yürütülen oportünist bir politikadan ibaret olmadığının açık ve net izahıyla mümkün olabilir.
İNCE’NİN HANDİKAPI
İş ideolojik-siyasî düzeye gelince, Muharrem İnce’nin, bugüne kadar pek ihtiyaç duymadığı anlaşılan bazı duyarlılıkları edinmesi gereği ortaya çıkıyor. Gerçi “erkekçe” meselesinde gayet usturuplu davrandı, hatasını alçak gönüllü tavırla kabul edip yanlışını düzeltti. (Bu arada, “erkekçe” gibi, toplumun “temel değerleri”yle ilişkili sayılabilecek bir konudaki hassasiyetin siyasetçiye kamuoyu önünde özeleştiri ve tavır değişikliği yaptırabilmiş oluşunu küçümsemeyelim; on sene önce böyle bir şey hayatta olmazdı.) Fakat İnce’nin, bilinçli veya bilinçsizce, Kürt seçmeni birdenbire karşısına alacak bir söz söylemesi ihtimal dışı değil. Tayyip Erdoğan’ın, zorlamayla punduna getirerek CHP’ye “çöplük, pislik” demesine karşılık verirken, İzmir’de “pislikleri denize döktüğümüzü” söylemesi, bu siyasetçinin ekibinde alarm zillerini çaldırmış olmalı. Çaldırmadıysa da çaldırmalı. CHP’nin milliyetçi birikimi pek çok musibete yol açabilir.
Güncel siyasî mevzularla doğrudan ilişkisini kurmasak da, “pislikler” lafı hem büyük gaf hem de kültür âlemimizin ortalamasının ifadesi. İzmir Rumları için sarf edilen “pislik” lafının Akşener’in “Ermeni dölü”ne mesafesi ne kadardır ki?
İşte zaten bu yüzden Selahattin Demirtaş gibi bir siyasetçi, bir defa daha, kapasitesi ve parlaklığıyla öbürlerinin arasından yukarı uzanıyor. Demirtaş’ın kazanması elbette çok zor. Ama onun ve HDP’nin tutturacağı oy oranı, yakın gelecek için başlıca belirleyici etken olacak. En az, CHP’nin dönüşmeye başlamış görünen çizgisinin samimiyeti-sağlamlığı ve parlamenter-demokrasi ihyasının garantörü rolünü üstlenmedeki becerisi kadar.
MÜTEDEYYİN SEÇMEN İÇİN MÂKUL ALTERNATİF OLARAK SAADET PARTİSİ
Saadet Partisi ve Temel Karamollaoğlu’na daha dikkatle eğilmeliyiz. Muhtemel-müstakbel parlamenter-demokrasi ihyası süreci için, Karamollaoğlu ve SP, Akşener ve İyi Parti’sinden daha sağlam ve güvenilir ortaklar olabilir. (Akşener’in devletle ilişkili olarak hangi role soyunduğunu henüz bilmiyoruz!) Karamollaoğlu, beyanlarına bakılırsa, yaşananları idrak edebilen, akıllı bir siyasetçi. AKP’nin şahsında cisimleşen, süreç içerisinde Erdoğan ve yakın çevresindeki grubun elinde başına buyruklaşan Türk-İslâmcılığın mahiyetini, kapasitesini, yapabileceklerini ve yaratabileceklerini görebildiğini sanıyorum. Aynı kafa, söylem ve kılıktaki bir başka partinin bir daha böyle bir şansı eline geçiremeyeceğini görüyordur tahmin ediyorum. Buna karşılık, mevcut Türk-İslâmcı yönetiminin tahakküm tutkusundan, dindarları düpedüz zulmün aleti haline getirmesinden sıtkı sıyrılan, mâkûl bir parlamenter-demokrasi içerisinde kendine yer arayanlar için Saadet Partisi, komplekslere kapılmadan, kolayca yerleşilebilecek bir çekim merkezi olabilir.
Demirtaş’ın tutsaklığı, bundan daha önemlisi, anadil serbestliği üzerine Karamollaoğlu’nun söyledikleri ise, bu konulara duyarlı kesimlerin hem “doğuştan” edinilmiş hem de artık epey haklı olarak artmış İslâmcı alerjisi nedeniyle fazla yankı bulmadı, lâkin bunlar çok önemli ve -en az CHP’nin dikkatli adımları kadar- dönüştürücü.
CHP ve SP’deki bu söylem değişiklikleri, umalım ki sadece lafa değil zihniyete dair yenilenmeler olsun.
ONUR MESELESİ-HESAP MESELESİ
Çünkü, her ne kadar “tarihî” sıfatını fazlasıyla hak etse de, 24 Haziran ve hemen ertesinde olacaklar, bu ülke için tarihin sonunu getirmeyecek. Diyelim her şeye rağmen, ama sahiden ama katakulliyle, diktatörlük seçeneği kazandı; ne yapacağız? Razı olup oturacak mıyız? Elbette türlü demokrasi mücadeleleri verilecek. Türkiye’nin, seçimli-parlamentolu rejim, ifade-örgütlenme özgürlüğü, demokrasi isteyen insanları yöntemler bulacak, bedeller ödeyecek, haysiyetsizliği kabullenmeyecek. Ermenistan’da, kokuşmuş resmî mafya rejimini devirmek üzere olan halk hareketinin lideri Nikol Paşinyan, meclisteki zaferinden sonra Yerevan’ın büyük meydanında toplanan halka, “Ermenistan’ın onurlu yurttaşları,” diye seslendi. Başka bir sıfat değil de “onurlu”! Muhteşem bir seçimdi. Niye?
Şahsen, Demirtaş ve HDP’nin Kürtlerden değil, başkalarından alacağı oyların bu kavramla yakın ilişkisi olacağını düşünüyorum.
Fakat bu fasılda “onur” sanırım ancak ikinci sırada yer alacak. Zira öylesine çıplak bir gerçek var ki, 24 Haziran seçimlerinde dizginsiz diktatörlük ihtimalinden kurtulmak isteyen herkesin başka herhangi bir etkeni dikkate alması bile gerekmiyor: HDP barajı aşarsa AKP+Erdoğan iktidarının devamı mümkün olmayacak, HDP barajı aşamazsa muhalefet ne yapsa boş. Hesap bu kadar net. Erdoğan dışında biri cumhurbaşkanı seçildiyse, AKP de meclis çoğunluğunu yitirmiş demektir. Aksi pek tuhaf kaçar. Erdoğan seçilirse de, onun cumhurbaşkanı koltuğunda oturduğu, meclis çoğunluğunun muhalefete geçtiği bir rejim kurulamaz, yerleşemez, süremez.
İktidar çevrelerinin giderek ilginçleşmeye başlayan haleti ruhiyesini bu yazıya katmayayım; onu daha sonra ele alırız. Zira esas “çok alâmetler belirdi” muhabbeti o tarafta.
Farklı siyasetçilerden, partilerden, ihtimallerden söz edebilmek bile iyi geldi. Boğulmak üzereyiz, kurtaralım kendimizi.
Yazarlar
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları








































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024