Ümit KIVANÇ
Bu yazıyı, “siyasetsiz siyaset” bahsine giriş mahiyetinde yazıyorum. Maalesef bu saçma olguyla uğraşmamız gerekecek. Siyaset diye bir alan yakın zamanda iktidardakilerden başka herkes yasaklı hale gelirse konu da tartışma da ortadan kalkacak. Ancak bugünkü doludizgin faşizme koşuya engel olabilmeyi umuyorsak, acilen akılları başlara toplamak gerekiyor. “Muhalefet” denen parçalı alanın bugünkü görünümü, sağlam engelden çok, koşarken herkesin çarpıp etrafa saçacağı, gelişigüzel yığılmış eski eşyayı andırıyor.
Türkiye, modern tarihin gördüğü en acayip siyasî mücadelelerden birine sahne oluyor. Ulaşılamazlıkları bir yana, giderek tarif de edilemez hale gelmiş, anlaşılır, elle tutulur bir siyasete ait olup olmadıkları belirsiz hedeflere sahip bulunduğunu ileri süren iktidar koalisyonu karşımızda. Beri tarafta, yanyana gelmedikçe başarıya ulaşamayacakları kesin olan irili ufaklı parti ve hareketler, ne tek tek ne topluca herhangi bir tanımlanabilir siyasî hedefi olan muhalefet topluluğu. “Cephesi” bile diyemiyoruz -üstelik iktidar için pekâlâ bu kavramı kullanabilecekken.
İktidar koalisyonunu meydana getiren güçlerin bâriz tek hedefi iktidarda kalmak. Muhalif saydıklarımız için böyle tek hedef tarif edemiyoruz. Normal olarak bunun iktidarı devirmek ve onun yerine geçmek olduğu varsayılır, ama muhalefeti oluşturan siyasî gruplar bunun için de öngörülmüş herhangi bir politikaya, kararlaştırılmış hamlelere, somut ara hedeflere sahip değiller. İktidarın peşpeşe yanlışlar yaparak puan kaybetmesini, bunun sonucunda uzaydan veya daha mâkûl bir yerden yetkililerin gelip onu oradan indirmesini bekliyor olmalılar.
Üstüste seçimler kazandıktan sonra bizzat lideri tarafından siyasî tasfiyeye uğratılmış, bunun sonucu olarak kaçınılmaz hale gelen örgütsel tasfiyeden kendini ancak kaybedilecek çıkarların büyüklüğü ve rövanş korkusu ile şimdilik koruyabilen AKP, gerçi hâlâ iktidara toplum desteğinin gövdesini oluşturuyor, ancak buna rağmen artık mevcut iktidarın sürdürülebilmesinin güvencesi konumunda değil. Tek başına iktidarı çoktan yitirdi, öbürlerininkinden kat kat büyük toplumsal desteğine rağmen iktidar koalisyonuna yön verebilecek kapasitesi de kalmadı. Zaten lideri onu ezdi, sözü kimse tarafından ciddîye alınmayacak hale getirdi. İktidar koalisyonunun öbür unsurlarının -yani doğrudan ve dolaylı devlet güçlerinin- konumları, yalnız siyasî ölçütlerle ele alınamaz ve başka mevzulara da dalmayı gerektirir, bu yüzden, esas olarak muhalefet üzerinde durmayı hedeflediğim bu yazıda bunlara girmeyeceğim. Yalnız MHP’ye dair tek hatırlatmayla yetineyim: Bu parti devletin toplum içerisindeki eli kolu konumunda bulunduğundan, çekirdek devlet güçleriyle aralarında önemli fark var; MHP, kendini siyasetten bütünüyle âzâde tutamaz. O zaman ona gerek kalmaz. Buna karşılık, yalnız siyasî yapı olarak da görülemez. Bu niteliğiyle, çekirdek devlet güçleriyle onlara meydanı açacak siyasî parti arasında ideal bağlantı parçasıdır.
Devlet serüveni
Üçünün birarada sürdürebileceği yegâne yolculuğun bir topyekûn devlet serüveni olduğu ortada. Dışarıya yönelik hamleler ve sınır ötesiyle de yetinilmeyip uzak diyarlardan temin edilmesi umulan zafer ve efsaneler, sadece varolan iktidar koalisyonunun unsurlarını birarada tutmaya yaramayacak şüphesiz. Muhalefet olarak tasnif ettiğimiz parçalı yapının bazı katlarını da iktidara tahsis etmeyi sağlıyor.
İkinci olarak, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bu yana değişmeyen bir varlık şartı, bugünün devlet çekirdeği etrafında toplaşmış iktidar koalisyonunca da ihmal edilmeksizin, siyasî alanın ortayerine yerleştiriliyor: Güçlü iç düşmansız devlet yönetilemez. Bu ihtiyacın uzun zamandır silahlı Kürtler üzerinden giderildiği mâlûm. (“Allah’ın lutfu FETÖ” iş görmesine gördü, ama kullanım süresi yetersiz.) Ancak 7 Haziran 2015’ten itibaren buna başka boyut eklendi ve bu boyutun ortadan kaldırılması uğruna, seçimli parlamentolu rejim ve hukuk adına yeşertilebilmiş ne varsa imha edildi.
Sözkonusu boyut, Kürtlerin hak mücadelesini memleketin genel demokrasi ihtiyacı ve arayışıyla birleştirmek üzere HDP aracılığıyla yapılan hamle ve bunun ülke batısında bulduğu karşılıktı. Daha önemlisi, böyle bir yoldan gidilirse memleketin en büyük meselesinin çözümüne doğru adımlar atılmış olacağı yolunda uyanmaya ve yayılmaya başlayan izlenimdi. Bu elbette, inisiyatifin devletten topluma kayabileceği bir demokrasi yolunun açılması demekti. “Silahsız” gidilebilen yollar açıldığında, sorgusuz sualsiz hükmetmeye alışmış Teşkilat-ı Mahsusa çekirdeği, öne sürerek kendisine ayrıcalıklar bahşedilmesini sağladığı başlıca iç düşmandan yoksun kalacağı gibi, sağ siyasetin koşulsuz hegemonyası konusunda büyük pürüz çıkacaktı. Elbette sadece konum kaybetme kaygısı değildi sözkonusu olan. Irkçılık da elvermiyordu, demokrasinin, eşitliğin, hakların ve adalet çemberinin genişlemesine. Nitekim hâlâ elvermiyor. Devlet serüveni derken, mânevî yanı ihmal etmiyoruz.
Soru abes, hesap da abes
Muhalefet üzerine konuşulacaksa tartışmasız ilk maddeye yerleştirilecek konuya buradan geçebiliyoruz: HDP’siz muhalefet nasıl kazanacak? Bu abes sorunun, bırakın telaffuz edilebilmesini, hiçbir acayiplik yokmuşçasına ortaya sürülebilmesi, gerçekte Türkiye’deki siyasî durumun -toplumsal psikolojinin de- tahlili için yeterli bile sayılabilir. Fakat biliyoruz ki, bizim şartlarımızda bu hiç acayip değil.
Bazı özel hallerde Selvi Hanım ve Dilek Hanım’ın Başak Demirtaş’la birlikte görünmeyi göze almış olmalarını hariç tutarsak, muhalefetin -o da pek sınırlı bir kısmının- HDP’ye ilişkin tavrı, “aman, bi gören olur!” diye tarif edilebilir. Dolayısıyla, herhangi bir siyasî temas, ortak politika belirleme, koordinasyon, ittifak falan gibi şeyleri kaşla gözle imâ dahi edemiyoruz. Oysa denklem basit: HDP de katılırsa muhalefet çoğunluk oluyor, HDP olmazsa olamıyor. Yaklaşık yüzde on oydan bahsediyoruz.
Muhalefetin buna rağmen HDP’ye ilişkin dışlayıcı tutumundan vazgeçmeyişinin siyasî içeriği -ki burada yapılabilecek ferahlama hamlesi Türkiye’nin o berbat yükünden kurtulup bambaşka ufuklara yelken açması anlamına da gelecektir- şu güncel durumda ikincil kalıyor. Çünkü, işte, HDP seçmeninin oyu olmaksızın iktidar koalisyonuna üstün gelmek mümkün değil.
HDP’yi dışlayan muhalefet partileri muhtemelen şu hesabı güdüyor: Ne yapacak, HDP’ye oy veren o beş-altı milyon kişi? Gidip MHP’ye, AKP’ye mi oy atacak? Mevcut iktidarın sürmesini göze alıp sandığa mı gitmeyecek?
(Herhangi birimizin sandığa gidip gidemeyeceğini, öyle bir sandığı bir daha görüp görmeyeceğimizi bilmeden bunları konuşmak da hoş, ama ne yapalım…)
Kimin çoğunluk olduğuna dair hayatî sorunun cevabını belirleyecek HDP oylarına çantada keklik muamelesi yapmak, milyonlarca seçmenin haysiyetini, psikolojisini hiçe saymak şüphesiz, yakışıksızlığı, nezaketsizliği, düşüncesizliği, kabalığı… haydi daha artırmayayım, bir yana, her şeyden önce apolitiklik. Muhalefetsen ve iktidara geçmek istiyorsan, bunu garantileyecek siyasî adımlar atarsın. Evet, İYİP ile, Davutoğlu partisi ile HDP’yi aynı “cephe”de biraraya getirmek pek olacak iş değil. Fakat bütün bu unsurların hukuk-adalet-seçim-parlamento vs. zemininde birbirleriyle mücadele için anlaştığı fikrini vazgeçilmez ilke olarak insanlara anlatamazsanız neyin yerini ne olarak alacaksınız? Burada doğrudan doğruya siyasetten vazgeçiş var. (Böyle bir demokrasi-hukuk-adalet zeminini oluşturabilmek için HDP’ye düşenlere burada haliyle girmiyoruz.)
Ve muhalefetin siyasetsizliği bununla sınırlı değil. Muhalefetle ilgili asal siyasî soruna varabildik.
İçinden halay çekmek
Muhalefet deyince gözler haliyle önce CHP’ye çevriliyor. Seçmenlerin yaklaşık dörtte birinin oyunu alan bu parti, aynı zamanda muhalefeti oluşturanlar arasında en tecrübeli, en yerleşik, en yaygın örgüt. Devlet partisiyken, bizim buraya özgü süreçler sonucunda, -“ister istemez” de diyebiliriz- ülkedeki iki ana akımdan birinin odağı haline gelmiş; kendisine birtakım toplumsal muhalefet -estağfurullah- mecburiyetleri, yüklenmiş. Kökensel karakteri, çoğu zaman siyasetsiz kalmasına yolaçıyor. Hem “kurumsal” yönetici ekipleri hem de her işi sessiz ve derinden halletmeye meyyal bu tıkız politika bürokratlarına göre çok daha dinamik, girişken, gürültücü, militan destekçi kesimleri kendilerini devletle özdeşleştirmeye alışkın olduklarından, parti bir türlü parti gibi davranamıyor. Sahiden ülkeyi yönetmeye de talip toplumsal muhalefet partisi gibi davranmasını sağlamaya çalışan siyasetçiler -bugünkü gibi- zaman zaman ortaya çıktığında, sessiz-derin bürokrasi hemen geri çekilip ışıkları kapatıyor, atılımcı-değişimci siyasetçiler vitrinde teşhir ürünü gibi bırakılıyorlar. Bu bir çeşit kapı önü. Kollarını sağdan soldan toplumun içerisine uzatmış devlet rejiminin parçası olan partiyi bu konumundan uzaklaştırmaları tehlikesi barındıran ayrıksı parçalar buraya bırakılıyor, hasımlar gelip taş atabiliyor, eskiden askerî kamyonlar geçerken toplayabiliyorlardı da.
CHP’nin karakteristik özelliği, siyasetsizlik. Bugünlere damgasını vuran “oyuna gelmeme” hattı, partinin ezcümle kravatlı-ceketli bürokrat tayfasının üzerine dizilip çılgınca halay çekebileceği çizgi. İçinden. Hayalinde. Kıpraşmadan. Orada rahat ediyorlar. Çünkü başını hiçbir yöne çevirmeden kıpırtısız durduğunda başına gelebilecek tek şey, yılların seni yaşlandırması ki, CHP’nin yerleşik eliti galiba bundan bile muaf. (Oy pusulası torbalarının üzerinde sabahlayan azimli, mücadeleci partililerin çoğalması ve şu meşhur “mıh gibi”lik lanetini ortadan kaldırması mümkün mü, henüz bilemiyoruz.)
Fakat herhangi bir değiştirici-dönüştürücü siyasî içeriğin ulaşabileceğiniz herkese anlatılması ve buna destek toplanıp o desteğe dayanılarak yönetme gücü edinilmesi değilse, nedir -düz, sığ, basit anlamıyla- siyaset? CHP’nin tartıştığı, kararlaştırdığı, ifade ettiği ve bizi kazanmak istediği, desteklersek yerine getireceğini bildirdiği, vaat ettiği siyasî hedef nedir? Yandaşı veya hasmı, herhangi bir insan grubunun topluca “şudur” diyebileceği hedefleri nelerdir?
Panzehir ihtiyacı
Muhalefetin bünyesindeki en büyük uzuvda eser miktarda siyasete zar zor rastlanırken, öbür unsurları işin içine kattığımızda gedik daha büyüyor. İyi Parti’nin siyaseti nedir? Hedefleri nelerdir? Davutoğlu’nunkiler? Saadet Partisi? Muhalefet saflarından yalnız Ali Babacan’ın partisinden siyasî sayılabilecek vaatler ve hedefler duyulabiliyor, onlar da aşırı derecede genel, neredeyse hedeften çok idealler sınıfından ifadeler. Tabiî esas soru, bu kifayetsiz siyaset gruplarının hepsinin birarada değiştirici enerji oluşturup oluşturamayacağı. Var mı bu yönde belirti gören?
HDP’nin yok sayılması tam da aksi yönde işarettir. Bir muhalefet koalisyonu tasavvur edin ki, bugüne kadar kendilerini de memleketi de kanlı çıkmazlara sürüklemekten ve birilerine iktidar imkânları sağlamaktan başka işe yaramamış ezberlerini ve takıntılarını terk edemedikleri için; farklı yollar düşünecek kapasiteye sahip olmadıkları, buna karşılık, ırkçılığın binbir çeşit zehriyle iğdiş edilmiş kolektif zihinlere sahip oldukları için; birçok konuda, basitçe “farklı düşünemedikleri” için; birçok konuda da, daha basitçe, zaten düşünemedikleri için, kendi taraflarına çoğunluk garantisi getirecek partiyi yok sayıyor. Öte yandan, aralarından bazılarının neden şu sırada iktidar koalisyonunun parçası olmadıkları, neden muhalefette oldukları belirsiz. Çünkü birçok konuda iktidardakilerle aralarındaki siyasî farklar nedir, anlaşılamıyor. Çünkü siyaset yapmıyor, siyaset konuşmuyorlar.
Muhalif siyasî partilerin HDP’ye ilişkin tavrı, özel, somut bir konudaki siyasî tavır sayılmaz. Burada Türkiye için münasip görülen bir “siyaset” tarifi -sınırları!- var aynı zamanda. Bizzat siyaset denen şeyi yok eden bir tarif. Bu dışlama tutumunu siyaset sayacaksak, muhalefetin öngördüğünün de beş-altı milyon seçmeni kafadan dışlayabilen bir siyasî rejim olduğunu düşünmemiz gerekecek. Bu durumda talip oldukları, mevcut iktidar koalisyonunun öbür unsurlarını koruyup, yalnız AKP’nin yerini almak mıdır? Muhalefete şunu sormamız gayet meşru: Libya’nın fethine komuta edecek general midir değişecek olan, siz gelince?
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024