Ümit Kurt
Aydınlanmış bir aklın iradesine ve özerkliğine sahip olma ve onu yönlendirebilme özgürlüğü aynı zamana ahlâkî bir boyutu da içkin olarak barındırır. Bu ahlâkî boyutun özgül yapısını ve çimentosunu bireyin hür aklındaki idealleri ve kurgusal yapıları hiçbir dünyevi çıkara, kısmî, sonuçsal ve pragmatik yönelimlere, kendi iradesi dışında oluşmuş sosyal ve tarihsel kurallara bırakmaması ve aksine doğanın bireye yüklediği amaç olarak gösterilen bütün bu ampirik evreni ve bu evrenin tarihini aşabilmesi ve bizatihi kendisinin bu süreçlere yön vermesi oluşturur.
Tam da bu kertede, birey olarak insan kendi hayat alanını ve bu hayat alanının kurallarını kendi özgür iradesi ve aydınlanmış aklıyla “kendi” belirlemiştir. Kant’ın da önemle vurguladığı gibi bu süreç, yani insanın kendini rasyonel, eleştirel, ahlâkî ve en nihayetinde özgür bir olgun birey olarak algıladığı süreç sanıldığı kadar kolay ve pürüzsüz bir şekilde ortaya çıkmamıştır.
Özgürlüğü belirlenimcilikten uzak bir biçimde anlama çabasında asıl önemli olan nokta “eski ve aşina yol işaretlerinin (geleneksel metafizik, vahiy, doğal hukuk) artık olmadığı bir dünyada yolumuzu nasıl bulabileceğimiz sorunudur.” Özgür ve ussal varlıklar olarak, pratik amaçlarımız uyarınca ve pratik aklın sınırları dâhilinde, tarihe bir yönelim atfedebilir, onu şekillendirebilir ve tarihi aşabilme gibi bir yetkemiz olduğu tasarımını ve düşüncesini özgür aklımız sayesinde ortaya çıkarabiliriz.
Bu bağlamda, özgürlüğün en temel dinamiği olan, onun ontolojik parametrelerinin en başatı olan “akıl (us)” ve onun yarattığı tasarımlar (idealar) tarihi aşan ve onun üzerinde olan idelerdir.
Bu noktadan hareketle, bizi tarihe yönlendiren temel saik öğrenme arzusundan ve meraktan ziyade “ne yapmamız gerekir?” sorusuna yanıt bulma çabasıdır.
Ancak bu soruya yanıt verirken tarihe olduğundan fazla bir değer yüklememek gerekir. Yani tarihin akışı içerisinde tam belirlenmişlik ve hiç belirlenmemişlik arasında yolumuzu nasıl bulacağımız kendimize sormamız gereken bir sorudur. İşte tam da bu noktada; özgürlük sorunu devreye girer. Kantçı bir perspektiften kendi kaderini tayin etme hakkı olarak vurguladığımız özgürlüğü örtülü bir fatalizmden (kadercilik) kurtarmak için yukarıda bahsettiğimiz bu iki aşırı tasarımından sıyrılmak elzemdir.
Dolayısıyla, bireyin kendi tarihine ve yaşamına yön verecek olan “kılavuz güdüsü”(guiding thread), bireyin bizatihi kendi ahlâkî ve özgür eylemleridir. Özgürlüğün ve ahlâkî eylemlerimizin yarattığı bu ortam, bize hem ilerlemenin hem de barış tasarımlarının bulgularını verir. Bu kesinlikle mekanik, biçimsel ve dışsal bir zorunluluk değildir. Doğa’ya ve nesneye bakmakla, onu analiz etmekle kurgulanamaz, idelerimiz yani kendi tasarımlarımız haline gelemez.
Bu barış ve ilerleme tasarımlarının ampirik evrende vuku bulmaması bir olumsuzluk olarak değerlendirilebilir. Ancak bu, toplumsal-tarihsel olguları yönlendirmede etkili olabilir. Bunun yanında, özgür aklın bu düzenleyici ilkelerinin kendi aklımızın ürünleri olduğunu bilmek ve kendimizi doğanın, tarihin belirlenmişliğine bırakmamak adına bu tasarımları düşünmek konusunda ısrar etmek ve bunların kendi eylemlerimize kılavuzluk edebileceğini görmek kendi kaderimizi kendimizin belirlemesini yani ahlâkî özgürlüğümüzü pekiştirmektedir. Bu da bize hayata karşı edilgen değil, etken ve müdahaleci kılar.
Tam da bu minvalde, “Aydınlanma” dediğimiz pratik ve özgür aklın ahlâkîliğini kutsayan, insanı kendi yaratmış olduğu vesayetten ve dış dünyaya bağımlı olmaktan kurtaran, insanın özgürlük ve rasyonalitenin farkına varmasıyla onu ahlâkî bir olgunluğa eriştiren, modernitenin en güçlü ayağı, insanlığa unuttuğu sorumluluk hissini hatırlatmış, onu tercihlerinin, seçişlerinin ve eylemlerinin merkezine koymuştur.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.02.2018
15.12.2017
15.11.2017
11.11.2017
19.10.2017
16.10.2017
22.09.2017
18.09.2017
14.09.2017
8.02.2017