Vahap COŞKUN
Serbest Fırka (SF) hadisesi, Cumhuriyet tarihinin kırılma noktalarından biridir. Zira Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’ndan (TCF) sonra bu ikinci çok partili hayata dönüş teşebbüsünün de başarısızlıkla neticelenmesi, ülkede tek parti diktatörlüğünü koyulaştırmış ve demokrasiye geçişi geciktirmiştir.
Ahmet Ağaoğlu, başından beri bu hikâyenin içinde yer almış; SF’nin temellerinin atıldığı, yurt sathına yayıldığı ve nihayetinde varlığına son verildiği bütün anlara tanıklık etmiştir. Onun 1934’te yazdığı hatıralarını, oğlu Samet Ağaoğlu 1947’de bir kitap olarak yayınlamıştır. Elimizdeki, bu kitabın 1969 tarihli ikinci baskısıdır.*
“Cumhuriyet Halk Fırkası’nın bir yanı”
TCF, bir tabii muhalefet hareketiydi; Cumhuriyet Halk Fırkası’nın (CHF) ağır topları arasında hayati konularda baş gösteren fikri yarılmanın kaçınılmaz bir sonucu olarak doğmuştu. Oysa SF, TCF’den tamamen farklı olarak, suni idi; Mustafa Kemal’in talimatları doğrultusunda kurulmuş bir muhalefet partisiydi.
Mustafa Kemal’in, bir muhalefet partisine ihtiyaç duymasının birkaç nedeni vardı. Halkın artan rahatsızlığı, emin olunan bir yapıya akıtılmalı ve kontrol altında tutulmalıydı. Giderek daha fazla şikâyet edilen CHF yönetimine denetlendiği hissi verilmeliydi. Meydana bir rakip salarak İsmet Paşa’ya tek olmadığı anlatılmalı, Paşa’nın gücü dizginlenmeliydi. Dış dünyaya da memlekette bir cumhuriyet idaresinin olduğunu gösteren bir resim sunulmalıydı, vs.
Mustafa Kemal, bunun için o dönem Paris Sefiri olarak görev yapan Fethi (Okyar) Bey’i görevlendirir. Fethi Bey, onun en yakın arkadaşlarındandır. Partinin yönetim kadrosunu da belirleyen Mustafa Kemal, bu çerçevede Ahmet Ağaoğlu’nu da çağırır ve artık Fethi Bey’le birlikte çalışacağını söyler. Ağaoğlu şaşırır, ne yeni partiden ne de Fethi Bey’den haberi vardır. Olanlardan bir şey anlamamıştır ama Mustafa Kemal’e itiraz etmez. Ertesi gün “Bu ne iştir?” diye sorduğu Fethi Bey, ona durumu açıklar:
“Mezuniyetle buraya geldim. Bana, ille ikinci bir fırkanın başına geçeceksin diye ısrar ediyor. Nihayet ben de kabul ettim.” (s.3)
Aslında Mustafa Kemal’in bir süreden beri ikinci bir partinin kurulmasını istediği bilinmektedir. O, CHF’ye karşı bir muhafazakâr partinin kurulmasına taraftardır. Ancak Dâhiliye Vekili Şükrü Kaya gibi çekirdek kadrosundaki aktörler, muhafazakârların sayısı fazla olduğu için bunu tehlikeli bulurlar. Onlar, Mustafa Kemal’e, toplumsal tabanı olmayan ve kolaylıkla alt edebilecekleri bir sosyalist partinin kurulmasının daha doğru olacağını söylerler.
Ancak Mustafa Kemal bu tavsiyeye uymaz, en yakın dostu Fethi Bey’in başkanlığında bir partinin kurulmasına karar verir. Peki, bu partinin programı ne olacaktır? Ağaoğlu’nun bu minvaldeki suali üzerine Fethi Bey, bu konuyu Mustafa Kemal ile görüştüklerini ve mutabık kaldıklarını söyler:
“Cumhuriyet Halk Fırkasından esaslı bir farkı olmayacaktır. Zaten iki fırkanın da yüksek idare ve nezareti kendi elinde olacaktır. Cumhuriyet Halk Fırkasından ayrılmamakla beraber benim fırkamın da taraftarı olacak, seçimlerde her iki fırkanın namzetlerini tayin edecektir. Anlaşılıyor ki; tek fırkanın doğurduğu murakabesizlikten, idaresizlikten bıkmış! Bir taraftan Meclis’te birbirini murakabe edecek iki fırkanın mevcudiyetini ve diğer taraftan da memlekette biraz hürriyet havasının esmesini arzu ediyor. Fakat evvelce olduğu gibi anarşiye ve kargaşalığa meydan vermemek için fırkalar arasında esaslarda ayrılık olmamasını ve ikisinin de yüksek bir elden idare olunmasını temin etmek istiyor. Hülasa benim fırkam Cumhuriyet Halk Fırkasının bir yanı olacaktır. Sağ mı, sol mu, onu artık hadiseler gösterecektir.” (s. 4)
“Bal günleri”
Partinin kurulmasına karar verilmiştir verilmesine de, Mustafa Kemal’in samimi olup olmadığı ve CHF’nin bu girişime müsaade edip etmeyeceği hususunda büyük şüpheler vardır. Mustafa Kemal, kuşkuları gidermek ve Fethi Bey ile arkadaşlarına itimat telkin etmek için birkaç adım atar. Mesela çocukluk ve silah arkadaşı olan ve 1937’de ölene kadar hep sadakatle yanında duran Nuri (Conker) Bey’i ve kız kardeşi Makbule Hanım’ı yeni partinin saflarına katar. Partinin kurulması ve teşkilatlanması için para sağlar. Ayrıca yeni partiye 50-60 mebus temin edeceği sözünü verir.
Ancak bunlar yeterli değildir, daha büyük bir güvence gereklidir. Halkın, yeni bir partinin kurulacağını ve Mustafa Kemal’in de buna rızasının olduğunu bilmesi lazımdır. Bir mektuplaşma mizanseni yaratılır. Mustafa Kemal, İsmet Paşa ve Fethi Bey bir toplantı yaparlar. İsmet Paşa kamuoyuna sunulacak olan mektupları kaleme alır, fakat içinde bulunduğu halden hiç de hoşnut olmadığını belli eder.
Mektuplarda, evvela Fethi Bey yeni bir parti kurma arzusunu Mustafa Kemal’e iletir. Mustafa Kemal de cevabi mektubunda yeni bir partinin kurulmasını istediğini, bu partinin kurulması ve yaşaması için elinden geleceğini yapacağını beyan eder. Karşılıklı mektuplar gazetelerde yayınlanır. Mustafa Kemal’in içeriye ve dışarıya verdiği bu söz, kâfi bir teminat sayılır ve yeni partinin kurucuları bunun üstünde bir teminat istemeyi ahlaki açıdan ayıp telakki ederler.
Lakin “yeni teşebbüsün bal günleri” çabuk geçer. İsmi bile Mustafa Kemal tarafından konulmuş olan Serbest Fırka sahneye çıktıktan hemen sonra CHF dişlerini göstermeye başlar. İsmet Paşa, SF’ye hücum eder. CHF’ye bağlı basın organlarından SF’ye “irticacı” damgası vurulur. İçişleri Bakanı’nın dahliyle devletin güvenlik güçleri SF’yi kıskaca alır. Yeni parti ile eski partinin arasında tansiyon yükseldikçe, daha önce yeni partiye yanaşanlar usulca köşeye çekilir, girenler de bir yolunu bulup çıkmaya başlar. Zaten yeni partiye giren vekillerin sayısı da 13’ü geçmez.
Ağaoğlu, havanın çok çabuk ters dönmesini birkaç sebebe bağlar. Birincisi, SF’nin kurulmasından önce çıkan ve iktidara açıktan muhalefet eden “Yarın” gazetesinin SF’yi benimsemesidir. Bir demagog olan sahibi Arif Oruç’un, Mustafa Kemal’i ve yakınlarını övüp, İsmet Paşa ve CHF’ye yönelik sert bir dil kullanması ve bunu da adeta SF parti sözcüsü gibi yapması, CHF ile SF arasındaki ilişkileri gerginleştirir. Ağaoğlu bu durumdan rahatsızdır; Fethi Bey’i partinin yayın organı olacak bir gazete çıkartılması için sıkıştırır ama ikna edemez. Fethi Bey, Yarın’dan vazgeçtiğinde ise artık çok geç olmuştur.
İkincisi, SF’nin belediye seçimlerine iştirakidir. Ağaoğlu, ülkede muhalefet fikri olgunlaşıncaya kadar SF’nin seçimlere katılmaması ve taşra teşkilatı kurmaması gerektiği kanısındadır. SF’nin yapması gereken, Meclis’te bir grup kurup yasamada muhalefet vazifesini icra etmek olmalıdır. Ancak Ağaoğlu bu fikrini parti yönetimine kabul ettiremez. Fethi Bey ve Nuri Bey, SF’nin seçimlere katılmasını Gazi’nin istediğini belirtirler.
Serbest Fırka Hatıraları – Ahmet Ağaoğlu
“Kurbanlar veririz, yeter ki sen bizi kurtar!”
Ağaoğlu’na göre Mustafa Kemal, SF’yi CHF ile yarışa girmeye sevk eden yanlış bir zanna sahiptir.
“Gazi’nin böyle bir tavsiyede bulunmuş olması pek muhtemeldir. Başında bulunduğu fırkanın memleketteki vaziyetinden tamamen habersizdi. Aldanan, iğfal edilen ve istismar edilen odur! Etrafında kendisine içinden samimiyetle bağlı kaç adam vardı? O doğru malumat alamıyordu. O zannediyordu ki memlekete bunca hizmet etmiş, memleketi esaretten kurtarmış, istiklalini temin etmiş olan fırka halk nazarında azizi ve kıymetlidir.” (s. 25)
Hâlbuki gerçek tam tersidir. CHF ile halk arasındaki bütün bağlar çözülmüştür. Halk, öncelikle korktuğundan ve bir de Gazi’ye minnettarlık beslediğinden CHF’ye tahammül etmektedir. Gazi, bir parti kurulmasına razı olduğu ve kız kardeşini de bu partiye kattığı için, artık bu iki amil de ortadan kalkmış, halk kütleleri yeni partiye doğru akmaya başlamıştır. SF’ye olan ilgi, bilhassa Fethi Bey’in Ege gezisinde göz kamaştırır. İzmir’de, Aydın’da, Manisa’da, Balıkesir’de coşkun kitleler karşılar Fethi Bey’i.
Halkın SF’ye teveccühü CHF’deki endişeleri doruğa çıkarır. İktidar, Fethi Bey’in gittiği her yerde SF’ye tuzaklar kurar, engeller çıkartır, provokasyonlar tertip eder. İzmir’de meydana gelen ve Ağaoğlu’nun tabiriyle “Şekspirvari” bir facia, SF’yi bekleyen kaderin habercisi gibidir. CHF yanlısı Anadolu gazetesi Fethi Bey’i hararetle karşılayan İzmirlilere dönük tahkir edici bir kullanınca, halk gazetenin çıkarıldığı matbaaya doğru yürüyüşe başlar. Matbaanın iç taraflarına gizlenmiş olan polis, korkutmak için halkın üzerine ateş açar, kurşunlardan biri 14 yaşındaki bir çocuğa isabet eder ve çocuk hayatını kaybeder.
“Bu arada hiçbir şeyden haberi olmayan bizler, otelde idik ve alt kattaki salonda birçoklarıyla görüşüyorduk. Birden bire otele büyük bir kalabalık hücum etti. Herkes heyecanlı ve kızgındı. Kimi ağlıyor, kimi lanet ve nefret ediyor, kimi tehditler savuruyor. Kalabalığın ortasından bir adamcağız kucağında taşıdığı bir çocuğu birden bire Fethi Bey’in ayaklarına atarak, ‘İşte size bir kurban! Başkalarını da veririz! Yalnız sen bizi kurtar!’ dedi ve ağlayarak kendisi de Fethi Bey’in ellerine sarıldı.
Manzara müthiş, tüyler ürpertici idi. Kanlara boyanmış körpe mektepli bir çocuk Fethi Bey’in ayakları altında son nefesini veriyordu. Babası da Fethi Bey’in ellerine sarılarak yakıcı bir lisanla daha başka evladını da kurban vermeğe hazır olduğunu söylüyordu!” (s. 37)
CHF’nin önde gelenleri en ağır suçlamalarla, halk katında büyüyen SF’yi hedef tahtasına oturturlar. SF’liler önce bu saldırılar ile Mustafa Kemal arasında bir irtibat kurmazlar. Ancak Yunus Nadi, Falih Rıfkı, Cevdet Kerim gibi en yakınındakilerinin SF’ye saldırıları karşısında kılını kıpırdatmaması, SF’lilerin kafasında Mustafa Kemal’in niyetleri hakkındaki şüpheleri ayaklandırır. Eğer o istese bütün hukuksuzlukları, seçimlerdeki apaçık haksızlıkları, parti üzerinde kurulan baskıları durdurabilirdi ama o durup seyretmeyi tercih ediyordu.
Mustafa Kemal’in tavrı, SF’nin ömrünün uzun olmayacağı biçimindeki yorumları beraberinde getirir. Özellikle Türkiye siyasetini yakından takip eden Batılılar, SF için vaktin dolmakta olduğunu gözlemlerler. Ağaoğlu, bir keresinde bir Fransız gazeteci ile söyleşi yapar. Gazetecinin partisinin yaşayıp yaşayamayacağına dair suali Ağaoğlu’nu sinirlendirir; ona Türkiye’nin idare şeklinin cumhuriyet olduğunu, bir cumhuriyette en az iki partinin bulunması gerektiğini ve “memleketin şefinin” de yeni partiyi istediğini belirterek sert bir cevap verir. Ama gazeteci bu cevapla tatmin olmaz, bunların bir partinin yaşaması için yeterli olmadığını söyleyince, bu kez Ağaoğlu ona “Daha ne istiyorsunuz?” diye sorar.
“Ben o kanaatteyim ki sizin bu fırka yaşayamayacaktır. Bir memlekette muhtelif fikirlerin ve muhtelif cereyanların yaşayabilmeleri için o memlekette adalet hissinin inkişaf etmiş olması lazımdır. Sizin memleketinizde ise böyle bir hissin varlığına inanamıyorum. Ben sokakta vatandaşınızı polis neferi tarafından dövüldüğünü ve buna karşı diğer vatandaşların seyirci kaldığını gördüm. Böyle bir memlekette iki fırka yan yana yaşayamaz.” (s. 54)
“Opposition of his Majesty”
Ağaoğlu’nun bir keresinde de İngiliz Sefiri Sir Klark ile bu meyanda bir sohbeti olur. Sefir, yeni partinin kuruluşunu tebrik eder ve Ağaoğlu’ndan partisinin yaşayıp yaşamayacağı hakkındaki görüşünü öğrenmek ister.
“Malumdur ki İngiltere’de muhalif fırkaya ‘opposition of his Majesty’ yani ‘Majeste Kralın Muhalif Fırkası” adı veriliyor. Ben de İngiliz Sefirine ‘Bizim partimiz de ‘opposition of his Majesty’dir’ dedim. Sefir gözlerimin içine dikkatle baktı, gülümsedi ve ‘Unutmayınız ki bizde bu müesseseler yedi yüz seneden beri mevcuttur’ diyerek uzaklaştı.” (s. 55)
Ağaoğlu, o esnada yabancıların bu değerlendirmelerini onların bizi çekememelerine ve Türkiye’nin sahici bir özgürlüğe doğru ilerlemesinden duydukları kıskançlığa bağlar. Ancak sonradan partisinin maruz kaldıklarını görünce, Avrupalıların bu uzak görüşlülüklerine hayranlığını ifade eder.
“Evet, adalet hissi olmayan, yani karşısındakinin haklarına hürmet etmeyi; onun fikirlerine ve hislerine tahammül etmeyi bilmeyen bir muhitte hürriyet, fırka vesaire gibi şeyler olamaz. Böyle muhitlerde her şey oyuna, hileye, karşılıklı ithamlara, iftiralara dökülür, nihayet bir taraf imha edilerek diğerine istediği gibi hareket etmek imkânı temin edilmiş olur.” (s. 55)
Yerel seçimler sona erer; Samsun haricinde her yerde baskı ve hile ile CHF’nin kazandığı ilan edilir. Ancak buna rağmen iktidar, SF’nin üzerine gitmekten geri durmaz. Çünkü en küçük muhalefetin gölgesi bile CHF’nin uykusunun kaçmasına yetmiştir. SF’ye verilen destek, halkın CHF’ye duyduğu öfke ve nefreti ortaya çıkarmıştır. İsmet Paşa korkmuş, Mustafa Kemal’i de korkutmuştur. Ordunun durumdan rahatsız olduğunu, SF’nin önü kesilmezse vaziyetin kötüleşeceğinin propagandasını yaparak ve yaptırarak, korkuyu hep canlı tutmuş ve büyütmüştür.
Rüzgârın sertleştiğini gören Fethi Bey, Mustafa Kemal ile görüşür. Mustafa Kemal, kendisine “SF’ye karşı vaziyet almağa ve sizinle mücadele etmeye mecburum” dediğinde Fethi Bey hayretler içinde kalır. “Aman Paşam! Bu nasıl bir şeydir? Ben sizinle nasıl mücadele ederim? Maksat bu muydu? Böyle bir şey hatır ve hayalimize gelmemişti!” diye şaşkınlığını dillendirirken Fethi Bey, Mustafa Kemal’in kendisini aldattığını, bir oyuna getirdiğini düşünür. Ağaoğlu’nun kanaati ise farklıdır.
“Ben hiçbir zaman onun bu kanaatine iştirak etmedim. Ben Gazi’nin bu işteki samimiyetine şimdi de kaniyim! Fakat bu samimiyet Gazi’ye mahsus bir samimiyetti. O öyle bir hürriyet gerdunesi (alayı) kurmak istedi ki dizginler elden kaçmasın. Fakat halkın gösterdiği ruhi halet ve karşı tarafın bu tezahürlere verdiği mana ürkütücü oldu. Gazi herkesten iyi biliyordu ki Halk Fırkasının belediye intihabında kazanması bir polis ve jandarma zaferinden aşkla bir şey değildi. Hakikatte Halk Fırkası her tarafta kaybetmiş, manen ezilmiş ve sarsılmıştı. Onu tutmak için devletin bütün kuvvetleri seferber hale getirilmişti. O yine biliyordu ki bu seferber hale getirilen kuvvetler dahi sırf disiplin prensibinden ileri gelen alışkanlıkla hareket ediyorlardı. Yoksa içten gelen bir iman, bir aşk yoktu.” (s. 78)
“Ah, şarkın bu riyakârlığı”
SF için artık yolun sonu görünmüştür. Parti yönetimi partinin feshine dair bir karar alır, Fethi ve Nuri Beyler, bu kararı Gazi’ye takdim etmek üzere Çankaya Köşkü’ne çıkarlar. Çankaya’da Gazi’nin huzurunda İsmet Paşa ve Kazım Paşa olmak üzere CHF’nin bütün büyük isimleri toplantı halindedir. SF’nin fesih metni satır satır incelenir, CHF’yi zora sokacak her cümleye şerh düşülür.
Mesela metindeki “Gazi’nin ısrar ve teşviki ve tasvibi ile kurulmuş olan Fırka” cümlesine İsmet Paşa karşı çıkar ve “ısrar, teşvik ve tasvip” tabirlerinin metinden çıkarılmasını ister. Fethi Bey ise “ısrar” edildiği bir hakikat olsa da bu kelimeyi çıkarabileceğini ama “teşvik ve tasvip” kelimelerine asla dokundurtmayacağını vurgular.
Keza İsmet Paşa, metindeki “bu şartlar dâhilinde memlekette ikinci bir fırkanın teşekkülü muhaldir” cümlesini de “Cumhuriyette fırka teşekkülü muhaldir demek, Cumhuriyetin olmadığını ilan etmektedir” gerekçesiyle kabul etmez. Fethi Bey, kendine has alaycılığıyla “Ben ve arkadaşlarım bunu muhal addediyoruz. İtiraz edenler, buyursunlar, kendileri tecrübe etsinler” diyerek İsmet Paşa’nın bu itirazını boşa çıkarır.
Ağaoğlu, bu gerçeği kâğıt üzerinde saklama, olanı olmamış ve olmamışı da olmuş gibi gösterme çabasını, bu ülkenin en büyük sorunu olarak tanımlar:
“Ah! Şarkın bu riyakârlığı! Kelime altına saklanarak vehmi mevcut, hayali gerçek gibi göstermekten çekinmemek! Bu zavallı ülkenin bütün felaketlerinin kaynağı bu korkunç ruh hastalığındadır.
Bizde Cumhuriyetten en uzak bir belirti bile yoktur. Bizdeki rejim tam manası ile en şiddetli bir diktatörlüktür ve bunu hepsi biliyor! Fakat buna rağmen herkes hürriyetten, cumhuriyetten bahsediyor, herkes serbest cumhuriyet olduğunu söylüyor, iddia ediyor!
Karşılıklı bir aldatmadır ki memleketin bir ucundan diğer ucuna kadar devam edip gidiyor!” (s. 92)
Nihayetinde 8 Ağustos 1930’da kurulan SF, 99 gün sonra, 17 Kasım 1930’da tarihe gömülür. Başta eşi olmak üzere yakınlarının uyarısına karşın naif düşüncelerle bu maceraya atılan Ağaoğlu, 100 günü bile bulmayan bu SF tecrübesinin “çok vurgunlar yemiş fakat hiçbir dakika yeis ve ümitsizliğe kapılmamış maneviyatı için en ağır ve çekilmez bir acı” olduğunu yazar. Onun bu denli yıkıcı bir acıya gark olmasının nedeni, partisinin dağılmış olması değildir, partisinin kapatılmasının ertesinde rast geldiği “ahlak düşüklüğüdür.”
“Daha beş sene evvel dinin unutulduğundan, Arap harflerinin kalktığından, hilafetin lağvından, peçelerin kaldırılmasından acı acı şikayet eden hocalar gördüm ki bu kerre bizi bütün bunları geri getirmek fikriyle itham ediyorlar.
Hürriyetsizlikten, cebir ve tahakkümden, suiistimallerden, murakabesizlikten ağızlar dolusu söz söyleyen münevverler gördüm ki bu kerre hürriyetin zararlarından, Yeni Fırkanın memleketi uçuruma götürdüğünden hararetle bahsediyorlardı.
Liberalliği ile şöhret kazanmış edipler gördüm ki, faşizmin ideal bir idare şekli olduğunu ispata koyuldular…
Evvelce göğsüne vurarak ‘tek başıma muhalefete devam edeceğim’ diye kahramanlık gösterenler, Fırkanın dağılmasından bir gün sonra Gazi’den çeşitli maddi ve manevi teselliler almak şerefine nail oluyorlar. Bunlardan bir kısmı banka, idare, meclis azalıklarına tayin ediliyorlar, ‘kızlarının düğünleri’, ‘çocuklarının hastalıkları’ münasebetiyle büyük ikramlara nail oluyorlar, kalanları ise, bir ikisi dışında, nedamet göstererek sığınıyor ve yine mebus yapılıyorlar.
Bu ne hayret verici bir komedya idi!” (s. 93-94)
Benzerlikler çarpıcı, sanki bugünleri anlatıyor Ağaoğlu.
Anlaşılan o ki, onun müşteki olduğu “hayret verici komedya” her dönemde yeni bir sürümü ile sahneye konuyor.
* Ahmet Ağaoğlu: Serbest Fırka Hatıraları, Baha Matbaası, İstanbul, 1969.
Perspektif
Yazarlar
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.07.2025
22.07.2025
15.07.2025
11.07.2025
28.06.2025
15.06.2025
30.05.2025
21.05.2025
15.05.2025
29.04.2025