Vahap COŞKUN
Çözüm süreci en büyük tehlikeyi 6-8 Ekim Ekim’de yaşadı. Sokakta kol gezen şiddet, korkunç bir şekilde öldürülen insanlar, harabeye çevrilen şehirler, toplumun her kesiminde ciddi bir kırılma yarattı. Süreç şiddetin durması üzerine kurulmuştu. Sürecin hedefi de şiddetin sonlanması ve sorunlarının demokratik siyaset yoluyla çözülmesini sağlayacak zeminin kurulmasıydı. Şiddetin insanı ürkütecek tarzda geri dönmesi, hem temeli sarstı, hem de hedefi belirsizleştirdi. Hükümet sürecin “türbülansa girdiğini” söyledi, HDP bir “kriz” yaşandığını bildirdi. Sürecin akıbeti tartışmaya açıldı. Hadiselerden sonra kimileri sürecin bitmesinden samimi bir şekilde korktu, kimileri de sürecin bitmesine dair beklenti ve temennilerini tazeledi.
Muhtemel tehlikeler
6-8 Ekim kırılması, sürecin taraflarına aslında sınırlarını hatırlattı. Tekrar bir çatışma haline dönülmesi durumunda önlerinde ne gibi muhtemel tehlikelerin olduğunu net bir şekilde anlamlarını sağladı. Hükümet gördü ki; PKK’nin şehirdeki güçlerini çok çabuk ve kolay bir şekilde mobilize edebiliyor. Bu güçler şiddeti sokaklara hâkim kılabiliyor, çatışmaları büyütebiliyor ve bunlar -artık sadece devlet ile örgüt güçleri arasında değil- farklı toplum kesimleri arasında bir cereyan ediyor. Bu çatışmalar –doğaları gereği- öngörülemeyen bir hızla kontrolden çıkabiliyor ve siyasi istikrarı derinden sarsıyor. Dolayısıyla çatışmalı ortam, hükümeti zayıflatan bir işlev görüyor.
Keza hükümet, sürecin geciktirilmeye ve ertelenmeye müsait olmadığını da müşahede etti. Zira yeni çatışma alanları doğuyor, farklı unsurlar devreye giriyor ve başka güçler rol çalmaya çalışıyor. Mesela Amerika’nın üçüncü bir göz olarak sürece dahil edilmesi gibi –sürecin tüm kimyasını değiştirmeye dönük- öneriler masaya geliyor. Tüm bunlar süreci tökezletiyor ve onun başarıya ulaşma şansını güçleştiriyor. Bu da hükümetin, ülkeye ve Ortadoğu’ya ilişkin idealleri doğrultusunda yürümesini imkansız kılıyor.
Şiddet PKK için de yanlış
6-8 Ekim, PKK’nin de şiddetin yaygınlaşmasından zarar göreceğini ortaya koydu. PKK, hedeflerine ulaşmak için şiddet kullanmayı tercih eden bir örgüt. PKK’nin kurucu felsefesine göre, gerek karşısında mücadele edilen devlet ve gerek adına hareket edilen kitle ancak şiddet kullanarak belli bir yöne çekilebilir ve belli bir doğrultuda tutulabilir. Zaman içerisinde bu felsefede kısmen yumuşama olsa da, bugün de PKK içerisinde hem devlet karşısında ve hem de toplum nezdinde sadece şiddetle yol alınabileceğini düşünen güçlü bir damar var. Fakat 6-8 Ekim ve akabinde yaşananlar, şiddetin iki yönü keskin bıçak olduğunu ve şiddete başvurmanın PKK’ye zarar vereceğini gösterdi. Üç tür zarardan bahsedilebilir:
Birincisi, şiddet, askerin sahaya inmesini sağlar. Ama PKK’ye karşı sahaya inen sadece asker olmaz. Hizbullah, IŞİD, El-Kaide gibi yapılar da PKK’ye karşı sahne alırlar. Zaten Suriye ve Irak’ta büyük bir çatışma yaşanırken, bir de Türkiye’de cephe açmak PKK’ye bir yarar sağlamaz. Gerçi PKK yöneticileri, birkaç cephede birden savaşma potansiyellerinin olduğunu söylüyorlar. Ama bu pek gerçekçi bir değerlendirme sayılmaz. Çatışmayı tekrar alevlendirmesi halinde PKK, sahada rahat hareket edemez, siyasi nüfuzunu genişletme olanağı bulamaz.
İkincisi, PKK, IŞİD’e karşı verdiği mücadeleden ötürü Batı kamuoyunda önemli bir sempati topladı. PKK’nin Avrupa’nın terör listesinden çıkarılması için çeşitli kampanyalar yürütülüyor, PKK’nin önünde meşru bir aktör olma kapısı açılıyor. Şiddet, bu fırsatın kaybedilmesine sebep olabilir.
Halka karşı şiddet
Üçüncüsü, bugünkü konjonktürde şiddet, PKK ile Kürt toplumun bazı kesimleri arasındaki mesafeyi kapanamayacak derecede açıyor. En mühimi de bu. PKK’ye şiddeti eline aldıkça, ona şüphe ve korku ile bakanların sayısı artıyor. Özellikle AKP’ye oy veren Kürtlerde ve genel olarak muhafazakar-mütedeyyinlerde PKK’ye yönelik öteden beri derin bir kuşku vardı/var. 6-8 Ekim birlikte bu kuşkunun hem dozu arttı, hem de toplumsal tabanı genişledi. Hem orta-üst sınıflarda, hem de Kürt ve Kürdistani hassasiyeti olmakla birlikte PKK’li olmayanlarda hoşnutsuzluk büyüdü. Bunlarda PKK’nin kendisi dışındaki tüm grupları baskı altına alacağı, hatta onlara hayat hakkı tanımayacağı endişesi yükseldi.
6-8 Ekim’den sonra da bazı yerlerde devam eden eylemler bu endişe ve tepkiyi beslemeye devam ediyor. Yol kesmeler, trafik durdurmalar, araç yakmalar, hendek kazmalar, özerklik ilan etmeler, vb. eylemlere toplumun her kesimi öfke duyuyor. Elbette bunun bir siyasi maliyeti olacak, fatura da PKK ve HDP’ye çıkacaktır. Siyasiler de bunu görebiliyor. Öyle ki Selahattin Demirtaş katıldığı bir televizyon programında bu konuya ayrıntılı bir şekilde değinme ihtiyacı hissetti, eylemlerin acilen durdurulması çağrısında bulundu. Demirtaş’a göre bu eylemler, halkın gündelik hayatını zora sokuyor ve çeşitli hizmetlere erişimini engelliyordu. Halk, bunlardan çok rahatsızdı, kendilerine şikayet yağdırıyordu. Bu nedenle bu eylemler bir an önce durdurulmalıydı. Açık olan şu: Şiddet artık PKK’ye kazandırmıyor, aksine onun aleyhine dönüyor, Kürtlerin önemli bir kısmıyla ilişki kurmasının önünü tıkıyor.
Kaybet/kaybet
Çözüm süreci iki tarafa da kazandırıyordu. Süreç başladıktan sonra yapılan iki seçimin (yerel seçimler ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin) sonuçları da bunu teyit ediyordu. Sürecin bitmesi ve çatışmaların başlaması ise, iki tarafın da hem içte hem de dışta kaybetmesi anlamına gelirdi. Kazan/Kazan’dan Kaybet/Kaybet’e dönmek kolaylıkla göze alınamazdı. Nitekim 6-8 Ekim’deki kırılmadan sonra da taraflar köprüleri atan bir üslup ve tavır içine girmediler. Yaşananların sorumluluğunu birbirlerinin üstlerine atsalar da bütün kapıları kapatmadılar, sürecin devamını sağlayacak bir aralığı her daim muhafaza ettiler. Görüşmelere başladılar, sürecin arkasındaki iradelerini yenilediler ve süreci ilerletme kararı aldılar.
Böylelikle süreç yeni bir aşamaya girdi. Bu aşamada hızla mesafe kat etmek için taraflar vites yükseltmek zorunda. PKK için bunun anlamı, kamu düzenini ihlal eden bütün eylemleri durdurmaktır. Burada “kamu” kavramını biraz açmak gerekir. “Kamu” devlet dairelerini ve görevlilerini, “kamu düzeni” ise devletin düzenini ifade etmez. “Kamu düzenine riayet” de, sadece devlet dairelerine ve devlet görevlilerine karşı eylemde bulunmamak anlamına gelmez. Kamu, biziz, hepimiziz, birlikte bulunduğumuz mekanlardır. Dolayısıyla kamu düzenine uymak, her bir kimsenin can ve mal güvenliğine halel getirecek herhangi bir davranışta bulunmamayı anlatır. PKK’nin yapması gereken budur. Ve bu, yalnızca sürecin yürümesi için hükümetin öne sürdüğü bir şart değil, toplumun da talebidir. PKK bu talebi karşılamakla yükümlüdür.
Hükümet açısından vites yükseltmek ise, daha önce yapması gereken birçok işi, kısa sürede hayata geçirmesidir. İmralı Heyeti’nin genişlemesi, sekretaryanın oluşturulması ve bir İzleme Heyeti’nin faaliyete başlaması bu çerçevede ilk yapılması gerekenlerdir. Süreci gözleyecek, ihtilafların giderilmesine katkıda bulunacak ve tarafların aldığı pozisyon hakkında toplumu bilgilendirecek bir İzleme Heyeti, sürece büyük bir ivme kazandırır. Öcalan’ın doğrudan Kandil ile temasını sağlayacak kanalların açılması da, hem İmralı-Kandil ikiliğini ortadan kaldırarak süreci rahatlatır.
Ortak ve çapraz sorumluluklar
Sürecin tarafları ortak bir nihai amaç belirlemeliler. Bu amaca ulaşmak için üstlenmeleri icap eden ortak sorumluluklar var. Bir kere taraflar, sürecin arkasında durduklarını, hiçbir şüpheye yer bırakmayacak netlikte, dillendirmeliler. Gönülsüz, her an vazgeçmeye hazır bir tavır sergilemekten imtina etmemeliler. Bu, hem tarafları destekleyen kitleleri sürece daha fazla kenetler, hem de süreç içinde karşılaşılabilecek birtakım olumsuzlukların tesirini asgariye indirir. İkincisi, taraflar gerek toplumun geneline ve gerek kendi tabanlarına sürecin bir kaybedenin olmayacağını –üşenmeden, sürekli- hatırlatmalılar. Topluma da, tabanlarına da barıştan herkesin kazançlı çıkacağını anlatmalılar.
Ortak sorumluluklarının yanı sıra tarafların çapraz sorumluluklarından da söz edilebilir. Çapraz sorumluluktan kastım şu: Türk kamuoyunun ve özellikle milliyetçilerinin ikna edilmesinde asıl iş PKK’ye, mütereddit Kürtlerin ikna edilmesinde ise asıl yük hükümete düşüyor.
Türkiye’nin Batı’sının sürece dahil edilmesini kolaylaştıracak iki husus vardır: Bunlar; çatışmaların/ölümlerin yaşanmaması ve ülkenin birliğine bir tehdidin olmamasıdır. Burada asıl muhatap PKK’dir. Eğer PKK bütün illegal faaliyetlerini durdurursa, toplumun genelinde sürecin benimsenme hızı ve oranı artar, gerekli adımları atılmasını sağlayacak atmosfer daha rahat oluşur.
Mütereddit Kürtlerin ikna edilmesi için ise, hükümet inisiyatif almalıdır. Bir yol haritası ortaya konulmalı, buna uygun düzenlemeler yapılmalıdır. Hasta tutuklu ve hükümlülerle ilgili taleplerin karşılanması, Avrupa Yerel Yönetimler Şartı’ndaki şerhlerin kaldırılması, geri dönüşlerin başlaması, Suriye Kürtleri ile daha yakın ilişkinin kurulması gibi somut adımlar bu süreci hızlandırır. Hükümet demokratikleşmeyle sürekli bir üst aşamaya geçildiğine dair toplumda bir hissiyat yaratmalı ve bunu sürekli canlı tutmalıdır. Şiddetin kapısını bir daha açılmamak üzere kapatacak olan budur.
http://haber.stargazete.com/acikgorus/siddetin-kapisina-kilit-vuralim/haber-970309
Yazarlar
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.07.2025
22.07.2025
15.07.2025
11.07.2025
28.06.2025
15.06.2025
30.05.2025
21.05.2025
15.05.2025
29.04.2025