Vahap COŞKUN
Normal hukuk düzeninin hükümleri ile üstesinden gelemedikleri bir tehdit veya tehlike ile yüz yüze geldiklerinde devletler, özel yönetim şekillerine müracaat ederler. Olağanüstü Hal (OHAL) de bunlardan biridir. Bu anlamda o bir hukuksuzluk hali ya da hukukun yokluğu değildir. Aksine, dayanağını Anayasada bulan olağanüstü bir hukuk rejimidir.
15 Temmuz kalkışmasının Türkiye’de olağanüstü bir durum yarattığı tartışılmaz. Gayri-meşru ve gayri-ahlaki kalkışma, halkın demokratik iradesine çarptı ve bastırıldı. Akabinde devlet başlıca üç hedefi önüne koydu:
- Darbe tehdidini tümüyle bertaraf etmek;
- Darbenin askeri ve sivil bürokrasi içindeki uzantılarını tespit edip bunları etkisizleştirmek;
- Darbenin faili olan Gülen Cemaati mensuplarından devleti temizlemek.
Olağanüstü hal ilanı bu vasatta alındı. OHAL’in iki temel gayeye matuf olduğu söylenebilir:
- Mevzu bahis darbe tehdit ve tehlikesini ortadan kaldırmak için geniş yetkiler tanınan idarenin etkili ve hızlı hareket edebilmesini sağlamak;
- Bu süreçte alınacak kararları ve hayata geçirilen uygulamaları hukuki tabana oturtmak.
Direkten dönmek
OHAL, kulağa hoş gelen bir kavram değil. En son 2002’de kaldırılmış ve memleketin bir bölümü uzun bir aradan sonra ilk kez olağan bir havayı teneffüs etme imkânı bulmuştu. Peki, 14 yıl sonra ve bu sefer ülkenin tamamında olağanüstü hal yoluna gidilmesi içte ve dışta nasıl yankılanır?
OHAL, iç kamuoyunda geniş bir sosyolojik meşruiyete sahip. Zira Türkiye, deyim yerindeyse, direkten döndü. Derin bir siyasi ve hukuki yıkımdan son anda yakasını sıyırdı. Tedavisi yıllar alacak ölümcül bir darbeden kıl payı kurtuldu. Karşılaştıkları vahşet insanları sarstı. Toplum, sınırsız bir kötülük potansiyeli bulunan ve devleti ağ gibi sardıkları ortaya çıkan darbeci çete ile baş edebilmek için yönetime olağanüstü yetkiler verilemesini doğal karşıladı. Bunu maruz kaldığı melanetten çıkmanın bir bedeli olarak okudu.
Uluslararası kamuoyuna gelince; burada ilk söylenmesi gereken uluslararası hukukun da OHAL’e cevaz verdiğidir. Misalen AİHS’nin 15. maddesi ile BM Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nin 4. maddesinde OHAL’e ilişkin düzenlemeler bulunur. Dolayısıyla her devlet gerek gördüğünde, iç ve uluslararası hukukun tanıdığı bu olanaktan istifade ederek OHAL’e başvurur.
Nitekim son dönmelerde bunun örneklerine sıkça rastlar olduk. Meydana gelen terör olayları nedeniyle birkaç ülke olağanüstü tedbirler aldı. Mesela Fransa, Paris saldırılarından sonra ilan ettiği OHAL’i Nice’deki saldırılardan sonra altı ay daha uzattı. Ferguson ve Baltimore’daki siyahîlerin büyük çaplı protestoları ve gösterileri karşısında Amerika, gösterileri bastırmak ve yayılmasını engellemek amacıyla olağanüstü halde karar kıldı. Münih’teki alışveriş merkezi saldırısından hemen sonra Almanya da OHAL dedi ve kamu düzeninin temini maksadıyla birçok tedbir uyguladı.
15 Temmuz gecesi Türkiye’nin yaşadığı felaket, bu ülkelerin başına gelenle kıyas kabul etmez. Anılan ülkelerden boyutu, çapı ve genişliği itibariyle çok daha yıkıcı bir tehdide ve tehlikeye maruz kaldı Türkiye. Bu itibarla Türkiye’nin kendisine yönelik tehdidi savuşturması ve açılan yaraları sarması için OHAL ilan etmesi tabiidir. Eğer söz konusu ülkeler benzer bir saldırıya uğrasalardı -örneğin parlamentoları ve cumhurbaşkanlığı/başkanlık sarayları bombalansa, başbakanlarına ve devlet başkanlarına suikast teşebbüsünde bulunulsaydı- Türkiye’yi kat be kat aşan sert önlemler alırlardı.
Hukuka uygunluk
Yani OHAL ilanı üzerinden Türkiye eleştirilemez. Diğer devletler için hak olan, Türkiye için de haktır. Türkiye’nin dikkat etmesi gereken husus, OHAL’i de hukuka uygun bir şekilde yürütmektir. OHAL’de olağanüstü hal makamlarının kararlarına karşı iptal davası açılabilir. Yine bu makamlarının kararlarından kaynaklanan zararların giderilmesi için “tam yargı davası” yoluna da gidilebilir.
Lakin yargısal denetimden daha öncelikli olan, siyasi iradenin OHAL’in yürütülmesine rengini verecek olan davranış kodlarıdır. Burada öncelikli olarak iki noktaya odaklanmak lazımdır:
İlki, devlet ve hükümetin OHAL olsa da -normal olana göre sınırlandırılmış ve azaltılmış- hukuka riayet mükellefiyetidir. Siyasi iktidar, kamu yetkisini kullanan tüm ajanlarının hukuki sınırlar içinde kalmasını sağlamakla yükümlüdür. Bu bağlamda uygulamaları hukuka uygunluk noktasında izlemeli, uygulayıcıları uyarmalı ve hukuk alanının dışına çıkanlara gerekli müeyyideleri uygulamalıdır.
Bilhassa, darbe ithamı ile tutulanların herhangi bir şekilde işkence ve kötü muamele görmelerinin önüne geçilmelidir. Bu, her şeyin ötesinde, ahlaki ve hukuki olarak doğru olduğu kadar, siyasi olarak da doğru olandır. Çünkü darbe soruşturması kapsamında çok önemli ifadeler veriliyor, itiraflar yapılıyor. Darbenin karanlıkta kalan noktalarının aydınlığa kavuşturulması ve sorumluların belirlenmesi bakımından da bunlar büyük bir önem taşıyor. Bunların sıhhatine halel getirecek her davranış, darbe ile mücadeleyi sekteye uğratır. İfadelerin zor altında verildiğine, itirafların baskıyla alındığına karine teşkil ederek darbecilere yarar; Kötü muamele, hem darbenin bağlantılarının çökertilmesini ve suçlularının cezalandırılmasını güçleştirir, hem de ileride Türkiye’nin başını ağrıtır.
Puslu havayı seven kurtlar
Halka böyle ağır bir zulmü reva görenlerin, hak ettikleri cezaya çarptırılmaları adaletin gereği. Ancak suçluların tespiti sürecinde titiz bir çalışma yürütülmesi, kuyumcu terazisi gibi hassas olunması şart.
Buhranlı bir dönemden geçiyoruz ve bu birçok sakıncayı da beraberinde getiriyor. Puslu havadan yararlanmak isteyen çok sayıda kurt gündemi esir alabilir böyle zamanlarda. Olur-olmaz herkesi darbeci sınıfına koyabilecek bir insan grubu var bu ülkede. İkbal ve rant elde etmek veya kendi kariyerleri için tehdit oluşturduğunu düşündükleri masum insanları elemine etmek isteyeceklerini tahmin etmek de güç değil.
Devlet bu konuda çok dikkatli ve hassas olmalı. Mesela, darbe kalkışmasının ertesinde çok sayıda kişiye kamu görevinden el çektirildi, kimileri de kamuda çalışma hakkından mahrum edildi. Elbette, darbeyle bağlantısı olanlar bu tür müeyyidelere tabi tutulur. Bunda sorun yok. Fakat devlet bu tedbirleri alırken hangi kriterlere dayandığını şeffaf bir biçimde ortaya koymalı. Şüphe bulutları ancak böyle dağıtılabilir, kötü niyetlilere ancak böyle set çekilebilir.
Türkiye yakın zamanda dehşet verici bir girişimle sarsıldı. Darbe davaları, tarihin akışını değiştirecek ölçüde mühimdi. Ne var ki ilgili-ilgisiz herkesin aynı torbaya konması ve davaya karıştırılması, davaları sulandırdı. Kurunun yanında yaşın da yandığı görüldüğünde, davalar itibar kaybına uğradı, gözden düştü. Kimsenin davalara itimadı kalmadı ve gerçek darbecileri teşhis edip cezalandırmak da hayal oldu.
Bugün aynı hataya tekrar düşmemek mümkün. Hukuka uygunluğun hayatiyetini hatırlatmak, darbecilerin ekmeğine yağ sürmek veya darbe ile mücadele edenlerin azmini kırmak olarak yorumlanmamalı. Çünkü hukuk, bazılarının sandığı gibi, ayağımıza dolanan bir ip, şimdilik bir kenara bırakılması gereken bir lüks ya da hedefe ulaşmayı imkânsız kılacak bir zaaf değil. Tersine darbecilere karşı etkili mücadele ancak onun içinde kalınarak verilebilir.
Yazarlar
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.07.2025
22.07.2025
15.07.2025
11.07.2025
28.06.2025
15.06.2025
30.05.2025
21.05.2025
15.05.2025
29.04.2025