Vahap COŞKUN
14 Eylül’de PKK, AKP Hakkâri 1. sıra milletvekili adayı Ahmet Budak’ı, Şemdinli’de evinin kapısında ve çocuklarının gözleri önünde öldürdü. Cinayeti PKK’nin silahlı gücü HPG üstlendi. Almanya’da yayın yapan Yeni Özgür Politika gazetesi, HPG’nin “AKP’liler hedefimiz “ açıklamasını manşetten verdi. Gazeteye göre “Gerilla, Budak’ı cezalandırmıştı.”
PKK, AKP’li siyasetçileri hedef ilan ettikten sonra art arda saldırılar gerçekleştirdi. Son iki aylık zaman zarfında, AKP’de çeşitli düzeylerde görev yapan beş siyasetçi bu saldırılarda hayatını kaybetti. (Ahmet Budak – Hakkâri Milletvekili Adayı, Menderes Özel - Şemdinli AKP üyesi, Naci Adıyaman – Şırnak/Beytüşşebap İlçe Gençlik Kolları Başkanı, Aydın Muştu - Van/Özalp İlçe Başkan Yardımcısı, Deryan Aktert – Diyarbakır/Dicle İlçe Başkanı)
PKK’nin siyasetçilere yönelmesinde son dönemde sahada yaşananların bir payı var. Devlet hem kırsalda hem de şehir merkezlerinde operasyonlara hız vermiş durumda. PKK içine düştüğü sıkışmışlığı aşmak nispeten riski az ama sansasyonu yüksek eylemler gerçekleştirmek istiyor. Bu kapsamda öncelikli olarak yöneldiği üç hedef var:
- Metropoller
- Bölgede karakollar ve kontrol noktaları
- AKP’li siyasetçiler.
Demokrasi köpüğü
Yani siyasetçilere dönük saldırılarda mevcut durumun bir etkisi var. Ama sınırlı bir etki bu. Bir de işin yalnızca buna bağlanamayacak daha derin kısmı var. Asıl önemli olan da budur. Yani PKK’nin rekabete gelemeyen yapısıdır. PKK’nin muhalif veya düşman olarak tesmiye ettiklerini hedefe koyması, onun rekabeti kabul etmeyen yapısıyla doğrudan ilgilidir.
PKK kendi dışındakilere saldırmak için her dönem farklı bir neden sunar. Gündemdeki bir problemle bağlantılı gerekçeler öne sürer. (Mesela son saldırılarını, belediyelere kayyum atanması ve HDP/BDP’li siyasetçilerin gözaltına alınmasıyla açıklıyor.) Bunlar meselenin aslını göstermez. Temelde yatan PKK’nin hegemonyasının mutlak kabulünü istemesidir. Farklı ve kuvvetli bir görüşe tahammül etmez. Resmi ideolojisinin haricinde bir sözün dolaşıma sokulmasından nefret eder. Yaşamın her alanına sızarak toplumu bütünüyle kontrol altına almaya çabalar.
PKK ve bileşenleri “demokrasi” lafını ağızlarında düşürmezler. Her söze demokrasi ile başlarlar, demokrasi ile bitirirler. Örgütlerinin isimlerinde “demokratik” sıfatını asla ihmal etmezler. Oysa gerçekte bu, bir köpükten ibarettir. Zaten bir kavramın bu kadar vurgulanıp göze batırılması onun yokluğuna delalettir.
PKK zihniyetinde demokrasi (!) iki grup için geçerlidir: İlki, PKK’nin dogmalarını sorgusuz sualsiz kabul edenlerdir. PKK’nin yaptıklarına ve söyledeikleirne “eyvallah” demk kaydıyla, önünüzde muazzam bir “demokratik” alan açılır. İkincisi ise, PKK için tehlike oluşturmayacak kadar zayıf olanlardır. PKK, bir renk olarak bunlardan istifade eder, “demokratik” iddiasının bir nişanesi sayarak vitrine koyar.
Fakat eğer bir örgüt, parti ya da inisiyatif belli bir kuvvete erişir veya bu yönde emare gösterirse köpük uçar, çıplak gerçek işlemeye başlar, tavırlar anında değişir. PKK bunu hâkimiyetine dönük bir tehdit olarak algılar ve silahlarını doğrudan ona döndürür.
Hedef AKP mi?
Hâlihazırdaki hedef AKP. Fakat bu kimseyi yanıltmamalı. PKK için bir partinin adı önem taşımaz. O ad bugün AKP olur, yarın bir başkası. PKK için mühim olan, o partinin kendisiyle mücadele ve kendini alt edebilme potansiyeline sahip olup olmadığıdır. Eğer sahipse, adı ne olursa olsun fark etmez, PKK’nin ona yönelmemesi düşünülemez. Dolayısıyla bugün güçlü olan AKP değil de mesela CHP ya da HAKPAR, PAK, KDP olsaydı PKK’nın hışmına uğrayan onlar olurdu.
İlk kez karşılaşmıyoruz bu durumla. PKK’nin uzak ve yakın tarihinde yapılacak kısa bir gezintide bu iddiayı teyit eden birçok misale rastlanabilir. Merak eden, PKK’nin silaha ilk davrandığında ne yapıp ettiğine bakar. “Önlerini tıkadıkları” gerekçesiyle diğer Kürt örgütlerine karşı nasıl şiddet uyguladığını ve hangi suikastları gerçekleştirdiğini görür[i].
Kaldı ki bir tek burayla sınırlı bir durumdan da söz etmiyoruz. PKK gittiği her yerde bunu uygular. Bu meyanda Suriye deneyimi son derece öğretici. Suriye’de iç savaş öncesi bir düzine Kürt partisi vardı. PKK/PYD, rejimle kurduğu ittifak sayesinde büyük bir güç devşirip bu partilerin tamamını silahla sindirdi.[ii]
Roj Peşmergeleri
PKK, Rojawa’ya kendisi dışında herhangi bir gücün yer almasına müsaade etmedi. Mesela Suriyeli Kürtlerinde müteşekkil, sayıları 5000’e ulaşan ve Roj Peşmergeleri olarak bilinen silahlı bir güç var. Kürdistan Bölgesel Yönetimi tarafından eğitilen bu güç, Rojawa’ya gelip IŞİD’le savaşmak istedi. PKK, bunu reddetti. Silah tekelini korumak PKK için o kadar önemli ve öncelikli ki, IŞİD’in Kobani’yi muhasara altına aldığı dönemde bile ancak çok az sayıda peşmergenin Türkiye üzerinden Kobani’ye geçmesine razı oldu.[iii]
Bugün Rojawa’da siyasi ve içtimai hayat tamamen PYD’nin tekeli altında. Muhalif bir unsurun kamusal alanda temsil şansı bulunmuyor. Alternatif siyasetler takip etmenin imkân ve ihtimali yok. PYD’nin karşısında yer almanın bedeli çok ağır. PYD, özgürlük karşıtı bu hali muazzam bir devrim mistifikasyonu ile örtmeye gayret ediyor. Ama bu mistifikasyon, PYD ile aynı görüşleri paylaşmadığı için Salih Müslim’in ağabeyine ve en yakın akrabalarına dahi yaşam hakkının tanınmadığı gerçeğini değiştirmiyor.[iv]
Şiddetin hükmü
Ezcümle bu, PKK’nin ilk andan itibaren tatbik ettiği bir tarz. PKK bir alana girdiğinde ayakları yere sağlam basar basmaz orayı temizlemeye girişiyor ve orada kendi dışında bir özne bırakmamaya çalışır. PKK bir alanda egemen olduğunda ise, elindeki silah sayesinde oraya başka bir gücün girmesine engel olur.
Peki, bu sürdürülebilir midir? Hayır, değildir.
Bugüne kadar PKK’nin bu tarzla kendi adına belli bir mesafe almış olması, aynı tarzın bundan sonra da iş göreceği anlamına gelir mi? Hayır, gelmez.
Çünkü Kürtler bu dayatmayı kabul etmezler. Cumhuriyet de aynı hayalin peşinde koştu: Kürtleri tek tipe, tek dile, tek siyasete mahkûm etmek istedi. Kendi görmek istediği Kürdü inşaya soyundu. Olamadı, başaramadı. PKK de yapamaz. Bugünün dünyasında sadece kendine tabi bir Kürt toplumu oluşturmaya ne PKK’nin gücü yeter ne de başka bir aktörün.
PKK şiddetle belki bazı çevreleri tasfiye edebilir. Siyasetçileri ve sivil toplu temsilcilerini öldürebilir. Silahla milletin üzerine korku salabilir. Ama Kürtleri mutlak bir itaate ve suskunluğa zorlayamaz; ne burada, ne de Suriye’de. Nihayetinde silah ve korku da bir yere kadar hüküm sürer.
Ne demişti Talleyrand? “Süngü ile her şeyi yapabilirsiniz, ama üstüne oturamazsınız.”
[i] Mesela PKK, 1978’de Dengê Kawa’nın liderlerinden Ferit Uzun’u Siverek’te katletti. İbrahim Küreken, Uzun’un anısına ithaf ettiği kitabında, bu olayın ayrıntılarını, cinayet sonrası yapılan açıklama ve itirafları detaylı bir şekilde anlatıyor: İbrahim Küreken; Parçası, Tanığı, Mahkûmu, Sürgünü Oldum, İletişim Yayınları, 2016, s.125-140.
[ii] Suriye Kürdistanı’nda Kürt partilerinin ayrışma süreci ve nedenleri hakkında bakınız: Jordi Tejel; Suriye Ayaklanması ve Kürtler: ‘Gençlik Devrimi’nden ‘Partizan Savaşı’na, Kürt Tarihi Dergisi, Sayı 3, Ekim-Kasım 2012, s. 56-61.
[iii] KDP’nin Uluslararası İlişkiler Temsilcisi Ahmed Hani, Kürdistan Bölgesel Yönetimi olarak Kobani’ye çok daha fazla peşmerge göndermek istedikleri, fakat PYD’nin bunu 150 ile sınırlı tuttuğunun altını çiziyor. http://bas-haber.com/tr/news/22884/kdpli-ahmed-kani-barzani-cozum-icin-devreye-g
[iv] Salih Müslim’in ağabeyi Mustafa Müslim, PYD’nin güçlü olmasını ellerinde silah olmasıyla açıklıyor: “Kendilerine muhalif olanları tutukluyor ve karşılarına farklı bir görüşle çıkılmasını da istemiyorlar.” http://rudaw.net/turkish/middleeast/201020151
RojavaNews’te yer alan bir habere göre PYD Eşbaşkanı Salih Müslim’in eşi Ayşe Efendî’nin kardeşi İzet Efendî’nin Kobanê’de açtığı özel hastaneye PYD güçleri el koydu.http://www.nerinaazad.net/news/kurdistan/rojava/salih-muslimin-akrabasi-pydye-ates-puskurdu
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
























































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.10.2025
8.09.2025
3.09.2025
27.08.2025
23.08.2025
19.08.2025
14.08.2025
5.08.2025
29.07.2025
22.07.2025