Vahap COŞKUN
O meşum gecenin üzerinden tam bir yıl geçti. Gerçekten çok karanlık bir geceydi. Milletin emeği ve milletin parasıyla temin edilen silahlar milletin üzerine doğrultuluyordu. Halkı düşmanlara karşı korunması için atılması gereken kurşunlar ve bombalar halkın kafasına yağdırılıyordu. Demokrasiyi simgeleyen tüm aktörlerin ve kurumların yok edilmesi isteniyordu.
Hedef bütün bir ülkeyi teslim almak, eşine az rastlanır bir kötülüğü hâkim kılmaktı. Ancak halk, bu azgın kötülüğe pabuç bırakmadı. Canı pahasına da olsa direnerek darbecilerin devleti ele geçirmesine müsaade etmedi. Ve böylece 15 Temmuz, bir halkın demokrasi için hayatını ortaya koyduğu istisnai bir gün olarak geçti.
Bu gün, öncesi ve sonrasıyla serinkanlı bir biçimde değerlendirilmeli. Bir daha böylesine bir canice girişime maruz kalmamak için gereken dersler çıkarılmalı. Bu meyanda bazı noktalara değinmek isterim.
Darbe geleneğine halk tokadı
Türkiye’de bir darbe geleneğinin varlığı herkesin malumu. Cumhuriyet tarihinde askerler ilk olarak 27 Mayıs 1960’da yönetime el koydu. Siyasi iktidar 27 Mayıs’a karşı direnç göstermedi. Darbeciler başarı kazandı, taltif edildi ve kendi kafalarına uygun bir yönetim tanzim etti. Düzenin “kurucusu” iddiasındaki orduyu düzenin “koruyucusu” ve “kollayıcısı” da kılan bu tablo, daha sonra yapılacak darbelerin de yolunu döşedi. Askerler, hükümetlerin rotadan çıktığını düşündükleri noktada darbe yapma hakkını kendilerinde buldu. 27 Mayıs’ta, 12 Mart’ta ve 12 Eylül’de demir yumrukla, 28 Şubat’ta ise kamuflajlı bir biçimde, siyasetçiler, seçimle geldikleri yönetim makamlarından uzaklaştırdılar.
Sivil yönetimlerin hiçbiri darbecilere itiraz etmedi. Askerler düdük çaldığı anda onlar sahayı terk ettiler. Alışılagelen bu davranış kalıbındaki ilk çatlak 27 Nisan’da yaşandı. Askerlerin elektronik muhtırası AKP hükümeti tarafından kabul edilmedi ve üniformalı bürokratlara hükümetin emrinde oldukları hatırlatıldı.
Ancak asıl kırılma 15 Temmuz’da oldu. Başta ordu, emniyet ve yargı olmak üzere devletin en hassas noktalarına sızmış FETÖ, doğrudan bir darbe yapmaya kalktı. Fakat ne siyaset bunu sineye çekti ne de halk rıza gösterdi. Siyasi iktidar ilk andan itibaren darbeyi tanımadığını ve direneceğini ilan etti. Halk sokaklara döküldü, tankların önünde durdu, uçaklara göğsünü siper etti. Böylece Türkiye tarihinde ilk defa bir darbe halkın karşı koymasıyla akim kaldı. Halk bir giyotin misali boynunun üzerinde asılı duran darbe geleneğine güçlü bir tokat aşketti.
Demokratik rüşt
15 Temmuz, Türkiye halkına dönük iki tarihi önyargıyı un ufak etti. Önyargılardan biri mütedeyyin kitleye ilişkindi. Birçok mahfilde, AKP tabanının ve toplumun çoğunluğunu oluşturan bu kitlenin -- kendi aleyhine olan gelişmelere bile -- meydanlarda tepki verip vermeyeceği konuşuluyordu. Onlara göre halk kuzu gibiydi; her ne kadar bugün iktidarı destekliyordu görünse de, bir güç gelip o iktidarı yaka paça dışarı attığında gıkı çıkmazdı. Halk Menderes’i de çok sevmiş ama onun darağacına götürülmesine ses etmemişti.
Önyargılardan biri de, ordunun Türkiye toplumu içinde sahip olduğu yere ilişkindi. Yerleşik görüşe göre Türk milleti “asker millet”, ordu da “peygamber ocağı” idi. Her bir vatandaşın nezdinde ordunun ayrı bir değeri vardı. İnsanlar orduyu gözünden sakınır, onun her tülü talebini karşılamak için canını dişine takardı. Bazen hatalı da olsa, yanlış yollara da sapsa, nihayetinde ordu bizim ordumuzdu, onun sözü yerde kalmazdı. O sebeple ordunun önayak olacağı bir girişime halkın itiraz etmesi düşünülemezdi.
15 Temmuz’da bu ön yargı da yıkıldı. Halk, siyasi tercihine tecavüz etmeye kalkan ordu içine çöreklenmiş bir güruha karşı ayağa kalktı. Darbecilerin hesap edemediği husus buydu; Onlar geçmiş darbelerdeki gibi yönetime el koyduklarına dair bir bildiri yayınladıklarında herkesin evine çekileceğini ve kendilerinin de işlerini rahatlıkla göreceklerini düşünmüşlerdi. Hiç de düşündükleri gibi olmadı; insanlar sokaklara aktı, kışlaların önüne geçti, meydanları doldurdu ve kendi kaderini zorbaların eline terk etmeyecek bir irade gösterdi.
15 Temmuz’daki gasp eyleminin boşa çıkarılmasını 16 Temmuz’da “demokratik rüşt”ün ispatı olarak nitelemiştim. Halkın darbelere karşı ergin bir tavır göstermesini sağlayan birçok faktör var. Geride kalan darbelerin yarattığı tahribat insanların zihninde halen diriliğini koruyor. Kör topal da olsa yaşanan yarım asrı aşkın bir demokratik tecrübe ve birikim var. Toplum, eskisine kıyasla çok daha çoğulcu bir yapıda. Ekonomi dünyaya entegre ve çeşitlilik arz ediyor. Medyada tekel yok; iktidara ve muhalefete angaje medya kuruluşları bulunduğu gibi, politik aktörlere karşı mesafesini koruyan ve bağımsız bir çizgi takip etmeye çalışan kuruluşlar da var. Ayrıca sosyal medyadaki hareketlilik ve çeşitliliği de unutmamak gerek. Süreç içinde söz konusu faktörler derinleştikçe darbeseverlerin hevesleri de o derece kırılacaktır.
Savunanı olmayan darbe
15 Temmuz’un kendinden öncekilerden bir farkı, bu darbeyi bir savunanın bulunmaması oldu. 27 Mayıs’ın da, 12 Mart’ın da, 12 Eylül’ün de, 28 Şubat’ın da, 27 Nisan’ın da gerek tabanda ve gerekse elitler arasında savunanları vardı. Bunlar darbelerin propagandasını yapar, sivillerin neden alaşağı edildiğini anlatır, yeni düzenin parametrelerini kurardı. Darbecilere rehberlik eder, darbeleri her düzeyde meşrulaştırmak için argümanlar üretirdi.
Oysa 15 Temmuz’un toplum nezdinde böyle bir hamisi yok! AKP’ye karşı en sert muhalefeti yapanlar ve hattâ Erdoğan’dan nefret edenler dahi, FETÖ’cü bir darbeye sıcak bakmadı. Darbecilerin zaten toplum nezdinde en küçük bir karşılığı yoktu. Bir de buna darbenin yürütülüşündeki gaddarlık eklenince, öfke sel olup aktı. Öyle ki, bu hain kalkışmanın altında imzası olanlar bile darbeden taraf bir görüntü vermekten kaçındı. Suret-i, haktan görünmeye çalıştılar, darbe ile alâkalarının olmadığını söylediler, darbe teşebbüsü ile aralarındaki somut irtibatı ve delilleri bile kabul etmediler. Böylece 15 Temmuz, sahipleri tarafından bile ortada bırakılan en lânetli darbe olarak tarihteki yerini aldı.
Ortak nefret objesi
15 Temmuz’un bir savunanının olmaması, darbenin mimarı olan FETÖ’nün akıbeti için de büyük bir anlam taşıyor. FETÖ’nün geniş bir uluslararası ilişkiler ağına sahip olduğu biliniyor. Öyle olmasaydı 160 ülkede okul açamazdı. FETÖ bir dış koruma kalkanına sahip ve sağdan soldan destek de alıyor. Nitekim Türkiye’nin tüm başvurularına rağmen örgütün liderinin ve diğer darbe planlayıcılarının Türkiye’ye gönderilmemesi bu koruma ve desteği teyit ediyor. Keza FETÖ’nün çok sayıda yetişmiş elemanı da bulunuyor. Bunlar özellikle dışarıda lobi faaliyeti yürütmede çok aktifler ve dış dünyada Türkiye aleyhtarı bir atmosferin oluşmasında ziyadesiyle etkin rol oynuyorlar.
Lâkin bütün bunlar FETÖ’ye Türkiye’de bir gelecek sağlayamaz. Çünkü toplumsal algıda bu örgüt ajan, hain ve düşman olarak kodlandı. Bu kodlama genel bir kabul gördü. Her kesim bu örgütü lânetle anıyor ve ondan kaçıyor. Hiç kimse isminin FETÖ ile birlikte anılmasını istemiyor. Dış dünyada mevcut AKP ve Erdoğan karşıtlığı, FETÖ’ye dışarıda bir süre daha soluk aldırabilir -- ama Türkiye’de hiç kimse bu örgütle bir araya gelmez, gelemez; aynı karede görünmez, görünemez.
Ezcümle, FETÖ artık ortak bir nefret objesi ve dolayısıyla onun bu ülkede bir istikbali olamaz.
Devam edeceğim...
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
30.05.2025
21.05.2025
15.05.2025
29.04.2025
21.04.2025
15.04.2025
8.04.2025
28.03.2025
19.03.2025
16.03.2025