Vahap COŞKUN
Türkiye 2017’nin Nisan ayında yapılan halk oylamasının ardından parlamentarizm ile olan yollarını ayırdı ve adına “cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi” denilen yeni bir yola girdi. Hükümet sisteminde yapılan bu değişiklik ülkenin siyasi kimyasını da yeniden şekillendirdi.
Çünkü yeni sistemde iktidar olabilmek, halkın % 50 + 1’inin desteğini gerektiriyordu. Ancak Türkiye’de salt kendi kuvvetine yaslanarak seçmenlerin yarısından fazlasının oyunu alabilecek çapta bir siyasi parti ve aktör yoktu. Sistemin % 50 + 1 dayatması, partilerin davranış kalıplarını ve hareket alanlarını yeniden tanzim etti. Partilerin seçim stratejilerini topyekûn bir değişime uğrattı.
Eski sistemde meydanlarda tek olarak boy gösteren partiler, yeni sistemde bir araya gelmek ve bir çatı altında seçim yarışına girmek mecburiyetinde kaldılar. Bir başka deyimle, partiler kendi başlarına bir özne olmaktan çıktılar ve bir ittifakın büyük ya da küçük parçası haline geldiler.
İttifakların çarpışması
24 Haziran seçimleri öncesinde iki ittifak oluştu. Bir tarafta AK Parti ve MHP ortaklığının sonucu olan Cumhur İttifakı, diğer tarafta ise CHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi’nin birlikteliğinden doğan Millet İttifakı vardı. Türkiye’nin üçüncü büyük partisi olan HDP ise her iki ittifakın dışında kaldı.
Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimleri bu ittifakların çatışmasına sahne oldu. Cumhur İttifakı az bir farkla da olsa Millet İttifakı’nı geride bıraktı. 24 Haziran’dan sonra akla gelen ilk soru, ittifakların devam edip etmeyeceğiydi. Yerel seçimler yaklaşmaktaydı. Acaba partiler, 24 Haziran’daki birlikteliklerini yerel seçimlere taşıyabilecekler miydi?
Ağır basan kanı, yerel seçimlerinin dinamiğinin farklı olduğuydu. Genel seçimlerde iktidar olmak için % 50 + 1’e gereksinim duyuluyordu. Ama yerel seçimlerde böyle bir zorunluluk yoktu. Başkan olabilmek için en fazla oyu almak yeterdi. Bir yerde seçimleri alabileceğine inanan hiçbir yerel teşkilat, ittifak adına kazanacağı bir yeri bir başka partiye hediye etmek istemezdi.
Ezcümle, ittifaklar daha ziyade genel seçimlere dönüktü. Yerel seçimlerde çok fazla sayıda değişken vardı, ittifak formülü yerelde işlemezdi. En azından ilk başlarda böyle düşünülüyordu. Bazı bölgelerde sandıklarda fiili ittifakların olacağı muhakkaktı. Taraftarı oldukları partinin kazanma şansının bulunmadığını düşünen seçmenler, kendilerine en yakın gördükleri bir başka partiye ya da adaya yönelebilirlerdi. Geçmişte de bunun birçok misali vardı. Lâkin bu, seçmenin kendi inisiyatifiydi, yoksa partisinin üzerinde karar kıldığı bir siyaset değildi.
Kutuplaşmanın hikmeti!
Nitekim 24 Haziran’ bittikten sonra, ilk olarak Millet İttifakı’ndan artık ittifak siyasetinin vadesinin dolduğuna yönelik açıklamalar geldi. Partiler bundan böyle siyasi mücadeleyi ittifak şemsiyesi altında yürütmeyeceklerdi.
Keza Cumhur İttifakı da bir ara sendeledi. Genel başkanlar düzeyinde karşılıklı restleşmeler oldu, “Herkes kendi yoluna” raconları kesildi. Görüntü, 31 Mart’taki yerel seçimlere her partinin tek başına gireceğine işaret ediyordu.
Ancak 24 Haziran’dan çıkan netice, Türkiye’de siyasi kutuplaşmanın derinleştiğiydi. Toplum siyasi tercih olarak neredeyse tam ortasından ikiye ayrılmıştı. Geneldeki bu kutuplaşmanın yerele yansımaması düşünülemezdi. Zira bir yerde kutuplaşma bir bütün olarak siyasi alana damga vurmuşsa, başlıca iki durum ortaya çıkar.
Birincisi, her bir tarafta kendi saflarını sıkılaştırma hissiyatı güç kazanır. O nedenle seçmenler, karşı tarafa koz vermemek için kendi partilerinin hatâlarını ve yanlışlarını daha fazla görmezden gelirler. Normalde asla kabul etmeyecekleri politikalara daha hoşgörülü yaklaşırlar. Kol kırılsa da yen içinde kalmalı, diye düşünürler. Dışarıya üzerinde tepineceği bir fırsat verilmemesine azami dikkat ederler.
İkincisi, kutuplaşma siyaseti hâkimiyeti altına aldığında yerel dinamiklerin belirleyiciliği ortadan kalkar veya en iyi ihtimalle asgariye iner. Seçmenler oy verirken adayın becerili olup olmadığından, hizmet üretip üretmeyeceğinden, temsili lâyıkıyla yapıp yapamayacağından ziyade, hangi partiden aday olduğuna bakarlar. Gerçekte talip olduğu makama lâyık olduğuna inanmasalar da adaylarının arkasında dururlar. İçten içe beğenseler ve şehir için onun daha iyi olduğuna inansalar bile bir diğer partinin adayının karşına dikilirler. Onların kararlarını, yerel öncelikler ve adayların nitelikleri değil, genel siyasi algılar tayin eder.
Yerel seçim görünümlü bir genel seçim
Şüphesiz istisnalar olur. Bazı beldelerde çok takdir edilen bir isim çıkar ve parti aidiyetlerini aşarak seçmenlerin çoğunluğunun teveccühünü kazanır. Olabilir. Fakat bu, asıl manzarayı değiştirmez. İşte partileri yerelde de ittifaka mecbur kılan hal budur.
Burada bir noktaya daha dikkat edilmeli: İttifaklar arasında oy geçişi zor olmakla birlikte, ittifak içinde oy kaymaları yaşanır. Ancak ittifakların taşıyıcısı olan büyük partiler, diğer ittifaka karşı zayıf düşmemek için ittifakın toplam gücüne daha fazla anlam yüklerler.
24 Haziran sonuçları bu konuda çok öğreticidir. Cumhur İttifakı’nda MHP’nin oyu arttı, AK Parti’nin oyu düştü. Fakat AK Parti şu anda ittifakı % 50’nin üzerinde tutmayı daha hayati gördüğü için ittifakı sürdürdü. Aynı şekilde, Millet İttifakı’nda CHP oy kaybetti, yeni kurulan İYİ Parti % 10 gibi azımsanmayacak bir oy aldı. Buna rağmen CHP, iktidara karşı olan % 50’lik muhalif gücü bir arada tutmak için ittifakı devam ettirdi.
Türkiye 31 Mart’ta aslında yerel seçim görünümlü bir genel seçim yapacak. İktidar değişmeyecek elbet; ancak çıkacak sonuçlar iktidar ve muhalefet kanadının mimarisine doğrudan tesir edecek. Eğer Cumhur İttifakı seçimlerden muzaffer çıkarsa, iktidar daha da tahkim edilecek. Buna karşın muhalefet hem iddiasını yitirecek, hem de iç çalkantıların içine düşecek. Millet İttifakı’nın galibiyeti halinde ise kendine güveni artan muhalefet, iktidarı daha fazla zorlama olanağına kavuşacak.
Velhasıl 31 Mart’tan sonra hem ittifakların kendi içlerindeki, hem de ittifaklar arasındaki güç dengeleri yeni bir okumaya tabi tutulacak.
(*) Kürdistan 24, 19.12.2018
http://www.kurdistan24.net/tr/opinion/0e6eac1b-2fbf-4943-b02c-08154c89e583
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
30.05.2025
21.05.2025
15.05.2025
29.04.2025
21.04.2025
15.04.2025
8.04.2025
28.03.2025
19.03.2025
16.03.2025