Vahap COŞKUN
Trump’ın 2019’un arifesinde aldığı Suriye’den çekilme kararı, birçok ülkede hoşnutsuzlukla karşılandı. Rahatsız olan ülkelerin başında İsrail ve Suudi Arabistan geliyor. Çünkü bu iki ülke de ana politikalarını İran’ı sınırlandırmak hedefine göre tanzim ediyor. Trump’ın kararı ise, bu politikalara ters. Çünkü onlara göre, Trump’ın alan boşaltması, İran’ın Suriye’de daha rahat at koşturabilmesi sonucunu doğuracak. Bir yandan İran etki alanını genişletecek. Diğer yandan da İran üzerindeki daimi baskı zayıflayacak.
İki ülke, bundan ötürü endişeye düşmüş haldeler. Suudi Arabistan şimdilerde daha ziyade Prens Muhammed bin Salman’ı kurtarma derdinde. O sebeple Trump’a yüksek sesle itiraz edemiyor. Ancak İsrail’de durum farklı; hem basın hem de yönetim Trump’a ağır bir şekilde yükleniyor.
Fransa ve İngiltere de ABD’nin çekilmesine tepkililer. Macron “Bir müttefik güvenilir olmalı” diyerek Trump’ın ani politika değişikliklerinden duyduğu rahatsızlığı açığa vurdu. IŞİD’in henüz bitmediğini hatırlatan İngiltere ise, Trump’ın kararının terörün tekrardan hortlamasına ve Avrupa’ya taşınmasına neden olabileceğini belirtti. Ancak Paris ve Londra’nın bu söylemleri Trump’ı etkilemedi. Washington bu argümanları duymazlıktan geldi ve izlediği rotada ilerlemeye devam etti.
Buna karşı Fransa Doğu Suriye’deki askerlerini çekmeyeceğini bildirdi. Ne var ki Fransa’nın Suriye’deki gücü, sembolik. Oysa Suriye’de söz sahibi olmak, sahaya ağırlığını koymaktan geçiyor. Bunun manası net: Eğer Macron Suriye’de oyun kurucu olmak istiyorsa, Trump’ın boşaltacağı alanı kendi askeri gücü ile doldurmalı. Aksi takdirde ne ABD’nin desteklediği kadar PYD/YPG’yi destekleyebilir ne de Suriye’de kalıcı olabilir. Şikâyet edebilir. İtirazlarda bulunabilir. Fakat bunlar ahlaki düzeyde kalır ve neticeye tesir etmez.
İPLER RUSYA’NIN ELİNDE
Trump’ın yeni yıl sürprizi, biraz kuşkuyla karşılansa da en çok Astana müttefiklerini hoşnut etti. İran, kendisinin ve Suriye rejiminin elini kuvvetlendirmesi muhtemel bu karardan sonra biraz daha rahatladı.
Rusya ise Trump’ın kararına hep şüpheyle yaklaşsa ve ABD’nin askerlerini Suriye’den çıkaracağına inanmadığını söylese de karardan memnuniyet duydu. Zira ABD’nin yokluğu halinde Suriye’de iplerin büyük oranda Rusya’nın eline geçeceği açıktı.
Rusya’nın, mevcut şartlarda, Suriye’de iki temel amacı gözettiği söylenebilir: Amaçlardan biri, PYD/YPG ile Şam’ın uzlaşmasını sağlamaktır. Nitekim Washington’dan gelen çekilme açıklamalarının ardından Moskova, PYD/YPG ile rejim arasında arabuluculuk yapmaya hazır olduğunu bildirdi.
Diğer amaç ise, ABD’nin boşaltacağı topraklara rejim güçlerinin yerleşmesidir. Çünkü Rusya, her ne kadar birlikte iş yapsa da Suriye’de Türkiye ve İran’ın fazla güç sahibi olmasını arzulamaz. Bu nedenle boşaltılacak sahalara ne Türkiye’nin ne de Türkiye destekli muhalif grupların, ne İran’ın ne de İran destekli milis grupların girmesini ister. Onun tercihi, bu toprakların rejim güçlerine devredilmesidir. Zira Türkiye’nin, İran’ın ve onların desteklediği güçlerin kontrolü Rusya için fazladan bir maliyet ve mesai anlamına gelir. Oysa rejim, doğrudan kendisinin eli atındadır.
NÜFUZU ARTAN SURİYE
Menbiç’teki gelişmeler de bunun bir göstergesi olarak okunabilir. Rusya’nın onayı olmadan Suriye rejimi Menbiç’in kırsal bölgelerine giremezdi. Çünkü yeni bir cephe açmak, rejim için doğru bir adım olmazdı. Rejimin Rusya’nın sağladığı bu garantiyle, bundan sonra da ABD’nin boşaltacağı alanları hızla doldurması beklenebilir.
Bu durum Esed’e iki önemli avantaj sağlar: Birincisi, hâlihazırdaki hakimiyetini daha da pekiştirir. Kendi kontrolünde bir düzenin kurulmasını ve devlet otoritesinin genişlemesini hızlandırır.
İkincisi, bu yıl içinde başlaması planlanan siyasi süreçte elini güçlendirir. Esed’in egemenlik alanı büyüdükçe, muhaliflerin masadaki pazarlık şansları zayıflar. Sahayı denetim altına alan rejim, anayasa yapımına ve bir bütün olarak siyasi inşa sürecine daha fazla rengini verir. Yani ABD’nin kararının ertesinde açılan yeni dönemde, en büyük ihtimal -hem sahada hem de masada- Rusya’nın ve rejimin nüfuzunun artmasıdır.
Bu nüfuz artımını giderek daha fazla sayıda ülkenin rejim ile irtibatlanmak hevesinden çıkarmak da mümkündür. Bahreyn, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri, Suriye ile diplomatik ilişkilerini yeniden başlattılar. Tunus, Mart ayında yapılacak Arap Birliği toplantısında Esed’in koltuğunun hazır olduğunu bildirdi. Büyük bir ihtimalle Suriye, Mart’ta Arap Birliği’ne geri dönecek.
ANKARA’NIN KRİTİK ROLÜ
Trump’ın kararı Türkiye’de de ihtiyatla karşılandı. Ankara, önce sahada işlerin nasıl seyredeceğine bakmak ve oyun planını ona göre kurmak niyetinde. Ancak, sahadaki gelişmelerden bağımsız olarak, tek başına bu kararın alınmış olması bile Türkiye’nin ısrarcı tutumunun iş gördüğüne delalet ediyor.
Ankara bu kararla birlikte IŞİD ile mücadeleyi üstlendi. Gerek Trump’ın gerek Erdoğan’ın beyanları, IŞİD ile mücadelede ihalenin Türkiye’ye kaldığını gösteriyor. Her iki lider de peş peşe, IŞİD’in kökünün kazınması konusunda kararlılıklarını dillendirdiler. Velhasıl IŞİD’e karşı mücadele de kritik rol artık Ankara’nın.
Bu rol hem bir fırsat hem de risk içeriyor. Fırsat başarılı olması durumunda Türkiye’nin dünyanın desteğini arkasına alacak olmasıdır. Risk ise iki taraflı: Bir taraftan IŞİD, Türkiye’ye hedef alabilir. Diğer taraftan da IŞİD’in Batı’da yapacağı terör eylemlerinden ötürü fatura -mücadeleyi yeterince yapmadığından bahisle- Türkiye’ye çıkarılabilir.
DERİNLİK SORUNU
Keza, IŞİD ile mücadelede bir de derinlik sorunu var. Etkin bir mücadelenin yapılabilmesi için Türkiye’nin Suriye’nin derinlerine kadar inmesi gerekiyor. “İnme”nin biçimi konusunda henüz bir açıklık yok. IŞİD’e karşı sadece hava operasyonlar mı yapılacak? Yoksa karadan da bir müdahale olacak mı? İster salt hava harekatı olsun ister hava destekli kara harekatı olsun yeni bir operasyon, siyasi ve iktisadi olarak yeni sorun alanları demek. Tayin edici üç faktörden bahsedilebilir:
- Sahada etkin olan diğer aktörler (Rusya, İran ve rejim), Türkiye’nin 300 km. kadar Suriye’nin içine dalmasına rıza gösterirler mi? Türkiye’nin Suriye’de bu kadar yayılmasına göz yumarlar mı?
- Geniş kapsamlı bir harekât ekonomik ve askeri olarak büyük bir yük oluşturur. Türkiye’nin mali gücü tek başına bu külfeti kaldırmaya yeter mi?
- IŞİD ile bu tarz bir mücadele ABD ile düzenli, kapsamlı ve koordineli bir işbirliğini gerektirir. ABD, böylesine sıkı bir işbirliğine açık mı?
Türkiye’nin IŞİD ile mücadelenin şeklini bu sorulara verilecek cevaplar belirleyecektir.
ABD’nin kararının ardından Türkiye’yi asıl heyecanlandıran konu ise PYD/YPG’nin ne olacağıdır. Aslında, Türkiye’nin Suriye’de ABD’ye karşı büyük taahhütleri yüklenmesinin nedeni budur. Gelecek yazıda bu konuya ve PYD/YPG’nin olası pozisyonlarını değerlendirmeye çalışacağım.
*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
30.05.2025
21.05.2025
15.05.2025
29.04.2025
21.04.2025
15.04.2025
8.04.2025
28.03.2025
19.03.2025
16.03.2025