Vahap COŞKUN
Dünyanın başına koronavirüs belası sarılmadan önceki o normal günlerde, 2019’da, Democratic Progress Institute’nin düzenlediği bir çalışma vesilesiyle Güney Afrika’ya gittik. Bir haftadan daha uzun bir süre, 1985’de başlayıp 1994’te Nelson Mandela’nın başkanlık koltuğuna oturmasıyla sonuçlanan süreci konuşma ve tartışma imkânı bulduk.
Bu kapsamda müzakerelerin önde gelen aktörleriyle bir araya geldik. Başta dönemin beyaz Güney Afrika Hükümetinin baş müzakerecisi Roelf Meyer olmak üzere, Mandela’nın avukatlarıyla, eski ANC gerillalarıyla, sivil toplum örgütlerinin ve devlet kuruluşlarının temsilcileriyle görüştük.
Mandela’nın ömrünün önemli bir bölümünün geçirdiği ve bugün bir müzeye dönüştürülmüş olan Robben Adası’nın hücrelerinde oturduk. Cape Town’ın iki yüzünü, muhteşem güzellikteki zengin sahillerini ve açlığının kol gezdiği teneke mahallerini, gördük. Johannesburg’un yüksek güvenlikli beyaz siteleri ile polisin bile girmeye cesaret edemediği siyah sokaklarına girdik. Soweto’nun birçok katliama ve direnişe tanık etmiş caddelerinde dolandık. Mandela’nın küçücük evine misafir olduk.
İNSAN İNSANIN KURDU
Muazzam bir tecrübeydi. Hayatımın en öğretici araştırma ziyaretlerinden biri oldu. Bütün bu mekânlarda bize eşlik edenlerle söyleşirken zihnim, sürekli, iki düşünce ile meşguldü. Düşüncelerden biri, insanların edebilecekleri kötülüğün bir sınırının olmadığıydı. Akla hayale gelmeyecek zulümleri insanlar birbirlerine reva görebiliyorlardı. Anlatılan öyküler kalbe ağır geliyor, fotoğraflara bakılmıyor, görüntüleri yürek kaldırmıyordu.
Bilhassa Geçmişle Yüzleşme Komisyonlarındaki kayda alınmış ifadeler ve fail ile mağdurların karşılaşma anları tüyler ürpertiyordu. İnsan, gerçekten, insanın kurduydu. Hudut bilmez bir kötülük, insanları kor alevlerin içine koyuyor ve cenneti andıran güzellikteki bir ülkeyi bir cehenneme döndürüyordu.
HERKES BAŞARABİLİR
Diğer düşünce ise, bu kapkaranlık cehennemden dahi aydınlık ve parlak bir barışın çıkabileceğiydi. Evet, kötülüğün sınırı yoktu ama çok şükür iyiliğin de sınırı yoktu. İlki ne kadar insanın dizlerinin bağını çözüyorsa ikincisi de o kadar insana kuvvet veriyordu. İlki umutları dinamitlerken ikincisi geleceğe iyimser bir nazarla bakılmasını sağlıyordu.
Velhasıl iyilikle, cehennemden cennete bir kapı açılabilirdi. Tablo çok ağır ve içinden çıkılamayacağını düşündürtecek derecede girift olabilirdi. Ama yine de bir yol bulunabilir, kötülüğün üstesinden gelecek bir çare mutlaka üretilebilirdi. Güney Afrika bunu dünya âleme göstermişti. Ve bu, umut ile umutsuzluk arasında gidip gelen ruh haline ilaç gibi geliyordu.
“HER YERLEŞİMCİYE BİR KURŞUN”
Güney Afrika’nın eşsiz başarısının altında Mandela’nın mührü vardı. Kolay yolu seçebilirdi o da. Güç, bir şekilde kendisinin eline geçtiğinde geçmişin halen açık duran yaralarını daha da kanatabilir, siyahların beyazlarca aşağılanmalarını beyazlara yönelik bir öfke seferberliğine kanalize edebilirdi. Nitekim bunu yapanlar vardı. Beyazlardan kanlı bir intikam almayı önerenler ve “her yerleşimciye bir kurşun” mottosuyla hareket edenler etrafta cirit atıyorlardı.
Lakin o zor olanı tercih etti. Gerektiğinde yanında duranlara karşı da tavır aldı. Halkına “Öfkenizi anlıyorum. Ama yeni bir Güney Afrika kuruyorsanız hoşlanmadığınız insanlarla birlikte çalışmaya da hazır olmasınız” dedi. Ona göre, yapılması gereken düşmanlarını bertaraf etmek yerine onları kendi saflarına çekmekti. Yalnızca eski düzeni yıkmak, doğru bir hedef olamazdı. Doğru hedef, bütün Güney Afrikalıların kalıcı bir şekilde birleşmesi ve uzlaşmasıydı.
Mandela’nın bu barışçıl birliktelik mesajı, kanlı intikam savunucularının mesajından daha tesirli oldu. Şahsi hayat hikâyesinden ve içinde yaşadığı toplumun tarihinden doğru dersleri çıkaran biriydi Mandela. Onun “Yanlış olduğunu düşündüğümüz bir şeyle savaşırken bile ağzımızda kinin acı tadı olmaz” bilgeliği, yeniden inşa edilen Güney Afrika’nın çimentosu oldu.

Mandela
MÜSTESNA BİR KİŞİLİK
Utanç verici apartheid rejimine müzakere ile son veren bu muhteşem ve ezber bozucu başarı, elbette, tek başına Mandela’nın eseri değildi. Ona inanan, destek veren ve yaşamları pahasına ona yardım eden çok sayıda siyah ve beyaz dostu vardı. Ancak herkesin ortak kanaati, o olmasaydı barışa varılamayacağıydı.
Müstesna bir kişilikti Mandela, buna şüphe yok. Ama bu anlatıdan, her derdin devası için her yerde bir Mandela beklentisi içine girmek sonucu da çıkarılmamalı. Mandela bir yol gösterdi; onun yapıp ettikleri meydanda; isteyen gider ve kendisine lazım gelen dersleri alır gelir. Başpiskopos Desmond Tutu’nun bir arkadaşının hikmetli sözünde olduğu gibi, “Olup biten her şeyle ilgili en süper şey, tekrar olabilecek olmalarıdır.”
Hülasa, eğer Güney Afrika’da bu felaket def edildiyse her yerde edilebilir. Belki basit değil ama daima mümkün!
*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları




























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.10.2025
8.09.2025
3.09.2025
27.08.2025
23.08.2025
19.08.2025
14.08.2025
5.08.2025
29.07.2025
22.07.2025