Yaşar YAKIŞ
ABD başkanı Donald Trump, Kapsamlı Ortak Eylem Planı (Joint Comprehensive Plan of Action) veya İran Nükleer Anlaşması alarak bilinen mutabakattan çekileceğini daha seçim kampanyası sırasında açıklamıştı.
Seçildikten sonra da ABD tek taraflı olarak çekildi. Anlaşmanın öteki tarafları olan P5+1+AB (Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin beş daimi üyesi –ABD, İngiltere, Fransa, Rusya ve Çin- ile Almanya ve AB ülkeleri) ise çekilmedi.
Ancak ABD orada durmadı ve İran’a yaptırım uygulayacağını ve bu yaptırımlara uymayan üçüncü ülke şirketlerini cezalandıracağını ilan etti. ABD bunu, dolarla yapılan ödemelerin ABD bankalarından geçmesi sayesinde yapabiliyor.
Geçen ay ABD uluslararası taahhütlerinden iki geri adım daha attı. Biri, 1955 yılında İran’la imzaladığı Dostluk Antlaşması’ndan çekilmesi oldu.
İran bu antlaşmadaki taahhütlerin ABD tarafından ihlal edildiğini kanıtlayınca, Washington da hem bu antlaşmadan hem de 1961 tarihli Diplomatik İlişkiler hakkındaki Viyana Sözleşmesinin İhtiyari (optional) Protokolu’ndan çekildi. Çünkü bu protokol uyuşmazlıkların barışçı yollarla çözülmesini öngörüyordu.
Yaptırımların, başta enerji olmak üzere gelir getiren birçok sektörü hedef alan ikinci aşaması 5 Kasım günü yürürlüğe girdi. Birçok ülke İran petrolüne bağımlı olduklarını ileri sürerek yaptırıma uymayacaklarını söylemişti. ABD bunlardan sekizinin durumunu anlayışla karşılayarak onları kapsam dışı tuttu. Türkiye de bunlardan biri.
Ancak ABD, altı ay sonra bu muafiyetin kalkacağını ve bu süre içinde ilgili ülkelerin İran’dan petrol alımını sıfıra indirmeleri gerektiğini söylüyor. Hatta ülkelerden ikisinin, İran’dan petrol alımını haftalar içinde sıfıra indirmesi gerektiği de söylendi.
AB, İngiltere, Fransa ve Almanya “ABD’nin İran’a yönelik yaptırımlarını tekrar uygulamaya koyma kararından derin üzüntü duyduklarını” bildiren bir açıklama yaptılar. Türkiye ve birçok başka ülke, ABD’nin İran’a uyguladığı yaptırımlara uymayacağını açıkladı. ABD’nin bu açıklamayı yapan ülkelere ne gibi zorluklar çıkaracağını zaman gösterecek.
AB ülkelerinin ise yaptırımlar konusundaki tereddütleri sürüyor. AB, kendi üyesi ülkelerin şirketlerinin İran’la iş yapmalarına engel olmayacağını açıkladı. Hatta İran Nükleer Anlaşmasını imzalayan üç ülke, -Almanya, Fransa ve İngiltere- Özel Amaçlı Araç (Special Purpose Vehicle) adı verilen bir çeşit takas mekanizması oluşturmaya çalışıyor.
ABD dolarıyla hiçbir bağlantısı olmayan bu mekanizmaya göre; İran’dan örneğin petrol alan AB’li şirketler, o petrolün değerine eşit değerdeki başka bir malı İran’a verecekler. İşlemlerde dolar kullanılmayacağı gibi Euro da kullanılmayacak. Ancak bu çalışmalar halen sonuçlandırılabilmiş değil.
Mekanizmaya ev sahipliği yapmaya hevesli ülke de yok. İngiltere AB’den ayrılma sürecinde oluşunu bahane etti. Almanya ve Fransa da, ABD misillemesinden çekindikleri için hevesli değiller.
Vaktiyle Fransa Maliye Bakanı, AB ekonomisinin dolara bağımlı olmasından şikâyet ediyordu. Bu takas mekanizması dolara bağımlılığın hangi boyutlarda olduğunu ortaya koyuyor. Eğer mekanizma başarılı olursa, dolara bağımlılıkta bir gerilemenin başlangıcı olabilir.
ABD de bu işe girişen ülkelerin, ev sahipliği yapmaktan kaçınmalarının da altını çizerek, henüz somut bir gelişme olmadığını söylüyor. İran ise, AB ülkelerinin bu konuda çok yavaş davranmalarından şikâyet ediyor.
Uluslararası ticareti dolarla yapmak o kadar yaygın bir uygulama haline dönüşmüş ki, ondan kolayca kurtulmak mümkün olamıyor. Ama ABD’nin dolar kaldıracını böyle kötüye kullanması da, öteki ülkeleri başka çözümler aramaya yöneltiyor.
Trump’ın deyimiyle “İran’ın hiç petrol satamaması için” çabalar devam ederken, yaptırım konusunun bir de ABD’yi olumsuz etkileyen yönü var. Yaptırımlar nedeniyle İran’ın petrol ihracatı önemli ölçüde azalırsa, bunun petrol fiyatları üzerindeki etkisi gündeme gelecek.
Washington, petrol ihracındaki azalmayı telafi için Suudi Arabistan’ın üretimini artırmasını istiyor. Ancak Riyad, kendine özgü nedenlerle, bu öneriye mesafeli duruyor. Eğer Riyad ikna edilemezse petrol üretimi azalacak ve fiyatı yükselecek.
ABD’nin İran’a uyguladığı yaptırımın en büyük destekçileri, tahmin edileceği üzere, İsrail ve Suudi Arabistan’dır. İsrail’le ABD arasındaki stratejik işbirliği nedeniyle, bu destekte herhangi bir aksaklığın ortaya çıkması beklenmiyor.
Çünkü Washington’daki koyu İran aleyhtarlığının arkasında Amerikan yönetimindeki güçlü yeni-muhafazakârlar (neo-con) lobisi ve İsrail var. Bu lobinin, İran düşmanlığını daha kalıcı biçimde kurumlaştıracak bir başka projesi daha var: Ortadoğu Stratejik İttifakı –Middle East Strategic Alliance (MESA)- adıyla lanse edilen ve Arap NATO’su olarak da adlandırılan bir ittifak kurma projesi.
Her şeyin çok karmaşık olduğu Ortadoğu’da bu projenin çeşitli bileşenleri de karmaşık. Projenin hangi ülkeleri kapsayacağı henüz kesinlik kazanmadı, ama Körfez İşbirliği Konseyi –Gulf Cooperation Council (GCC)- ülkeleri ile Mısır ve Ürdün’den oluşması fikri şimdilik ağır basıyor.
Bu projenin iki zayıf noktasından biri GCC’yi işlevsiz hale getirebileceği endişesi; öteki de GCC’nin üyesi olan Katar’ın durumudur. Katar’ın İran’a yakın olması nedeniyle, Arap NATO’su içinde yer almasına öteki ülkelerin karşı çıkması ihtimali yüksek.
Başkan Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak kabul etmesinin ve Tel Aviv’deki Büyükelçiliğini Kudüs’e taşımasının Arap dünyasındaki olumsuz yansımaları Arap NATO’su projesini yavaşlatabilir.
Bu karmaşık ortamda Trump’ın İran’a yaptırımlarının ne kadar etkili olacağını bu dengeler belirleyecek.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.04.2020
3.04.2020
29.03.2020
6.03.2020
28.02.2020
23.02.2020
16.02.2020
9.02.2020
26.01.2020
13.01.2020