Yasemin ÇONGAR
Vladimir Putin’in “egemen demokrasi” adını verdiği rejim on yıllık ömrünün en büyük darbesini pazar günü aldı. Rus parlamentosunun alt kanadı Duma için yapılan seçimlerde, Kremlin destekli Birleşik Rusya Partisi on beş puanlık kayba uğradı.
Bu kayıp, Birleşik Rusya’nın iktidardan düşeceği, Duma’daki çoğunluğunu yitireceği ya da Başbakan Putin’in martta yeniden Devlet Başkanı olma planının değişeceği anlamına gelmiyor. Ancak Duma’daki üçte ikilik çoğunluğunu yitirerek, 450 sandalyeden en fazla 238’ini alabilecek gibi görünen iktidar partisine seçmenin yaptığı uyarıyı, Putinizm için “sonun başlangıcı” olarak okumak pek de abartılı olmayacaktır. Uluslararası gözlemcilerin iktidar partisi lehine oy manipülasyonu yönünde ciddi endişe bildirdikleri de düşünülürse, seçim sonuçlarının Putin ve ortağı Devlet Başkanı Medvedev açısından bir güven tazeleme egzersizi sayılamayacağını, aksine ciddi bir meşruiyet krizini haber verdiğini söyleyebiliriz.
Birleşik Rusya’nın “mağluptur bu yolda galip” dedirten seçim galibiyeti, bana Putin’in ve Putinizmin günlerinin, aylarının değil ama yıllarının artık “sayılı” olduğunu düşündürüyor. Öncelikle, partisinin oy kaybının, Putin’in kişisel popülarite kaybından bağımsız olmadığını not etmekte yarar var. Kâh ayı avcısı kâh skorer buz hokeyci kılığında karşımıza çıkan, her fırsatta kameralar önünde soyunan, adının “alfa erkek” ve “çelik tebessüm” gibi klişeler eşliğinde magazinleştirilmesinden memnuniyet duyan Rusya Başbakanı’nın şovmenlik reytingi son aylarda ciddi bir düşüş yaşadı. Geçenlerde bir judo müsabakasında ilk kez yuhalanan Putin’in popülaritesi Ekim 2008’deki anketlerde yüzde 83’tü, Kasım 2011’de ise yüzde 61’e geriledi. Evet, Putin hâlâ partisinden daha popüler ama destek kaybı, oransal olarak partisininkine eşit.
Öte yandan, Duma seçiminin sonuçları, benim bir tür toplumsal histeri haline benzettiğim“Putinomani”nin evriminden çok daha önemli bir şeyi, Rus seçmenin, ülkenin genel gidişatına ve kendi hayatına ilişkin rahatsızlığını nihayet siyasete tahvil etmeye başladığını gösteriyor. Putin’in seçimlere giderken tırmandırdığı aşırı milliyetçi ve Batı karşıtı söylemin toplumda karşılığını bulmadığı da söylenebilir. Ama daha kritik olan, Putin Rusyasının gidişatına ilişkin bir toplumsal uyanışın artık başlaması…
Avrupa Birliği’nin “ortak fikir kuruluşu” diye adlandırabileceğimiz Avrupa Dış İlişkiler Konseyi birkaç gün önce çok ilginç bir rapor yayımladı. Ben Judah, Jana Kobzova ve Nicu Popescu imzalı rapor özetle şunu diyor: “Putin Rusyası artık BRIC sonrası döneme girmiştir.” BRIC, malum, Batı ekonomilerinin yerinde saymaya başladığı bir dönemde dünyanın motoruna dönüşen dört büyük güce, Çin, Hindistan, Brezilya ve Rusya’ya verilen ortak isim. Sözünü ettiğim rapor, Putin’in “şahlanan Rusya” projesinin çöktüğünü, Rus ekonomisinin artık Çin, Hindistan ve Brezilya düzeyinde“yükselen bir güç” olmadığını, aksine tıpkı Batı ekonomileri gibi inişe geçtiğini ve yer yer Batı’dan daha “kötümser” bir tablo çizdiğini kayda geçiriyor. Bu noktaya varılmasında, Rus ekonomisinin en iyi göründüğü dönemde bile, serbest piyasayı şeffaf rekabete açacak hukukî altyapının kurulmamasının büyük payı var. Rapordaki şu sözü bir kenara yazın: “2010 Rusyası, modernleşmek şöyle dursun, Papua Yeni Gine kadar yolsuzluğa batmış, mülkiyet hakları bakımından Kenya’yla özdeş ve rekabet gücü Sri Lanka’yla eş düzeyde bir ülkeydi.”
Bu çarpıcı teşhisi, Putinizmin anatomisini yaparak derinleştiren rapor, 2007’de yüzde 8.5 büyüyen Rusya’nın bu yıl en fazla yüzde 4 büyüyecek, dolayısıyla da Çin, Brezilya ve Hindistan’ın gerisinde kalacak olmasının en temel üç nedenini de, “zayıf kurumlar, iktidarın kişiselleştirilmesi ve mülkiyetle iktidarın aynı ellerde toplanması” diye açıklıyor.
Halihazırdaki bütün ekonomik veriler, ünlü iktisatçı Nouriel Roubini’nin iki yıl önce, Rusya için “More sick than BRIC” (BRIC olmaktan ziyade hasta) derken ne kadar haklı olduğunu gösteriyor. 2011 içinde resmî rakamlara göre, tam elli milyar dolar sermayenin Rusya’dan kaçmasına yol açan da bugün artık gizlenemeyen bu hastalık hali. Putinizmi iyi tarif eden iki iktidar dinamiği ise, bu hastalığın en önemli nedenleri. Avrupalı analistlerin raporundan cımbızlayarak, bu dinamikleri “kişiselleşmek”ve “kurumsallıktan uzaklaşmak” diye tanımlayabiliriz.
İşi fazla teorize etmeden ve rakamlara gömülmeden, Putin Rusyasının çehresini çizen bu “güçlü kişi, zayıf kurumlar” ikileminin ülkeyi ve toplumu ne duruma getirdiğini bazı somut tesbitlere ve anket sonuçlarına bakarak anlayabiliriz.
Hâlihazırda, ortalama hayat uzunluğu bakımından Rusya, dünyada Pakistan’ın arkasından 135’inci; altyapı kalitesi bakımından Mali’nin hemen ardından 100’üncü; yolsuzluk bakımından iyiden kötüye doğru yapılan bir sıralamada 154’üncü; basın özgürlüğü bakımından 140’ıncı; küresel rekabet gücü bakımından Vietman’ın ardından 66’ıncı… Ülkenin dünya klasmanında en iyi yer tuttuğu kriter ise milyarder sayısı; Çin’den hemen sonra üçüncü.
Diğer ülkelerle böyle kıyaslanan Putin Rusyası’nda yaşayanlar, memnuniyetsizlerini Levada Merkezi’nin bu yıl yaptığı araştırmada şöyle yansıtmışlar:
“Polisten huzursuzluk duyanlar yüzde 67; nüfusun genel olarak yoksullaşacağından korkanlar yüzde 62; hukukun kendisini korumadığını düşünenler yüzde 58; etnik çatışma beklentisi içinde olanlar yüzde 56; hırsızlığın ve yolsuzluğun 1990’lardakinden daha fazla olduğunu düşünenler yüzde 52; başka bir ülkeye göç etmek isteyenler yüzde 22; ülkeyi yöneten yetkililerin kişisel gelir beyanlarının gerçeği yansıttığına inananlar yüzde 1.”
Seçmenin hissiyatını böyle başlıklar halinde okumak, Duma seçimlerinin Putin’e getirdiği nisbî “mağlubiyetin” geriplanını anlamayı da kolaylaştırıyor. Doğrusu ben, şimdi bir anket yapılsa, iktidarın pazar günkü seçimlere hile karıştırmadığına inanan Rusların oranı ne çıkardı çok merak ediyorum. Böyle bir anket, bahardaki başkanlık seçimlerinin “temiz” olması, muhalif adayların da Putin’le eşit koşullarda yarışmasına imkân tanınması yönünde zorlayıcı etki de yapardı belki kimbilir.
Yazarlar
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
5.12.2013
24.09.2013
27.07.2013
29.05.2013
1.04.2013
8.12.2012
1.12.2012
17.11.2012
10.11.2012
3.11.2012