Yusuf Ziya DÖGER
Bir toplumun varoluşunu sağlayan temel dinamik, toplumun kendi içinde veya dışında üretilen değerlerle kurduğu ilişki biçimiyle anlam kazanır. Toplum tarihsel dinamiğiyle kendi içinde ürettiği değerlerle varlığını oluşa doğru hareketlendirir. Ki bünyesine uygunluğu nedeniyle dışarıdan benimseyerek kendisine mal ettiği değerlerle de bu oluşsal hareketliliğe ivme kazandırabilir. Toplumun bu değerlerle kurduğu bağ aynı zamanda onun geleceğe yönelik beklentisinin dinamiğini belirleyen temel unsurdur. Yani toplumun ürettiği veya benimsediği değerlerin kendisine sunacağı katkıya göre ya bir üst aşamaya doğru yol almasını mümkün kılacak ya da var elinde olanı da kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır.
Kürd toplumu için öncelikle aşiretsel ve dinsel anlayışın toplumsal dinamiğin temelinde yer alan değerler olduğunu belirlemek zorundayız. Bu iki dinamik tarihsel süreçte Kürdler için hem kazanımlarıyla hem de kaybettirdikleriyle ele alınması gerekir.
Kürdlerin iç dinamikleriyle toplumsal alanda anlamlaştırdığı aşiret yapısına dayanan toplum biçimi, Kürdler açısından önemli bir toplumsal yapıdır. Geçen binyıl üzerinden bakıldığında Kürdlerin uzun süren devletsizlik dönemlerinde, bu yapı varlıklarının temel koruyucusu olarak karşımıza çıkar. Ancak bu yüzyılın başında dünya şekillendirilirken aşiret yapısı aynı zamanda bir ayak bağı olarak Kürdlerin karşısına çıktı.
Aşiretsel bağ doğal olarak insanda aidiyet anlayışını üst düzeye çıkardığından, Kürdler bu aidiyet anlayışı ile kendilerini ve ürettikleri değerleri koruyarak var oldular. Aşiret yapısı Kürdler için varlığı tehdit eden ve onu ayaktan düşüren her türlü tehlikenin önünde bir set olarak durdu. Geçen binyılın dünyası bu yapıya uygun koşullara sahipti. Ancak dünyanın koşulları değişime başladığında bir toplum ürettiği değerleri dönüştürmede başarılı olamıyorsa bu değerlerin onun için felaketin başlangıcı olacağını da unutmamak gerekir.
İşte bu durum 1900’lü yılların başlangıcında dönüştürülemediği için Kürdlerin uluslaşmalarının önünde bir engel oluşturan felaket olarak ortaya çıktı. Aşiretsel anlayışın oluşturduğu aidiyet duygusunun ötekine yönelik geliştirdiği doğal kuşkucu bakış birleşmenin/millileşmenin önünde engel olarak belirdi. Ki her aşiret kendi kazanımlarını düşünerek ortaklaşmaya dayanan millileşme bilincine mesafeli durmanın kendi yararına olacağını düşündü. Eli kalem tutan Kürd siyasetçileri ise o dönemde bu engeli aşmanın yollarını aramalarına rağmen aidiyetin oluşturduğu aşiretsel çıkara yenik düştüler.
Günümüz dünya koşullarına artık direnemeyen aşiretsel yapı bir nebze de olsa elimine olmaya başladı. Ancak Kürdlerde bunun yerini alan ve bireysellik temeline dayanması gereken siyasi yapılar, bireyselleşmeyi beceremediğinden yeni çıkmazlar üretmeye başladılar.Tıpkı aşiretsel anlayışa benzeyen örgütsel aidiyet duygusu genelin/ulusun değişim ve dönüşümünden ziyade, kendi örgütsel varlığını daim kılmanın derdine yönelince bireyselleşmenin önünde engel teşkil etmeye başladılar.
Örgütsel aidiyetin bireyselleşmenin önüne geçmesi ulusal değerlere bağlılık yerine, örgütsel bağlılığı ön plana çıkarması, günümüz açısından Kürdlerin karşı karşıya olduğu en önemli çıkmazdır. Dolayısıyla bu durum Kürdlerin hem örgütlerinde hem de siyasi anlayışlarında savrulmalara neden oluşturmaktadır. Yaşanan savrulmalar beraberinde zihinsel anlamda karmaşaya yol açmıştır.
Ki bireyselleşemeyip örgütsel aidiyet oluşturanlar zaman zaman ulusal hedeflerle örgütsel hedefler arasında mengeneye sıkıştırılmışlık duygusuyla da karşılamaktadırlar. Çünkü ruhlarında hissettikleri ulusal duygu ile dâhil oldukları yapıların dayattığı argümanlar arasındaki çelişkiyi görmelerine rağmen yapılarının mutlaka bir bildiği vardır anlayışına sığınmaktadırlar. Oysa bugün Kürdler ulusal hedefleri her türlü yapıya ait hedefin önüne geçirmedikleri sürece hak ettiklerini elde etmeleri zordur.
Din olgusu Kürdlerin tarihsel sürecinde toplumsal yapıyı şekillendirmede hep belirleyici olmuştur. Ki süreç dönemsel olarak farklı dinsel anlayışların benimsenmesine yol açsa da din toplumun temel dinamiği olarak hep yer edinmiştir. Kürdler sosyal genetikten kaynaklanan karakterleri gereği mensubiyet oluşturdukları her şeye karşı her zaman dürüst olmayı temel ilke olarak benimsemişlerdir. Dolayısıyla dinsel anlayışlarla oluşturdukları ünsiyet ilişkisinde de buna riayet etmişlerdir.
Kürdlerin bu duruşu onlarla aynı dine mensup olanlar tarafından çok iyi tahlil edilmiş ve kullanılmıştır. İşte bu durum Kürdlerin insani ve dini olan temel haklarının dindaşlarınca gaspına yol açmıştır. Ancak söz konusu durum inandıkları dinin özüne ait çelişkilerden değil dine inananların davranışsal çelişkilerinden kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla Kürdlerce artık fark edilen bu dinsel çelişkinin tekrar ayak bağı oluşturamayacak biçimde ortaya konulması gerekmektedir.
Ancak bu alanda da birçok Kürd mengeneye sıkıştırılmış durumdadır. Dinin özüne ait verilerle hareket ederek bu çelişkiden kurtuluş mümkündür. Ama dine inananların davranışsal durumuna odaklanarak dinin gerçeğini görme imkânını yitirenlerin ulusal meseleye uzak duruşu da bir başka sorun olarak orta yerde durmaktadır.
Sonuç:
Kürdler hem dâhil oldukları siyasal ve örgütsel yapıların hem de dinsel yapıların hedefleri ile kendi milli hedefleri arasındaki çelişkileri gördükleri zaman müjdelenen gelecek önlerine düşecektir. Dolayısıyla hepimiz, kendi yapılarımızın hedeflerini birincil olmaktan çıkarıp ulusal hedeflerimizi birincil noktaya yerleştirmemiz elzemdir.
Siyasal veya dinsel yapılar hedefleri açısından farklılaşsalar da temel de Kürdlerin kurtuluşuna yönelik verilerden uzaklaştıkları oranda bizlerde zihin karması oluştururlar. Dolayısıyla Fenomenolojik bir bilgi anlayışıyla bunlara yaklaşmak zorunda olduğumuzu unutmayalım. Eğer bu anlayışla baktığımızda ulusal ve diğer hedeflerde ortaklaşabiliyorsak içinde yer almanın sıkıntı doğurmayacağı inancındayım.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları

















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.05.2018
21.02.2018
13.10.2017
24.09.2017
27.03.2017
27.02.2017
16.02.2017
31.01.2017
28.01.2017
22.01.2017