Zeki ALPTEKİN
Bu işler hep böyle olur zaten! „Yine bir Kara Pazartesi“ krizi mi?“ başlıklarını atıyor Rusya'daki gazeteler. Bu çağrışımı yapan kriz, 19.10.1987'de II. Dünya savaşından sonra ki ilk „borsa krizi“ idi. Hafızamızı tazeliyelim. Ne olmuştu o zamanlar?
ABD'de Dow Jones indexi bir gün içinde %22 oranında düşerek tarihinde bu alanda rekor kırmıştı. Kriz, uluslararası planda hızla diğer borsalara da sirayet ederek Avustralya borsasının %42, Kanada’nın %22,5, Hong Kong’un %46 ve İngiltere borsasının da %26 civarında düşmesine, üstelik bu trendin gelen günlerde de artarak sürmesine neden olmuştu. Kriz, bu sonuçları ile kriz, 24.12.1929'da yine ABD'de baş gösteren ve kısa sürede dünyayı saran „Kara Perşembe“ krizini çağrıştırmıştı; tıpkı bugün Rusya'da olduğu gibi.
1971 yılında lider para birimi Dolar'ın sahibi olarak ABD'nin Breton Woods sistemini kaldırmasıyla birlikte daha sonra „dövizlerin dalgalanmaya bırakılması“, borsa ve döviz ticaretinin kapitalizmin merkez ülkelerinde giderek tamamen serbest kalmasına, buralardaki (spekülatif) aksiyonların kompüter kullanımı ile çok daha çabuk ve rizikolu hale gelmesine de bağlı olarak her türden borsa, spekülasyona açık ve korunmasız duruma gelmişti. Bankalar her yerde, „sermaye piyasalarının liberalleştirilmesiyle“ giderek klasik görevleri olan „finansman“ sektörünün dışına çıkıp „senet ve benzeri değerli belgeler ve de dövizle (spekülatif) ticaret yapma“ konusunda serbestiyete kavuştuğunda süreç daha da şiddetlendi.
Tipik bir finans krizi, ekonominin herhangi bir yerinde baş gösteren „ufak bir kriz“ ile, yada herhangi bir borsadaki aşırı spekülasyonlardan ileri gelen „alışılmadık gelişmeler“ sonucunda oluşan „telaşlı hareketlenmeler“ nedeniyle ateşlenip saman alevi hızı ile yayılarak bölgeleri, ülkeleri etkisi altına alır. Başlangıç nedenleri ne olursa olsun, 20.yüzyıl sonlarından itibaren ortaya çıkan bütün finans krizlerinin oturduğu zemin,
bir önceki paragrafda anlatmaya çalıştığımız bu gerçektir.
Büyük uluslararası bankalar, dev sigorta şirketleri ve Investment Fonds'lar, Hedge Fond'lar ve „para ile para kazanan“ Georg Soros gibi „Short-Future-Kontrakt“ yada „Short-Selling „ gibi aksiyonlarla maddi karşılığı olmayan değerler üzerinde ticaret yapanların spekülasyonları sonucunda „şişen balonların patlaması“ ile 1987'deki ilk borsa krizinden sonra irili-ufaklı, bölgesel yada evrensel 8-10 finans krizi daha yaşadı dünyamız! Bunlardan bir tanesi de ülkemizin 2001 yılında yaşadığı, uluslararası boyutlarının henüz daha tartışılıp ortaya konmadığı krizdir! Merkez kapitalist ülkelerinde yaşanan krizlerin, diğer daha az gelişmiş ülkelerde daha şiddetli hissedildiğini de bu arada belirtelim. Yani burada, ileri endüstri ülkelerinde yaşanan finans krizinin katlanarak gelişmekte olan ülkelere aktarılması söz konusu bir yerde! Benzer bir krizi Rusya daha önce 90'ların başında yaşamış, hiperenflasyon ile birlikte Ruble'nin dolar karşısında hızla değer kaybetmesi (1$=120 Rubel) sonucunda insanlar yaklaşık 2 milyar dolar tutarındaki tasarruflarından olmuşlardı. Bu süreç, 1998'deki, pratikte „devletin iflası“ anlamına gelen krizde en üst noktasına ulaşmıştı. Bu anlamda Rusya'da hafızalar henüz daha taze sayılır! Rusça gazetelerdeki çağrışımlar, 16 yıl önce yaşanmış bu acı tecrübelerden ileri geliyor.
Peki Rusya'da şimdiki kriz nereden ileri geliyor? Burada krizi geriletme konusunda rasyonal-gerçekçi tedbirler neler olabilir? Türkiye'nin bu konudaki tavırı ne olmalıdır, yada buradan çıkaracağımız dersler neler olabilir?
Birinci sorunun cevabı ile başlıyoruz: Ruble'nin dolar karşısında değer kaybetmesi aslında petrol fiyatlarının düşmesi ile birlikte geçen yaz başlamışdı. Buradan „tam düşüşe geçiş“, Aralık ayında, daha önce ülke tarafından alınmış olan bir dizi kredinin ödeme vadesinin gelmesi ile birlikte gündeme geldi: Rus girişimcileri, bankalar ve yatırımcılar borç olarak aldıkları kredilerden dolayı yaklaşık 30 milyar dolar ödemek durumunda idiler. Rusya ekonomisinin temelini oluşturan petrol ve dogal gaz ticaretinde fiyatların düşmesi ile ülkeye giren dövizlerde hissedilir eksiklik baş gösterince, „dışarıya“ borçlu olan kuruluşlar „taze para“ ihtiyaçlarını karşılayamadılar. Bununla oluşan Ruble üzerindeki baskı, Kırım'ın ilhakı sonrası ABD ve AB tarafından uygulanan ambargo nedeniyle daha da şiddetlendi ve Ruble dolar karşısında önce %50 ve daha sonra da %10 ek değer kaybetti. Ülkenin bu şekilde girdiği (finans) krizi ile uluslararası planda kreditebilitesi düştü, borçlarını finanse etmek isteyen firmalar, sermaye piyasalarında „taze para“ bulma konusunda zorlandılar, özellikle „uluslararası sermaye piyasalarında“ uzun vadeli kredi bulmak konusunda.
Bir kriz sırasında insanların davranışlarını, spontane reflekslerini göstermesi açısından bir iki örnekle devam edelim: Rusya'da insanların çoğu, tasarruflarını güvence altına almak (değer kaybını önlemek) güdüsü ile araba, elektronik eşya, mobilya vb.gibi göreceli olarak değerli olan dayanıklı tüketim mallarına, (bunlar enflasyon nedeniyle pahalanmadan önce) hücum ettiler. Böylesi krizler sırasında insanların yöneldiği diğer bir değer de „taze para“dır. Çünkü para, üzerinde yazılı olan nominal değeri ifade eder, bu sayı değişmez, bu sabit değer nedeniyle güvenceli bir „sığınaktır“ insanların gözünde! Ancak paraya olan bu yönelim, onun gerçek değeri ile de bağlantılıdır. Ruble dolar karşısında değer kaybettiğinden insanların paraya yönelimi, tabii ki Ruble'den Dolar'a doğru olur. İşte Ruble üzerindeki baskının daha da artmasının nedeni bunlardır. Netice olarak; tüm bu etkenlerle şiddetlenen kriz ile girişimcilerin „kâr oranları“ düşmeye başlar. Ülke yatırım için „enteresan“ olmaktan çıkar ve bir „sermaye kaçışı“ yada „çıkışı“ başlar. Bu ekonomik durumu daha da şiddetlendirir, yatırımlar yavaşlar, gelişme durur, işsizlik artar. Ücretler de facto düştüğü için talep azalır, arz fazlalığı oluşur; bu ise krizi daha da derinleştirir. Rusya'da şimdi olan, yada olacak olan da işte budur!
Bu durumda krizi dindirmek için acil olarak yapılması gereken, bizce ilk aşamada hemen öyle Rusya Merkez Bankası'nın yaptığı gibi zeten yüksek olan (politik) faizleri %10'lardan %17'lere çıkarmak değildir! Zira bu yolla sadece „spekülatif“ amaçla gelen sermayeye hitap edilmiş olunuyor, maddi üretime katkı yapan sermayeye değil! Ayrıca bu tip bir tedbirin mantığında „gelecek sıcak para ile değeri düşen yerli para birimini destekleme“ var. İnsanların kaçtığı zayıf para birimine sermaye piyasaları, sıcak para neden ilgi göstersin? Zaten kısa sürede içinde tam bir „rus ruleti“ görüntüsü arzeden bu tedbirin hiç bir etkisinin olmadığı görüldü, zira Ruble değer kaybetmeye devam etti. Bizce bu durumlarda yapılması gereken ilk ve en acil önlem, Rusya Merkez Bankası'nın daha sonra yaptığı gibi piyasaya Dolar ve Euro pompalayarak para piyasasında rahatlamayı sağlamak ve böylece insanların güvencesini kazanmaktır. Çünkü ne şekilde olursa olsun, her ekonomik krizin bir „para sıkıntısı“ temeli vardır. Nitekim bu son tedbirle Ruble'nin „baş aşağıya gidişi“ durdurulmuş, 80'lerden 1 Dolar= 60 Ruble değerlerine geri dönülmüştür.
Böylesi (finans) krizleri durumunda etkin olabilecek diğer bir tedbir ise, ilk günlerin „kargaşalı, telaşlı ve histerik“ hareketlenmelerine karşı borsaların ve özellikle yerli paradan kaçışı önlemek için döviz piyasalarının, ortam ve „psikoloji“ sakinleşene kadar bir süreliğine ekonomi devresinden çıkarılmalarıdır. 1987 de ABD krizinde istemeden de olsa, kendiliğinden oluşan böylesi bir „break“in, yani „ara verme“ durumunun ne kadar etkin olduğu görülmüştü: Aksiyonların aşırı şekilde kompüterler üzerinden yapılması, bir noktadan sonra hacim yetmezliği nedeniyle sistemin çökmesini beraberinde getirmiş ve devre dışı kalan borsalarda işlem yapılamaz hale gelmişti. Buna bağlı olarak Amerikan Merkez Bankası FED de, piyasaya yeterince likid para aktarıp crash'i önleme imkanını bulmuştu; firmalar ise bu süre içinde sakince kendi hisse senetlerini geri (satın) alarak böylelikle borsayı destekleme firsatını yakalamışlardı. En son olarak üzerinde özellikle düşünülmesi gereken diğer bir acil önlem de devletin insiyatif alarak talebi, yatırımları, dolayısı ile konjünktürü canlandırıcı tedbirlere başvurmasıdır. İktisadın neoliberal dönemlerinde pek itibar görmeyen bu tip Keynes'çi bir ekonomi politikasının başarı şansı olacağına dair 50'li yıllardan yeterince deney var önümüzde.
Gelelim Türkiye'ye! Rusya Türkiye'nin en büyük pazarı değil ama, ilişkiler yine de azımsanmayacak düzeyde. Bu bağlamda krizin etkileri kaçınılmaz olarak bizde de görülecek. Ruble'nin Dolar karşısında değer kaybetmesi, dünya piyasalarında enerji fiyatlarının düşmesi Türkiye'nin işine geliyor ama, Rusya ile iş yapan yada Rusya’da faaliyette bulunan firmaların işi hiçte kolay değil! Rusya'da ekonominin %4-5 civarında küçülmesinin Almanya'da ekonomik büyümeye etkisi eksi %0,1-0,3 arasında olacağı tahmin edilirken böylesi bir etkinin Türkiye'de nasıl olacağı, firmaların Rusya ile iş potansiyeline, içeriğine ve biçimine bağlı. Bekleyip göreceğiz!
Burada bir ülke ekonomisinin krizin olumsuz yanlarından mümkün olduğunca az etkilenmesinin tek garantisi, uluslararası ticari ilişkileri dengeli olarak çeşitlendirmekten (diversifikasyon) geçiyor. Girişimciler için de geçerli olan bu gerçek dışında Rusya krizinden öğrendiğimiz diğer bir ders de, bir ülke ekonomisinin de aynı şekilde „sektörel maddi çeşitliliğe“ dayanması gerekliliği![1] Yani Rusya gibi sadece „enerji hammaddesi“ ve biraz da „silah“ sektörüne dayanmakla olmuyor bu iş! Orada krizin bu şekilde şiddetlenmesini kolaylaştıran bir neden de bu oldu. Rusya'nın tek döviz kaynağı enerji hammaddeleri! Onların da fiyatları dünyada bilinen nedenlerle düşünce, bunun diğer etmenlerle biraraya geldiğinde sonuçlarının neler olabileceğini böylece görmüş olduk.
Son olarak; şimdi burada hiç kimse, krizin arkasında ne üdüğü belirsiz bir „küresel faiz lobisi“ arama kolaycılığına yada bu tipten „komplo teorisi“ paranoyasına kapılmasın! Tarih bu şekilde komplolarla yazılsa idi, bugün dünya çok farklı olurdu. Şüphesiz 20.yüzyılın Batı'lı ulus-devlet güçleri bu durumu kullandılar, kullanıyorlar; başka türlü olması da beklenemezdi zaten! Ancak krizi tetikleyen bunlar değil, yukarda sıralamaya calıştığımız nedenler! 20. yüzyılın hakim güçleri bu durumu kullanıp, gelişmeye başlayan multilateralleşme sürecini tersine çevirip dünyayı eskiden olduğu gibi tek kutuplu hale getirmek, ekonomik ve siyasi olarak tek başlarına buyruk olmak istiyorlar. Burası kesin! Ancak onların anlayamadıkları bu sürecin bir yerde artık geri döndürülemez olmasıdır. Çünkü artık dünyada ABD, EU ve Japonya'nın ardından 4. ekonomik ve siyasi güç olarak bir „gelişmekte olan ülkeler“ grubu ağırlığını koymaya başladı. Dünyayı her bakımdan geliştiren dinamik şu an bu! Buradan 20. yüzyıl ilişkilerine geri dönüş, gerçekten bir „geriye dönüşü“ ifade eder. Bu bakımdan her ne kadar Putin'in politikasını kabullenmekte zorlansak da, global düzeye taşınan bu çelişkinin ekonomik olarak Rusya'nın krize yenilmesi ile sonuçlanması durumunda, bunun bölge ülkeleri ekonomisi ve -kökeni ne olursa olsun- maddi üretime yatırım yapan global sermaye açısından olumsuz sonuçları olacağı açıktır! Böylesi bir gelişmenin olumsuz jeo-politik sonuçları ise zaten ortadadır! Rusya'nın bu ikilemden nasıl kurtulacağına ilişkin olarak „Moskova Modern Gelişme Enstitisü“ finans uzmanı Nikita Maslenikow, Moskowskij Komsomolez adlı gazeteye verdiği demeçte „bir müddet sonra artık devletin şu anki yapısını kurtarmak için harcayacak, verecek parası kalmayacağından, elde kalan verilebilecek tek kaynağın daha fazla özgürlük“[2]olacağını söylüyor. Öyle yada böyle; esas krizden çıkış böyle mümkün olacak gibi görünüyor!
Yazarlar
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları




















































































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.08.2025
13.04.2025
25.02.2025
4.02.2025
22.12.2024
1.07.2024
12.05.2024
15.04.2024
3.02.2024
24.11.2023