Ahmet TAŞGETİREN
Almanya ile kıran kırana...
Müttefikler dünyası ile yaşanan gerilimin ikinci büyük ayağı.
İngiltere Brexit sürecinde bir ölçüde Avrupa'dan farklı duruyor gibi ama, oradan gelen ziyaretçilerin konuşmalarında yine de “hukuk devleti, özgürlükler rezervi” dikkatten kaçmıyor.
Fransa yeni başkanı (Macron) ile henüz iletişim kanallarını canlı tuttuğumuz bir müttefik, ama onun da Büyükada olayı ile bağlantılı bir rezervi var.
Ama Almanya ile hani söylenmeyecek her şey karşılıklı olarak söylenmiş, yapılmayacak her şey yapılmış durumda.
Almanya üstelik işi AB üzerinden yürütmeyi tercih ediyor, işin içine bir de hani bir bakıma Avrupa kamuoyunu temsil ettiği farz edilebilecek olan Avrupa Parlamentosu eklendiğinde nerede ise tüm Batı, karşımızda mevzi almış görünüyor.
Batı ülkelerindeki seçimlerde “Türkiye karşıtlığı”nın prim yapıyor olması da denklemi “Türk-Batı karşıtlığı” eksenine oturtmuş bulunuyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan da, Almanların son tavırları üzerine gurbetçi Türkleri “Ana akım siyasi partiler”e oy vermemeye çağırdı. Gerekçe olarak da bunların “Türkiye düşmanı” olduğunu söyledi. Bunlar Hristiyan Demokratlar, Sosyal Demokratlar ve Yeşiller'den oluşuyor. Geriye de sağ-sol radikal siyasi çizgiler kalıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın gurbetçi Türkleri bir tür “Diaspora” rolüyle bulundukları ülkenin seçimlerinde üstelik iktidar partilerine tavır almaya yöneltmesinin, Almanya'da Dışişleri Bakanı Gabriel'in dilinden “Egemen bir ülkeye eşi görülmemiş saldırı” biçiminde değerlendirilip gerilimin tırmandırılmasının tercih edilmesi... Merkel'in adeta AB adına konuşurcasına, gümrük birliğinin güncellenmeyeceğini açıklaması... Bunu Başbakan Yıldırım'ın “AB adına racon kesme” olarak nitelemesi... Yani bir tür soğuk savaş yaşıyoruz Batılı müttefiklerimizle...
Bundan sonraki stratejinin belirlenmesi için bu noktaya gelişin tahlil edilmesi gerekiyor.
Bence sorulacak en temel soru şudur:
- Batı'nın tavrı konjonktürel mi kategorik mi, bizim tavrımız konjonktürel mi kategorik mi?
Kategorikten şunu kastediyorum:
Bizde de Batı'da da “İslam – Batı karşıtlığı” diye formüle edilebilecek kadim bir damar vardır. Zaman içinde buluşulur, ayrışılır, ama bu damarın derinden derine aktığı ve belirli tansiyon yükselmelerinde nüksettiği farz edilir. Batı'da da her türlü reel ilişkilere ve “dostluk söylemleri”ne rağmen derinden derine “karşıtlığın – düşmanlığın” aktığı kabul edilir, bizde de. Eğer iş böyle ise dostluk, müttefiklik, stratejik ortaklık vs. bunlar konjonktürel hale gelmiş oluyor.
“Konjonktürel gerilim”yaklaşımı ise aslında evet İslam'la ve onunla hayati bir birliktelik yaşayan Türkiye ile Batı dünyası arasında derinde bir gerilim zemini varsa da, tarih ve coğrafya bu iki dünyayı zorunlu olarak birbiri ile temasa zorlamış, o da barışı ve işbirliğini rasyonel bir tavır olarak empoze etmiştir. İki dünya rasyonaliteden ayrılmadıkça, barışçıl bir ilişki oluşur, herhangi bir taraf rasyonaliteden koptukça da gerilimlere savrulunur. İşte bu konjonktürün getirdiği durumdur.
Şu son paragrafı okuduğunuzda, reel bir durumu tasvir etmediğimiz kanısına varmanız tabiidir.
İki dünyanın psikolojileri de dostluğa değil, gard almaya yatkındır.
Ama her iki dünyanın baş aktörleri hala bile en gergin söylemlerin içine “stratejik tercih” olarak birbirini yoksamaktan yana olmadıklarını ifade etmektedirler.
Son dönemde söylemlerin ülkelerden ziyade yönetimdeki siyasi kadroları hedef alması, iki dünya arasında korunması gereken bir alan bulunduğu izlenimi vermektedir. Mesela Türkiye hala AB'yi “stratejik hedef” olarak görürken, diyelim Almanya için Merkel ve ortaklarını hedef almakta, Almanlar da oklarını Erdoğan'ın üzerine yöneltmekteler.
İlginç olan şu ki, Batı dünyası tek blok olmadığı gibi, bizim dünyamız da, hiç istemesek de tek blok değildir. Diyelim biz Almanya mesafe koyduğunda İngiltere ile pencere açmaya çalışıyoruz, oradakiler de bizimle oynayamadıkları zaman Mısır'la, Suud'la, BAE ile oynuyorlar.
İş girift vesselam. Soğukkanlı analizler kaçınılmaz.
Yazarlar
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya değişiyor, Suriye’nin Türkiye politikası da mı değişiyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.07.2025
13.07.2025
11.07.2025
9.07.2025
29.06.2025
10.06.2025
5.06.2025
22.05.2025
18.05.2025
13.05.2025