Ahmet TAŞGETİREN
Türkiye’de siyaseti etkileme açısından bakıldığında “Muhafazakâr Camia” diye bir toplumsal vakıa var.
Saadet Partisini, Ak Parti’yi bu camia ile doğrudan ilişkili görebiliriz. Şu an doğum sancıları hissedilen Babacan ve Davutoğlu merkezli siyasal oluşumların da evvel emirde bu camia ile bağlantılı olacağı ve her siyasi oluşumun bu camiadan pay almak isteyeceği muhakkak. Bu camia içinde yer alıp da muhazakâr diye bilinen siyasi partilere mesafeli duran, hatta muhafazakâr bilinmeyen siyasi yapılara destek veren gruplar da bulunuyor.
Bu camianın, bu siyasal oluşumlar karşısında alacağı tavır önemli, bu tavrın taraftarlık haline gelmesi durumunda tarafların birbirine karşı tavrı önemli.
Aslında muhafazakâr camia, sadece siyaset nokta-i nazarından değil, başka bakımlardan da tek parça değil, hatta çok parçalı. Bu çok parçalılığın ilişki ortamında da üzerinde hassasiyetle durulması gereken problemli alanlar var.
Ama siyaset alanı, çok parçalılığı daha problemli hale getirebiliyor.
Aslında yukarda adını zikrettiğimiz var olan ve oluşum sürecinde bulunan siyasi yapıların baş aktörlerine baktığımızda tamamı, bir dönem yan yana, misyon diliyle söylersek “omuz omuza” bulunan insanlar.
Ama süreç içinde bir arada bulunamaz hale gelmişler, daha ötede çözüm odağı olma iddiasında “O değil ben” demeye başlamışlar.
“Taban” mı demek lazım bilmem, herkesin ulaşmaya çalıştığı muhafazakâr toplum alanlarına bakıyorum, şu an yoğun bir tedirginlik görüyorum. “Birlik olmak” öteden beri arzulanan şey, ama farklılaşmak da hayatın vakıası.
Saadet vardı, Ak Parti yola çıktı.
Sonra Saadet’in içinden has Parti çıktı.
Şimdi Saadet var, Ak Parti var, ama Babacan yola çıkıyor, Davutoğlu yola çıkmaya hazırlanıyor.
Saadet Ak Parti ve Has Parti oluşumuna tepki gösterdi.
Şimdi Ak Parti yeni oluşumlara tepki gösteriyor.
Bir şey var ki o hassas: Her parti, yeni oluşuma tepki verirken, tepkisini kitlelere intikal ettirmeye çalışıyor. Çünkü iş “Halkın desteği”nde bitiyor. Halk desteklerse yeni oluşum Cemil Çiçek’in sözüne rağmen “81’inci, 82’inci parti” demeden alıp başını gidiyor, desteklemezse Tayyip Erdoğan’ın “Boş çuval” benzetmesinde olduğu gibi siyasi mezarlığa gömülüyor.
Halk desteği işin bam teli.
Muhafazakâr camia içinde halk desteğinin şu, şu, şu partilere bölünmesi demek, o camianın birbiriyle ilişkileri problemli şu, şu, şu parçalara ayrılması demek oluyor.
FETÖ olayının nasıl bir toplumsal fesat zemini oluşturduğuna bakmak lazım. Aynı aile içinde ilişkiler yaralı hale geldi.
Son süreçte Ak Parti milletvekilinin “Çocuğum benim partime oy vermiyor” diye yakındığına tanık olundu. Bir muhafazakâr aile bünyesinden çok farklı partilere oy çıktı ve iletişim problemleri yaşandı.
Henüz bu problemlerin rüşeym -tohum halinde bulunduğu söylenebilir.
Ortaya sandık konulduğunda ilişkiler keskinleşecektir. Bir süredir yüzde 50 artı 1 sendromunun siyaset dilini nasıl ihanet suçlamaları zeminine taşıdığını hep birlikte gördük.
Hep, “Tarihte neden parçalanmalar oldu?” sorusu üzerinde konuşulur. Yıldız simalar etrafında kümelenmeler olmuş, sonra kümeler birbiriyle vuruşmuş… Tarihteki farklılaşmalar bugünlere derin fay hatları halinde gelmiş.
Muhafazakâr camia içinde olan bitenler, bu camiaya bakarak bir değer yargısına ulaşma durumunda olan toplum katmanlarını nasıl etkileyecek?
“Siyaset dili” deyip normalleştirdiğimiz biçmeler, doğramalar, nasıl bir ahlak standardı ortaya çıkaracak ve bu ahlak standardı, bizim okullarda vermeyi ümid ettiğimiz değerlerin üzerinden nasıl buldozer gibi geçecek?
Siyaset, ülkeyi yönetmeye talip olmak demektir. Ülkeye ufuk sunmaktır. Muhazafakâr camianın da ülke adına siyasetten beklediği vardır. İçine girilen süreçte ortaya çıkacak parçalanmış bir siyasi temsil ortamında Muhafazakâr Camianın dünyasında “Kaygılar” hakim duyguyu oluşturacaktır.
Benim bu yazdıklarım, temsiliyetin tepe noktaları için bir anlam ifade eder mi, bilmiyorum. Herkesin “Çaresizlik - Mecburiyet” sendromu içinde kendi mecrasını oluşturmaktan başka çıkar yol olmadığı inancı ile hareket edeceğini sanıyorum.
Ben gene de yüz yüze bakamayacak hale gelinmemesini temenni ediyorum.
Yazarlar
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya değişiyor, Suriye’nin Türkiye politikası da mı değişiyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.07.2025
13.07.2025
11.07.2025
9.07.2025
29.06.2025
10.06.2025
5.06.2025
22.05.2025
18.05.2025
13.05.2025