Gökhan BACIK
Nezihe Muhiddin (1898-1958) Türk kadın hareketinin önde gelen isimlerinden birisiydi. Kadınların erkeklerle her alanda eşit olmasını savunuyordu.
Spor yapıyordu, ata biniyordu. Yeni kurulan Cumhuriyet idaresinin kadın konusunda her görüşüne uygun birisiydi. Normal şartlarda Nezihe Muhiddin’in seküler Cumhuriyet’in rol modeli olması gerekiyordu.
Ancak öyle olmadı. Kurduğu Kadınlar Halk Fırkası’na siyaset imkanı verilmedi. Milletvekilliği adaylığı ret edildi. Muhiddin’in siyasi faaliyetlerine türlü engeller çıkarıldı.
Dahası kadın hareketinin bu radikal temsilcisi neredeyse unutturuldu. Bugün revizyonist tarih kitaplarının dışında Türk kadın hareketinde Nezihe Muhiddin’e neredeyse hiç atıf yapılmaz. Türk kadının modernleşme tarihinde Muhiddin’in yerinde büyük bir boşluk vardır.
Peki, neden Kemalist rejim esasen kendi görüşlerine bu kadar paralel bir kadın hakları savunucusunu benimsemedi?
Seküler rejimin Nezihe Muhiddin’e neden tahammül etmediğinin cevabı İslamcıların siyasetin kurallarını belirlediği günümüzde devletin İslami tarikat ve cemaatlere nasıl davranacağı konusunda önemli tarihsel ipuçları sunuyor.
Nezihe Muhiddin ‘şeriatçı’ değildi yahut kadın hareketini komünist kodlar üzerinden de savunmuyordu. Ancak, Ankara’da seküler bir rejim kurulmuştu ve ‘toplumun nasıl olması lazım geldiğini’ bu merkezi iradenin belirlemesi gerekiyordu.
Kadın konusunda fikirleri rejimle neredeyse aynı olmasına rağmen Nezihe Muhiddin gibi otonom bir kadın savunuculuğunu dönemin siyasi rejiminin kabul etmesine imkan yoktu.
Topluma kadın konusu olmak üzere haklarını verecek olan CHP vardı ve modernleşme onun ön gördüğü plan çerçevesinde gerçekleşecekti.
Buradan Türk devlet geleneğinin önemli bir ilkesini tanımlayabiliriz: Fikirlerinin devletin uygun gördükleri gibi olması yetmez, devletin benimsediği fikirleri savunurken bir de onun istediği gibi hareket etmelisin. Otonom bir ajandan olmamalı!
Bu ilkenin günümüz versiyonu şudur: İslami bir ajandanın olması tek başına yeterli değildir, devletin istediği gibi bir İslami yorumu yine devletin istediği biçimde savunacaksın.
Dolayısıyla son zamanlarda devletin İslami tarikat ve cemaatlere yönelik siyasetini bir tür laiklik siyaseti olarak görmek yanıltıcıdır. İslamcıların siyasette, yargıda, bürokraside kazandığı gücü laikleşmeyi gerçekleştirmek için kullanacağını düşünmek fantastik bir beklentidir.
Bu nedenle son dönemde devletin cemaat ve tarikatlara yönelik siyasetini bir tür disipline etme stratejisi olarak görmek gerekiyor.
Bir zamanlar CHP’nin Nezihe Muhiddin’e dediği gibi İslamcıların kontrolündeki devlet, cemaat ve tarikatlara “benim istediğim gibi bir İslamileşme takip edeceksiniz” demektedir.
Kemalizm’le mücadele yıllarında sayısız cemaat ve tarikat, kaotik bir işleyiş içinde hayatlarını sürdürmekteydi. Bu cemaat ve tarikatların neredeyse hemen hepsi birbirini sevmese hatta çekemese bile toplamda yaptıkları iş icabı Kemalizm’i aşındırmaktaydı.
Ancak şimdi İslamcıların hakim olduğu bir siyasi düzende bu kaotik yapıya gerek kalmadığı düşünülmektedir. Bunun yerine devlet elitlerinin uygun göreceği bir ajandaya göre belirli bir disiplin ve hiyerarşi içinde bütün İslami grupların hazır ola geçmesi isteniyor.
Tarihsel olarak da bu yeni bir şey değildir: Fatih ve 2. Mahmut dönemlerinde de devlet dini grupları terbiye etmeye çalışmıştır.
Peki, dini cemaat ve tarikatlara yönelik siyaset başarılı olur mu? Sorunun cevabı kısa: Hayır.
İlk olarak, bugünkü AKP karmaşık bir dini grup kimliğine dayanmaktadır. Örneğin, AKP’nin yargı içindeki en güvendiği gruplar bir dönem İskenderpaşa Cemaati’nin uzantısı olan gruptan çıkmaktadır. Yahut Diyanet’te AKP siyasetini uygulayanlar Erenköy Cemaati’ndendir. Hükümetin kontrolünü aldığı yeni medya gruplarında ise Işıkçı Cemaatinden yüzler öne çıkmaktadır.
Hal böyle olunca AKP’nin kendi uzuvlarını oluşturan İslami grupları yok edeceğini beklemek çelişkidir.
Ancak AKP, cemaatlerin kendi siyasi liderliğini merkeze alan bir İslami hizmet tanımı dayatmaktadır. Bunun dışında – AKP’ye paralel bile olsa – kendi yol haritasında ısrar eden gruplar risk altındadır.
Mesela yakın zamanda Furkan Vakfı ile anılan cemaatin lideri Alpaslan Kuytul tutuklanmıştır. Yine bazı işaretlere bakacak olursak AKP, Süleymancılar ve Menzil Grubu olarak bilinen cemaatlere yönelik de rahatsızdır.
Süleymancıların bir türlü AKP’nin liderlik rolünü kabul etmemesi rahatsızlık konusudur. Menzil Grubu ise Enerji ve Sağlık Bakanlıklarını fiilen domine etmiştir ve bu siyasi dengeler açısından sorundur.
İkinci olarak, devlet ve cemaat/tarikat kavgasının kısa vadede kazananı devlet uzun vadede kazananı cemaat ve tarikatlardır. Bunun pratik bir nedeni vardır: Anadolu ahalisi için muteber üç tip sivil toplum vardır: Hemşeri dernekleri, Camii yaptırma dernekleri ve cemaatler/tarikatlar.
Anadolu, Nakşibendiliğin Batı’ya uzandığı büyük kolun etki alanındadır ve ilhamını bu koldan alan yüzlerce irili ufaklı cemaat bütün memlekete sokak sokak dağılmıştır.
Türkiye’de sadece bir kasabada etkili olan cemaatler vardır.
Bütün bunlar 7/24 faaliyet gösteren ve yorulmayan yapılardır. Devlet baskısına göre şekil alan tedbirli davranan bu yapılarla uzun vadede mücadele etme imkanı yoktur.
Cizvitlerin, Fransiskenlerin gelişmiş ülkelerde siyasetten eğitime etkili olduğu bir dünyada Anadolu’yu tarikat ve cemaatlerden arındırmak düşüncesi çocukçadır.
Türkiye’nin cemaat ve tarikatlarla ilgili sorunu bir şekil sorunu değildir. Sorun, yenilenmeyen ve bu yüzden açıkça kokuşmuş yorum ve pratiklere yol açan İslami gelenekten kaynaklanmaktadır. Bu gelenekle Müslümanlar yüzleşmedikçe, devletin diğer siyasetleri geçici çözümler üretmekten başka bir işe yaramayacaktır.
Yazarlar
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Terörsüz Türkiye süreci’ ile 15 Temmuz’u birlikte anma… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluAKP’nin AB planı: Çözüm süreci, sermaye akışı için nasıl kullanılacak? 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNETürkler, Kürtler şimdi de Araplar ve sonra yeryüzünün bütün halkları 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKendini gerçekleştirebilecek kehanet: DEM-Cumhur İttifakı 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol15 Temmuz ve OHAL 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSürecin en büyük riski 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALU“Beraber yürüyeceğiz” ama nereye doğru Payidar! 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bi 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.06.2025
27.05.2025
24.03.2025
10.03.2025
23.02.2025
16.02.2025
27.01.2025
3.12.2024
19.11.2024
7.11.2024