Gökhan BACIK
İstanbul seçimlerinden sonra şahit olduğumuz Erdoğan siyasetinin ismini açıkça koymak lazım: Yenilgi ve çaresizlik.
Önce Erdoğan’ın çaresizliğini makro düzeyde analiz edelim.
İlk olarak ülkede gittikçe şiddetini artıran bir ekonomik kriz var. Üstelik bu krizden Erdoğan’ın mevcut kadrolar ve bakış açısı ile çıkma ihtimali yok.
Daha vahimi, Erdoğan rasyonel bir siyaset takip etse bile yeni vergiler, zamlar ve türlü kemer sıkma uygulamalarına yönelmek zorunda. Bunların hiçbiri Erdoğan’ın zedelenmiş imajına katkı sunmayacaktır.
Öte yandan Erdoğan, popülizme devam ederse önemli bir sorunu var: Para bitmiş vaziyette. Yaklaşık iki yıldır türlü hokkabazlıklarla devleti sahaya sürerek oluşturulan yapay ekonomik adımların faturası yüksek kur yüksek faiz ve geri dönmeyen krediler olarak karşımıza çıktı bile.
Piyasa ekonomisinin alt üst edildiği, keyfi biçimde idare edilen devletin de ekonomik hayata bodoslama girdiği bir modelin kaçınılmaz tek sonucu olacaktır: Ekonomik kriz her geçen gün kendini daha fazla hissettirecektir.
İkinci olarak, Türk dış politikası en az ekonomi kadar derin bir buhrandadır. Fiilen Rusya vesayetine girmiş bir dış politika ile karşı karşıyayız.
Dış politika hem güvenlik hem para sağlamak zorundadır. Ancak Türkiye’nin hâlihazırdaki siyasetinin bu ikisini de tatmin edici biçimde sağlamasına imkân yoktur.
Türkiye’de hayatta camiye uğramayan ama hükümete şirin görünmek için görev yaptığı Batılı ülkede İhvancı camilerde Cuma kaçırmayan bazı diplomatlar olabilir: Ancak bunlar bile Rusya’dan Türkiye’nin dertlerine deva olacak maddi kaynak gelmeyeceğini çok iyi bilir.
Rusya vesayetine giren dış politikayı tekrar Batıcı bir çizgiye çekmek de gün geçtikçe zorlaşmaktadır. Çünkü içerideki rejimin hukuk alanında normalleşme yeteneği artık zayıftır.
Nitekim yerel seçim sonrasında vitrinde sık gördüğümüz AKP’lilere bakınca partinin itaatkâr-vasat kanadın eline geçtiğini rahatlıkla görüyoruz. Normal şartlarda AKP’nin taşrada teşkilatında ikinci sınıf görev alması lazım gelen kişilerin partinin kritik yerlerinde olabilmelerinin tek açıklaması var: Reis’e koşulsuz itaat etmeleri.
Demek ki AKP Türkiye’de rejimi otoriter hale getirdikçe kendi de dönüşmüştür: Karşımızda, dünyaya ideolojik gözlüklerle bakan kişilerin hakim olduğu yeni bir AKP durmaktadır. Bu kişilerin yüzde 90’ının dayandığı bilgi ve anlayış: “Reis’in bir bildiği var” yahut “Reis yine haklı çıkacaktır” gibi düşüncelerdir.
Bütçelerini belediyelerden yahut diğer kamu kurumlarından gelen paralarla denkleştiren partili gazetelerde, think-tank’lerde çalışan “uzmanların”, “gazetecilerin” de içinde bulundukları balonun etkisinden kurtulma şansları bulunmamaktadır.
Şunu açıkça yazmak gerekiyor: Bugünkü AKP’nin toplumsal meşruiyetinin büyük bir kısmını AKP’ye hizmet eden seküler gazeteciler ve akademisyenler sağlıyor. İslamcı yazar ve çizer takımı o kadar banallaşmış bir AKP savunusu yapmaktadır ki, bunun etkisi neredeyse sıfırdır.
Ancak her şeye rağmen AKP’ye destek olan seküler isimlerin küçümsenmeyecek etkisi var. Kulağa garip gelecek ama AKP, memlekette “seküler İslamcı” olarak tanımlanacak bir zümre var etmeyi başardı. Esasen seküler hayat tarzından gelen bu isimler, İslamcı hükümetin başarı ile savunuyorlar.
1930’larda bazı eski Osmanlı seçkinlerinin Kemalizm’in ateşli savunucu olması gibi, bugün de bazı eski Kemalist seçkinler, İslamcılık savunuculuğu yapmaktadır.
Bütün bu faktörleri alt alta yazınca karşımıza şu tablo çıkıyor: Erdoğan’ın ne ekonomiyi ne dış politikayı kısa zamanda toparlama imkânı bulunmaktadır.
Erdoğan, İstanbul seçimlerini kaybetmiş durumda. Kendisine koşulsuz itaatten başka bir katkı sağlamayan bir parti örgütüne sahip. Ekonomik kriz derinleşiyor. Türk dış politikası fiilen durmuştur.
Erdoğan bu büyük balonun içinden dünyayı doğru okuyabilecek mi?
Şöyle bir örnek verelim: Neredeyse bir yıldır paket üstüne paket, power point üstüne power point açıklanıyor. Çare oldu mu? Hayır.
Peki, geleneksel beka sorunu siyaseti işe yarar mı? Hayır, çünkü ekonomi gibi reel sorunlar Türkiye’de toplumun sembolik konulara olan duyarlılığını azaltmıştır.
Erdoğan’a en çok oy veren illerde bile mevduatlar dolara kaymış bulunmaktadır.
Dolayısı ile bütün göstergeler Erdoğan’ın bildiği yolda ısrar edeceğini ama güç kaybetmeyi durduramayacağı yöndedir.
Şapkasında tavşan kalmayan Erdoğan’ın bu nedenle ben şapkadan “kirpi” çıkarmayı deneyeceğini düşünüyorum: Türlü krizlerin sonucu oyunu artıramayacağını anlayan Erdoğan’ın yoğunlaşacağı alan kendi aleyhine ittifakları zayıflatmaktır.
Bunun ise tek yolu bulunuyor: HDP ile CHP-İyi Parti ittifakı arasındaki ilişkiyi zayıflatmak.
Hiç şüphesiz bu stratejinin hassas noktası Kürt sorunudur.
Eskiden olsa Erdoğan’ın bu ittifak sisteminden HDP’yi koparmak için yeni bir açılım bile deneyebileceğini düşünürdüm.
Ancak şimdi MHP faktörü var. O nedenle Erdoğan, Kürt sorununda krizler çıkararak özelde İyi Parti genelde ise milliyetçi CHP seçmeni üzerinde baskı kurmayı deneyecektir.
Son yerel seçimde Kürt oyları özellikle Batı’da CHP-İyi Parti ittifakı lehine önemli etki meydana getirmiştir.
Ancak bu destek koşulsuz değildir, aksine bundan sonra bazı kritik konularda CHP’nin ne yapacağına bağlıdır: Örneğin seçilmiş bazı HDP’li belediye başkanları görevden alınırsa yahut TBMM’de başka HDP’li milletvekillerin de dokunulmazlığı kaldırılmak istenirse, CHP ne yapacaktır?
Yazarlar
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Terörsüz Türkiye süreci’ ile 15 Temmuz’u birlikte anma… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluAKP’nin AB planı: Çözüm süreci, sermaye akışı için nasıl kullanılacak? 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNETürkler, Kürtler şimdi de Araplar ve sonra yeryüzünün bütün halkları 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKendini gerçekleştirebilecek kehanet: DEM-Cumhur İttifakı 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol15 Temmuz ve OHAL 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSürecin en büyük riski 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALU“Beraber yürüyeceğiz” ama nereye doğru Payidar! 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bi 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.06.2025
27.05.2025
24.03.2025
10.03.2025
23.02.2025
16.02.2025
27.01.2025
3.12.2024
19.11.2024
7.11.2024