Halil BERKTAY
[10 Kasım 2019] Yukarıdaki resme dikkatle bakın. Size birilerini çağrıştırıyor mu? Belki sakalın jenerik etkisinden ötürü, ben galiba birine benzetiyorum ama adı dilimin ucunda; bir türlü çıkaramıyorum.
Neyse, sizi yormayayım; kendileri ABD Cumhurbaşkanı Donald Trump’ın büyük oğlu, 41 yaşındaki Donald Trump jr oluyorlar. Önünde kalınca bir kitap var, gördüğünüz gibi. İçine bir şeyler yazıyor. Arkasında dev BARNES & NOBLE kitapevleri zincirinin “…ES & NOBLE” kısmının okunabilir olması, bir imza gününde olduğumuzu düşündürüyor.
Doğru. Donald jr’un yeni kitabının başlığı Triggered: How the Left Thrives on Hate and Wants to Silence Us (Tetikçilik: Sol Nasıl Nefretten Besleniyor ve Bizi Susturmak İstiyor). Yani anlıyor musunuz: nefretten beslenen, artık Trump’ların şemsiyesi altına giren aşırı sağ değil de solmuş; Trump’ın kendisi her gün nefret kusmuyormuş, bütün bir “düşmanlar” dünyasına; ayrıca, vah vah, Trump devlet başkanlığının bütün olanaklarıyla karşıtlarını, meselâ Ukrayna telefonu ihbarcılarını, neredeyse bütün eski Ukrayna elçi veya temsilcilerini, Beryaz Saray’da çalışmış yarbayları vb susturmaya çalışmıyormuş da, bütün dünya birleşmiş, Trump’ı ve Trump’çıları susturmaya kalkıyormuş!
Biliyorsunuz, eskiden aile veya hanedan yönetimleri daha çok, en olmayacağını sandığınız yerden, Marksist sosyalizmin içinden çıkardı. En aşırı örneği üç Kim’in peşpeşe dizildiği ve hepsinin adının anayasaya girdiği Kuzey Kore’ydi ve hâlâ da öyle kuşkusuz. Arnavutluk’da Enver Hoxha (Hoca) ve eşi Necmiye; Yugoslavya’da Josip Broz Tito ve eşi (bir tür komünist Demir Leydi diyebileceğimiz) Jovanka Broz Tito da fena değildi bir zamanlar. Romanya’da Nicolae Ceauşescu (Çavuşesku) ve eşi Elena’nın diğer akrabalarıyla birlikte kurduğu yönetim tezgâhı, Stalin’in 1930’lardaki “tek ülkede sosyalizm” sloganına atfen, “tek ailede sosyalizm” diye hicvediliyordu.
Türkiye’de, Maocu hareketin 1970’lerin ikinci yarısında geldiği noktada, bayağı kitleselleşmiş sayıyorduk kendimizi. O kadar ki, başka ülkelerin çok dar çevrelere hapsolmuş benzer partilerine acıdığımız dahi oluyordu. Bir Kanada Marksist-Leninist Komünist Partisi vardı örneğin. Hindistan Komünist Partisi’nden kopma, Hardial Bains diye bir Hintli göçmen tarafından kurulmuştu. 1970’lerdeki haliyle, yönetimin neredeyse tamamı Hardial Bains’in aile fertlerinden oluşmaktaydı. Bakar ve üzülürdük (üzülür gibi yapardık), bu nasıl iş diye. Hardial Bains önce çok sıkı Çinciydi (Maocuydu). 1976’da Mao öldükten sonra Arnavutlukçu (Enver Hocacı) oldu. Ramiz Alia’nın son komünist liderliği de çökünce, Hardial Bains daha önce “sosyal-emperyalist” diye suçladığı Kübacılığa (Castroculuğa) geçti. Bu arada, 1980’lerin ikinci yarısında Türk Maoculuğu da iyiden iyiye bir hayal âlemine gömüldü. İdeolojik değişimleri Hardial Bains’ten çok ama çok daha sert oldu. Önce Kürtçülüğe (PKK ve Abdullah Öcalan ile ittifak arayışına); sonra Kemalistliğe, orduculuğa, cuntacılığa ve Denktaşçılığa; oradan, 2000’li yılların anti-vesayetçi demokratikleşmesine karşı MHP ve Ülkücülerle “millî” ittifak arayışlarına; son olarak, giderek otoriterleşen Cumhur İttifakı’na, “anti-emperyalizm” adına destek anlamına gelen “Hepimiz Aynı Gemideyiz” hareketine ve bunun içerdiği artık son derece aşırı anti-Kürt bir çizgiye geçtiler. Dile kolay diyeceğim, ama dile dahi kolay değil. Lâkin başkası yapsa yirmi bin kere hain ilân edilecek olan bütün bu savrulma ve yalpalamalar sürecinde bir şey hiç değişmedi: önce İşçi Partisi, sonra Vatan Partisi adım adım bir aile şirketi haline geldi.
Buna karşılık gelişmiş Batı ülkelerinde çok uzun süre yoktu böyle şeyler. Çünkü tâyin değil seçim usulleri ön plandaydı. Kimse çoluk çocuğunu böyle kayıramıyor; faraza oğlunu gençlik örgütünün başına geçiremiyor veya yeğenini merkez komitesine sokamıyor (sonra da “genel başkanın telefonlarına çıkmama” suçunu kongre raporuna yazacak kadar kendini gülünç ve zavallı duruma düşüremiyor); herkesin, bütün kamuoyunun gözü önündeki demokratik mekanizmalar içinde, genel başkan veya genel sekreterce arkalanmaksızın, parti içinde yükselecekse birey olarak yükselmesi, vasatlıkta kalması veya düşüp elenmesi gerekiyordu. Churchill’in, Roosevelt’in, De Gaulle’ün, Adenauer’in… ve daha nice ünlü “burjuva” politikacılarının asla söz konusu değildi böyle özel çiftlikler kurabilmesi. Özgür medyaya, kuvvetler ayrılığına, parlamentonun üstünlüğüne, denge ve denetleme mekanizmalarına, belki en önemlisi yerleşmiş siyasî kültüre tümüyle aykırı şeylerdi.
Derken Trump fenomeni çıkageldi. Derin Amerika’nın en geri, dünyadan en habersiz, en taşralı, en redneck kesimleri, tutup politikadan habersiz, ırkçı, küfürbaz, kadın düşmanı ve şarlatan bir emlâkçıyı Beyaz Saray’a getirdi. Her türlü ölçü, âdâb ve erkân gitti; yerini görgüsüzlük, yalan, tehdit ve şantaj aldı. İngiltere’de de siyaset Trump benzeri bir dönemece girmiş görünse de, en azından son Brexit, hükümet ve parlamento krizlerinde, faraza Boris Johnson’ın en yakın akrabalarının hiç de başbakanın yanında saf tutmadığı ortaya çıktı. Buna karşılık ABD’de Trump alabildiğine fütursuz davrandı; başta kızı İvanka ve damadı Jared Kushner olmak üzere, böyle bir akrabalık iç halkası oluşturdu.
Oğlu Donald Trump jr’un “Biz” nosyonu ve “Bizi” susturmak isteyenlere karşı bütün bir kitap döşenmesi de büyük bir yazarlık yeteneğinin ansızın çiçek açması değil, hele 2020 seçimlerine giden yolda bu ailevî seferberliğin bir icabı olarak değerlendirilmeli. Bu açıdan ilginç bir gösterge, babasının (ve bütün ailenin) en zayıf noktasını kapatmak için gösterdiği çaba. Mesele şu: Amerikan politikasında, orduda görev yapmış, faraza (artık ne kadar geride kalsa da) Kore, Vietnam, Körfez veya Irak’ta savaşmış olmak çok önemli. Oysa ne Trump’ın silâhlı kuvvetlerde en ufak bir hizmeti var, ne de çocuklarının. Vietnam Savaşı sırasında Trump beş kere tecil almış, askere alınmamak için. Dördü normal; üniversitede okuduğu yılların öğrenci tecilleri. Ne ki, öğrenciliği sırasında geçirdiği tıbbî muayenelere göre, 1968’de mezun olduğunda sağlık durumu orduya yazılmaya uygun. Derken her nasılsa beşinci bir tecil zuhur ediyor; ne tesadüf, Trump’ın babası Fred Trump’ın kiracısı konumundaki Larry Braunstein adında bir doktor, Donald Trump’a “ayağındaki kemik çıkıntıları” nedeniyle askerlik yapamaz raporu veriyor. Hangi ayak, belli değil; 2015’de Trump “hatırlamadığını” söyleyecek, 2016 seçim kampanyası sırasında ise ekibi “her iki ayak”ta ısrar edecek. Öyle veya böyle; bir diğer 1968 mezunu olarak benim de birinci elden yaşadığım o yıllarda bütün akranlarının korkulu rüyası olan Vietnam’a gitmekten kurtarıyor. Sonra New York’ta, zamparalığıyla övünen genç ve zengin bir erkek olarak gününü gün ediyor. Sus ve konuşma değil mi, bütün bunlardan sonra? Fakat hayır; o kadar küstah ki, bir de dalga geçecek (haksız, emperyalist bir savaş da olsa) uzak diyarlarda can verenlerle. 1993’te Howard Stern’in talk-show’una çıkıp, 60’lar ve 70’lerin gece hayatından “bayağı tehlikeliydi” diye söz ediyor. Herhangi bir cinsel hastalık kapmama çabalarını “benim kendi Vietnamım” diye niteliyor.
Densizlik bunların genlerinde mi var, nedir? 26 yıl sonra vatanseverliklerini ispatlama sırası, Bizi Susturmak İstiyorlar kitabıyla Donald jr’da. 2017’de, babasının başkanlık yemin töreninin hemen öncesinde, 400,000 Amerikan askerinin yattığı Arlington Ulusal Mezarlığı’nı (veya mutlaka İslâmî bağlamda düşünmezsek, Arlington Ulusal Şehitliği’ni) nasıl ziyaret ettiklerini anlatıyor. Tam, yeni devlet başkanı Meçhul Askerler Mezarı’na çelenk koyarken, bir ampul yanıveriyor oğlunun kafasında: “Sıra sıra beyaz mezar taşlarının önünden geçerken, o ânın ciddiyeti içinde, devlet başkanlığının ve ülkemizi sevmenin önemini daha derinden kavradım. Gene o ânda, ailecek daha şimdiden maruz kaldığımız bütün saldırılar ve babamın başarısına destek olmak uğruna -- sırf, başkanlık makamından yararlanıyor görüntüsü vermemek için yatırımlarımızın ve uluslararası sözleşmelerimizin önemli bir bölümünden gönüllü olarak vazgeçmek gibi -- yapmamız gerekecek fedakârlıklar geçti aklımdan.” Biraz aşağıda devam ediyor: “Doğrusunu söylemek gerekirse, bayağı büyük bir fedakârlıktı, bize her yıl milyonlarca ve milyonlarca dolara malolan. Tabii ana mecra medyası zerrece takdir etmedi bunu, artık beni zerrece şaşırtmasa da.”
Ne denir? Arlington’a gidiyor ve o kadar duygulanıyor, o kadar duygulanıyor ki… para meseleleri geliyor aklına. Orada aldıkları emirler doğrultusunda can vermiş neredeyse yarım milyon gömülü. Bununla aile şirketlerinin toplam kârından her yıl uğrayacakları birkaç milyon kaybı yan yana koyuyor. Her ikisini karşılaştırılabilir fedakârlıklar gibi görüyor.
Orhan Veli’nin ünlü “Vatan İçin” şiirine belki bir satır eklenebilir o zaman:
Neler yapmadık şu vatan için!
Kimimiz öldük;
Kimimiz nutuk söyledik;
Kimimiz biraz daha az kâr ettik.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024