Halil BERKTAY
Fakat birinci nesil (İttihatçı) ve ikinci nesil (Kemalist) Türk milliyetçiliğinin, şimdi AKP’de de devam ettiğini gördüğümüz aile ve annelik değerleri takıntısı (dolayısıyla kürtaj karşıtlığı ve kadın bedeni üzerinde diğer hak iddiaları), sırf proto-faşist, Sosyal Darwinist bir “saf ve büyük nüfus” arayışıyla açıklanamaz. Bunun, “yabancı kadınların tehlikeli cinselliği”yle ilgili başka bir boyutunun da olduğu kanısındayım.
Mesele şu : 19. yüzyılın modernleşme reformlarının (“asrî” mektepleri, resmî ve sonra özel gazeteleri, kitap-dergi basımı, alla franca kent yaşantısıyla) yaratıp genişlettiği yeni kamusal alanda, farklı etnik ve dinî kesimlere mensup kadın ve erkekler, farklı zaman ve biçimlerde yerlerini aldılar. Ordu ve bürokrasi; Galatasaray sultanîsi ve benzerleri; Harbiye, Mülkiye, Tıbbiye ve Askerî Tıbbiye aracılığıyla, Türk-Müslüman kesim içinde önce “asker-sivil aydın zümre”nin erkekleri, ortaya fırladılar (Doğan Avcıoğlu’nun bu teriminde, bu kadarıyla hiçbir yanlışlık görmüyor, 1960’larda yaptığımız gibi buna illâ Marksist teoriye daha uygun bir sınıfsallık izafe etmeye kalkışmayı abes buluyorum). Oysa kadınları, bu anlamda özgürleşmiş, o yeni kamusal alana açılabilmiş değillerdi. Alafranga hayat tarzını, henüz ev içi kıyafetleri, Fransızca ve piyano öğretmenleri ölçüsünde benimseyebiliyor; bu yaşantıyı ev dışına, kentin kendisine taşıyamıyorlar ve bu yüzden, Aşk-ı Memnu’da ve bu döneme özgü daha birçok tipik eserde, ensestin kıyısında dolaşanlar dâhil bütün yasak ilişkiler hep iç mekânda, büyük aile” içinde gerçekleşiyordu.
Bunun çok önemli bir sonucu, Batılılaşmış bu Türk-Müslüman erkekliğin, kamusal alanda kendine denk bir Türk-Müslüman kadınlıkla karşılaşamaması, buluşamamasıydı. Bunun yerine, işi ve maaşı sağlam koca arayan iyi aile kızlarının gündüz kafes ardından izlediği uzun setreli, kolalı gömlekli bütün bir “kâtip”ler (ve edipler, şairler, muharrirler, yaverler, zabitler, erkânı harpler) neslinin Ömer Seyfeddin’leri, geceleri Pera’ya çıktıklarında, karşılarında tiyatrocu, operetçi, konsomatris, kafeşantan veya bar aktrisi, ya da sadece bilgili, fikirli ve kişilikli bir kadın tipi olarak, zamanın Rumları, Ermenileri ve Levantenlerini buluyorlardı. Dr Jekyll ve Mr Hyde misali, “gündüz insan gece hırt” yaşıyorlardı enikonu; şehvetlerini şimdiki “nataşa”lara karşılık gelen “ecnebi” kadınların kollarında dindirmeye çalışıyor ama sonra, iş evlenip aile kurmaya geldiğinde gene “temiz ve masum” Türk kızlarına dönüyorlardı.
Galiba daha önce de yazdım; belki bütün erkek-egemen kültürlerde gönül eğlendirilecek kadın ile evlenilecek kadın arasında bir ayırım vardır belki; ama bu saplantı, 20. yüzyıl başı Türkiye’sindeki kadar bir etnik-dinî fay hattına denk düşer mi yani bütün “hafif” kadınların yabancı veya kozmopolit, “ciddî” kadınların ise yerli ve millî olarak tanımlandığı bu denli şizoid başka bir kültür var mıdır, pek bilemiyorum. Her halükârda, erkeklerin iç dünyasına, haleti ruhiyesine de yansır bu bölünme : hem hayran ve âşık olurlar Batılı kadınlara, özgür kişilikleri nedeniyle. Hem de, tamı tamına aynı nedenle korkar ve nefret ederler onlardan, çünkü özgür ve kişilikli olmak, aynı zamanda kadının tercih hakkını, dolayısıyla “sadakatsizlik” ve “ihanet” olasılığını da beraberinde getirir. Öyle ya; sizi kendi isteğiyle beğenip seçmesi, hattâ belki ilk adımları kendisinin atması gibi, Şark erkeğini o kadar heyecanlandırabilen olasılıkların diğer yüzü, aynı kadınının sizi (başkası uğruna) terk de edebilmesidir.
İşte bu, kolay katlanılacak bir şey değildir, sert erkek değerleri açısından; o kadar ki, “aldatılma” korkusu tepki ve nefrete dönüşür. Buradan bir ok, Batılı kadınlarla olan aşk ve nefret ilişkisinin, genel olarak Batı uygarlığıyla olan aşk ve nefret ilişkiyle çakışmasına gider. Ya da şöyle diyelim isterseniz : tek tek Batılı kadınların her bir örnekteki tikel “orospu”luğu, birleşir, toplanır ve bir bütün olarak Batının, Batı “medeniyet”inin bize karşı “kahpe”liğinde tecessüm eder. Buna, Türk milliyetçiliğinin “cinsiyetleşmesi” (gendering’i) de diyebiliriz.
Aynı duraktan bir diğer ok ise, Türk erkeğinin ve (onun özlemlerini yoğunlaştırıp temsil eden) Türk ulus-devletinin “güvenilir kadın” arayışına yönelir. Türk milliyetçiliği, sürekli içimizdeki yabancıların bizi sırtımızdan hançerleyeceği korkusuyla yaşayamaz; Türk erkekleri, özgür ve kişilikli kadınların ihaneti korkusuyla yaşayamaz. Kadın, evet, medenî olmalı, ama aynı zamanda sadık ve güvenilir bir profil çizmelidir.
Bunun içindir ki imparatorluktan ulus-devlete geçiş, sadece gayrimüslimlerin “tehlikeli demografi”sinin etnik temizlikler yoluyla tasfiyesini değil; aynı gayrimüslimlerin “tehlikeli sermaye”lerinin müsaderesi ve “millî burjuvazi”nin “ilk birikim”ine dâhil edilmesini de değil; aynı zamanda, Batılı, yabancı ve/ya gayrimüslim kadınlara özgü sayılan “tehlikeli cinsellik”lerin sansürlenmesini de içerir. Biraz ağır kaçacak ama, “Yerli malı, yurdun malı / Yerli malı kullanmalı” gibi slogan ve zihniyet yapıları kadınları da kapsar. Kadın âdeta cinsiyetsizleştirilir; muasır medeniyet yarışına girmiş Türk erkeğinin silâh arkadaşına; aseksüel bir yardımcıya, bir anne, kızkardeş, öğretmen figürüne dönüşür.
Solun 60 ve 70’lerdeki “bacı” tipolojisi de aynı modelin tekrarından başka bir şey değildi. Ve şimdi üzerine, AKP varyantı binmektedir.
Yazarlar
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları













































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024