Hasan Bülent KAHRAMAN
Muhteşem Yüzyıl konusunda Başbakan Erdoğan'ın sözleri enine boyuna irdelendi. O çıkışı herkes kendi meşrebince yorumladı. Eğer "mahkemeleri göreve davet ediyorum" demeseydi Başbakan, zaten iş bu derecede büyümeyecekti. Şimdi iktidarın bu hamleyi daha fazla sürdürmeyeceği açık.
Konuyu ele alanlar arasında benim ilgimi çok farklı bir değerlendirme çekti. Buna göre Türkiye halkı özün- de muhafazakârmış. Bu durum bazı ölçümlerle saptanmış. Söz konusu çevre televizyon yayın anlayışından Başbakana ve diğer ilgililere yakınıyor, kanalların mevcut durumdan "arındırılmasını" talep ediyormuş. Başbakanın adımı bu yöndeki taleplere bir cevapmış.
Böyle bir yorumun üstüne bina ederek Başbakanın açıklamalarını meşrulaştırmaya gerek olmadığı açık. Çünkü bir toplumda insanların televizyon kanallarını kendi inançları, inanışları, ideolojileri yönünde yayın yapmıyor diye Başbakana şikâyet etme hakkı yok. Başbakanın ve/ya siyasal iktidarın kanallara bu şekilde müdahale etme yetkisi bulunmuyor çünkü. Hiçbir iktidar hele özel kanallara, belli bazı ahlaki kısıtlamalar dışında, müdahale edemez. Bilhassa bugün hiç. Herkesin elinde dünyanın en demokratik aygıtı olan uzaktan kumanda var. Dileyen dilediğini izler. Aksi halde müdahaleye açık, kontrole muhtaç, yönetilmeye mahkûm bir toplum telakkisi, erginleşmemiş bir toplum söz konusudur ki, vahim olan budur.
İşin bu yanı böyle. Bunu, hele bugünkü demokrasi anlayışı muvacehesinde daha fazla tartışmayı ben kendi payıma gereksiz buluyorum. Ama buradan yola çıkarak bir başka konuya değinmek istiyorum:Türkiye toplumunun muhafazakârlığı "söylencesi"
"Söylencesi" demekle birlikte kabul ediyorum ki bu toplum büyük kısmı itibariyle muhafazakârdır. Fakat bu muhafazakârlığın niteliklerini çok yazdım. Bizde mesela Avrupa'dakine benzer bir tutuculuğun olmayacağını çok belirttim. O muhafazakârlığı aristokrasi ve sınıfsal farklar yarattı. Bizde ise bu ayrım hiç olmadı. Tersine biz sınıf atlamayı ve ona bağlı bilcümle inkârı fiili olarak, had safhada yaşıyoruz. İleri gidip şunu belirteyim: eğer bu türden bir dönüşüm rahatlığı olmasaydı, muhafazakâr iktidarımız da olmazdı.
Muhafazakârlık bizde bir tutam geleneksel hiyerarşiler ve ahlaki bazı kabullerdir ama geniş ölçüde de dinselliktir. Adıyla, İslam ve Müslümanlıktır. Daha öte bir muhafazakârlık mevcut değildir. Bu çerçeve, muhafazakâr denen insanların izolasyonist ve atomistik bir tutum içine girmesini engellediği gibi onları toplumsal bütünün büyük tercih ve kabullerinden uzaklaştırmaz. Öyle olduğu içindir ki, açın her gece televizyonu, tipoloji olarak muhafazakârdiyebileceğimiz, mütedeyyin diyebileceğimiz, hatta mutaassıp diyebileceğimiz kadınların nasıl eğlendiğine bakın. Karşısında neredeyse çırılçıplak oynayan kadınla o da oynuyor, ne olduğu anlaşılamayan zenne ve köçekle eğleniyor. O bakımdan bu insanların Muhteşem Yüzyıl'dan ya da başka bir şeyden rahatsızlık duyduğuna ben inanmıyorum. Duyan hiç yoktur demem ama onun da ne yapması gerektiği belli.
Homojen, üniform bir toplum aramadığımıza göre bu kadarı yeter...
Yazarlar
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.06.2025
13.05.2025
5.05.2025
6.03.2025
26.02.2025
13.02.2025
6.01.2025
18.11.2024
31.10.2024
23.10.2024