Hasan Bülent KAHRAMAN
Dün ulusal egemenlik bayramı kutlanırken fark ettim ki, kimse üstünde çalıştığımız Kürt barışına bu açıdan, egemenlik yönündenyaklaşmıyor. Oysa tam manasıyla bir egemenlik sorunudur Kürt barışı. Ondan bir adım ötesi de var. Yeni bir anayasa yapmak istiyoruz. Yeni anayasa her ne kadar başka maddeleri ele alacaksa da neticede egemenlik kavramını dönüştürecek. Öyleyse, yani eğer yeni anayasa Kürt kavramını, sivil yurttaşlıktemelinde yeniden biçimlendirecekse bunu egemenlik dışı bir konu diye görmek olanaksız.
Açıklamaya çalışayım.
Zor bir kavram egemenlik. Uzun ve büyük bir tarihi var. Çağdaş dünyada iki önemli ismin damgasını taşıyor. Bunların ilki egemenliğin (daha doğrusu egemenin)mutlak ve bölünmez olmasını isteyen Hobbes'tur.
Hobbes'un görüşünü Rousseau aştı. Çünkü egemenliği herhangi bir kurumun, kişinin tekelinde olmaktan çıkardı. "Halk egemenliği" (popular sovereignty) kavramını geliştirdi. Yeni siyasal düzen bu kavramla biçimlendi. Rousseau, egemenliği tanımlarken onun genel olduğu için bölünmez, sadece genel çıkarlar doğrultusunda sınırlandığı ve hak temeline yaslandığı için yanılmaz,ancak yasalarla uygulanabildiği için meşru olduğunu belirtiyordu. Demokratik dünyada bu çerçeveyi benimsemeyen bir tek devlet bulunamaz. Fakat ortada iki önemli sorun var. Birincisi, 1648'de imzalanan Westphalia Antlaşması her ülkeyi kendi sınırları içinde egemen olarak tanımladı. O diğer ülkelerin egemenliğine müdahale etmeyecekti, diğer ülkeler de onunkine. "İç işleri" kavramının özü budur.
Ne var ki, kendi içinde kaynağını halk olarak görse ve egemenliği halka ait saysa da egemenliğin mutlaklaşmasımanasına gelir bu model. İkincisi, böyle bir çerçeve ister istemez Hobbes'un o şedit egemenlik tanımını devletle özdeşleştirir ve mutlaklaştırır, devlet egemenliğin taşıyıcı kurumu niteliğini kazanır ve "iç işleri" diyerek astığı astık, kestiği kestik bir otoriteye ulaşır.
Türkiye, cumhuriyetle birlikte Rousseaucu bir anlayışı benimsedi. Egemenliği Tanrısal/ dinsel olmaktan çıkarıp halka/ millete ait saydı. (Din, yönetim erki bakımından halkı yok saymıyor ama o başka bir konu...) Buna mukabil, Hobbescubir devlet anlayışını asla aşamadı. Darbelerden tutun partiler yasasına kadar hiçbir düzeyde egemenliği paylaşmadı, bölüşmedi. Anayasaları da bu nedenle asla sivil olmadı.
Başka bir şey daha olmadı: 1989'da Berlin Duvarı yıkılınca Westphalia anlaşması da bir manada sona erdi. Küresel demokrasi anlayışına geçildi. Artık "iç işimdir" diye hiçbir devlet diğerinin müdahalesine kapalı kalamayacaktı.Demokrasi, insan hakları, özgürlükler söz konusu olduğunda küresel bir egemenlik devreye girecekti. Tam bu işler olurken Türkiye askeri darbelerin uygulama ve tesiri altındaydı. Kürt sorunu kanlı bir savaş olarak devam ediyordu. Hem her şeyi iç işleri diyerek hasıraltı ediyordu Türkiye, hem de devlet tekelindeki egemenliğipaylaşmaktan kaçınıyordu.
Oysa şimdi, "Kürt realitesi"ni her düzeyde kabul ederek ve bu gerçeği yurttaşlık tanımıyla anayasasına taşımaya hazırlanarak açıkça yeni ve olması gereken bir egemenlik anlayışına doğru yol alıyor. O nedenle diyorum ki, baştan beri, Kürt barışı sağlanırsa Türkiye'de devlet de ona bağlı diğer sorunlar da değişecektir.
Kürt sorunu Türkiye'nin geç kalmış, Westphalia sonrası küresel demokrasi adımıdır.
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.06.2025
13.05.2025
5.05.2025
6.03.2025
26.02.2025
13.02.2025
6.01.2025
18.11.2024
31.10.2024
23.10.2024