Taha Akyol

Taha Akyol
Taha Akyol
Tüm Yazıları
Yargı niye böyle?
10.08.2025
15

Muhalefete sorsanız yaraya tuz basmış gibi feryatlar duyarsınız. İktidara sorsanız, “yargımız bağımsız ve tarafsızdır” cevabını alırsınız hem de mütemadiyen.

Bu tablo iktidarı memnun eden, muhalefete feryat ettiren bir yargı olduğunun resmidir.

Benim ölçüm şu: AYM kararları ne diyor, yargı ne yapıyor? Hukuken en objektif ölçü bu olsa gerek.

TUTUKLAMA SALGINI

AYM’nin 5 Ağustos’ta Resmi Gazete’de yayınlanan kararı, adli yargıdaki tutuklama salgını bakımından son derece önemli…

AYM şöyle diyor:

“Kaçma, tanıklar üzerinde baskı kurma veya delil unsurlarını değiştirme, yeniden suç işleme, kamu düzenini bozma gibi risklerin varlığının gerektiği şekilde tespit edilmesi ve… tutuklama gerekçesinin soyut, genel veya basmakalıp bir şekilde olmaması gerekir.”

Dikkat, tutuklama için kaçma, delilleri karartma gibi gerekçelerin, “soyut, genel veya basmakalıp olmaması gerekir.”

Peki nasıl olması gerekir? AYM şöyle diyor:

“Kaçma riskinin değerlendirilmesinde kişinin karakteri, ahlaki durumu, ikametgâhı, mesleği, mal varlığı, aile bağları, tutukluluğa karşı gösterdiği tepki, başka bir ülkeye gerçekten kaçmayı planlayıp planlamadığı, kaçmayı planladığı ülkeyle veya uluslararası bağlantıları gibi hususlar dikkate alınmalıdır.” (B. No:2023/102251, paragraf 56)

AYM’nin bu içtihadına uyulsaydı İBB soruşturmasında neredeyse kimse tutuklanmaz, belki adli kontrol kararları verilirdi. Hele de hastalığı hastane raporlarıyla sabit Murat Çalık çoktan tahliye edilirdi…

Soru şu: AYM niye öyle, adli yargı niye böyle?

GEZİ DOSYALARI

Gezi olaylarından 18 yıl ağır hapse mahkûm edilen Tayfun Kahraman hakkında AYM “adil yargılanmadığını” tespit ederek ihlal ve yeniden yargılanma kararı verdi.

Karar metni henüz yayınlanmadı. Fakat bir hukukçu olarak tahmin ediyorum ki, AYM, sanıkların “cebir ve şiddet” eylemine karıştığına dair delil olmadan mahkum edildiklerini hukuka aykırı bularak “ihlal” kararı verdi…

Barışçıl gösterilerle, ne kadar yaygın olursa olsun, hükümeti istifaya çağırmak suç değildir. “Cebir ve şiddet”e başvurmak suçtur.

Gezi dosyasında ise Osman Kavala, Tayfun Kahraman ve diğer hükümlülerin şiddeti teşvik ettiklerine dair hiçbir delil yok, hatta şiddete karşı olduklarına dair delil var.

Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin onama kararında, bu kişilerin “halkı Gezi Parkı'na çağırdıkları, bu çağrılar üzerine başta marjinal gruplar olmak üzere birçok farklı grubun Gezi Parkı'na gelerek eylemlere katıldığı, ilerleyen süreçte bu eylemlerin kolluk kuvvetlerine yönelik taşlı, sopalı, molotoflu, ses bombalı, sapanlı, bilyeli saldırılara ve Gezi Parkı'nı işgale dönüştüğü” yazılıdır. (K. No: 2023/6359, sf. 62)

Şiddette “dönüştüğü” belirtiliyor ama bu şahıslar tarafından “dönüştürüldüğü” söylenmiyor. AYM tabii ki buna “ihlal” kararı verecekti.

Soru aynı: AYM niye öyle, adli yargı niye böyle?

HTS KAYITLARI

Bizde mahkemeler, HTS kayıtlarını “örgüt ilişkisi” sayıyorlar. Oysa AYM aynı kararında, diyor ki:

“… içeriği belli olmayan bu telefon görüşme kayıtlarının başvurucuya isnat edilen suçlar bakımından kuvvetli suç belirtisi olarak kabulü mümkün görülmemiştir.” (Paragraf 78)

Hatta aynı kararda politikacıların çok fazla telefon kullanmalarının doğal olduğu belirtiliyor.

Ama mesela Şişli’nin seçilmiş Belediye Başkanı Resul Emrah Şahan’ın tutuklanmasındaki temel “gerekçe” içeriği belirsiz telefon görüşmeleri, HTS kayıtları…

Ayşe Barım’ın tutuklanmasını da AYM kararlarına aykırı buluyorum.

Aynı soru: AYM niye öyle, adli yargı niye böyle?

AYM VE ADLİ YARGI

Anayasa Mahkemesi üyelerinin atanma usulleri ve 12 yıllık görev süreleri Anayasa ile düzenlenmiştir. İktidar kanun çıkararak bunu değiştiremedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın atamaları Mahkeme’de bir tutum değişikliği izlenimi veriyor ama bu süreç tamamlanmadı. Ayrıca AYM “evrensel hukuk”taki “insan hakları” açısından dosyalara bakıyor.

Adli yargıya gelince, iktidar üç defa kanunla, bir defa KHK ile Yargıtay kadrosunda değişiklikler yaptı. AYM’ye bile terör bühtanında bulunan kadro böyle oluştu.

Ayrıca on binden fazla yeni hakim ve savcı atadı.

HSK üyelerinin tamamını da partili Cumhurbaşkanı ile onun Meclis grubu belirlemektedir.

İktidarın yargıdaki etkisi, uluslararası hukuk belgelerine geçmiş bir gerçektir.

Bir hukuk reformunun ilk işi, siyasetin elini yargıdan çekmek olmalıdır.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar