Hasan CEMAL
Nilüfer Göle’nin T24 yazısından: “Henüz şuurları eski tren raylarına kilitli kalmış bir istikamette yol alan, ayrıcalıklı konumlarını ya da umutlarını kaybetmek istemeyen, içeride cemaat, dışarıda komplolar olmasa, her şeyin güllük gülistanlık olacağını, bıraktığımız yerden demokratikleşmeye, toplumsal barışa doğru yol alabileceğimizi düşünmek isteyen birçok kişi var. Ama ne yazık ki bu böyle değil.”
Başbakan, telefonu açıyor televizyona:
- Başka adam mı bulamadınız programa çıkaracak? Onlar bize yaramaz!
Başbakan, telefonu açıyor:
- Şu ‘omurgalı adam’dır, onu çıkarın televizyona!
Başbakan, telefonu açıyor:
- Atın o haberi!
Başbakan, telefonu açıyor:
- Kaldırın o programı!
Başbakan, telefonu açıyor:
- Kovun o köşe yazarını, daha ne tutuyorsunuz orada?..
Böyle bir Başbakan!
Medya patronu da o.
Genel yayın yönetmeni de o.
Habere de, yoruma da karışıyor.
Kısacası:
Medya düzeni ondan soruluyor.
Yargıya, YÖK'e, ihaleye Başbakan telefonu
Yalnız medya da değil, her şey ondan soruluyor.
Başbakan, telefonu açıyor Adalet Bakanı’na:
- O işadamı beraat etmiş... Olacak iş mi? Mahkûm ettirin onu!
Başbakan, telefonu açıyor:
- Danıştay Başkanı o değil, bu olsun!
Başbakan, telefonu açıyor:
- Falanca üniversitenin rektörü o değil, bu olacak!
Başbakan, telefonu açıyor:
- İhale, o işadamından alınsın, bu işadamına verilsin!
Başbakan, telefonu açıyor:
- Şu şu şu işadamları bir araya gelsin, Sabah-ATV el değiştirsin!
Memleketin Başbakan’ı böyle olunca, Müsteşarı da (şimdikiİçişleri Bakanı) farklı olmuyor.
Başbakanlık Müsteşarı, telefonu açıyor:
- Filanca gazeteciyi atın içeri!
Başbakanlık Müsteşarı, telefonu açıyor:
- Arama izni mi yok?.. Kırın kapısını girin eve, atın içeri diyorum!
Başbakanlık Müsteşarı, telefonu açıyor:
- Savcı mırın kırın mı ediyor? Onu da atın içeri! Merak etme, gerekirse kanun çıkarırız.
Güldürmeyin insanı
Bu liste kolayca uzatılabilir.
O kadar çok tape, ses kaydı var ki.
Ayakkabı kutularından ortalığa saçılan milyonlarca dolarlar... Yolsuzluk ve rüşvet yolunda bulgular... Başbakan’la oğlu arasında geçen para sıfırlama konuşmaları...
Yeni internet kanunu ve Twitter’ın kapatılması...
Yeni HSYK düzeniyle ‘yargı bağımsızlığı’nın canına okunması...
Listeye bunlar da eklenebilir.
Şimdi böyle bir listenin çizmiş olduğu çerçeve nedir? Ya da böyle çerçeveden ne çıkar?
Demokrasi mi?..
Hukuk devleti mi?..
Siyasal istikrar mı?..
Barış ve huzur mu?..
Güldürmeyin insanı.
Ve hâlâ sorabilenler var, Erdoğan otoriterleşiyor mu diye...
Akıl alır gibi değil.
Kimileri biraz daha ihtiyatlı:
- ‘Paralel tehlikesi’nden dolayı otoriterleşiyor, ama merak etmeyin, 30 Mart sonrası yine demokratikleşecek!
Geçelim.
Bunun adı demokratikleşme değil, çoğunluk diktası olabilir ancak. Sandıktan çıkan çoğunluğun her şeyi yapabileceğine dair büyük yanılgı...
Bu yanılgı halen yaşanıyor.
‘Çoğunluk diktası’nı hâlâ demokrasi sananların büyük yanılgısı...
30 Mart sonrası da yaşanmaya devam edebilir. Ama kimse kimseyi aldatmasın.
Bunun adı demokrasi değildir.
Hukuk devleti değildir.
Ve böyle bir çoğunluk diktası ya da Nilüfer Göle’nin deyişiyle çoğunluk despotluğu, Türkiye’de barış ve demokrasinin kapısını açmaz, açamaz.
Erdoğan başka bir şey yazdırmıyor insana
Evet, hep aynı yazılar.
Ne yazık ki öyle.
Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’yi gelip bıraktığı böyle bir yer.
Başka bir şey yazdırmıyor insana.
Ama geldiğimiz nokta parlak değil.
Çıplak gerçek bu.
Nilüfer Göle’nin T24’deki yazısında dediği gibi:
“Evet her geçen gün AKP iktidarı kaybediyor, ama kaybeden sadece siyasi bir partiden ibaret değil, beraberinde liderin ve siyasal İslam’ın zafiyetleri ortaya çıkıyor, Müslümanlar lekeleniyor, bürokratlar değersizleştiriliyor, memurlar sürülüyor, Kürt barışıkavgada tutsak edilmek isteniyor, Alevi mahalleleri polis zulmüne maruz kalıyor, gazeteciler susturuluyor, hukuk kurumları itibarsızlaştırılıyor, devlet geleneği çözülüyor, yatırımlar duruyor, ekonomi inişe geçiyor.
Türkiye kaybediyor.
Ama iyi günlerin geride kaldığını kabullenmekte zorlanıyoruz.
Henüz şuurları eski tren raylarına kilitli kalmış bir istikamette yol alan, ayrıcalıklı konumlarını ya da umutlarını kaybetmek istemeyen, içeride cemaat, dışarıda komplolar olmasa, her şeyin güllük gülistanlık olacağını, bıraktığımız yerden demokratikleşmeye, toplumsal barışa doğru yol alabileceğimizi düşünmek isteyen birçok kişi var.
Ama ne yazık ki bu böyle değil.
Tarih düz bir çizgide, tren raylarında kayıp gitmiyor. Farklı bir güzergâha girildi bile. Edinilmiş kazanımlar bir bir yok olmakta.”
Twitter: @HSNCML
Yazarlar
-
Ali BULAÇİltica ve mülteciler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUİslam Dünyası’nın kayıp yılları… 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖzgür Özel’in özgül ağırlığı 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarVatandaşlık tanımı değişmeli mi? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİyi yönetim üzerine düşünceler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.03.2025
28.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
28.11.2024
12.11.2024
24.10.2024
27.08.2024
20.04.2024
9.04.2024