Mehmet TIRAŞ
Geçtiğimiz hafta Eylül’ün 21’de iki yıldır Silivri Ceza evinde tutuklu olan Ahmet Altan ve 21 ay tutuklu kaldıktan sonra üç ay önce 27 Haziran’da tahliye edilen tutuksuz yargılanan Mehmet Altan,26 aydır tutuklu olan gazeteci Nazlı Ilıcak’ın da içinde bulunduğu toplam 6 sanıklı davada yargılanan dostlarımızın yanında yer almak için, İstanbul Bölge Mahkemesinde duruşmayı takip ettik.
Duruşma sabah saat 11’de başladı verilen bir buçuk saat öğle yemeği arasının ardından kesintisiz akşam saat 18.40’a kadar duruşma devam etti,mahkeme heyeti bilinen ama beklentimize karşı hepimizi hayal kırıklığı yaratarak,savcının sanıkların aldıkları cezaların onaylanmasını istemesi üzerine;mahkeme heyeti duruşmayı 2 Ekim 2018 Salı gününe erteledi.
Tesellimiz de davanın on bir gün gibi kısa bir tarihe ertelenmesiydi.
İlk savunmasını Nazlı Ilıcak yaptı uzun da bir savunma yaptı, bir saatten fazla konuştu Ilıcak.. Hayatım boyu hiç bir darbeyi desteklemem şöyle dursun darbe olması için ima da bile bulunmadım,babam Yassıada da yargılandı,ben 12 Eylül’de cezaevinde hapis yattım,Cemaatin hiç bir yayın organında da yazmadım dedikten sonra, cemaati tanıyamamışım ve yanıldığımı tekrar söyleyeyim,74 yaşında olduğunu Cumhuriyet tarihinin en yaşlı gazetecisi olarak tutukluyum,benden önce Gazeteci Cahit Yalçın tutuklu kalmış ama yattı süresi altı ay.. Yaşı nedeniyle cezaevi koşullarının zor olduğunu ve kendine bakmakta zorlandığını ağlayarak dile getirdi ve tahliyesini istedi.Anayasa Mahkemesinin Mehmet Altan hakkında verdiği kararın emsal teşkil ettiğini de mahkeme heyetine hatırlattı.
Mehmet Altan savunmasını öğleden sonra yaptı ve Anayasa Mahkemesinin kendisi hakkında verdiği kararı okudu, AYM’in kararından tam altı ay sonra tahliye edildiğini,AİHM kararına da vurgu yaptı neyle suçlandığımızı bilmiyorum, AYM’in kararı da bunu gösteriyor.AYM benim tutuklanmam şöyle dursun gözaltına alınmamın bile bir hak gaspı olarak karar verdi diyerek savunmasını tamamladı.
İzleyiciler ve davayı takip eden medyanın dikkati Ahmet Altan’ın savunmasındaydı..
Mahkeme heyeti de duruşmaya ilginin azalmamasını mı hesapladı ki en son savunma yapması için Ahmet Altan’ı sona bıraktı.
Hakim Ahmet Altan’ı savunmasını yapması için söz verdiğinde oturdukları yerde neredeyse kestiren mahkeme başkanının dışındaki iki hakimin birden kendilerini toparlayarak Altan’ın konuşmalarını pür dikkatle dinlemeye başladığını gözlemledim,avukatlar olmak üzere izleyici ve gazetecilerin bulunduğu salonda da büyük bir sessizlik çöktü Ahmet Altan’da bunun farkındaydı.
Altan sanık kürsüsünde değil de grev ziyaretine gelmiş işçilere hitap eden bir siyasetçi edasıyla konuşmaya başladı ve kendinden çok emindi;eksik olan ise dinleyicilerin Ahmet Altan’ın konuşmasını alkışlamamalarıydı.Ahmet Altan tam bir hukuk ve demokrasi resitali verdi dersek abarmamış oluruz. Merak edenler Altan kardeşlerin savunmalarını internet medyasından bulup okuyabilirler biz kısaca özet geçelim.
Ahmet Altan sayın Yargıç:
”Yargılanmaya değil yargılamaya geldim diye söze başladı..
Bu tuhaf macera,bizim bir televizyon programında darbecilere ‘sübliminal mesajı’ verdiğimiz iddiasıyla gözaltına alınmamızla başladı.
Nedir bu subliminal mesaj?
Görünmeyen,duyulmayan,bilinçle algılanmayan,dolaysıyla somut bir kanıtla ortaya konulmayacak bir iddiadır.
Bütün dünyayı güldüren iddiayla başlayan süreç,bizim 15 Temmuz 2016’daki darbeye bizzat iştirak ettiğimiz söyleyen ve bizi ağırlaştırılmış müebbede mahkum eden bir kararla sonuçlandı.
Bizim ceza yasamızda ‘manevi cebir’ diye bir suç yoktur.
Bizi mahkum eden mahkeme olmayan bir suç uydurmuştur.
Öyle garip bir dönemden geçiyoruz ki hukukun temel kurallarına yeniden geri dönmemiz gerekiyor.
Bir hukuki dava olabilmesi için üç temel olguya ihtiyaç vardır.
Birincisi,ortada bir eylem olacak.
İkincisi,bu eylem kanun maddesiyle açık biçimde ‘suç’ olarak tarif edilecek.
Üçüncüsü,bu eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğini gösteren somut bir kanıt bulunacak.Bu üç öğeden biri bile olmazsa dava dosyası oluşmaz.
Bizim davamızda üçü birden yok.
Bizi yargılayan Ağır Ceza Mahkemesi örneği dünyanın hiçbir yerinde görülmeyen bir garabetle Anayasa Mahkemesi’nin kararına uymayı reddetti.Anayasa Mahkemesi’nin Mehmet Altan için verdiği kararda bunun kanıtı..
Bununla da yetinmedi,Anayasa Mahkemesi’nin bunun içinde somut bir kanıt yok dediği dosyayla bizi ağırlaştırılmış mühembete mahkum etti.
Kanıtsız ve kanunsuz biçimde,olmayan bir davada yargılanıp mahkum olduk.
Bizim davamızda,hukuku ve adaleti temsil eden yargıçlar değil,biz sanıklardık.
Binlerce masum insanı hapsetmek için yargıyı soğukkanlılıkla öldürenlerin işledikleri cinayetleri yargılayacağım..
Mezarlıklar Müdürlüğünün dışında düzgün çalışan tek bir müessese kalmadı..
Türkiye’de artık adalet ötekinin cezalandırılması olarak gören bir yargı ve medya var..
15 Temmuz darbesiyle ilişkili olduğumla suçlanmam açık bir yalan bu..
Hem FETÖ’cü Hem PKK’lı terörist gösterildim.
Yargıda ki bu çöküntüyü tamir etmek sizin elinizde.
Benim talebim açık ve net.
Hukuka,yasaya ve anayasaya uygun bir biçimde suç olan eylemi tarif edin bu eylemi suç kabul eden kanun maddesini gösterin ve bu eylemin gerçekleştiğini belirleyen somut kanıtı ortaya koyun.
Ortada somut bir eylem,somut bir yasa maddesi,somut bir kanıt yoksa bu davayı bitirin.
Vereceğiniz karar,benden ziyade yargının ve devletin geleceğini belirleyecektir.”
Altan Kardeşlerin avukatları da çok ciddi bir hukuk dersi niteliğinde savunma yaptılar.
Avukat Ergin Cinmen: “ben kırk yıllık avukatım hayatımda böyle bir yargılama hiç görmedim,askeri darbelerde bile savunma hakkımız elimizden alınmadı;bu dava buraya gelene kadar iki sefer salondan çıkartıldım,bizleri tüm meslektaşlarımızı mahkeme heyeti hiç dinlemedi bunu açıkça belirtmeden geçmeyeceğim dedi.Müvekkillerimin neyle suçlandığını ve neyle yargılandıklarını vallahi bir avukat olarak ben bile bilmiyorum demesi yargının talimatla görev yaptığını mahkeme heyetinin karşısında söyleyerek savunmasını tamamladı. “
OHAL ilanından sonra ve OHAL kalkmış olsa da OHAL her yerde kendini hissettiriyor ;gerçekten kimin neyle suçlandığını bilmediği yargıda tam bir tiyatronun oynandığı bir süreci İstanbul Bölge mahkemesinde bize de izlemek nasip oldu.
Demokrasi ve hukukun sonlandırıldığı tek adam rejiminin hükmettiği süreçte görüyoruz ki;bir ülkede yargı bağımsız değilse hiç birimizin ne can güvenliği ne de mal güvenliği olacak.
İşte yaşanan son önlenemez dövizin yükselmesi ve TL’nin kan kaybetmesi önlenemiyor, temel nedeni ülkenin hukuk ve demokrasiden uzaklaşmasından başka ne olabilir!.
Artık yandaş medyanın tetikçi tayfasından farklı sesler çıkmaya başladı; demokrasi ve hukuka dönülmez,AB yolunda müzakerelere başlanmazsa; bu ülkeye ne yabancı sermaye gelir ne de istikrar sağlanır demeye başladılar.
Demokrasi ve Hukukun olmadığı yerde yaşamınızın altüst olması uzak değil akıbetiniz Sarayda ki şahsın iki dudağının arasındadır..
Tetikçi sözde bir gazetecinin muhbirliği veya gizli tanık denilenin birinin iftirası yeter de artar bile, yaşamınızın altüst olması belki bugün belki de yarından yakın.
Neyle suçlandığınızı ancak kapınız koçbaşı ile kırılıyorsa teröristlikle, sabaha karşı evinizin kapısı çalınıp gözaltına alındığınızda ise iktidara muhalif olan ve düşünce suçlusu olduğunuzu fark edersiniz..
Demokrasi ve hukuka sahip çıkanların yargılandıkları mahkemeleri izlemenizi, savcının iddianamelerini ve sanık değil tutulanların savunmalarını okumanızı öneririm.
Hukuk mutlaka bir gün herkese lazım olacak hepimizin sığınacağı tek liman hukuktur.
Yazarlar
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları











































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.12.2025
24.11.2025
17.11.2025
11.11.2025
10.11.2025
3.11.2025
27.10.2025
20.10.2025
13.10.2025
6.10.2025