İnanmadığınız bir şeyi karşınızdakine inandıramazsınız.

Erdoğan kendisi inanmıyor ki saydamlığa  toplum inansın.

Akp’nin sözde  saydamlık  vaadine döneceğim..

Çok önemli gördüğümüz gündemden kaçırılan  havuz medyası tarafından gösterilmeyen,haber yaptırılmayan  can alıcı toplumsal sorunlarımızın  kısa bir fikri takibini yaparak hatırlatalım:

-2019 yılının ilk ayının   iş cinayet raporu açıklandı; 10’u çocuk olmak üzere 155 işçi hayattan koparıldı ve cinayet ekonomisi hız kesmeden devam ediyor;ülkede her gün  5 işçi iş kazası altında ölürken,7 işçi de sakat kalarak iş göremez duruma düşüyor..Ama havuz medyasında cinayet ekonomisi ile ilgili ara ki haber bulasın.

 -Akp’nin 16 yıllık iktidarında 22 bin işçi iş kazasında öldü,ama gerçek özgürlüğün sahibi olarak görülen Sarı sendikalardan bir basın açıklaması bile yok.

-Erdoğan daha 7 ay önce 24 haziran genel seçimlerinde halka şöyle sesleniyordu:bu kardeşinizi seçin dövizle,faizle ve pahalılıkla nasıl mücadele edilir bir görün diyordu;toplum olarak Cumhuriyet tarihinin en pahalı sebze ve meyve olmak üzere gıdalarını tüketiyoruz.

-Yedi ayda gıda ve sebze fiyatları yüzde 80 artmış,düşeceğine dair de her hangi bir emare gözükmüyor.Sebze fiyatlarının artışını günah keçisi olarak ilk önce soğan -patates depolayanları stokçu ilan ettiler,şimdi de sıra hal komisyoncularını suçlamaya başladılar. 

-İşsizlik,yolsuzluk,yoksulluk,enflasyon almış başını gidiyor,bunların suçlusunu  daha bulamadılar.

-Ekonomik tablo  o kadar vahim ki medya özgürlüğü olmayınca bunları toplum kesimleri haberdar olamıyor..

-Türkiye dünyada en yüksek enflasyona sahip ülkeler arasında 10’ncu sırada;diğer ülkelerden ilk sırayı  Venezüella alırken, Sudan,Kuzey Kore,Güney Sudan ve Arjantin gibi ülkeler  sıralanıyor.

-Türkiye’de halkın yüzde 20’si açlık sınırında yani 16 milyon kişi açlıkla boğuşuyor.

-Türkiye’de halkın yüzde 60’ı yoksulluk sınırında yani 48 milyon insanı kapsıyor..Bu rakamları Türk-iş’in yaptığı araştırmalar ortaya çıkarttı.Muktedirler tarafından bu rakamlar  tekzip edilemiyor.

- Gelir dağılımındaki uçurum da bu rakamları teyit ediyor..

-2002 yılında Toplumun yüzde bir’i Milli Gelirin yüzde 35’ni alırken; 2018 yılında toplumun aynı kesimi Milli Gelirin yüzde 54’ünü alıyor.

Havuz medyası ve onların sözde gazeteci esnaf takımı bunları ne haber yapıyorlar ne de gündeme getiriyorlar.

Böylesi bir vahim ekonomik tablo ortada iken..

Erdoğan ve onun ortağı seçimi kazanmak için yatıp kalkıp ülkenin bir beka sorunu üzerinden korku ortamı pompalıyor,savaş tam tamcılığı yapıyorlar.

Hukuku hiçe sayan bir mafya bozuntusu çıkıyor ve İstanbul’da  güpe gündüz kameraların karşısına geçip organize ettiği Kalabalığın; seçimi kaybedersek Cumhur ittifakını kastederek  ruhsatlı tüfek alın diye,silahlanın çağrısı yapıyor..

Savcılık soruşturma açtığı haberleri çıktı ama göreceksiniz bunu yarın mahkeme düşünce özgürlüğü kapsamında takipsizlik kararı verirse kimse şaşırmasın.Bu mafya bozuntusu daha önce de demokrasiden yana olan barış çağrısı yapan  aydınlara; sizlerin kanlarınızla banyo yapacağız diye tehdit etmiş, mahkeme bunu düşünce özgürlüğü çerçevesinde değerlendirerek takipsizlik kararı vermişti.

 Erdoğan, 31 Mart’ta yapılacak  mahalli seçimlerde partisinin Belediye Başkanlarının kazanmaları halinde; 11  maddelik adına manifesto dedikleri bir  bildiri yayınladı kamuoyuna..

Bu 11 maddelik bildiri tam bir suya tirit..

“Alt yapı şehirleri,kentsel dönüşüm,benzer şehirler,akıllı şehirler olacakmış,Şehirlerin delisi de mi varmış..Çevreye saygılı şehirler,çevreye saygısız şehirlerde varmış demek ki..Sosyal belediyecilik olacakmış,buna uyan da balığa gidelim derler.Yatay şehirleşme yapacaklarmış, gökdelenlerle şehirleri beton kulesine çevir, şimdi de yatay mimariden bahset, sen bunu külahıma anlat derler...Halkla birlikte yönetim olacakmış,toplumun yarısını hain ilan et muhalefeti rejim karşıtı gör halk kim oluyor sa? Tasarruf ve şeffaflık olacakmış  300 makam aracınız,12 uçağınız,1152 odalı Saray saltanatınız ortada iken, kim buna inanacaksa..Değer üreten şehirler olacakmış,değer aykırı fikirlerden doğar, farklılıkları bölücülükle suçlayan,çoğulculuk kavramına yabancı olan,bireyin özgürlüğünü tanımayan,eşit vatandaşlık hukukunu uygulatmayan,yargı kararlarını yok sayan, bağnaz bir anlayıştan değer nasıl  üretilir?”

17 yıllık iktidarında Erdoğan tam 126 defa Kamu İhale Kanununu (KİK) değiştirerek,kamu ihaleleri üzerinden kendi zenginin ve medyasını yaratmadı mı?Saydamlığı savunan bir insan bu kadar KİK’nu ile oynar mı?

Akp Hangi ihaleyi canlı olarak ihale etti ki; son günlerde gündemden düşmeyen Sakarya’da ki tank palet fabrikasının nasıl özelleştirildiğine dair, kim  ne biliyor?

Kamu harcamalarını denetleyen Sayıştay’ı pas geçerek bütçeyi ve harcamasını  denetlettirmeyen, Erdoğan değil mi?

Denetimin olmadığı,yargının devre dışı bırakıldığı bir yerde saydamlık mı olur?

17 yıldır yerel ve merkezde hangi ihaleyi canlı yayın yaparak yaptınız  ki;şimdi kalkmış biz saydam bir belediyecilik yapacağız diyorsunuz?

Gerçekten Cumhurbaşkanı Erdoğan açıkladığı 11 maddelik adına da manifesto dediği saydamlık  bildirisine  kendisi bile inanmıyor.

-Saydam insan diplomasını ortaya koymaz mı?

-Saydam adam mal varlığını açıklamaz mı?

Yargı kararlarının uygulanmadığı, medya Özgürlüğünün ve denetimin  olmadığı bir ülke de, Allah aşkına saydamlık mı olur.

Erdoğan ne kadar anayasa üzerine yemin ederek tarafız kaldıysa, o kadar da saydam olur.

Ancak buna gülünür.